Alevi Haber Ajansi

Eski müftü Erdoğmuş: Alevilere dayatılan zorunlu din dersi İslamiyete karşı da bir yanlışlıktır-VİDEO

PİRHA-Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin zorunlu din derslerinin kaldırılmasına yönelik kararına rağmen halen okullarda uygulanıp Alevi çocukların asimilasyonuna yol açmasına bir tepki de HDP Diyarbakır Milletvekili, eski müftü Nimetullah Erdoğmuş’tan geldi. Pir Haber Ajansı’na konuşan Erdoğmuş “Alevi toplumuna dayatılan zorunlu din dersi İslamiyete karşı da bir yanlışlıktır” dedi. 

Haberin Videosu

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin zorunlu din derslerinin kaldırılmasına yönelik kararına rağmen halen okullarda uygulanıp Alevi çocukların asimilasyonuna yol açmasına bir tepki de daha önce Diyanet bünyesinde müftülük yapmış şimdi HDP Diyarbakır Milletvekili olan Nimettullah Erdoğmuş’tan geldi. Erdoğmuş “Alevi toplumuna dayatılan zorunlu din dersi İslamiyete karşı da bir yanlışlıktır. Eğer dinde zorunluluk olsaydı Allah bunu mecbur eder ve yeryüzünde bütün insanlar bir dine mensup olurdu” dedi.

“EĞER DİNDE ZORUNLULUK OLSAYDI ALLAH BUNU MECBUR EDERDİ”

PİRHA’nın zorunlu din dersine ilişkin görüşünü sorduğu Erdoğmuş şunları söyledi:

“Şimdi üzerinde zorunlu din diyorsunuz. Bizim inandığımız dinde zorunluluk yok. Ben müftülük yapmış bir insanım. 3- 5 kelime bu konuda bildiğim için söylüyorum. Şimdi biz onun karakterini anlatırken diyoruz ki dinde zorlama yok. Dinin özelliği o. Şimdi dinde zorlama olmayınca bir ülkede insanlara zorunlu din dersi getirip bir program olarak dayatma her şeyden önce bir defa o dine karşı yapılan bir yanlışlıktır.

İkincisi, Türkiye toplumu kendi tercihi ile bunu seçmiş olsa bile aslında siyaseten bu doğru değil. Kabul edelim ki bir ülkede hepsi aynı şekilde düşünüyor. Aynı inancın mensubudurlar. Böylede bir talepleri var. Ülkenin, ülke siyasetinin böyle bir talebin demokratik olmadığını, böyle bir talebin aslında insanın yetiştirilmesinde çokta hayırlı sonuçlar vermeyeceğini söylemek lazım. Eğer dinde zorunluluk olsaydı Allah bunu mecbur eder ve yeryüzünde bütün insanlar bir dine mensup olurdu ve o şekilde hayatlarını sürdürürlerdi. Hâlbuki ki biliyorum. İnançlı var inancı olmayanlar insanlar var.”

“DİN İLE DEVLETİN İÇ İÇE GEÇMESİ DİN İÇİN KAYIPTIR” 

“Farklı dinler var, farklı inançlar var, farklı anlayışlar var. Önemli olan bütün bu farklılıkların bu inançların devlet nezdinde eşit bir şekilde muamele görmesidir” diyen Erdoğmuş, “Sayısal nicelik burada belirleyici değil. ‘Efendim ülkenin yüzde 99’u Müslümandır, bundan dolayı da biz kararları böyle alıyoruz.’ Yüzde 99’u Müslüman olsa bile yüzde 1’nin O hakkı yüzde 99 hakkından aşağı değil” vurgusunu yaptı. Erdoğmuş,  “Çünkü hakkın büyüğü küçüğü olmaz. Bundan dolayı bu tür uygulamaları biz temelde zihniyet olarak yanlış görüyoruz” diyor.

Din ile siyasetin, din ile iktidarın, din ile devletin iç içe geçmesinin de din için bir kayıp olduğunu belirten eski müftü Nimetullah Erdoğmuş, “Dinle inançlar ne kadar iktidardan, devletten, siyasetten uzak kalırlarsa açık söyleyeyim o kadar temiz kalır, o kadar nezih kalır, çünkü siyaset deyince aklımıza çıkar gelir, devlet deyince aklımıza devletin belli çıkarları geliyor. Dolayısıyla çıkarla dini bir araya getirdiğiniz zaman dini de kendi çıkarınıza alet etmiş oluyorsunuz. Mesela Alevi inanışı bu anlamda tamamen asimile ediliyor, dışlanıyor.”

“ALEVİLİK AYAKTA KALIŞINI DEVLETTEN UZAK DURMAYA BORÇLU”  

Erdoğmuş Aleviliği kastederek, “Tarihten gelen bozuk, yanlış bir zihniyetin sonucu olarak sürekli hakarete haksızlığa maruz kalmış bir inanç var. Fakat Aleviliğin o özünü, özelliğini, o geçmişten miras olarak devraldığı değerlerinin ayakta kalmasının aslında bir nedeni de sistemden, devletten, iktidardan uzak bir şekilde hayatını sürdürmüş olmasıdır” değerlendirmesinde bulundu.

Eski müftü, HDP Diyarbakır Milletvekili Nimettullah Erdoğmuş konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Mesela deniliyor ki ‘Diyanet niçin sadece sünnilere hizmet ediyor, Alevilere de hizmet etsin.’ Bu doğru değil. Alevilik bu konuda şanslıdır. Aleviliğin bir kurum olarak devlet içerisinde yer almaması bir kayıp değil. Keşke diğer din ve mezhepler için de böyle bir kurum olmasa. Bu inanışlar kendi mensupları tarafından, gönüllüleri tarafından yaşatılabilseler. Devlet eliyle bunlar dayatılıyor ve yaşatılıyorsa o dinler açısından, mezhepler açısından, inançlar açısından görünürde bir kazanım gibi anlaşılsa da esas itibariyle onların ruhunu ve özünü çürütüyor. Ondan dolayı bir dinin bir inancın, bir mezhebin o ruhunun sağlıklı olabilmesi için iktidardan, siyasetten, devletten alabildiğine uzak durması gerekiyor. Eğer bu mesafeyi koyabilir ise kendisini bu şekilde, o özelliklerini, değerlerini yaşatabilir. Aksi takdirde yaşayan bir din, yaşayan bir inanç, yaşayan bir mezhep olarak görünse de asıl yaşayan bir mevtadan başka bir şey olamaz.”

Cebrail ARSLAN/ANKARA

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak