PİRHA- Duhok’taki Ezidi kampında 12 gün geçiren Psikolog Berivan Zinzal, IŞİD vahşetine maruz kalmış kadınların ve çocukların, ancak onların yalnız olmadıklarını hissettirecek bir toplumsal dayanışma ve sevgi hareketiyle iyi olabileceklerini deneyimlediğini söylüyor.
2014’de IŞİD’e esir düşen kadın, erkek, genç, yaşlı, çocuk yüzlerce Ezidi vahşetin tam ortasına düştü. Ferman diye adlandırdıkları bu vahşetten kaçabilen Ezidilerin pek çoğu dağlarda aylarca kaldı, bazıları sınırı aştı. Kaçıp sığınabildikleri Kürt güçleri yönetimindeki yerlerde kalabilecekleri çadır kentler inşa edildi. Duhok’taki Ezidi kampı da bunlardan biri. 17 bin kişilik kampta IŞİD’in saldırılarına, taciz ve tecavüzüne maruz kalan yüzlerce kadın ve çocuk yaşama tutunmaya çalışıyor.
Klinik psikoloji üzerine yüksek lisans ve doktorasını yapan Mardin Nusaybinli ikiz çocuk annesi Berivan Zinzal, İstanbul’da yaşıyor. 32 yaşındaki Berivan, psikolog olarak, bir ay önce IŞİD vahşetinden kaçan Ezidi kadın ve çocuklara psikolojik destek için 12 günlüğüne Duhok’a gitti.
12 günlük uğraşlarını ve izlenimlerini PİRHA’ya aktaran Berivan Zinzal, çocukların travmaları ile kadınların sağlık problemlerinin ciddi boyutlarda olduğuna dikkat çekti. Öte yandan çocuklar için başlatılan oyuncak ve elbise yardımı büyük ilgi topladı.
Duhok’taki bu kampa gitmenize ne vesile oldu, nasıl karar verdiniz?
“Bir arkadaşımın gönderdiği bir videonun ardından karar verdim. Videoda, İmat isminde 2.5 sene IŞİD kamplarında kalan ve eğitilen bir çocuğun hikayesi vardı. Çocuk saldırganca davranıyor ve duygusal olarak çok kötü durumdaydı. O çocuğun mutlaka bir uzman tarafından tedavi altına alınması gerekiyordu. Ciddi bir vakaydı. Değerlendirmem için gönderildi, ben de dayanamadım kendim görmek istedim. Böylece gitmeye karar verdim.”
ÇADIRKENT KADIN VE ÇOCUKLARDAN OLUŞUYOR
Kampa vardığınızda ilk izlenimleriniz ne oldu?
“Duhok kampı 17 bin kişilik büyük bir kamptı. Ama ben bu büyük kampın hemen yanına kurulmuş, eşlerini kaybetmiş, hiç erkek yakını kalmamış kadınların ve onların çocuklarının birlikte yaşadığı 12-13 çadırlık bir kampta kaldım. Çoğu IŞİD’in elinden kaçarak kurtulmuşlardı.
Kampa vardığımda, beni önce kabul etmediler. Soğuk ve çekingen davrandılar. Sonradan anladım ki, buraya Avrupa’dan gelip birkaç gün kalıp, acıma duyguları içinde ağlaşıp giden insanlar yüzünden bir tepki duyuyorlarmış gelenlere. Ama iki günün sonunda bana güvendiler ve içlerine aldılar. İmat için gittim ama daha sonra gördüm ki ondan çok daha kötü olan çocuklar vardı. Özellikle kız çocukları ve kadınlar.
Kamp küçük olduğu için ve sanırım herkes aynı kaderi yaşadığı için bir aile gibiydiler. Aynı saatlerde yemek hazırlanıp aynı anda yemek yeniliyordu.”
IŞİD ÇOCUKLARI KENDİ EĞİTİMLERİNDEN GEÇİRMİŞLER
Öncelikle çocuklardan başlayalım. Neler yaşamışlar, hikâyeleri neydi ve bu onların psikolojisine nasıl yansıdı?
“Kampta kalan pek çok çocuk daha önce IŞID tarafından kaçırılıp, kendi eğitimlerinden geçirilmişti. Bu yüzden ki hala onun etkisi altındaydılar. Anneleri ve arkadaşlarıyla olan davranışlarına yansıyordu bu. İmat’ın mesela oyuncak dükkanından ilk uzandığı şey silah olmuştu. Başka hiçbir oyuncak istemiyordu. İmat annesinin saçını çekip günah diyordu. Ve annesi ile konuştuğumda ve ağzımdan DAİŞ çıktığında çocuk saçlarıma saldırdı. ‘Orası DAİŞ değil Devletl-ü İslam’dedi. Mesela bir tane çocuk var adı Cemal. 11 yaşındaki Cemal’in yanında defalarca esir öldürülmüş, kafa kesilmiş. Ve bunu artık bir oyun olarak görüyordu Cemal. Çadırı defalarca yakmak istemiş. Oradaki çocukların çoğu, kız çocukları da dahil kadınlara karşı inanılmaz serttiler.
ÇOCUKLARA ARAPÇA ÖĞRETMİŞLER
Çocukların çoğu Kürtçe bilmiyor. Anneleri de Arapça bilmiyor. IŞİD onlara Arapçayı öğretmiş. Kürtçe’yi unutan çocuklar var. Yaşı küçük olduğu için sadece Arapça’yı bilenler var. Çizgi film izlerken Arap kanallarını açıyorlar. Sadece o dili anlıyorlar. Çocuklar maalesef kendi aralarında Arapça konuşuyorlar. Bu bile başlı başına bir trajedidir.”
TOPLU TECAVÜZLER, İNTİHARLAR…
Kadınlar peki?
“Kampta kalan kadınların çoğu ya toplu tecavüze uğramışlar ya da gözleri önünde çocuklarına tecavüz edilip kaçırılmışlardı. Toplu tecavüze maruz kaldıkları için kadın hastalıkları hat safhada. Doğum yaptığı sırada dikiş atılmış oluyor. Bu dikişlerde açılma var. Tecavüzlerden dolayı tuvaletini tutamayan altına bez bağlayan kadınlarımız var.
Gördüğüm bir olayı anlatayım. Bir yemek saatinde, çadırın birinde büyük bir çığlık yükseldi. Bunları, sonrasında çok fazla yaşadım ama ilkinde çok etkilenmiştim. O çadıra gittiğimde bütün kadınlar toplanmış ağlıyordu. Bir ağlama töreniydi sanki. Sonra öğrendim ki Nadire’nin 11 yaşında bir kızı var. Kızına kendi gözünün önünde üç kişi tarafından tecavüz edilmiş. Sonrasında evlendirilip Rakka’ya gönderilmiş. 3 ay sonra tekrar annesinin yanına geri getirilmiş. Sonra Musul’a gönderilmiş. Annesinin yanına getirildiğinde 1 kişi tarafından tecavüze uğramış. Ve Nadire hep bağıra bağıra ağlayıp, ‘Benim kızım daha duş almayı bilmiyordu. Ben kızımı kendim yıkıyordum. Kızımı şimdi nasıl kurtaracağım, ulaşacağım ona’ diye feryat ediyor. Çünkü kendisi IŞİD’in elinden kaçmıştı ve kızını getiremediği için buna engel olamadığı için acısını bir anne olarak sürekli dillendiriyor. Ve sürekli bu şekilde ağlama krizlerine giriyor. Titriyor ve bayılıyordu.
Böyle olaylar sonrasında epilepsi olan çok vardı mesela. Ve Nadire maalesef toplu tecavüze maruz kaldığından kaynaklı birçok kadın gibi altına işiyordu. Ciddi problemleri vardı. 37 yaşındaydı. 3 çocuğu var. 1’i yanında 2’si ise IŞİD’in elinde. 1 tanesi erkek ilk günden beri haber alınamıyor. Kızı ise kendisinin yanında tecavüze uğramış. Nadir kendisini suçluyordu. ‘Beni evlendirmek istediler, ben bunun karşısında durdum. Çünkü evleneceğim kişi çocuklarımı istemiyordu. Bu yüzden evlenmeyi reddettim. Reddettiğim için beni bununla cezalandırdılar. Ben kendimi feda edebilirdim. Çünkü ben bunun olacağını bilmiyordum. Buna sebebiyet veren bendim’ diye kendini affetmiyordu. Aslında ağlamaları bundan dolayıydı. Nerdeyse iki günde bir böyle krizler geçiriyordu.
Maruz kaldıkları böyle büyük kötülüklerden sonra dayanamayıp intihara kalkışan pek çok kadın da vardı. Burada çoğu kadının bilekleri kesikti. Yine de orda yaşayan kadınları hayatta tutan şey, çocuklarıydı. ‘Çocuklarım olmazsa kendimi öldürürdüm’ diyen kadın çoktu.
Psikolojik olarak ağır travmalardı bunlar. Mesela duygu durum bozukluklarını çok fazla gördüm ben. Bir saat bakıyorsun toplanmışlar ekmek yapıyorlar hiçbir şey yaşanmamış gibi o kadar çok eğleniyorlar. Bir saat sonra toplu ağlıyorlar. Kendileri bir noktadan sonra tekrar acıları ile yüzleşiyor. Ve yüzleşme sonucunda tekrar çöküyorlar. Her yüzleşme bir çöküşü beraberinde getiriyor. Uyuyamıyorlar, uyku problemleri var. Kabus görüyorlar sürekli.
ÇOCUKLARIN SEVGİYE İHTİYAÇLARI VAR
Peki siz onlarla nasıl bir ilişki geliştirdiniz? Hangi bakımlardan yardımcı olabildiniz?
“Bana başta yanaşmadılar. İmat için gittiğim için, bunu özellikle İmat üzerinden anlatayım size. İmat ilk başlarda oyunlarımıza eşlik etmiyordu. Diğerleri ile toplanıp şarkılar söylüyorduk. Onlara doğaçlama tiyatral oyunlar oynayıp, Latin alfabesi öğretmeye çalışıyordum. Çok da hoşlarına gidiyordu bu. Sonra baktım İmat iki üç gün sonra kuytu köşeden kafasını çıkara çıkara bizi izliyor. Yanaşıyor gelmek istiyor. Ben seslenince çekiniyor. Bir gün oturmuş telefondan video izliyorum. İmat yanıma geldi ve onu görmezden geldim. Bir telefona bir bana bakıyor. Ben tekrar görmezden geldim. Yanağımı öptü ve kaçtı. İmat’ın yaptığı şeyler beni gözyaşlarına boğdu. Dedim artık, ‘kazandım’.
Bir de Berivan vardı. Konuşurken hiç başını kaldırmıyordu. Yüzüme bakmıyordu. Sürekli eli ile uğraşıyordu. Titriyordu. Berivan’ın iki bileği de kesikti. Berivan neden yüzüme bakmıyorsun, dediğimde, ‘Benim namus şerefim mi kaldı nasıl bakayım” dedi. Berivan 12 gün içerisinde değişti. Bunun kaynağı sevgi idi.”
“İÇİNİZDE BİRAZ SEVGİ VE VİCDAN VARSA YOLA ÇIKIN”
Bu 12 günlük deneyimden sonra, nasıl bir duyguyla döndünüz?
Duhok’taki kampa bir anne olarak, Kürt kimliğiyle gittim. Ben gittiğim zaman çocuklarımı özleyeceğimi düşünüyordum. Evden ağlayarak çıktım. Çok sonra fark ettim ki çocuklarımı hiç özlememişim. Hatta aramıyorum çocuklarımı. Çünkü utandım. En azından karınları tok yatacak yerleri var. Çıplak değiller. Ben o çocukları kendi çocuklarım gibi gördüm.
Biz bu çocukları kendi kaderine terk edersek geleceğin ikinci bir IŞİD vakası ile karşı karşıya kalabiliriz. Bu çocukların ergen dönemine gelmeden değiştirmemiz bunun için çabalamamız gerekiyor. Benim buradan çağrım şudur: Tüm dünyaya çağrımdır. Onlarla iletişim kurmanız için onların dilini bilmeniz gerekmiyor. Oyun dilini biliyorsanız sevgi ile bakabiliyorsanız dünyanın neresinde olursa olun, gelin. O çocukların bir tane gülücüğe ve sevgiye çok ihtiyacı var. Eğer hepimiz el ele verirsek bu süreci çok hızlandırabiliriz.
Her ay mutlaka 10 günü orada geçirmeyi düşünüyorum. Dünyayı değiştiren kadınlar ve çocuklardır. Onlara yüzümüzü çevirmeyelim. Ortada büyük bir soykırım var. Dillerini bilmeniz gerekmiyor. İçinizde biraz sevgi ve vicdan var ise, biraz onları anlamak istiyorsanız, biraz değiştirmek istiyorsanız, lütfen yola çıkın ve gidin. Oyuncak götürmeyin sevginizi götürün. Bu sevgi onları çok hızlı değiştirecektir. Kimliklerinizi bir kenara bırakarak gidin. Dünyayı değiştirecek olan sevgidir.”
Sevim KAHRAMAN
HABERİN VİDEOSU
Yoruma kapalı.