PİRHA- Sanatçı Metin Karataş, iktidarın, cemevlerine yönelik politikalarına ilişkin görüş belirterek, “Osmanlı’dan bu yana, bizim vergilerimizle finanse edilen cami, mescit, Kur’an kursları ve din adamlarına verilen paylarımızın artık verilmesine ‘dur’ dememiz gerekirken, rızasız lokmalardan ‘bize de pay verin’ demek Alevice değildir” ifadelerini kullandı.
AKP iktidarının görevlendirdiği kimi isimlerin cemevlerini dolaşarak “talepler raporu” hazırlaması ve ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “58 ilde 1585 cemevini ziyaret ettik” sözü yeni tartışmalara da zemin hazırladı.
Alevi toplumunun büyük çoğunluğu, cemevi inşası için devletten hiçbir talepte bulunmayacağını dile getirerek “Eşit yurttaşlık” konusundaki ısrarını yineledi.
“RIZASIZ LOKMA YİYENLER BİZDEN DEĞİLDİR”
Sanatçı Metin Karataş da iktidarının, cemevlerine dönük girişimlerini eleştirerek “Aleviler, rızalık ile verilen lokmalarla bugüne kadar geldiler” mesajını verdi. Karataş, yaptığı yazılı açıklamada “Alevilerin ibadethanesi dört duvar arası değildir!” diyerek şu açıklamayı yaptı:
“Alevilerin cem erkanı sadece ibadet değil aynı zamanda bir hak mahkemesidir, sosyal dayanışmadır, eğitimdir, felsefedir, arınmadır, kötülüğün dışlanması iyiliğin içselleştirilmesidir, sınıfsız bir okuldur, kadının-erkeğin olmadığı cinsiyetsiz toplum olan candır, resimlerin kişilerin değil özün kutsandığı ve sevgi ile beslendiği reaktördür, ahlak ile abdest alıp vücut kabesinde her an ibadette olan özdür, silahtan etkili kılıçtan keskin sözdür. Kısaca Alevilik, bir kişinin ya da sınıfın kurduğu bir tarikat, mezhep veya cemaat değil, bugüne kadar dara çekilmiş, derisi yüzülmüş, kuyulara atılmış bazılarının adını, sanını bile bilmediğimiz yol erenlerinin sürdüğü ilimin rehberliği ve sevginin ışığı ile aydınlatılmış ikrar verilerek girilen, ancak kamil canların yaşayabildiği rıza şehrine giden bir yoldur.
Pirimizin de dediği gibi; ‘İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.’
Kendine imtiyazlı haklar kazanmaya çalışan kurum, kişi ya da ruhban sınıfından olanların, bir yerlerle Alevilik adına pazarlıklar yapmaları sadece kendilerini bağlar.
Bugün cemevlerine ibadethane statüsü verilmesini isteyenlerin, aslında istemeleri gereken şeyin Diyanete, camilere aktarılan bütçelerin ve imam maaşlarının devlet bütçesinden ödenmesine karşı çıkmalarıdır. Osmanlı’dan bu yana, bizim vergilerimizle finanse edilen cami, mescit, Kur’an kursları ve din adamlarına verilen paylarımızın artık verilmesine ‘dur’ dememiz gerekirken, rızasız lokmalardan ‘bize de pay verin’ demek Alevice değildir. Rızasız lokma yiyenler bizden değildir, ister Alevi, ister Sünni, ister Müslüman, İster Hıristiyan olsun benim vergimden verilen her kuruş haram-zehir zıkkım olsun.
Doğru olan her inanç kesiminin ibadethanesinin, din görevlisinin, elektrik-su dahil tüm giderlerinin kendileri tarafından karşılanmasıdır. Devlet sadece illegal yapılara karşı dışarıdan denetleme görevini yürütmelidir. Asıl o zaman bizim sırtımızdan beslenip semirtilen yobazlıkla ve gericilikle başa çıkabiliriz. Yüz bine yakın cami ve yüz bin den fazla personele ödemiş olduğumuz milyarlarca liraya ‘dur’ diyeceğimize, devletten ‘Bize de pay verin. Biz de sizin Diyanetinizin verdiği fetvaları, cemlerimizde toplumumuza anlatalım ve devletin Alevisi olalım’ söylemini anlamak mümkün değildir!
Devletle Alevilik pazarlığı yapanlar bilsinler ki; biz, devletin, kurumların ve kişilerin değil, bugüne kadar bu yolu, edeb erkanı süren, gerektiğinde bedenlerini ölüme yatıran, pirlerimizin ve yol önderlerimizin izinden giden Alevi-Kızılbaşlar olarak, asimile olmadan, dahili Hızır paşalara, harici Muaviyelere karşı korkmadan direnmeye devam edeceğiz!”
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.