Alevi Haber Ajansi

Ercan Geçmez: Zorunlu din derslerinin bir insan hakları ihlal olduğu açıktır-VİDEO

PİRHA-Zorunlu din derslerinin insan hakları ihlali olduğunu söyleyen Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Ercan Geçmez, Türkiye’nin zorunlu din dersi konusunda anayasa ve uluslararası sözleşmelerle çeliştiğini söyleyerek “Alevilerin temel isteği din derslerindeki müfredatın değişiklik değil çok net ve açıktır. Alevilerin ve Alevi örgütlerinin talebi, zorunlu din dersleri anayasal bir hak değildir, kaldırılsın.” dedi.

Haberin videosu;

Zorunlu din derslerinin kaldırılması için yıllardır mücadele eden Alevi kurumları AİHM kararlarını uygulanmasını bekliyor. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Ercan Geçmez, Alevilerin zorunlu din derslerinin kaldırılması için hukuki ve eylemsel olarak yoğun çabalar sarf ettiklerini ancak yıllardır hükümetlerin bu konuda iç hukuk ve uluslararası hukukla çeliştiklerini vurguladı.

Zorunlu din derslerinin 1980 askeri darbesinden sonra milli eğitim müfredata dahil edildiğini söyleyen Geçmez, “Aslında o anayasa değişikliği kendi içerisinde çelişen bir anayasa, ilgili 12. ve 24. maddeleri zorunlu din dersleriyle kendi içerisinde çelişen bir ortam yarattı. Orada bir yerde vicdan ve din özgürlüğünden bahsediliyor. Bir yerde bu din derslerin seçmeli olduğu ancak ailenin rızalığı olursa ancak bu din dersleri çocuğa verilebilir diyor. Bu içtihatlarda en sonunda zorunlu din dersleri gayrimüslimler hariç herkes için zorunlu bir hale getirildi. Oysa bu şekilde de Türkiye, hem kendi anayasasıyla çelişiyordu hem de uluslararası imza attığı sözleşmelerle çelişiyordu” dedi.

“ZORUNLU DİN DERSİYLE İLGİLİ DAVA AÇAN AİLERİN ÇOCUKLARI SINIFLARINDA DIŞLANDI”

Strasburg içtihatlarını örnek gösteren Geçmez, şunları söyledi:

“Türkiye Cumhuriyeti, Strasburg içtihatları tümüne uyacağına dair yasal bir güvence vermiş. Bu içtihatta zorunlu din derslerinin bir insan hakları ihlal olduğu açıktır. Birleşmiş Milletlerin yine insan hakları ve kişisel ve siyasal haklar  sözleşmesi var. Türkiye bu kişisel ve siyasal haklar sözleşmesinde meclisten geçmiş ve imzalamıştır. Türkiye ısrarlı bir şekilde anayasanın 24. ve 12. maddesine dayanarak din derslerini, zorunlu hale getirmeye çalıştı. Bunu zorunlu da yaptı. Oysaki anayasanın birçok yerinde bununla ilgili çelişkiler vardı. Alevi örgütleri bu zorunlu din derslerinin kaldırılmasına yönelik taleplerini siyasiler görmediler. Anayasa değişikliği gerekiyor. Hükümler ortaya koydular, oysaki anayasa değişikliğinin olmayacağını ve ilgili anayasayı doğru yorumladıklarını çok net gördüm. Bu öyle olunca Türkiye’deki birçok aile dava açtı. İlk açılan dava Hasan ve Eylem Zengin davasıdır. Türkiye’de Hasan, Eylem Zengin davası Türkiye’de tabi ki ailenin lehine sonuçlandı. Tabi bunu örgütler planladı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde zorunlu din derslerinin bir hak ihlali olduğuyla ilgili birinci alınan karardı. İkinci karar Ali Kenanoğlu kararıyla çocuklarının zorunlu din dersi almasını engellemek amacıyla Türkiye’deki bütün dava sürecini bitirildikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden bir karar çıkarttı. Ona rağmen Türkiye’de hükümet zorunlu din dersine devam etti ve davayı açan ailelerin çocukları kendi okulların da kendi sınıflarında bir nebze dışlandılar. Toplumsal bir lince psikolojik baskıya tabi tutuldular.”

