PİRHA- Erzincan Ziraat Odası eski Başkanı Tamer Geyik, İliç’te yaşanan çevre felaketiyle ilgili “Hocalar, önümüzdeki yıllarda daha büyük zararlar vereceğini çünkü güneşin etkisiyle buharlaşma ya da yağmurun etkisiyle yeraltı sularına karışma olasılığının yüksek olduğunu söylüyorlar” diyerek herkesi bekleyen tehlikeye dikkat çekti.
Erzincan İliç’te altın maden sahasında meydana gelen felaketin üzerinden 11 gün geçerken, 9 işçi hala göçük altında ve arama çalışmaları da durmuş durumda.
İliç Anagold Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye ait siyanürlü altın madeni sahasında 13 Şubat’ta siyanür ve sülfürik asit dağı göçmüş, 10 milyon metreküp toprak, 200 metrelik yamaçtan 800 metre boyunca akmıştı. İçişleri Bakanlığı, 9 işçinin toprak altında kaldığını açıklarken, 11’inci gününde kayıp işçilere ulaşılamadı. Dereye akan toprağın kaldırılmasının aylar sürebileceği belirtilirken, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar ise, patlama sonucu “En az 400 bin kamyona ihtiyaç var” diyerek, kayıp işçilere ulaşılmasının zor olacağını itiraf etmişti.
2022 yılında siyanür borularının patlamasından sonra madenlerin kapatılması için suç duyurusunda bulunan Erzincan Ziraat Odası eski Başkanı Tamer Geyik, İliç madenlerindeki son durumu PİRHA’ya değerlendirdi.
“MURAT KURUM SUÇLUDUR”
İliç maden ocaklarında arama çalışmalarının durdurulduğunu ve yeni bir çalışma da yapılmadığını belirten Geyik, “2022 yılında siyanür borularının patlamasından sonra Erzincan’da tek sivil toplum örgütü olarak o dönemde biz suç duyurusunda bulunduk. Buradaki sorumluların bulunması, tespit edilmesi, çevreye, doğaya olan etkilerinin, zararlarının araştırılması ve madenin kapatılması için ama maalesef bırakın kapatmayı, o dönem kapasite arttırımına gidildi. Dönemin Çevre Bakanı da Murat Kurum’du, onun da imzası vardır. Yani bu olayın meydana gelmesinde en büyük katkısı olanlardan biri de Murat Kurum’dur. Çevre Şehircilik İklim Bakanlığı’ndan ÇED raporunun onaylanmasıyla ilgili Murat Kurum suçludur, yargılanması lazım ama maalesef ki bizim ülkemizde adaletin ve hukukun olmadığını görüyoruz. Olmuş olsaydı zaten bu 9 canın ölümüne neden olan insanların derhal yargı önüne çıkartılması gerekirdi” diyerek tepki gösterdi.
“ÇIKARILAN MADENİN SADECE YÜZDE 2’Sİ DEVLETE KALIYOR”
Siyaset kurumunun yine Anagold madenciliği savunduğunu vurgulayan Geyik, “Burada siz bakmayın öyle hani çalışıyoruz, kurtaracağız, yapacağız, edeceğiz demelerine. Diğer taraftan da madeni savunuyorlar. Ekonomik katkısı büyük diyorlar. Binali Yıldırım bu toprak kaymasının meydana geldiği gün böyle açıklamalarda bulundu. Bunu kalkıp çevreciler, bilmem şunlar bunlar savunacak ama bu madenlerin ülkemiz ekonomisine çok büyük katkısı var gibi şeyler söyledi. Demek ki bunların nezdinde insan hayatının hiç önemi yok. Çevreye ve doğaya verdiği zararın hiç önemi yok sadece paranın önemi var. Tamam ülkemize bir katma değer olsun ama yüzde 98’ini Kanadalı firmanın aldığı yüzde 2’sini de devlete verdiği bir durum var. Çok da karlı bir yatırım değil. Kaldı ki insan hayatı ve çevre söz konusu” dedi.
“SİYANÜRÜN YERALTI SULARINA KARIŞMASINA KESİN GÖZÜYLE BAKILIYOR”
Maden bölgesinin Fırat’a çok yakın olduğunu söyleyen Geyik, çevrecilerin ve hocaların, buradaki siyanürün yeraltı sularına karışmasına kesin gözüyle baktığını ve önümüzdeki yıllarda daha büyük zararlar vereceğini, “Çünkü bunun güneşin etkisiyle buharlaşma ya da yağmurun etkisiyle yeraltı sularına karışma olasılığının yüksek olduğunu söylüyorlar” diyerek herkesi bekleyen tehlikeye dikkat çekti.
“BU SUYLA SULAMA YAPILDIĞINDA GIDALAR DA ZEHİRLENMİŞ OLACAK”
Geyik, herkesin merak ettiği tehlikelerle ilgili şunların altını çizdi:
“Buharlaşmanın etkisiyle 100 kilometrelik bir alana hava sirkülasyonuyla dağılma durumu var. Bu hocaların bildirdiği raporlarda da var. Bunun Allah göstermesin Fırat suyuna veyahut yeraltı sularına karışması durumunda bırakın bizim ülkemizi, Basra Körfezi’ne kadar gideceği aşikardır. Fırat’ın suyu ülkemizden çıkıp Suriye ve Irak’ı dolaşarak Basra Körfezi’nde denize dökülüyor. Yani bu bütün bölge ülkelerini, bütün insanlığı ilgilendiren bir konu.
Yani şimdi diyelim ki bunun etkisiyle Malatya’da veyahut Diyarbakır’da yetiştirilen bir karpuz bugün İstanbul’a da, Ankara’ya da, İzmir’e de her tarafa gidiyor. Sonuçta bu, suya karışırsa bu suyla sulama yapıldığında gıdalar da zehirlenmiş olacak ve bu gıdaları yiyen insanları da etkileyecek. Türkiye’nin her tarafına dağılan gıda ürünleri var sonuçta. Bu bölge insanlarının tamamını etkileyecek bir durum. Şimdi bu madem faciası oldu. Bunun sorumlularının bulunması ve bu madenin de derhal bütün lisanslarının iptal edilip kapatılması gerekir.”
“ÇIKARILAN 100 KG ALTINDAN TÜRKİYE’YE SADECE 4 KG KALIYOR”
Her şeyin para olmadığını, parasal olarak bakıldığında da bir karlılık durumu olmadığını belirten Geyik, “Bu madenin kapatılması yani ıslah edilmesi, siyanürlü toprakların üzerlerinin kapatılması ve çevreye olan etkilerini de hesaba katarsak, örnek vereyim ülkemiz 2 milyar dolar para kazandıysa, 5 milyar dolardan daha fazla para harcayıp verilen zararı ancak kapatabilir. Çıkarılan 100 kilo altında, ülkemizin aldığı sadece 4 kilogram civarında. O da bunun ne kadarı doğru ne kadarı yanlış kimse bilmiyor” diye görüş belirtti.
Erzincan’da, yaşanan maden faciasına karşı bir tepki oluşmadığını belirten Erzincan Ziraat Odası eski Başkanı Tamer Geyik, bunun sebebini şöyle ifade etti:
“Benim o dönemki Ziraat Odası başkanlığımda tek sivil toplum örgütü olarak biz buna suç duyurusunda bulunduk. Başka da kimse yok. İnsanları milliyetçilik üzerinden manipüle ediyorlar. Bu cevherin toprağın altında durduğunu, bunu çıkartarak ülkemize döviz girişi sağlandığını, ekonominin güçlendiğini vesaire vurgulayarak insanları böyle bir algıyla yönetiyorlar. Başka bir şey yok. Oysa biraz önce söylediğim gibi ekonomiye katkısı değil zararı var.
“MADEN 135 DEFA DENETLENDİYSE NİYE BÖYLE OLDU”
Bakan açıklıyor, maden ocağı 135 defa denetlendi diye. Eğer135 defa denetlediysen bu olaylar niye oldu? Burası niye böyle yapıldı? Siz kalkıp da toprağı 200 metre yükseltirseniz, dağ gibi yaparsanız burası tabii ki kayacak. Yani hiç mi burayı mühendisler gidip görmediler ama maalesef yani görseler de yapın raporu verip, ne yapıp edip kitabına uyduruyorlar.”
Siyanürün, sülfürik asidin insan sağlığına zarar veren çok tehlikeli maddeler olduğunu vurgulayan Geyik son olarak, “Avrupa’da, Kanada’da, Amerika’da böyle bir madencilik yapıldığını düşünmüyorum. Bizim ülkemizde maalesef bir kobay olarak, bir deney ülkesi olarak bunlar yapılıyor. Burada toplum olarak buna karşı durmamız lazım. Bu aslında bütün insanların sorunu çünkü bir halk sağlığı sorunu. Doğaya ve çevreye verilen zarar söz konusu. Toplumun duyarlı olması lazım. Sadece İliç altın madeni değil diğer illerimizdeki bütün altın madenlerinin, siyanürle, sülfürik asitle yapılan aramaların derhal durdurulması ve kapatılması gerekmektedir” sözlerini kullandı.
Eyüp HANOĞLU/DERSİM
Yoruma kapalı.