PİRHA-Depremden önce Özel Sektör’de sınıf öğretmenliği yapan depremzede Sevgi Sayer, Hatay’a geri döneceğini belirterek, “İnsan
ın doyduğu yer değil, doğduğu yermiş vatanı. Köyüme yerleşip tarım yapacağım” dedi.
6 Şubat’ta meydana gelen, Maraş merkezli depremden en çok etkilenen şehirlerden biri de Hatay’dı. Büyük bir yıkıma uğrayan şehirde birçok insan hayatını kaybederken şehirlerini terk etmek zorunda kalan çok sayıda insan bulunuyor.
Yaşadığı kenti, Hatay’ı terk etmek zorunda kalan depremzedelerden biri olan Sevgi Sayer, deprem sürecinde ve depremden sonra yaşadıklarını PİRHA’ya anlattı.
“DOĞDUĞUM, BÜYÜDÜĞÜM ARMUTLU MAHALLESİ YOK, TAMAMEN YIKILDI”
Sevgi Sayer, depremden sonra şehrini terk etmek zorunda kaldığını söyledi. Ankara’ya gelen Sayer, Alevi kurumlarının yardımlarının altını çizerek, “Böyle büyük bir felaket daha önce başımıza gelmediği için sabaha kadar etrafımızda yıkım olup olmadığını, kimlerin yaşayıp, kimlerin öldüğünün zaten farkında değildik. Sabah yıkıntıları gördük. Benim mahalleden bahsedeyim. Defne Turunçlu Mahallesi şu an yok, komple yıkıldı. Doğduğum, büyüdüğüm Armutlu Mahallesi komple yok. Hiçbir apartman, hiçbir insan kalmadı. Komşularımızdan kaybettiklerimiz çok, akrabalarımızdan kaybettiklerimiz var. Çe
kirdek ailem de yok! Bizim evimizi rahmetli babam kendi imkanlarıyla yaptığı için az hasarlı bir şekilde atlattık. Ama en kötüsü o üç gündü. O üç gün hayat tamamen durmuştu, birilerine ulaşamamak, ne olduğunu anlamamak yani mahallelerimiz yıkıldı ama biz farkına varamadık. O yağmurda, o çamurda sadece sığınacak bir yer aramak zorunda kaldık ve kendimizi köyümüze attık” dedi.
“ANKARA’DA YÜKSEK FİYATTAN 6 AYLIK EV KİRALAMAK DURUMUNDA KALDIK”
Depremin ilk günlerinde köylerine gittiklerini belirten Sevgi Sayer, “Biz ilk günler köyümüze gittik, ekinlerimiz vardı, ekinlerimizle ilgilenmek adı
na kaldık. Bundan sonra başımıza böyle bir şey gelmez, diye düşündük fakat 20 Şubat’ta bir daha deprem oldu. Ben 21 Şubat’ta artık dayanam
ayacağımı düşünüp Ankara’ya gelmek durumunda kaldım. Engelli bir kardeşim ve 7 yaşında küçük bir kızım var. Hava çok soğuktu, yağmur h
iç durmadı o aralar. O yüzden Ankara’ya gelmeyi tercih ettim, biraz daha güvenli olur düşüncesiyle. Barınma sorunu yaşadık, nereye başvursak bize barınma ile ilgili hiçbir yardım da bulunulmadı. Kaymakamlık, Belediye vb. hiçbir yardım sağlanmadı. Yüksek fiyattan 6 aylık ev kiralamak durumunda kaldık. Sağ olsunlar Ana Fatma Cemevi ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği eşyalarımızı getirdi” diye konuştu.
“SUSZLUK, HİJYEN PROBLEMİ VE SALGINLAR VAR”
Hatay’ın tarihi yapısının korunması gerektiğini dile getiren Sayer, şunları kaydetti:
“Hatay gerçekten çok farklı bir şehir. Dokusu, insanı, çarşısı, kültürü yani Hristiyan’ı, Alevi’si, Sünni’si hiç fark etmez biz orada gerçekten bir
birimize çok saygı duyar, çok severdik. Kesinlikle Hatay’a geri dönmeliler. Şu birkaç ay bizim için çok zordu, çünkü bizim aklımız hep orada. Düşünün ki evinizi barkınızı bir anda bırakıp gidiyorsunuz. Bu hiç kolay değil. Bir günde çıkıyorsunuz, bunun empatisini kurmak bile çok zor. Mesela velilerim şunu söylemişti, çok ağırıma gitmişti. ‘Hocam bir tane fotoğrafımızı bile çıkaramadık çocuklarımıza dair’ diye bu çok acı. Ama gidince mutlu olacağıma inanıyorum ne olursa olsun orada yaşam koşulları zor olsa da. Toz, toprak, çadır, konteynır insanın doyduğu yer değil, doğduğu yermiş vatanı. T
oprağımız orası bizim, biz döneceğiz, hatta haftaya döneceğim. Köyüme dönüp tarımla uğraşacağım.
Dönmek zor kesinlikle, özellikle çocuklar için zor. Biz büyükler biraz daha belki güçlü kalıp, kendi toprağımızı, kendi insanımızı görüp mücadele edebileceğiz ama çocuklar açısından ortam çok kötü. Bir kere susuzluk, hijyen problemi ve salgınlar çok ciddi. İshal, kusma salgınları duyuyorum son zamanlarda. Hatta son zamanlarda çokça kanser vakası da duymaya başladım.
