Alevi Haber Ajansi

GADEV Alevi Akademisi’nde Suriye’deki katliama vurgu yapıldı: Dayanışmadan başka yol yok!-VİDEO

PİRHA – GADEV Yönetim Kurulu Başkanı Celal Fırat, Alevi Akademisi’nin açılışında konuştu. Suriye’deki katliama değinen Fırat, “Suriye’de 5 milyona yakın Alevi var. Dürziler ise daha az nüfustalar ve Aleviler kadar zulüm görmüyorlar. İnsanlarımız bir araya gelemiyorsa demek ki bir sıkıntı var. Bizler, farklılıklarımızla bir araya gelmeli, hakikatimizi artık görmeliyiz” diye belirtti.

Garip Dede Alevi Vakfı (GADEV) Alevi Akademisi 2025 yılı konferansı başladı. “Suriye’nin bugünü ve geleceğinde Aleviler” başlığı ile yapılan konferans Garip Dede Dergahında yapıldı.

Programın açılışı Anıl Kaya ve Doğukan Kubat’ın seslendirdikleri deyişler ile yapıldı.

“FARKLILIKLARIMIZLA BİR ARAYA GELMELİYİZ

GADEV Yönetim Kurulu Başkanı Celal Fırat, programın açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Suriye’de yaşanan katliama değinerek konuşmasına başlayan Fırat, şunları söyledi:

“Bu katliama karşı yoğun tepki dillendirmemiz gerekiyor. Koçgiri’den bu yana çok ötekileştirildik ve halen bu durum devam ediyor. Ama maalesef bu acılardan ders alamadık. Halen insanlar cezaevlerine konuluyor, şu anda da çok acılar yaşıyoruz. Suriye’de kadınlar, kaçırılıp köle gibi satılıyor. Bu kadar acı yaşamış, ötekileştirilmiş topluluk, neden yan yana gelmez? Bizim hiç mi kabahatimiz yok? Kimse inancından, kimliğinden dolayı farklılaştırılmasın diyoruz. Suriye’de 5 milyona yakın Alevi var. Dürziler daha az nüfustalar ve Aleviler kadar zulüm görmüyorlar. İnsanlarımız bir araya gelemiyorsa demek ki bir sıkıntı var. Bizler, farklılıklarımızla bir araya gelmeliyiz. Hakikatimizi artık görmeliyiz. Türkiye’de de yeni bir süreç başlıyor. Maymunları oynamaya gerek yok. Şu an Suriye’de yaşananların yarın Türkiye’de yaşanmayacağının garantisini kimse veremez. Hepimizin üzerinde sorumluluk var. Gelin birbirimizin elinden tutalım, birbirimizin Hızır’ı olalım. Şu an cezaevinde olan binlerce dostumuz var. Zulüm nereden gelirse gelsin lanetleyelim. Hakk, hepimizin yoldaşı olsun.”

“AMACIMIZ, ALEVİLİĞİ ANLAMAKTIR”

GADEV Alevi Akademisinin kurucularından Akademisyen Şükrü Aslan da konferansın açılışında konuşma gerçekleştirdi. Alevi Akademisinin 4. yılına girmesi sebebiyle memnuniyetini paylaşan Şükrü Aslan şunları söyledi:

“Bizler, Aleviliği tanımlama amacıyla yola çıkmıyoruz. Bizim amacımız, Aleviliği anlamaktır. Bu anlama çabası, hem kendi içerimizdeki farklılıklarımızı idrak etmeye hem de farklı süreklerin birbirini anlamaya olanak sağlıyor. Programımızın gidişatını hem güncel hem de tarihsel olarak görevleri düşünerek oluşturduk. Bugünkü konferans çok güncel meselelere işaret ediyor. Arap Alevilerinin öyküsünü dinleme imkanı buluyoruz.

Bu sene üç programımız daha var. Bir sonraki programımız Haziran 15 gibi olacak. Konu olarak Alevilerin örgütlenme ilişkileri ele alınacak. Türkiye’de Aleviler çoğunlukla dernekler şeklinde örgütleniyor. Bunun ayrıca sorun üreten bir tarafı da var. Çok sayıda dernek olunca tartışma ihtiyaçları oluşuyor. Dernek örgütlenmesi ile ocak örgütlenmesi arasındaki ilişkilenememe durumu sorunlar oluşturabiliyor.

Aleviler artık dünyada inanç kimliklerinden ötürü resmen tanınıyorlar. Ama Alevilerin anayurdu olan burada halen tanınma durumu bir türlü ilerleyemiyor. Bunu tartışmak için de bir konferans planladık. Yabancı akademisyenlerin ve İstanbul Barosunun da dahil olacağı bir konferans öngördük.”

“VURGULUYORUM; BUGÜN BİR ALEVİ KATLİAMI VAR”

Konferansın moderatörlüğünü Veli Büyükşahin yürüttü. Büyükşahin, konuşmasına akademi çalışmasının önemi ve gerekliliğine vurgu yaparak başladı. Suriye’de Arap Alevilerinin yaşadığı katliamın boyutunu özetleyen Büyükşahin, ilk sözü ASİ Der Başkanı Dr. Tevfik Usluoğlu’na verdi. Usluoğlu, “Suriye’nin demografik yapısı ve Alevilerin durumu” başlığını değerlendirdi. “Suriye’de bir Alevi soykırımı var” sözüyle sunumuna başlayan Usluoğlu, şunları söyledi:

“Peki yarın kim soykırımdan geçirilecek? Dolayısıyla buraya gelen herkesin şunu düşünmesi gerekir; insanlık çürümüş, uygarlık tümden çürümüş. En çok da ahlak çürümüş. Bir kadın Ramazan’da tecavüze uğruyorsa her şey kaybedilmiştir. Herkesin bu meseleye duyarlılık gösterip gerekli çabayı göstermesi gerekiyor. Hiçbir şey insan yaşamından daha kutsal değildir. Vurguluyorum; bugün bir Alevi katliamı var! Suriye savaşı başladığında ‘Alevilerin sınavı olacak’ demiştik. Bu durum tüm coğrafyalardaki Aleviler için de geçerlidir.

Bugün Türkiye’de sadece Alevi kurumları değil, herkes duyarlı olmak zorunda. Aleviler için değil, çocuklarınızın geleceği için duyarlı olun. Aksi halde bu ateş burayı da yakar. Çözüm İslam’da falan değil. Eğer öyle olsaydı halifesini kendisi öldürmezdi, Kerbela vakası yaşanmazdı. Suriye’de gerçekleşen tahakküm savaşıdır. Bugün Rusya, Mısır ‘Alevi katliamı var’ diyor ama bu örgütleri kendileri yaratmadı mı?

Suriye’de insanlık merkezli olan her şey katlediliyor. Alevilerin onuruna da tecavüz ediliyor. Artık bir bütünlük oluşturalım. Katliamlar başladığında ‘Aleviler tabuta, Hristiyanlar Beyrut’a’ sloganları atıldı. Ancak bu katliamlar 2024 Aralık’ta başlamadı. İlk katliam 2011 yılında başladı. İnsanları katledip Asi Nehrine atıldı. 8 Aralık’a kadar 200 binin üzerinde Alevi katledildi. 6 Mart’tan sonra Suriye’de 50 binin üzerinde insan katledildi.

“ÖZ SAVUNMA HAKKI SURİYE’DE MEŞRUDUR”

Suriye’deki Alevilerin nüfus oranı yüzde 20’dir. Verilen rakamlar kasıtlı olarak saptırılıyor, düşük gösteriliyor. Dürzilerin nüfusu yaklaşık 650 bindir. Şii nüfusu 1 milyon civarındadır. Suriye’de Çerkezler, Arnavutlar, Aramiler vardır. Suriye’nin medeniyeti katledilmektedir. Daha kadının adı yokken kadınlar Suriye’de imparatoriçe olmuşlardır. Şu an tarihi silme operasyonu gerçekleştiriyorlar. Şu anki yönetimin, Suriye’de iktidarda kalma ihtimali yoktur. Muhtemelen bu Colani de katledilecektir. Terörist teröristtir.

5 binin üzerinde kadın İdlib’e götürülüp cariye yapıldı. 300’ün üzerinde bilim insanı katledildi. Şu anki verilere göre HTŞ, kaleşnikof devleti olmaktan başka bir şey değildir. İsrail’e karşı söz söylemeyen HTŞ, Alevilere yönelik fetvalar verdi.

Tüm diasporayı karşılayan bir Alevi örgütlenmesi gerekiyor. Tüm Alevi gruplarıyla diyalog kurulup ekip ruhunun oluşturulması gerekiyor. Öz savunma hakkı Suriye’de meşrudur. Muhtemelen Suriye’de dengeler değişecektir. Bugünkü koşullar devam ederse kıyıda Alevilerin özerklik hali söz konusudur. Kerbela’nın ruhu ile sizleri selamlıyorum.”

