PİRHA-Dersim’de binlerce su değirmeninden biri olan ve zaman içerisinde yıkılan su değirmeninde yeniden buğday öğütülmeye başlandı. PİRHA’ya konuşan Pir Sevdin Ocağından Ali Doğan, su değirmenlerinin Xızır’ın nişangesi olduğunun altını çizerken, su değirmenin yeniden faaliyete geçmesini sağlayan isimlerden Mehmet Ali Yıldız, üretimin ve tüketimin hakça olması gerektiğine dikkat çekti.
Anka Dersim, Dersim’in Pertek ilçesine bağlı Çay (Çhem) Köyü’nde bulunan tarihi su değirmenini uzun bir çalışma sonucunda yeniden faaliyete geçirdi.
Anka Dersim aktivistleri, 6 yıllık çalışma sonucu Dersim’in Mazgirt ilçesinde aşure buğdayının tohumunu toplamda 100 dönümlük tarlalarda yetiştirdi. Yetişen buğdayın una dönüşmesi için uzun bir çalışma sonucu Çay köyünde bulunan su değirmeni faaliyete geçirilerek, üretime hazır hale getirildi. Geleneksel olarak her yıl düzenlenen ve bu yıl 6’ncısı gerçekleştirilen ‘Anka Dersim Hasat Şenliği’ faaliyete geçirilen su değirmeninde yapıldı.
Dersim’in Pertek ilçesine bağlı Çay (Çhem) Köyü’nde bulunan tarihi su değirmenlerinden biri olan ve zaman içerisinde yıkılan su değirmeni onarıldıktan sonra yeniden buğday öğütülmeye başlandı. Piri Sevdin Ocağı’ndan Ali Doğan ve Anka Dersim aktivistlerinden Mehmet Ali Yıldız su değirmeninin Alevilikteki önemini PİRHA’ya anlattı.
“SU DEĞİRMENLERİ, XIZIR’IN NİŞANGESİDİR”
Piri Sevdin Ocağı’ndan Ali Doğan yaptığı konuşmada su değirmenlerinin Alevi inancındaki yerine işaret ederek, “Eskiden Dersim’de yaklaşık bin tane değirmen vardı demek ki o değirmenleri aynı zamanda Xızır’ın bir nişangesi olarak görüyorlardı. Bu kültürde nişange vardı, sen bu kültürü bilmediğin zaman taştır öpüyorlar demek ile olmuyor insanlar onu taş olarak görmüyor Xızır’ın nişangesi olarak görmüşler. Çünkü orada Hakk parayla alınıp verilmiyor, Hakk, Hakk ile haklanıyor. Reşberlik kutsal bir meslektir, reşber Hakkça doğayla ilişkileniyor ondan rızkını alıyor, onu incitmiyor, onu yardığı zaman rızalık alıyor ve onlara tohumlarını emanet ediyor bizde tohum kutsal bir kavramdır. Tohumunu toprağa emanet edip rızalık alıyor ve ondan sonra oradan aldığı rızkı değirmene getiriyor. Değirmenci, toprağın ona verdiği rızkı öğüterek una çeviriyor ve hakkını onun rızkından hakça alıyor. Bizim köyde dört tane değirmen vardı. Bunu Dersim geneline yaydığın zaman binlerce değirmen vardır. Değirmenlerin önemi o dönemlerde insanların üzerine yemin içtiği binlerce Xızır nişangesi varmış şimdi bunlar yaşamımızda kaybolup gitti, çocuklarımız değirmen nedir bilmiyor çünkü yaşamından koptu. Değirmenin inanç, kültür ve yaşamımızda büyük bir yeri vardır. Bunların yok olup gitmesi inanç ve kültürümüzde büyük bir erozyon ile asimilasyona neden olacak. Şimdi değirmen harabelerinde çocuklarımız define arıyor ne acı bir şey” diye konuştu.
“TOPRAĞIMIZA SAHİP ÇIKALIM”
Anka Dersim aktivistlerinden Mehmet Ali Yıldız ise, 6 yıldır bu topraklarda atalık tohumları geçmiş üretim kültürüyle buluşturmaya çalıştıklarını ifade ederek, “Ben babadan, dededen değirmenci çocuğuyum bizde değirmen Xızır’ın eviydi, üretim kültürünün ana merkeziydi. Anka Dersim oluşumunda öncelikle tohum ve değirmenle başlamamızın sebebi buydu. Çünkü üretimden uzaklaştırılan toplumların kesinlikle mutlu olma şanslarının olma durumlarının olmadığını düşünüyorum” dedi.
Yıldız, atalık tohumları toprakla buluşturarak Dersim’de her yıl 100 dönümlük alanı ekerek üretim yaptıklarını belirtip şunları dile getirdi:
“Değirmenimizi iki yıl uğraştıktan sonra faaliyete geçirebildik ama çok zorlandık çünkü bu geleneği sürdürebilen kimse olmadığı için Paris’te yaşayan birisinin buraya gelip Fethi arkadaşımıza destek olup ona öğretmesi bizi rahatlattı ama önümüzde ki süreçte bizim bu işi öğretebileceğimiz genç arkadaşlara ihtiyacımız var çünkü biz bu geleneği gençlere aktaramazsak belli bir süre sonra kültürel hafızaların yok olacağı düşünüyoruz. Bir toplumun hafızasının yok olması demek kimliksiz bir toplum demektir. Katkı maddelerinin oldukça yoğun olduğu bir süreçte biz başka yaşamın, başka bir üretim kültürünün mümkün olacağını düşünüyoruz.”
Değirmenin emekçisi Fethi Asma da, “Değirmen yıkıktı ama iki sene önce onardık. Paris’ten gelen değirmen ustasının da tecrübelerinden faydalanarak kullanılabilir hale getirdik. Bundan sonra ektiğimiz buğdayları bu değirmende ekeceğiz. Ata tohumu kullanıyoruz, ilaçsız olduğu için toprağa atıyoruz Allah ne verdiyse onu alıp, onu kabul ederiz” diye konuştu.
Cihan BERK-Diren KESER/DERSİM
Yoruma kapalı.