PİRHA- Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), 18 Ağustos Salı günü toplanacak AKP Merkez Yönetim Kurulu’nda İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden tartışılacağını belirterek, sözleşmeye dair tartışmalara derhal son verilmesi çağrısında bulundu.
Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), 18 Ağustos Salı günü toplanacak AKP Merkez Yönetim Kurulu’nda (MYK), İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden tartışılacağını hatırlatarak, sözleşmeye dair tartışmalara derhal son verilmesi çağrısı yaptı.
“Herkesi kadınların hak nöbetine eşlik etmeye çağırıyoruz” denilen açıklamada şunlar vurgulandı:
“AKP MYK toplantısında konuşulacak tüm seçenekler, Türkiye’nin Sözleşme’ye taraf olarak kalmaya devam ediyor gibi görüneceği, ancak Sözleşme’yi uygulamayacağı anlamına gelecektir.
“Yani devlet bu ülkede yaşayan kadınların öldürülmesini, sakat bırakılmasını, fiziksel ve ruhsal olarak yaralanmasını, temel haklarını kullanamamasını görmezden geleceğini tüm dünyaya ilan etmiş olacaktır.
“Sözleşme’ye yönelik söz konusu saldırıların sadece kadınların değil tüm toplumun meselesi olduğu fark edilmeli, temel hak ve özgürlüklerini kullanmak, demokratik bir hukuk devletinde eşit, özgür ve şiddetten uzak bir yaşam sürmek isteyen herkes kadınların hak nöbetine eşlik etmelidir. Eşitlik İçin Kadın Platformu olarak herkesi, İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik müdahalelere karşı harekete geçmeye ve İstanbul Sözleşmesi’nin hiç kimseye ayrım yapılmaksızın toplumun tüm bireylerine uygulanması konusunda dayanışmaya çağırıyoruz.”
EŞİK Sözleşme’ye dair şu üç soruyu da yöneltti ve yanıtladı:
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını kim istiyor?
AK Parti MYK’sında belirtilen yol haritalarının tartışılması dahi şiddet faili erkekleri teşvik, tüm kadınlara ve LGBTİ+’lara yönelik bir tehdittir. Bu tutum, İstanbul Sözleşmesi’ni ve 6284 sayılı Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Yasa’yı uygulamamak için direnmekte olan tüm kamu görevlilerine, Sözleşme’nin ve Yasa’nın uygulanmaması yönünde verilen bir “talimat” niteliği taşımaktadır.
Kadına karşı şiddetle mücadelede hayati önemi olan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması yönünde bir toplumsal iradenin olmadığı Metropoll Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi tarafından gerçekleştirilen Türkiye’nin Nabzı Temmuz ayı araştırmasında açıkça görülmektedir. Araştırmada, Hükümetin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesini onaylamayanların oranı %63.9, fikri olmayanların oranı %19.4 olarak açıklanmıştır.
“Sözleşme’den çıkılmasını açıkça isteyenlerin oranı ise sadece %17’dir. Kaldı ki bu kesimin bir bölümü de kadınlara yeterli söz hakkının verilmediği sansür ortamında, tek taraflı ve Sözleşme’yi çarpıtan propagandanın etkisi altındaki kişilerdir.
‘Kadın haklarını ortadan kaldıranlar kazanamayacaklar’
“Sözleşme’den çıkılması yönündeki tartışmaların gündeme gelme şekli ve zamanlaması, bu talebin hangi kişi ve gruplardan geldiği ve dayanakları kamuoyuna açıklanmamaktadır. Ancak, farklı cemaatlerin talepleri doğrusunda hareket edildiği yönünde haberler yayınlanmaktadır. Bu konuda kamuoyu derhal aydınlatılmalı ve bu tartışmalara son verilmelidir.
“Herkes bilmeli ki, kadınlar hayatlarının ve haklarının politik pazarlıklara konu olmasına izin vermeyecek! Bunun aksi yönde davranan tüm siyasetçiler kadınların mücadelesini görmeli ve sesini duymalıdır, çünkü kadınlar şiddetsiz bir yaşamı kendi elleriyle kuracak ve kadın haklarını ortadan kaldırmaya çalışan hiçbir siyasi hareket bu topraklarda “kazanamayacaktır”.
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması ne anlama gelir?
Sözleşme’den çıkılması, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi insan hakları sisteminden de çıkması, demokrasiyi yadsıması ve eşitlik ilkesi, ayrımcılık yasağı gibi temel ilkelerden vazgeçmesi anlamına gelmektedir.
Anayasa’da insan haklarına saygılı bir hukuk devleti olduğu yazılıyken Türkiye’de hala İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasına yönelik tartışmaların yürütülüyor olması, Anayasa’nın fiilen değiştirilmesine yönelik bir adımdır. Kadınlar üzerinden başka bir toplumsal yapı oluşturmaya dönük, toplumsal cinsiyet eşitliğini yok sayan bu girişim sadece kadınlara yönelik değil, tüm toplumun temel hak ve özgürlüklerine yönelik bir saldırı niteliği taşımaktadır. Türkiye’de yaşayan herkesin insan hakları sisteminin koruması dışında kalmasına neden olacaktır.
İstanbul Sözleşmesi’ne çekince konabilir mi? Yorum bildirimi yapılabilir mi?
Temel insan hakları bir bütündür ve ayrım gözetilmeksizin herkes için eşit şekilde uygulanmalıdır. Sözleşme’nin 4. maddesi bu konuya ilişkindir, şiddetle mücadele söz konusu olduğunda (cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak) kimseye ayrımcılık yapılamayacağını belirtir. Bu maddeye çekince konulması, Sözleşme’nin çekincelere ilişkin 78. maddesi uyarınca mümkün değildir. Kaldı ki, Sözleşme’ye çekince ancak Sözleşme’nin imzalandığı ya da onaylandığı aşamada konulabilir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu iki aşamada da bunu yapmamıştır. Bu nedenle, artık İstanbul Sözleşmesi’nin hiçbir maddesine çekince konulamaz. Kamuoyu bu konuda ısrarla yanlış bilgilendirilmektedir.
Sözleşme’nin 4. maddesine ilişkin, (kamuoyu tarafından şerh olarak bilinen) bir yorum bildirimi yapılması da mümkün değildir; çünkü 4. madde Sözleşme’nin dayandığı ilkeleri içeren temel düzenlemelerden biridir ve insan hakları sözleşmelerinin temel amacına ve anlamına aykırı yorum bildirimi yapılamaz. Ayrıca yorum bildirimi yapılması, Devleti Sözleşme’nin herhangi bir maddesini uygulamaktan muaf hale getirmez. Yorum bildirimi yapılsa dahi, Devlet Sözleşme’nin bütününden sorumludur. Sözleşme’deki yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğine dair izleme ve denetleme tüm Sözleşme dikkate alınarak yapılır.”
PİRHA/ İSTANBUL
Yoruma kapalı.