PİRHA- Standupçı Pınar Fidan’ın Aleviler hakkındaki ifadelerinin yer aldığı videonun sosyal medyada yayılması ve yoğun tartışmalara yol açması üzerine DAD genel merkezi tarafından yazılı bir açıklama yapıldı. Açıklamada Pınar Fidan’ın içine düştüğü hamlık ve yüzeysellik eleştirilirken, gelişen eril linç girişimi ve savcılığa şikayetlere de “Doğru olan linç edip kadı divanına gitmek değildir” denildi.
Stand up gösterisi yaparken Alevi toplumuna ilişkin hassas kimi konuları mizahi olarak ele alan Pınar Fidan’ın konuya ilişkin videosu sosyal medyada paylaşılır paylaşılmaz yoğun tartışmalara yol açtı. Konuya ilişkin haklı eleştirilerin yanı sıra inancın diline, kültürüne ve sorunları çözüm aklına uymayan ve adeta sosyal medya lincine varan dönüşen yaklaşımlar da gelişti.
Ayrıca kimi Alevi örgütleri açıklama yapmanın yanı sıra konuyu yargı sürecine taşıdı.
Pınar Fidan, soruşturma başlatılmadan önce tepkiler üzerine kendi hesabından bir açıklama yaparak Alevi olduğunu, amacının Alevileri aşağılamak olmadığını ve ironi yaparak soruna dikkat çekmek istediğini belirtmişti.
Pınar Fidan’ın dün Vatan Caddesindeki Emniyet Müdürlüğüne çağırılarak ifadesinin alındığı belirtildi.
Demokratik Alevi Dernekleri Genel Merkezi (DAD) konuya ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.
Açıklamada “Doğru olan linç edip kadı divanına gitmek değildir. Alevi inancında erkeklerin bir kadını yargıladığı görülmemiştir. Dar- didar olmayı unutmuş, düşeni kaldırmaz, ağlayanı güldürmez duruma gelmişsek, bir kadını yargılama hakkını kendimizden görür duruma gelmişsek, Hak ve Hakikat Can çekişir hale gelmiş ise, önce kendimizi dara alıp nefsimize bakmalıyız. Yeryüzünde belki tek istisnadır; Alevi inancında bir kadının darını ancak yine kadınlar kurar. Alevi kadınlar ana Fatma’nın kemaletinden, bilgeliğinden, barış kültüründen Umut beklerler.” gerçeğinin altı çizildi.
“HER SÖZ HAKİKATİ BARINDIRIR”
“Rıza ve Xızır dili dertlere dermandır” başlığı altında yapılan Demokratik Alevi Dernekleri Genel Merkezinin açıklamasının tamamı şöyle:
Keramet ile sınanmayan her söz bizden değildir. Alevi inancında söz tarihin geçmiş hafızasından süzülüp gelen kutsal kelimelerdir. Söylenen her söz hakikati barındırır. Doğru sözü ibadetten sayan bir gelenekten geliyoruz. Söz, kâinatta bir yer edinir. Söz ile meydan kurulur. Söylenen her söz hakikat-i barındırırsa mana anlamına ermiş sayılır.
Kendini bilen de bilmeyen de söz söyler duruma geldi. Eskiden böyle miydi? Söz söylemek hakikati dile getirmekti. Aleviler adına söz söyleyenler Alevi olduğunu söyleyip Alevilerle ilgili cümle kuranlar sadece kendilerine karşı sorumlu değil aynı zamanda milyonlarca insana karşı da sorumludurlar.
Yerinde ve zamanında amaca uygun cümle kurmayanlar, Alevi kavramlarını değerlerini duygularını, yaşanmışlıklarını, acılarını bilerek ya da bilmeyerek kişisel çıkarları için kullananlar, sermaye birikimleri için malzeme yapanlar ve bu zihniyete alkış tutanlar; bireye, topluma ve doğaya karşı sorumluluklarını bir daha gözden geçirmeliler. İnsanlığa ait ortak erdemlerin neresinde yer aldıklarını bilmeli kendi darlarını kurmalılar.
“İLLA DOSTUN BİR ÇİFT GÜLÜ YARALAR BENİ”
Pınar Fidan isimli bir standupçının 18 Mart’ta sosyal medyada bir görüntüsü yayınlandı. Sahnede bir şeyler anlatıyordu.
“Arada bir Cem evine saldırı oluyor en son Okmeydanı’nda oldu bu haberleri okuyoruz ama hiç Alevi kaybetmiyoruz”
“Çok istiyorsan meyhaneye falan git”(Aleviler genellikle meyhanede bulunur ya da meyhaneye gider anlamına gelir)
Ayrıca Madımak katliamı ile ilgili de bazı söylemlerde bulunmuş. Madımak katliamının anlatıldığı bir anda salondakiler tarafında alkışlanması, kahkahalarla karşılık verilmesi toplumun insanı erdemlerde ve başkasının acısını hissetme konusunda ne kadar uzaklaştığının bir göstergesidir. Ayrıca Alevilerin yüreğinde hala kabuk bağlamamış Madımak katliamının ve katliam da hakka yürüyen canlarımızın duygularıyla oynanması insanlık adına bir utanç olarak kabul ediyoruz.
