Alevi Haber Ajansi

FEDA’dan Sivas Katliamı açıklaması: Devlet Alevilerin örgütlenmesini tehlike olarak gördü!

PİRHA- Demokratik Alevi Federasyonu (FEDA), Sivas Katliamı’nın 31. yılında yaptığı açıklamada, devletin Alevilerin öz güçleri üzerinden örgütlenmelerini ve kendi hakikatleri ile giderek yüzleşmelerini kendisi açısından tehlike olarak gördüğünü belirterek, katliamın bu temelde gerçekleştirildiğini kaydetti. Açıklamada, “Tekçi zihniyetten beslenen AKP-MHP faşist iktidarı da bir kez daha Alevilere, Kürtlere ve demokrasi güçlerine katliam ve soykırımı dayatıyor” denildi.

Demokratik Alevi Federasyonu (FEDA), 2 Temmuz Madımak Katliamı’nın 32. yıl dönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada, hayatını kaybedenleri anarak, bu katliamın halen kanayan bir yara olduğunu belirtti.

Açıklamada, devletin Kürt ve Alevi sorununu, meşru demokratik yollarla çözmek yerine, her seferinde katliam ve soykırımı dayattığı belirtilerek, Özel Harp Dairesi üzerinden halklara, inançlara dönük fiziki, siyasi, kültürel ve sosyal soykırımı uygulamanın görev bilindiği vurgulandı.

“TAMAMLANMAMIŞ GÖREV DEVAM EDİYORDU”

Demokratik Alevi Federasyonu açıklamasının tamamı şöyle:

“Aziz Nesin, Metin Altıok, Hasret Gültekin, Asım Bezirci ve Nesimi Çimen gibi tanınmış şahsiyet, sanatçı, siyasetçi ve yazarlardan oluşan grup, dört gün sürecek şenliklerde söyleşilerde bulunmak, kitaplarını imzalatmak, şarkılar söylemek, deyiş, nefes ve duvazlarını seslendirmek üzere Sivas’taydı. Pir Sultan Abdal Anma Etkinliği’nin ikinci günü 2 Temmuz 1993’te, cuma namazı çıkışında toplanan gerici faşist grup, etkinliğin yapıldığı alanı sloganlar eşliğinde, tekbir getirerek basarlar. Etkinlikte bulunan yazar ve sanatçılar, Madımak Oteli’ne sığınmak zorunda kalırlar. Alevilere ve devrimcilere karşı devlet tarafından örgütlendirilen bu güruh otelin etrafını sarar. Tekbir sesini duyanların katılımı ile kısa sürede sayıları on binlere ulaşan bu faşist güruh ‘Laik kafirlere ölüm’ diyerek oteli ateşe verirler. Devletin valisi, polisi, askerinin yanı sıra dönemin hükumeti, saatler boyu devam eden bu kuşatmaya sessiz kalırlar. Çünkü inkârcı ve katliamcı ulus devletin farklı ve öteki olanlara karşı ‘tamamlanmamış görevi’ ve ‘bitmemiş suç’ pratiği devam ediyordu.

ALMAN DEVLETİNİN ROLÜ

Toplumsal, kültürel ve siyasal aydınlanma şenliğin üzerine saldırtılan ve sevk edilen bu güruh tarafından çıkarılan yangında, 33 canımızın kimisi dumandan vahşice boğularak, kimisi de hunharca yanarak yaşamını yitirdi. Dışarı çıkmak isteyen otel çalışanları linç edildi. Madımak oteli çevresine bindirilmiş faşist güruh, is ve yanık et kokusunda çılgına dönmüş, önüne gelen her şeyi yakıp yıkmanın saldırganlığı içindeydi. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller ‘Çok şükür otel dışındaki vatandaşlarımız bir zarar görmemiştir’ demiş, 2014 yılında Yargıtay’ın, davanın zaman aşımını onaması üzerine, Başbakan Erdoğan ‘Hayırlı olsun’ deme pervasızlığında bulunmuştu. Alman Devleti de Türk Devleti ile iş birliği içinde hareket ederek, gerek Alevi örgütlerinin, gerekse de Almanya ilerici muhalefetinin taleplerine rağmen Madımak sanıklarının yargılanmalarına çalışmadı. Başbakanlara bunu söyleten Türk Devleti’nin bitmeyen suç pratiğidir.