“ALEVİLERİN, ESAD’A KARŞI CİDDİ KARŞI ÇIKIŞLARI DA OLDU”

Dr. Seda Altuğ da konferansta sunum yapan bir diğer isim oldu. Altuğ, “Din, iktidar ve savaş arasında Suriye’de Aleviler” başlığını değerlendirdi. Altuğ, Türkiye’nin Suriye’deki iç savaşın bir parçası olduğunu belirterek şu konuşmayı yaptı:

“Suriye’deki Esad rejimi, bir ‘Alevi diktatörü’ olarak Türkiye’de adlandırılıyor ancak öyle olmadığını söyleyebilirim. Yaşanan iç savaşla birlikte azınlıkların çoğu ülkeyi terk etti. 2011 Yılına dek Suriye toplumu, farklı kimliklere daha toleranslıydı. Lübnan’dan farklı olarak mezhepçilik dahi yasaktı. Herhangi bir dini ya da etnik kimliğe dayalı siyasi parti kurmak yasaktı. Aleviler de toplumsal bir grup olarak tanınıyordu ancak hukuki olarak Müslümanların altındaydı. Bir tek Dürziler, Müslümanlıktan farklı olarak tanınıyordu. Beşar Esad iktidardan düştükten sonra hapishanelerden çıkanlar arasında uzun yıllar yatan solcular, Aleviler de vardı.

Suriye’de Aleviler daha çok askerlik görevindeydiler. Günümüzde ise Aleviler Suriye’nin en örgütsüz, en savunmasız kesimi. Alevi Sünni çatışmasının tarihi 2011 yılı değil. 2011 yılına kadar hem Suriyeli Sünnilerin hem de Ortadoğu’daki cihatçıların artmasıyla birlikte Alevilere yönelimi söz konusu. Alevilerin, Esad’a karşı ciddi karşı çıkışları da oldu. Muhalifler, demokratik Suriye’yi savunarak Esad yönetiminin yolsuzluklarına da itiraz etmişlerdi.”

“DAYANIŞMADAN BAŞKA BİR YOL GÖZÜKMÜYOR”

Konferans konuşmacılarından Erhan Keleşoğlu ise “Suriye’de yeni iktidar ve siyasal dönüşüm” başlığını değerlendirdi. Suriye’deki iç savaş nedeniyle çok ciddi bir dönüşümden geçildiğini belirten Keleşoğlu’nun değerlendirmeleri şu yönde oldu:

“Suriye’de 2011 itibariyle yüzbinlerce insan hayatını kaybetti, çok sayıda insan ülkeyi terk etti. Şu an ülkenin altyapısı tamamen yok olmuş durumda. Bu savaş esnasında yönetim ciddi zafiyet içerisine düştü ve sonrasında toparlandı. İran, Hizbullah ve Rusya’nın desteğiyle bu olmuştu. Emperyalist ülkelerin bir av sahası haline gelmişti Suriye. Türkiye’nin de bu savaşta etkisi var. Özelde Kuzey Suriye sahasında Kürtlerin, PKK çizgisinde bir oluşumu engelleme hedefi vardı. IŞİD, bir kara leke gibi bu coğrafyada büyüdü. Buna karşı Kürtlerin öz savunma güçlerini oluşturduklarını gördük. 2024’te 7 Ekim Gazze savaşı sonrasında Suriye’deki dengeler de değişti. Rusya’nın, Ukrayna ile büyük savaşa girişmesi ve kaynaklarının erimesi ardından Suriye’den çekilmesine yol açtı. 2020 yılının Şubat ayında ise Türkiye, Suriye ile savaşa girdi. Bu 5 sene içerisinde ise Türkiye’nin de desteklediği selefi cihatçı unsurlar, öz yönetim pratiklerini oluşturdular. İdlib bölgesinde bu yoğunlaşmanın olduğunu, HTŞ içerisinde bu unsurların çeşitli görevler aldıklarını gördük.

Esad rejimi düştü ve gelinen noktada ne olacak? 8 Aralık’tan Mart 2025’e kadar Alevi katliamı yavaş yavaş tırmandı. İbrahim Kalın da ilk ziyarete giderek HTŞ’nin arkasında oldukları mesajını verdi. Buarada Şam’da laiklik için gösteri yapan kadınları, Güney’de Dürzilerin kutlamalarını, yeni Suriye’nin inşası için gösteriler gördük ama bu olumlu hava Mart ayında dağıldı. Kamu içerisinde on binlerce insanın işten çıkarıldıklarını gördük. Aleviler, Suriye’nin en yoksul kesimidir.