“ALEVİLER SİVİL İTAATSİZLİK EYLEMLERİ YAPTILAR”

Alevi örgütlerinin planlamasıyla süreç içerisinde birçok dava açıldığının altını çizen Geçmez, “Alevilerin temel isteği din derslerindeki müfredatın değişiklik değil çok net ve açıktır. Alevilerin ve Alevi örgütlerinin talebi, zorunlu din dersleri anayasal bir hak değildir kaldırılsın. Devletin bir dini olmamasıydı. Devletin, öğrettiği bir dinin devletin olacağını toplumun dini olmayacağını üzerine kararlı bir duruş sergiledik. Gelişim çağındaki çocukların asla herhangi bir dine herhangi bu şekil bir eğitime tabi tutulmasını doğru bulmadığımızı ve gelişimlerini engellediği üzerine bir talepte bulunduk. Bu noktada Alevi örgütleri önemli bir sınav verdi. Sivil itaatsizlik eylemleri yaptılar. Örneğin Hacı Bektaş Veli Vakfı olarak biz büyük Alevi kurultayları gerçekleştirdik. Büyük Alevi çalıştaylarına, zorunlu din derslerinin sorumlu olduğumuz vakfımızın tamamında bununla ilgili bölümler koyduk. En son olaraktan işte her yıl okulların önünde Milli Eğitim Bakanlığı önünde ve okullar açılmadan önce kitlesel eylemler basın açıklamaları yapıldı. Bu zorunlu din derslerinden ötürü zulüm görmüş çocukların davalarını takip ettik, oradaki halkın bilinçlenmesi oradaki bu tür eylemleri yapan devlet görevlerinin tamamının hakkında davalar açtık” dedi.

“BİZ HERHANGİ BİR İNANCIN ALTERNATİFİ DEĞİLİZ

Bütün sivil toplum örgütleri, zorunlu din derslerinin sadece Alevilerin sorunu olmadığı eğitim sisteminin bir sorunu olduğunu anlatmaya çalıştıklarını belirten Geçmez, şunları dile getirdi:

“Eğitim sisteminin ne kadar bozuk olduğunu sadece zorunlu din derslerinden değil, diğer derslerde de sosyal bilimlerde veya hikâyelerde de nefret dili ve dini temaların kullanıldığı ve bu dini temaların tamamen Sünnilik üzerine olduğu belirtildi. TBMM’ye, Cumhurbaşkanına ve Milli Eğitim Bakanlığı komisyonuna sunuldu. Siyasi partilere raporlar götürüldü.  Bu konular Avrupa Parlamentosuna sunuldu. Mahkemelere sunuldu. Ama Türkiye mahkemeleri bu konuda sağırdı. AİHM kararları konusunda Türkiye biz yerine getirdik dediler. Yalan söylediler. Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri eğitim sistemi. Devlet okullarında dini müfredata tutularak eğitiliyor. Hatta bu hükümetle birlikte belli tarikatların, vakıfların hazırladığı değerler dersi var. Oda yetmedi 4-5 tane seçmeli din dersi yerleştirdiler. Alevi kurumları bunlara da karşı çıktı. Alevi kurumları mümkün oldukça toplumsal eğitimle ilgilenmeleri gerekmektedir. Aleviler, şunu görmeli ki biz herhangi bir inancın alternatifi filan değiliz. Her hangi bir ibadethanenin de alternatifi değiliz. Alevlerin dini Aleviliktir, ibadethanesi de Cemevidir. En çok ülkenin ihtiyacı olan şey barış dilidir. Barış dilini Aleviler çok dillendirmelidir. Bu ülkenin yoksullaşmasının en temel sebeplerinden bir tanesi ülkenin barış dili olan vicdanını yitirmesinden kaynaklanıyor. Bunu Aleviler toplumun önüne koyarsa daha başarılı işler yapacaklarına inanıyorum.”

İSMAİL SİVASLI/İSTANBUL

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak