PİRHA-Dersim başta olmak üzere bir çok kentteki orman yangınlarına dair açıklama yapan Dersim Kültür Sanat İnisiyatifi, “Kapitalistlere ve onların korumaları olan devletlere Dersim Kültür Sanat İnisiyatifi olarak sesleniyoruz; dünyadan ve onun bir parçası olan Dersim’den elinizi çekin. Hiçbir sebep ormanların bilinçli olarak yakılmasını normal ve anlaşılır gösteremez” dedi.
Dersim Kültür Sanat İnisiyatifi, orman yangınlarına dair yazılı açıklama yayınladı. “Ormanlarımızın kasten yakıldığını ve kimin yaktığını biliyoruz” denilen açıklamada, Olağanüstü Hal’in uygulanmaya başlandığı 1987’den günümüze kadar özel uygulamalarla yönetilen Dersim’de son 30 yıldır orman yangınlarının sürekli yaşandığına dikkat çekildi.
İnisiyatif, yaptığı açıklamada, “Dersim Kırmanclarından, eskiden de olduğu gibi Hardo Dêwres’in bir parçası olduklarını ve oradaki her ziyaretin bunun bir ispatı olduğunu unutmamalarını bekliyoruz” ifadelerine yer verdi.
Dersim Kültür Sanat İnisiyatifi’nin tam metni şöyle:
“Ormanlarımızın kasten yakıldığını ve kimin yaktığını biliyoruz.
İmdadına koşup söndürmemize dahi izin vermeyen orman yangınlarının sorumlularını tüm kamuoyu huzurunda kınıyoruz!
Ve hukukun bizler açısından hiçbir zaman işlemediği Dersim’den sesleniyoruz.
İmdadına koşup söndürmemize dahi izin vermeyen orman yangınlarının sorumlularını tüm kamuoyu huzurunda kınıyoruz!
Ve hukukun bizler açısından hiçbir zaman işlemediği Dersim’den sesleniyoruz. Sanayi devriminden bu yana yaklaşık 300 yıllık bir zaman sonunda, üzerinde yaşadığı dünyayı talan edip dengesini bozmak pahasına, insanlık bugün hayal edemeyeceği bir ‘rahata’ ve ‘konfora’ kavuşmuştur.
Hal böyleyken, bilim insanlarının yüzde 97’si geçtiğimiz yüzyılda iklimin ısındığını ve bu ısınmanın insan kaynaklı olduğunu artık kabul ediyor.
Son birkaç yılda dünyanın birçok yerinde eş zamanlı gelişen orman yangınlarını, orman mühendisleri, iklim bilimciler ve konunun uzmanları değerlendirirken aslında çok uzun zamandır ormanların yangınlara karşı çok daha kırılgan hale geldiğini anlatıyor, uyarılarda bulunuyor. Ortalama sıcaklıklardaki artışlar, havadaki nem oranının gitgide düşmesi, sıklığı ve şiddeti artan sıcak dalgaları, orman yangınları için mükemmel koşullar oluşturuyor diyor.
Bu korkunç gerçekten hareketle yapılan tüm uyarılara rağmen, ne devletler ne rant odaklı irili ufaklı girişimciler ne büyük sermayedarlar ne de ortalama bir vatandaş bu durumu ciddiye almıyor.
Son 300 yıldır, ilerlemeci-modernist akılın yeryüzünde yaşayan kültür toplumlarına yani etno çeşitliliğe açtığı savaşın sonucunda bugün yüzlerce dil ölüm döşeğindedir. Kendi içinde etnik temizliği başarıyla sonlandırmış olan modernist-tekçi akıl, son yüzyılda tüm yeryüzünü kendisi için tahsis edilmiş bedava kaynak, para, rant ve güç olarak görüp hunharca saldırıyor; hesapsızca yok ediyor.
Ağaçları, dağları, suları, denizleri can olarak değil sermaye ve ham madde olarak gören modern akıl, bu temelsiz ve karşılığı olmayan bilgiden hareketle, biz dilediğimiz kadar kullanırız, harcarız, tahrip ederiz, tüketiriz o kaynak kendisini 100 yıl içinde tekrar onarır diyebiliyor.
Kültürler ve doğa dedik de peki hayvanlar?
Onları kale alan zaten yok. Sadece tüketim endeksli düşünen insan için etinden ve sütünden yararlandığı çiftlik hayvanı değilse eğer sorun yoktur, zarar yoktur. Tüketim ve kâr odaklı insanlar için endemik hayvan türlerinin hiçbir değeri, manası yoktur.
Yani etnosistem ile ekosistemin yok olmasının sebebi modernist kapitalistlere göre doğal seleksiyon iken madalyonun diğer yüzü olan Ortodoks geleneğe göre ise fıtrat meselesiydi. Bu akla göre gücü, şansı olan hayatta kalır; gücü ya da şansı olmayanın da ruhuna el fatiha.
Dünyanın son 300 yılında olanlar böyleyken dünyanın en görkemli mahallelerinden biri olan Dersim’de de durum pek farklı değildi. Tarihi, dili ve kültürüyle bu modern – tekçi zihniyetin karşısında direnemeyip hızla kan kaybı yaşayan Dersimli ve yurdu, insan kaynaklı olan tüm bu barbar uygulamalarından nasibini aldı ve alıyor.
Olağanüstü Hal’in uygulanmaya başlandığı 1987’den günümüze kadar özel uygulamalarla yönetilen Dersim’de son 30 yıldır orman yangınlarının olmadığı bir dönem neredeyse yok gibidir.
2012 yılında İnsan Hakları Derneği Tunceli Şubesi ve Tunceli Barosu tarafından, sularımız üzerine kurulan barajlara alan açmak için kasten çıkarılan orman yangınlarının yanı sıra, devletin ‘terörist’ kovalarken gerçekleştirdiği askeri operasyonlarda bombalamalar sonucunda çıkan orman yangınlarına yapılan suç duyurusuna, Devlet: “Devletin temel hak ve özgürlüklerin temini görevini yerine getirmek için terör örgütleriyle mücadelesinde orantılı güç kullanması sonucunda orman yangınlarının çıkmasının 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 24/1 maddesinde düzenlenen kanunun hükmünü yerine getirme kapsamında kaldığı ve ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran bir neden olduğu” şeklinde cevap veriyor.
Aslında olan şu ki, devletlerin bekası, zenginlerin çıkarı gözetilirken doğa ve üzerinde yaşayan tüm endemik canlılar, bitkiler yok oluyor; havası, suyu kirleniyor ve bu doğanın bir parçası olan insan da doğadan koptukça haysiyetinden ve değerlerinden hızla kaybediyor.
2021’in Mayıs ayından beri Dersim’in Hozat- Ovacık- Çemişgezek ilçeleri arasında kalan ve çoğunlukla devlet tarafından yasak bölge ilan edilmiş mıntıkalarda çıkan orman yangınlarının sorumlularını biliyoruz. Ve bu yangınlar yine güvenlik amaçlı dağların bombalanması sonucunda çıkmıştır. Devlet çıkardığı orman yangınlarını söndürmek yerine söndürmeye gidenleri engelliyor. Daha sonra da yine sorumlusu kendisi değilmiş gibi ‘‘piknik ve mesire yerleri ile tabiat parkları dahil ormanlık alanlarda mangal, semaver ve ateş yakılmasına müsaade edilmeyeceğini’’ söyleyerek güya koruma amaçlı bir dizi yasak daha getiriyor. Bu arada kendi sorumluluğundan kaçan devlet, orman yangınlarının faturasını Dersimliye keserek aklımızla da oynamayı ihmal etmiyor.
Ege’de, Akdeniz’de insanlar ormanlarını kurtarmak için seferber olup gözyaşları içinde dünyayı ayağa kaldırırken biz Dersimlilerden ise yanan ormanlarımıza uzaktan bakıp gözyaşlarımızı içimize akıtmamız bekleniyor.
Dünyada endemik çeşitliliğiyle ve taşıdığı kültürüyle bir benzeri daha olmayan Dersim Kültür Havzası’nda yanan her ağaç, kuruyan her dere, bombalanan her dağ, ölen her hayvan, her canlı, her çiçek, yitip giden her kültürel öge, her şarkı, her masal, anadilimizdeki her kelime büyük bir aile olan insanlığın ve onun evi olan yeryüzünün bir parçasıdır. Nasıl dünyanın bir yerinde yaşanan bir ekolojik katliam dünyanın başka bir ucunda olumsuz etki yapıyorsa, aynı şey bu dünyanın bir parçası olan Dersim için de geçerlidir.
Kapitalistlere ve onların korumaları olan devletlere Dersim Kültür Sanat İnisiyatifi olarak sesleniyoruz; dünyadan ve onun bir parçası olan Dersim’den elinizi çekin.
Hiçbir sebep ormanların bilinçli olarak yakılmasını normal ve anlaşılır gösteremez.
Dersim Kültür Sanat İnisiyatifi olarak halkımıza da sesleniyoruz; inancımız Kızılbaş-Aleviliğin en temel önermesi olan vahdet-i vücut ve Enel Hakk anlayışından uzaklaştığımız sürece, biz de kapitalistler gibi doğayı parçası olduğumuz bir canlı olarak değil, kazanç elde edebileceğimiz bir kaynak yani bir meta olarak görürüz. Ve bu bizim sonumuz olur. Tüm Dersim Kırmanclarından, eskiden de olduğu gibi Hardo Dêwres’in bir parçası olduklarını ve oradaki her ziyaretin bunun bir ispatı olduğunu unutmamalarını bekliyoruz.
Hakk’tan rızık dilerken, önce kurda kuşa daha sonra akrabasına, komşusuna eğer köşede kalırsa bir şey, onu da bu naçara ver diyen kadim duamız hep kulaklarımızda ve gönlümüzde olsun.”
PİRHA/DERSİM
Yoruma kapalı.