Alevi Haber Ajansi

Dersim Tertelesi’nin 87. Yılında Seyit Rıza Meydanı’nda anma yapıldı -VİDEO

PİRHA-Dersim Tertelesi’nin 87’inci yılında, katledilenler Seyit Rıza Meydanı’nda anıldı.

4 Mayıs 1937’de Bakanlar Kurulu kararıyla başlatılan katliamın yıl dönümü dolayısıyla Seyit Rıza meydanında anma programı düzenlendi. Dersim Tertelesi’nde yaşamını yitirenler gulbang, çerağ ve kılamlarla anıldı. Lokmalar pay edildi. Konuşmalar yapıldı.

Anmaya, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eşgenel Başkanı Keskin Bayındır, DEM Parti Dersim Milletvekili Ayten Kordu, Dersim Belediye Eş Başkanları Cevdet Konak ve Birsen Orhan, Demokratik Alevi Dernekleri Eş Genel Başkanları Zeynel Kete ve Kadriye Doğan, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) Eşit Başkanı Hüseyin Mat ve Nevin Kamilağaoğlu, Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Mustafa Aslan, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Cuma Erçe, Alevi Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Zeynel Abidin Koç, Britanya Alevi Federasyonu Eşbaşkanı Müslüm Dalkılıç, Fransa Alevi Birlikleri Federasyonu Eşit Başkanı Mehmet Gündüz, Dersim Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri, Dersim’deki sivil toplum ve siyasi parti temsilcileri ile çok sayıda yurttaş katıldı.

87. Yıldönümünde Dersim Tertelesi anması saygı duruşuyla başladı. Anmada, “Dersim Katliamı’nı unutma”, Dersim ismi ve eski yerleşim yeri isimleri iade edilsin”, “Xo vira meke”, “Unutma”, “Arşivler açılsın hakikat paylaşılsın” pankartları açıldı.

Anmada ilk sözü alan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğlulları, Alevilerin hedef haline getirildiğine dikkat çekti.

“21’İNCİ YÜZYILDA HALA ALEVİLER KATLEDİLİYOR”

Sözlerine Dersim Tertelesi’nde yaşamını yitirenleri anarak başlayan Hatimoğulları, “Dersim katliamı Türkiye tarihinin görmüş olduğu en büyük Alevi katliamlarından biridir. Koçgiri Dersim, Sivas, Çorum, Gazi ve Suriye’de suyun öte yanında Alevi kardeşlerimiz katledildi. Tarih boyunca Aleviler bu topraklarda katledilerek yok edilmek istendi” dedi.

Türkiye’nin kurulduğu günden bugüne kadar farklı halklara ve inançlara tahammül etmeyen, tekçi, ırkçı ideolojik bir anlayışla bugüne kadar geldiğinin altını çizen Hatimoğulları şunları vurguladı:

“Bugün hala ne yazık ki bunun izlerini, bunun sonuçlarını en ağır şekilde yaşıyoruz. 21 yüzyılda Aleviler hala katlediliyor, hedef haline getiriliyor. Bakın 21’inci yüzyıldayız. Bu kadar Alevi katliamı gerçekleşmiş, Alevi canımızı yitirdiğimiz bir tarihi geride bıraktığımız dönemde bile 21.yüzyılda bile hala Alevi canlarımızın evleri işaretleniyor ve hedef haline getiriliyor. Sadece bu mudur? değildir. Bugün mevcut olan bu iktidarın uyguladığı bu politikalar tıpkı tarih boyunca Aleviler nasıl katledilerek, asimile edilerek dönüştürülmeye çalışıldı ise yok edilmeye sürülmeye çalışıldıysa aslında bu inancın bu topraklardan silinmek için resmi ideoloji ne kadar çalıştıysa, şimdi aynı şekilde farklı versiyonlarda çalışmalarını sürdürüyor. Şu anda Alevilik inancını Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlayarak aslında tarih boyunca Alevilere uyguladıkları politikaların yeni bir boyuta geldiğini gösteriyor.”