“ALEVİLERİN ÖRGÜTLENMESİ TEHLİKE OLARAK GÖRÜLDÜ” 

Soykırımcı İttihat ve Terakki zihniyetinin birinci dünya savaşı koşullarında Müslüman olmayan halklara dönük yürüttüğü soykırım, ulus devletin inşası süreci ile birlikte Müslüman ve Türk olmayan Kürt Alevilerine ve Türk olmayan Kürtlere dönük sürdürülür. Tekçi, inkârcı, katliamcı ve soykırımcı bu zihniyetin Alevilere, Kürtlere, devrimcilere, sosyalistlere karşı ‘tamamlanmamış görev’ olarak addettikleri katliamlardan biri de Sivas’tır. 1920-1921 yıllarında Koçgiri soykırımı ile Kürtleri Ankara’dan uzaklaştırmanın stratejisi ile hareket eden devlet, 1978’de Maraş, 1980’de Çorum ve 1993’te Sivas’ta Kürt- Alevi karşıtı stratejisi gereğince ‘suç pratiğini’ sürdürdü. 1925 Şark Islahat Planı ile genelde Kürtleri, özelde Kürt Alevileri, ‘Yeşil Kuşak’ dışına hapsetmek, direnenleri ortadan kaldırmak, geride kalanları ise asimile etmek devletin bekası olarak hep görüldü. Ancak siyasal, kimliksel, dilsel ve kültürel sorun olması nedeni ile üstesinden gelemedikleri ulusal ve kültürel bu sorunlar kangrenleşmiş, giderek bölgesel ve uluslararası soruna dönüşmüş bulunuyor. Kürt ve Alevi sorununu, meşru demokratik yollarla çözmek yerine, her seferinde katliam ve soykırımı dayatan Türk devleti, TSK bünyesindeki Özel Harp Dairesi üzerinden halklara, inançlara, sosyalistlere dönük fiziki, siyasi, kültürel ve sosyal soykırımı yaşattı, yaşatıyor. 1990’ yıllarda Kürt siyasal hareketi, toplumun sivil demokratik örgütlenmesi perspektifi ile başta Kürt Alevileri olmak üzere, bir bütün Alevilerin öz güçleri üzerinden örgütlenmelerini ve kendi hakikatleri ile yüzleşmeleri çalışmaları içinde olunca, devlet bunu kendisi için tehlike olarak gördü. Ulus devletin inkârcı ve katliamcı politikaları ile ön alamadığı siyasal, toplumsal ve kültürel aydınlanma hareketi, Ankara’nın yanı başında, ulus devletin temellerinin atıldığı Sivas Kongresi’nin gerçekleştiği Sivas’ta yaşanıyor olması, ulus devlet tarafından kabul edilmez görüldü. Türk ulus devletinin yok saydığı Kürtler, Aleviler, sosyalistler ve aydınlar yan yana gelmiş, topluma yeni bir umut ışığı yakmışlardı.

“BİR OLMANIN, BİRLİKTE OLMANIN ZAMANI”

Devletin bekası için kabul edilmez olan bu gelişme, Özel Harp Dairesi’nce önlenmeli, kriminalize edilmeliydi. O nedenle devletin yasama, yürütme ve yargısı el birliği içinde olmuş, askeri ve sivil bürokrasisi katliamı önlemek yerine, kolaylaştıran olmuşlardır. Aynı zihniyetten beslenen AKP-MHP faşist iktidarı da bugün Alevilere, Kürtlere ve demokrasi güçlerine katliam ve soykırımı dayatıyor. Bizleri farklılıklarımızla ayrıştıran, karşıtlaştırıp düşmanlaştıranlara inat, halkların ve inançların kardeş olduğunu göstermenin zamanıdır. Tekçi devlet zihniyetinin ve iktidar sahiplerinin oyununa gelmemek, mazlum ve mağdur Anadolu ve Mezopotamya halkları ve inançları olarak ‘Bir Olmanın, Birlikte Olmanın Zamanıdır’ diyoruz. ‘Yol Bir Sürek Bin Bir’ düsturundan hareketle farklılıklarımızı zenginlik kabul edecek, demokratik, özgür yaşamı birlikte inşa edeceğiz. Yaşasın Halkların ve İnançların Kardeşliği!”

PİRHA/İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak