PİRHA – İstanbul Okmeydanı’nda kadınlar el emeği göz nuru ile ördükleri tülbentleri, patikleri, lifleri evin ekonomisine katkı sağlamak ve ihtiyaçlarını gidermek için satıyorlar. Düğün mendili ve tülbent gibi el işleri yapan ev işçisi kadınlar, emeklerinin karşılığını alamamış olmaktan muzdarip. Sosyal güvenceleri olmayan kadınlar, yaptıkları bu küçük çaplı da olsa el emeği örgüler ile evlerinin ihtiyaçlarını gideriyorlar.
HABERİN VİDEOSU
Kadınlar ev ekonomisine yaratıcılıkları ile katkı sağlıyor. Boş zamanlarında evlerinde el emeği göz nuru ördükleri çeşit çeşit, renk renk örgüleri görenlerde hayranlık uyandırıyor.
İstanbul Okmeydanı’ndaki kadınlar yaptıkları el işi örgüleri, çocuk elbiseleri, takı, süs eşyaları, iğne oyası, dantel ve çeşitli çeyizliklerin satışını yapıyor. Kadınlar, kurdukları ‘el emeği grubu’ ile haftada iki gün kurulan pazarın dışında özel gün ve haftalarda da satış yapıyor.
İstanbul Okmeydanı’nda evlerinde boş zamanlarında lif, tülbent, el çantası, bileklik ve patik gibi benzeri el işleri yapıp satarak ev ekonomisine katkı sunan Döndü Erder, Nazlı Yalıncak, Zekiye Sarıtaş Pir Haber Ajansı PİRHA‘ya konuştu.
“EL İŞİ BANA TERAPİ GİBİ GELİYOR”
Sivas Hafik’te doğan ve evlendikten sonra İstanbul’a gelen Döndü Erder, “Kendimi bildim bileli el işi yapıyorum. Özellikle çocuklarıma ve torunlarıma yapıyorum. Ayrıca evin ekonomisine katkı olsun diye isteyenlere sipariş üzeri yapıyorum. El işi yapmak bana yorucu değil aksine terapi gibi geliyor. En çok boş zamanlarımda yapıyorum. Ev işi yapıyorum, yemek yapıyorum sonra arta kalan zamanda da el işi yapıyorum. Ancak emeğimizin karşılığını alıyoruz dersek yalan söylemiş oluruz” diyor.
EV EKONOMİSİNE KATKI
Tülbent ve düğün mendilleri yapan Erder, “Ev işlerini yaptıktan sonra oturacağıma ve boş duracağıma tülbent ve düğün mendili yaparak eve katkı sunuyorum. Hem el işi hem de ev işlerini yaparak ev işçiliği yapıyoruz. Ancak hiçbir sosyal hakkımız yok. Eskiden çocuklarım küçüktü onlara bakmak zorunda kaldığım için çalışamadım. Bundan dolayı bugün herhangi bir sosyal güvencem yok. Emekli olmuş olsaydım belki bunları yapmaya ihtiyaç duymayabilirdim” şeklinde konuşuyor.
“BU İŞİ YAPMAK MARİFET VE BECERİ İSTER”
17 yaşından bu yana köyde annesinden öğrendiği halı, kilim ve cecim yapan Erder, “İstanbul’a geldikten sonra el işi yapmayı da komşularımdan öğrendim. El işi yapan kadınlar yeterince hakkını alamıyorlar” diyor. Kadınlara da hakkının verilmediğini düşünen Erder, sosyal güvencesi olmadan az bir gelir ile çalışıyor olmaktan şikayetçi. Yine de, “Belki o şekilde kendi eksik ve ihtiyaçlarını giderebilirler” diye düşünüyor.
“SİPARİŞ ÜZERİ LİF VE BENZERİ ŞEYLER YAPIYORUM”
Sivas Hafik’te doğan ve köydeyken tarla, bağ, bahçe işlerinden dolayı çok el işi yapamayan Nazlı Yalıncak, İstanbul’a taşındıktan sonra ev ekonomisine katkı sağlamak için öğrendiği el işini, sipariş üzeri akraba ve yakın çevresine satıyor. İlk danteli halasının kızından öğrenen Yalıncak, ilk önce ailesine yapmaya başlamış. Ardından da el işi Yalıncak için ihtiyaç doğrultusunda gelir kaynağına dönüşmüş.
TÜM YÜK OMUZLARDA…
“Ev işçisi haklarını bilmek farklı onlara ulaşmak daha farklı” diyen Yalıncak, işlerinin hafife alınmasından rahatsız. Çünkü kadın olarak yüklerinin erkeklerden daha da ağır olduğunu söyleyen Yalıncak, Oysa kadınlar evde her işi yapıyor. Ama eşlerimiz için ise akşama kadar evde oturuyoruz gibi geliyor. Bunu böyle görmeleri bizler için hiç hoş bir şey değil. Çünkü bizler akşama kadar evde her işi yapıyoruz. Çocuk büyütmekten tut aklınıza gelebilecek tüm ev işlerini biz yapıyoruz” ifade ediyor.
KÜÇÜKLÜKTEN BERİ PATİK VE ÇORAP YAPIYOR
Zekiye Sarıtaş da çocukluktan bu yana patik, çorap ve benzeri el işleri yapıyor.
Sarıtaş,“Çocuklarıma ve torunlarıma daha çok patik ve çorap örüyorum. Artık küçük cep çantaları ve bileklikler yapıyorum. Eskiden kilim dokurdum. Şimdi ise kızlarıma ve torunlarıma patik, çorap ve el çantası yapıyorum” diyor.
Rohat EMEKÇİ – İsmet SEFER / İSTANBUL
Yoruma kapalı.