“ALEVİLER DERSİM’DE SÜNGÜ UÇLARINDAYDI”

Alevi toplumunun asimilasyon politikalarına karşı hiçbir biçimde boyun eğmediğini belirten Hatimoğulları, “Aleviler hiçbir zaman geri adım atmadı şimdiden sonra da geri adım atmayacak. Ve Dersim katliamında Aleviler için uygulanan bütün bu politikaların sonrasında Munzur Deresi kanla aktı. Buna rağmen hiçbir biçimde Aleviler yaşam tarzlarından inançlarından geri adım atmadılar. Evet Aleviler Dersim’de süngü uçlarındaydı. Namlunun ucundaydı. Aleviler burada 38 kayalıklarında kadınlar tecavüze uğramamak için kendi canına kıydı ama geri adıma atmadı. Şimdi bizler bir kez daha diyoruz ki Alevilik inancı bu coğrafyanın hakikatidir. Tarih boyunca katliamlarla ne asimilasyon politikalarıyla diz çökmedi, çökmeyecek. Ve bundan sonra bizlere düşen en büyük görev bu coğrafyada bütün halklar ve inançlar birbirimize sarılarak birlikte yaşamalıyız. Sadece bu yetmez Bu ülkede yaşayan farklı bütün halklardan ve inançlardan insanların bu ülkenin asli yurttaşları olarak eşit yurttaşlık temelinde kendi rengiyle kendi inancıyla yaşamlarını anayasal güvence altına alınmalıdır” diye konuştu.

“DERSİM’DEKİ HER TAŞIN ÜSTÜNDE HER ZAMAN BİR SEYİT RIZA OLACAK”

DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, 87 yıl önce bu on binlerce Alevi yurttaşın devlet eliyle katledildiğini ifade ederek şu şekilde konuştu:

“Dersim’in yarası Kürt halkının hala kabuk tutmayan yarası olarak duruyor. Pirimiz Seyit Rıza esir düştüğü zaman söylediği bir şey vardı. ‘Esir düşmemle bu mesele bitti sanıyorsunuz. Ama bilin ki Dersim’deki her taşın, altında ve her ağacın üstünde her zaman bir Seyit Rıza olacak’.  87 yıldır zulme ve katliama karşı mücadelemiz devam ediyor. Bu katliama karşı milyonlarca Kürt mücadele ediyor. Bizler Pir Seyit Rıza’nın ve yol arkadaşlarının mezar yerleri bulunana, Dersim’in ismi resmi olarak kabul edilene, bu katliama karşı hakikat komisyonu kurulana kadar bu mücadeleyi devam ettireceğiz.”

Son olarak Dünya halklarının Dersim halkın mücadelesiyle dayanıştığını söyleyen Bayındır, “Bugün burada 200 kişi yokuz belki ama Kürdistan ve dünyada mazlum halklar Dersim halkının bu mücadelesine destek veriyor.  Biliyoruz ki Dersim halkı ve bizim bu mücadelemiz mutlaka başarıya ulaşacak. Bir kez daha Türkiye devletinin katlettiği on binlerce canın hatırası karşısında saygıyla eğiliyorum” şeklinde konuştu.

“İNANCIMIZIN KÖKLERİNİN OLDUĞU TOPRAKLARDAYIZ”

Daha sonra söz alan Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) başkanı Mustafa Aslan konuşmasında şunları dile getirdi:

“Biz buranın gerçek sahiplerindeniz. Bu topraklar bizim topraklarımız. Bizim inancımızın köklerinin olduğu topraklar. 87 yıl önce soykırımın başlangıcı olan ve sonrasında soykırımlarda, onlarca, yüzlerce insanımızın katledildiği topraklardayız.

Eğer Madımak Katliamı gibi güncel tutmadıysak Dersim soykırımını, Çorum ve Maraş gibi güncel tutamadıysak, Alevi kurumları olarak bu bizim eksiğimiz. Üç yıldır vermiş olduğumuz karar, tıpkı Sivas, Çorum, Maraş gibi her yıl Türkiye’nin ve Avrupa’nın dört bir yanında bu soykırımı anlatmak, burada yaşananları dillendirmek ve devletin hesap vermesi için gereken tüm demokratik mücadeleyi vereceğimize söz verdik. Üç yıldır buradayız. Bundan sonra da misafir değiliz, ev sahibiyiz, sizlerle birlikteyiz.”