“TOPRAĞIMIZI BIRAKMAK İSTEMİYORUZ”
Kızım 7 yaşında, kızım bile her gün anne Hatay’a ne zaman döneceğiz diye soruyor. Gerçekten toprağımızı bırakmak istemiyoruz bizim dedelerimiz çok zor koşullarda Lübnan’dan buraya gelmişler ana vatanımız Hatay. Geri dönmeden bu iş olmayacak giderek, başka yerde iş kurarak bir yere kadar aklınız orada kaldığı sürece, fikriniz orada olduğu sürece siz hiçbir zaman mutlu olamayacaksınız gibi hissediyorum. Dönüp bir ucundan tutmak lazım.”
“ARTIK ÖZEL SEKTÖRDE ÖĞRETMENLİK YAPMAYACAĞIM, MAAŞALRIMIZI ALAMADIK”
Özel sektörde sınıf öğretmenliği yapan Sevgi Sayer mesleğine devam edemeyeceğini söyleyerek, şöyle devam etti:
“Özel sektör öğretmenlerinden de bahsetmek istiyorum. Ben 10, 13 yıldır özel sektörde sınıf öğretmenliği yapıyordum. Bir sendikamız var 1,5 senedir. Sendika mücadelemiz deprem öncesi biraz artıyordu, sesimizi duyurmaya çalışıyorduk. Depremle birlikte biraz azaldı, çünkü çok dağıldı öğretmenlerimiz. Özel sektör öğretmenleri devlet öğretmenleri gibi sabit bir maaş almadığı için maaşlar birden kesildi, o yüzden direkt şehir dışına çıkıp iş aramaya başladı öğretmenlerimiz. Ben artık çok fazla çalışmak istemiyorum açıkçası, çünkü zamlar ile birlikte maaşlarımız iyice eridi. Bize geçmişe dönük
maaşlarımızı bile ödemediler, deprem bahanesiyle kolejler maaşımızı vermedi. Asgari ücretle çalışılmasını istiyorlar. Asgari ücretle bir öğretmen ailesini geçindiremez özellikle Hatay koşullarında. Çünkü Hatay koşullarında her şey şu an çok pahalı. Ankara bile şu an daha uygun fiyatlı diyebilirim.”
“ALEVİ KURUMLARI DESTEK GÖRDÜĞÜMÜZ TEK YERDİ, İYİ Kİ VARLAR”
Devlet’in, AKP hükümetinin politikalarını eleştiren Sevgi Sayer, deprem bölgesinde Alevi toplumuna uygulanan ayrımcı politikalara da değindi.
Sayer “Devletten aldığımız tek yardım 10 bin liraydı onun dışında Sosyal Yardımlaşma Vakfı’ndan 1000 lira gibi AFAD’tan 1500 lira gibi bir yol yardımı aldık, onun dışında hiçbir şey yoktu maalesef. Alevi kurumları destek gördüğümüz tek yerdi. Gıdamızdan, giyimimize, psikolojik olarak yani bizim eve gelip bizimle sohbet etmelerine kadar.
İnsan yiyecek bulabilir içecek bulabilir temel ihtiyacını giderebilir ama psikolojik açıdan bir şeyleri tamamlamak zor. O yüzden Alevi kurumla
rı iyi ki var diyorum” dedi.
“SÜNNİLERİN YAŞADIĞI BÖLGELERDE HAZİNE ARAZİLERİNİ KULLANIYORLAR, AKBELEN’DE İSE KAMULAŞTIRMA”
“Biz Hatay’da Alevi Sünni muhabbeti yapan insanlar değiliz, kardeşçe yıllardır yaşıyoruz” diyen Sevgi Sayer, “Ancak devletin şunu yaptığını çok açı
k görüyoruz. Sünnilerin yaşadığı bölgelere kamulaştırma getirmeyip sadece hazine arazilerini kullanıyorlar, oraları değerlendiriyorlar. Ama mesela Dikmece gibi çok kıymetli bir bölgede kamulaştırmaya gidiliyor. Değeri milyon olan yerlere çok ucuz paralarla insandan almaya çalışıyorlar toplu konut yapabilmek için. Bu hiç doğru değil. Orada 300 yıllık zeytin ağaçları var, bizim dedelerimizin de dedelerinden kalma zeytin ağaçlarımız var orada. Buna izin verilmemesi gerekiyor. Kamulaştırma durdurulmalı, daha düzgün, daha planlı işler yapılmalı. Devletin bu anlamda düzgün, planlı iş yaptığına hiç inanmıyorum.
“İNSANLAR İŞSİZ, KREDİ KARTI BORÇLARI VAR”
Depremle beraber insanların kredi kartı borçları 6 ay ertelendi. Çok yüksek kredi çekip 400 bin 500 bin liralık krediler çekip ev alan ve evi yıkılan insanlar var. DASK’tan paralarını alamayan insanlar var. İşsiz kalan insanlar var. Kredi kartı borcu 50 bin, 60 bin, 100 bini geçen insanlar var. Tekrar yeniden iş kuramayan esnaflar var. Seçim zamanı birkaç milletvekili çıkıp kredi, kredi kartları silinsin demişti, fakat sonra tekrar unutuldu. Açıkçası biz de bu konuda mağduruz. Faizler çok yüksek, ben ödeyemem, ne olacak bilmiyorum. Aylardır kısa çalışma ödeneği ile işsizlik ödeneği 3 bin lira komik bir rakam aldım. Devletin bir çalışma yapması gerekiyor” diye konuştu.
Eren GÜVEN-Buse Nehir DEMİR/ANKARA
Yoruma kapalı.