Alevilerin bu coğrafyada yaşadıkları zulümden kaynaklı olarak yaraları hala kabuk bağlamadı, analar hala yastadır. Akarsu’nun Hak kelamları hala Arşı Ala’da dolaşmakta, Hasret’in “düştüğün yerde derman sendedir”, Nesimi’nin “Barış güvercini uçsun dünyada” söylemleri insanlığa karşı inancımıza karşı sorumluluğumuzu hatırlatmaktadır.
Bizim için daha da acı olan ve bizi derin derin düşündüren, aynı zamanda sorumluluk almamızı da gerektiren durum, bu sözleri söyleyen Pınar Fidan’ın Alevi olduğunu söylemesidir. Pir Sultan’ın söylediği gibi “İlla dostun bir çift gülü yaralar beni”. Bir Alevinin, Alevi değerlerini, kültürünü, kavramlarını pazara çıkarması bu yolla gelir elde etmesi, hakikatinden uzaklaştığının bir göstergesidir. Bir Alevi canı bu hâle düşmüşse kim sorumludur? Alevi inancında suç ve ceza kavramı ne anlama geldiğini bir daha hatırlamak gerekmiyor mu? Alevi inancında bilgisizlik, ilgisizlik, zamanın ve mekanın ruhuna uygun davranmamak, famsızlıktır. Her can famı ile orantılı olarak sorumluluk alır, hesap alır, hesap verir.
“KENDİ HAKİKATİNİZDEN UZAKLAŞIRSANIZ İNSANLIKTAN ÇIKARSINIZ”
Birebir olarak aynı olmasa da Güner Ümit, Mehmet Ali Erbil gibi isimler televizyon programlarında Alevileri aşağılayan benzer söylemlerde bulunmuşlardı. Elbette ki bunların hiçbirini unutmadık.
Pınar Fidan, yaptığı işin bir ironi olduğunu söylesede Alevi toplumunun duygularıyla yaşanmışlıkları ile bilerek veya bilmeyerek dalga geçmiştir. Yolumuzun hakikati bize öğretmiştir ki; kendi hakikatinizden uzaklaşırsanız insanlıktan çıkarsınız. İsminizin arkasında hangi sıfat yazılırsa yazılsın, söylenirse söylensin, karşıtınıza dönüşürsünüz.
Bu toplumda sanatçı olduğunu söyleyenler birleştirici olmaktan çok ayrıştırıcı ve toplumun sinir uçlarını zorlayan suçlar işleyebiliyorlar? Sanatçı olduğunu söyleyenleri izlemeye, dinlemeye gidenler de bu suça ortak olarak alkışla karşılık verebiliyorlar.
“CİNSİYETÇİ, LİNÇÇİ DİL BİZİM OLAMAZ”
Bizim açımızda önemli olan bir diğer durumda; Pınar Fidan’a karşı linç girişimidir. Bir Alevi neyin yanlış, neyin doğru olduğunu anlattığında kendi özünü de dara çeker. Kendi eksiğini de görür. Alevi darında kişi tek başına suçlu kabul edilmez. Suçun ya da yanlışlığın sonuçlarından çok nedenleri üzerinde durulur.
Bir linç kültürüdür almış başını gidiyor. Cinsiyetçi bir dil hiçbir zaman Alevi dili olamaz. “Kendini, bilmez, zevzek, kirli, pis, alçak şerefsiz ahlaksız, düşmüş,” gibi tanımlamalar inancımızın dili değildir, edep ve erkanımıza da uymaz. Pınar Fidan nezdinde eril bir dil kullanarak kadın bedenine hakaretlerde bulunmak Alevi hakikatine uymamaktadır. Bu tarz bir dil binlerce yıldır Nahak zihniyetin binlerce yıldır Rıza toplumu süreklerine karşı uyguladığı dildir.
Pınar Fidan’a hakarette bulunanlar, sosyal medyada adresini ve fotoğraflarını yayınlayanlar, hedef gösterenler, fiziki saldırıyı ima edenler, Özel hayatını gündeme alanlar, Alevi hassasiyetini gösterdiğini söyleseler de hakikatte hiç de öyle değillerdir. Hele hele linç edilen bir kadın ise Yol adına, ana Fatma’nın Kemaleti ve Hakk adına “edep yahu” deme hakkını bize verir. Durumdan vazife çıkararak, saldırganlık yapmak, bir kadını linç etmek, dünya kadar olumsuz sıfatla tanımlamak olsa olsa bilinçaltındaki eril zihniyetin dışarı vurulmasıdır. Linç kültürünün ne olduğunu en iyi biz biliriz. Bize yapılmasını istemediğimizi başkasına nasıl yaparız?
Söz ola kese savaşı/söz ola kestire başı/söz ola ağulu aşı/bal ile yağ ede bir söz (Yunus Emre)
“ASLOLAN RIZA VE XIZIR DİLİDİR”
Aleviler yaşananlardan hareketle sözü kimin söylediğinden ziyade, ne amaçla söylendiği, kim tarafından söyletildiğine de bakmalılar. Bu kadar yaşanmışlıktan sonra bir şeyler öğrenilmez mi? İster Aleviler tarafından olsun isterse başkaları tarafından sürekli Aleviliğin tartıştırılması bir üst aklın oyunudur, bir misyoner aklıdır. Nasıl ki 40 yıl boyunca Alevilerin bütün mücadelesi, enerjileri, cemevleri ve derneklerin elektrik su faturasının ödenmesine harcandıysa, şimdi de bu enerji farklı araçlarla harcanmaya çalışılmaktadır.
Alevileri boş gündemler etrafında sürekli manipüle etmenin bir yolu da budur. Medya yoluyla saldırıp toplumda sürekli karşıtlık oluşturarak “Alevi-sunni” karşıtlığını canlı tutmaktır. Kaos ve Kriz ortamından kaynaklı zaman ve mekan buna uygundur. Bu tarz Alevilerin tarzı olmamalıdır. Alevileri yine tahrik edip özellikle Alevilerin eliyle sokağa çıkarıp ikinci bir Sivas yaratmanın 2. bir Gazi yaratmanın zemini oluşturuluyor. Alevilerde buna müsait, Aleviler yumuşak karın. Aslolan Rıza ve Xızır dilidir. Bu dil dertlere dermandır. Hızır dilinde ötekileştirmek yoktur. Eril bir zihniyeti barındıran dil, üslup, yöntem hızır’ın dili olamaz.
“KADI DİVANINA GİTMEK YOLUMUZDA YOKTUR”
Doğru olan linç edip kadı divanına gitmek değildir. Alevi inancında ceza verilir eza verilmez. Ceza mahkeme kurmak değildir.
“Gönül gel beri gel beri/bir gönüle nazar eyle/görür göz işitir kulak/söyler dile nazar eyle.
İki elin kızılkan da/çok günahlar vardır ben de/ya ilahi Kerem sende/düşkün Kula nazar eyle” Şah Hayatî’nin dile getirdiği hakikati ne zaman unuttuk.
Alevi inancında Nahak zihniyetten uzak Hakka yakın olmak esastır. Otoriteye, iktidara, kadı divanına, zulme rağmen rızalığı esas alma vardır. Mahkemelere başvurarak kimin elini güçlendiriyoruz?
Peki Pınar Fidan’ı kime şikayet edelim? Alevi halkını tanımayan, Sivas katliamını yapan katilini özel afla salan hükümette mi? Armutlu cemevimize işeyen kolluk kuvvetlerine mi? Cemevi bahçesinde öldürülen Uğur KURT’un yargı sürecinde işini yapmayan yargıya mı? Cemevlerimize çümbüş evi diyenlere mi? Çocuk istismarlarına “bir kereden bir şey olmaz diyen zihniyete mi? Ulusal ve uluslararası mahkemeler de kazanmış olduğumuz haklarımızı uygulamayan bir yargı sistemine mi?
“KADININ DARINI KADINLAR KURMALI”
Dar- didar olmayı unutmuş, düşeni kaldırmaz, ağlayanı güldürmez duruma gelmişsek, bir kadını yargılama hakkını kendimizden görür duruma gelmişsek, Hak ve Hakikat Can çekişir hale gelmiş ise, önce kendimizi dara alıp nefsimize bakmalıyız. Yeryüzünde belki tek istisnadır; Alevi inancında bir kadının darını ancak yine kadınlar kurar. Alevi kadınlar ana Fatma’nın kemaletinden, bilgeliğinden, barış kültüründen Umut beklerler.
Alevi inancında erkeklerin bir kadını yargıladığı görülmemiştir. Çünkü kadın mürşidi kamillullahtır. Kadınlar kendi arasında toplanır bir mürşidin huzurunda meydan kurulur, dar didar olunur. Olması gereken budur. Biz biliriz ki insanın sözü yüzünün cemalidir. Söz ağızdan söylenir ama kalpten gelir.
Bütün bu gelişmeler, yasananlar Alevi pirlerine, yol ulularına, Alevi kurumlarına ve kurum yöneticilerine tarihsel sorumluluklar yüklemektedir. Yaşanan olaylara, olgulara, yüzeysel yaklaşmak, derinlikli kavrayamamak, yolun aklını esas almamak, inancın kemaleti ve sorunları çözme aklı ile çözüm üretememek, dolaylı da olsa yaşanılan pratiğe ortak olmaktır.
Madem inancımızda kadın mürşidi kamilullah ise,doğum kapısı Hak kapısı ise,bu kapıyı mahkum etmek hanği sorunumuzu çözer? Yarın mahkemeye gittiğimizde yüzümüz olmalı. Yine Hakikat hattı değil de dernek hattı esas alınmıştır.
Demokratik Alevi Dernekleri olarak diyoruz ki, Ana kadınlar meydan kursunlar. Buna cesaretimiz olsun. Post Ana kadınındır.
Söylenen her söz söyleyenin nerede olduğunu gösterir. Yerini bilmeyen, başkasına yer gösteremez.
HABER MERKEZİ/İSTANBUL
Yoruma kapalı.