Sanatçı Ferhat Tunç, Bild gazetesinde Alman Başbakan Angela Merkel’e mektup yazdı. Merkel’e Avrupa değerlerini hatırlatan Tunç, Erdoğan’ın uygulamalarına destek olunmamasını istedi.
Almanya’nın en büyük gazetesi Bild, Sanatçı Ferhat Tunç’un Almanya Başbakanı Angela Merkel’e mektubunu yayımladı.
“YÜZ YILLARIN DEĞERLERİNİ ÇİĞNEMEYİN”
“Siyasetimizin yüz akı olan Selahattin Demirtaş’ın cezaevinde olması size kadar herkesi rahatsız ve tedirgin etmeli” diyen Tunç, “Erdoğan’ın diktatoryal politikalarına destek vermeyin. Finansal çıkarlar için yüz yılların değerlerini çiğnemeyin. Faşizm de ileri demokrasiler de hepimize ders verebilir” çağrısında bulundu. Tunç mektubunda, “Tarihten çıkarımları, hesaplaşmaları yoğun bir ülkenin lideri olarak sizin, evrensel insan haklarını; Türkiye’deki güncel gelişmeleri unutmadan kararlar almanızı umuyorum” ifadesini de kullandı.
“KENDİMİ BURAYA OLDUĞU KADAR ORAYA DA AİT HİSSEDİYORUM”
Tunç’un mektubunun tamamı şöyle:
“Henüz çocukken doğduğum toprakları terk etmek zorunda kalıp, ülkenize ailemin yanına yerleştim. Yani siz, yeryüzünün lanetli duvarıyla ve ailenizin gözyaşlarıyla karşılaştıktan bir süre sonra. Doğal olarak artık kendimi ‘yabancı’ hisseden bir yerdeydim ancak mümasil geçmişlerimiz, benzer duyguları da tetikliyor olmalıydı ki Avrupa değerlerini tanımam zor olmadı. İlk müzik eğitimimi aldığım ülkenizin bulunmadığım kenti kalmadı. Ailem kırk yıldır hala o topraklarda yaşıyor ve haliyle kendimi buraya olduğu kadar oraya da ait hissediyorum.
Özgürlük, coğrafyanızın tanıdığım değerlerinden ilki oldu ve ne var ki bu değerin kabul görmediği Türkiye’de, sizin de vatandaşınız olan bir sanatçı olarak, hükümet tarafından hapisle cezalandırılmak üzereyim.
“MESELE BEN DEĞİLİM”
Türkiye’deki gelişmeleri takip ediyorsanız, bu karara şaşıracağınızı sanmam; sadece fikirlerimi gizlemediğim için, Avrupa için de tehdit içeren, tüm dünyanın bedduasını alan IŞİD’le mücadele edenleri andığım için bu ceza ile karşı karşıyayım. Burada mesele ben değilim. Mesele edinmemiz gereken, demokratik siyasete, basın özgürlüğüne dönük saldırılar ve açıkçası sizlerin bütün bunlara kayıtsızlığı.
“HERKESİ RAHATSIZ ETMELİ”
Türkiye’de 6 milyon vatandaşın oy verdiği ve Meclis’te 67 vekili bulunan Halkların Demokratik Partisi’nin binlerce çalışanının yeni yerleri cezaevleri. Siyasetimizin yüz akı olan Selahattin Demirtaş’ın cezaevinde olması size kadar herkesi rahatsız ve tedirgin etmeli.
Milletvekili olan Leyla Güven’in, Gültan Kışanak’ın, Sebahat Tuncel’in, Figen Yüksekdağ’ın özgürlüğünden alıkonulması, Ahmet Altan da dâhil olmak üzere, çoğu Kürt basınından yaklaşık iki yüz gazetecinin tutuklu, ya da bir kısmının ‘kaçak’ yaşamak zorunda olması da.
Mevcut Türk hükûmeti yüzde 50’nin oyunu alsa da bu ona diğer yüzde 50 üzerinde hâkimiyet kurma, onları kriminalize etme hakkını vermiyor. Onca yıllık politika deneyiminizle, bunun diktatoryal bir hamle olduğuna katılmıyor olamazsınız!
Şahsınız, bu anlaşılmaz hukuk düzeninin mimarı olan Erdoğan ile aynı masada olacakken, 35. sanat yılını kutlayan, 24 albümü, milyonlarca dinleyicisi ve vatandaşınız olan bir sanatçı olarak size seslenmeyi hak ediyor olmalıyım. Ve size milyonlarca dinleyenim adına da sesleniyorum.
Masada olacağınız kişi Avrupa değerlerine mesafeli bir kişi olsa da bu bana görüşmenizin bir kusur olduğunu düşündürmüyor. Aksine, dünya nezdindeki önemli mevkiiniz sayesinde, kendisine bu değerleri, insan hak ve özgürlüklerini anımsatmayı, sizin de bu kazanımları koruduğunuzu göstermeyi neden istemeyesiniz ki? Yoksa sahiden istemiyor musunuz?
Sayın Merkel, bundan emin olmak istiyorum.
Ortadoğu ve dünyada olup bitenleri ‘doğal’ bulmamızı beklemeyin.
“(…) Böyle denmesin ki her şeyin değişebileceğine inanılsın” diyen Brecht’e kulak vermemiz için sebebimiz git gide çoğalıyor. Türkiye’deki insan hakları ihlallerinin sorumluluğunu almak zorunda değilsiniz; engel olmanız kaydıyla. Görüşmenizin meşruiyetini ancak bu somut çabanız belirleyebilir. Bu görüşmeye gözlerimizi dikip, savaş ve işgal politikalarına; sanatçıların, gazetecilerin, siyasetçilerin tutsak edilmesine itiraz etmenizi bekleyeceğiz. Finansal çıkarlar için yüz yılların değerlerini çiğnemeyin ve Türkiye’nin ekonomik krizindeki anti-demokratik uygulamaların payını görün.
Faşizm de ileri demokrasiler de hepimize ders verebilir.
Tarihten çıkarımları, hesaplaşmaları yoğun bir ülkenin lideri olarak sizin, evrensel insan haklarını; Türkiye’deki güncel gelişmeleri unutmadan kararlar almanızı umuyorum.”
Yoruma kapalı.