Mart ayı başlarında paramiliter güçler, sahil kesimine üşüştü ve soykırım girişimi yaşandı. Bu saldırılar günlerce sürdü. Geldiğimiz noktada olaylar biraz hafiflemiş görünüyor. Şam’a ‘Eğer bu tür işler yaparsanız, kaynak vermeyiz’ diye belirtiliyor. Kaynak bulamadıkları için bu katliamlar kısıtlandı diyebiliriz.

Yani Suriye’nin geleceğine ne yazık ki Suriyeliler karar veremeyecek. Çok kaygılı günlerden geçiyoruz. Özellikle Aleviler açısından… Aleviler dayanışmayı büyütmek durumunda. Herkesin resmi bir destekçisi var ama Alevilerin yok. Ne yazık ki dünya kötü bir dönemden geçiyor. Yeni bir uluslararası kamplaşmanın eşiğindeyiz. Aleviler için de dayanışmadan başka bir yol gözükmüyor.”

“ALEVİLERİN BİRBİRLERİNDEN HABERİ YOK”

Gazeteci Musa Özuğurlu da konferansta sunum yapan bir diğer isim oldu. “Alevilerin, Suriye’nin önceki siyasal rejimiyle ilintili algılanış biçimi, günümüz ve medyadaki manipülasyonlar” konularını yorumlayan Özuğurlu, şu konuşmayı yaptı:

“Arap Alevileriyle ilgili insanların kafasındaki yanlışlardan bahsetmek istiyorum. Alevilerin birbirlerinden haberi yok. Bu durum devletin asimilasyonu nedeniyle oluştu. Daha yeni yeni kesimler, birbirleriyle tanışıyor.

Arap Aleviler 1950’lerden itibaren toplum içerisinde birşeyleri kırmayı başardılar. Yanlış bilinen bir bilgi de şu; Arap Alevilerinin sanki sonradan Türkiye’nin güneyine gelip yerleştiği sanılır. Ancak Mersin’den Güney Lübnan’a kadar olan hatta Aleviler yaşar. Dolayısıyla bu coğrafya bizim için yabancı değil. Mersin’den çıkıp Lübnan’a giden birisi kültürel anlamda yabancılık çekmez.

Hatırlarsanız bir zamanlar Öcalan nedeniyle Suriye’ye savaş açma durumuna gelinmişti. Recai Unakıtan ise bir konuşmasında “Nusayriler sapık” gibi bir söz kullanmıştı ve hemen ardından ‘Türkiye’de de bunlar var ama ben sadece Suriye’dekiler için söyledim’ diyerek ikiyüzlülük yapmıştı.

Arap Alevilerine ‘Nusayri’ denilmesini iktidar, bilinçli olarak halka empoze etti. Peki neden ‘Nusayri’ deniliyor? Bunun hiçbir bilimsel temeli yok. Eğer birisi size bu kelimeyi kullanırsa bunu reddedin.

Arap Alevilerinin felsefelerinde devlet kurmak diye bir şey yok. Hafız Esad’ın iktidara gelmesi ise bireysel bir gelişmedir. Aleviler, hiçbir zaman Suriye’nin efendisi falan olmadılar. Arap Alevilerinin köylerine gittiğinizde arazilerinin olmadığını görürsünüz. Alevilerin devletten faydalandıkları, insanlara zulmettikleri büyük bir yalandır. Aleviler için en büyük lüks, devlet memuru olabilmekti. Dolayısıyla Alevilerin, hiçbir zaman Baas rejimiyle bir birlikteliği olmadı. En sonlara doğru devlete bağlılık konusunda da Aleviler öndeydi. Aleviler hiçbir zaman Suriye’deki diyanet işlerine dahi girmedi. Siyasal birtakım hedefler sebebiyle Aleviler şimdi katlediliyor. Suriye’deki Aleviler, Türkiye’deki Alevilerin uzantısıdır. Dünya görüşleri de bu çerçeve içerisinde görülebilir.”

Konferansın konuşmacıları arasında Avrupa Arap Alevi Federasyonu İkinci Başkanı Hasan Gökyıldız da vardı. Ancak Gökyıldız’ın, özel nedenlerden dolayı konferansa katılım gösteremediği bilgisi paylaşıldı.

Konferansın sonunda Celal Fırat tarafından katılımcılara teşekkür belgesi takdim edildi.

PİRHA/İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.