“DERSİM İSMİ İADE EDİLSİN, ARŞİVLER AÇILSIN”

Federasyon ve öncesinde dayanışma kurulu olarak 25 yıldır hem 4 Mayıslarda, hem 15 Kasımlarda örgütlü bulundukları birçok ilde terteleyi andıklarını belirten Dersim Dernekleri Federasyonu (DEDEF) Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Tuluk, taleplerini şöyle sıraladı:

“Biz federasyon olarak yıllardır bu talepleri dile getiriyoruz. Ben öneri olarak söylüyorum. 4 Mayıs 1937’de, Millet Meclisi’nde alınan ve dönemin bütün yöneticilerinin imzasının olduğu kararın yeniden yok sayılması ve Dersim isminin iade edilmesi, o dönemde katledilen insanların itibarlarının iade edilmesi, kayıp çocukların, kayıp kızların listelerinin açıklanması, gerekirse Genelkurmay arşivlerinin açıklanması üzerine, milletvekillerimiz belki daha önce vermişlerdir ancak bu konuların aydınlatılması için meclise tekrar önerge vermelerini talep ediyorum.”

“UNUTURSAK KALBİMİZ KURUSUN”

Dersim’in acılarının çok olduğunu ve günümüzde de de devam ettiğini vurgulayan Tuluk, “Mevcut sistem kendine engel gördüğü, kendi düşüncesine, dünya görüşüne uymadığı için Dersim’i sırf insani anlamda değil, kültürel anlamda da inanç anlamında da yok etmeye çalışıyor.

Madenleri için ruhsatlar veriliyor. Parsel parsel satılıyor. Biz bu anlamda bütün dostlarımızın hem Dersim’in ekolojik sorunlarına hem kültürel sorunlarına ortak bir karşı duruş sergilemelerini bekliyoruz. Federasyon olarak da işte biraz önce Alevi kurumları ve dostlarımızla beraber bu mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz. Unutursak kalbimiz kurusun. Umarım daha güzel bir dünyada, daha güzel bir coğrafyada yaşama imkanı buluruz” dedi.

“SÖZCÜK DEĞİL SÖZLÜKTÜR DERSİM”

Şair Sezai Sarıoğlu’nun, “Sözcük değil sözlüktür Dersim” dizesini hatırlatarak konuşmasına başlayan EMEP Dersim İl Başkanı Ergin Tekin ise şunları kaydetti:

“Gerçekten de Dersim bir sözlüktür aslında. Dağları, ovası, yaylaları, bitkileri, canlılarıyla, kısacası coğrafyasıyla, diğer yanı dört kitabın sınırlarını aşan inancıyla ve bir diğer yanı da insani değerleriyle, hümanizmasıyla aslında bir sözlüktür Dersim. Ama bu sözlüğün içerisinde devleti, devletin buna karşı çıban başı olarak ilan ettiği ayrıksı sözcükler de var. Bunlardan biri inancının Alevi olması, diğeri milliyet olarak Kürt olmasıydı. Bu ayrıksı sözcükler yüzünden Dersim, çözülmesi gereken bir sorun, bir çıban başı oldu.

“DERSİM HALKININ DİRENİŞİ DEVAM EDİYOR”

Tabii bu birdenbire başlayan bir hareket değildi. Bir gün sabah bakanlar uyanarak, hadi gelin Dersim’i kıralım diye bir şey söylemedi. 1920’de başlayan Şark Islahat Planıyla tek dil, tek devlet, tek millet ve tek din anlayışıyla birlikte kendisine ayrıksı olan coğrafyalarda yer alan insanları yok etmesi gerekiyordu ve bunların başında da Dersim geliyordu. İhsan Sabri Çağlayangil itiraflarında şöyle söylüyor. ‘Neticede şunu söyleyebilirim. Bunlar kabul etmediler. Mağaralara mülteci oldular. Ordu onları orada fareler gibi zehirledi’ diyordu.

Dersim her zaman Çıbanbaşı bellendi de böyle bellendi de Dersim yok mu oldu? Dersim davası bitti mi gerçekten? Hayır. Tam tersi 87 yıldır bu mücadele, bu direniş devletin yaptığı bütün baskılara karşı Dersim halkının direnişi, kavgası, devam ediyor. Devam da edecek!”

PİRHA/DERSİM

 

 

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak