Tahliye talep etmeyeceğini söyleyen Selahattin Demirtaş, yargıda uğradıkları ayrımcılığı örneklerle açıkladı. “Seni başkan yaptırmayacağız” çıkışının nedenlerini anlatan Demirtaş, “Türkiye’yi kurtaracak olan tek adam değil, çok insandır” dedi.
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutuklu bulunduğu davanın ikinci duruşması 2’nci gününde devam ediyor. Verilen öğle arasının ardından Demirtaş, iddianameye ilişkin genel değerlendirmelerini sürdürdü. Demirtaş, bundan sonra yarın da devam etmesi beklenen savunmasını, iddianamenin içeriğine ve 31 fezlekenin teker teker değerlendirmesine ayıracağını söyledi.
“DAVANIN NAKLİNE DAİR İKNA EDİCİ GEREKÇE YOK”
Demirtaş, davanın güvenlik gerekçesiyle Ankara’ya nakledilmesine dair şunları söyledi: “Benim Diyarbakır’dan Ankara’ya dosyamın niçin nakledildiğine dair hiçbir ikna edici gerekçe yoktur. Ama siyaseten ikna edici çok şey var. Az önce de belirttim; yargılamanın uzatılması, heyetlerin baskı altına alınması. Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi İdris Baluken’le ilgili tahliye kararı verdi ve gerekçesinde seçme seçilme hakkına atıf yaptı, önemli bir karardı. Yine yargılar, başka tedbirler alır ama milletvekilinin temsil, yasama ve denetleme hakkını engellememiş olur. Bunun ortaya çıkmasıyla birlikte bağlı nakil süreçleri başladı. Figen Yüksekdağ, Aysel Tuğluk, Ayhan Bilgen, Meral Danış Beştaş’ın dosyalarında nakil süreçleri başladı. ‘Güvenli değil, oradan oraya alınsın’ dendi. Bizler tabi ki hızlı yargılanmak, hızla yargı sürecinin sonlanmasını istene hakkına sahibiz. Ama tek başına hızlı yargılanma adil yargılanma değildir. İçinize sindire sindire herkesin tatmin olacağı bir yargılama olmalı ki ortaya çıkan hükümden ben de vicdanen rahat olayım. Kararı veren heyet de ve en önemlisi kamu, halk vicdanen rahat olsun. ‘Evet, bu yargılama gözümüzün önünde gerçekleşti, çıkan karar da adildir’ demiş olsunlar. Mahkeme şu aşamaya kadar bu konuda da ‘Biz burada yargılıyoruz ama Sıhhiye’de bile yargılayamıyoruz. Ankara’nın dışında başka bir ilçede yargılıyoruz. Bu bile ihlaldir’ demedi.”
NEDEN YASİN BÖRÜ DAVASIYLA BİRLEŞTİRİLDİ?
Demirtaş, dosyasının Yasin Börü davasıyla birleştirilmesinin altında “siyasi rant” yattığını belirterek, “AKP’nin beklentisi budur. Demirtaş’ı o dosyada sanık haline getirmektir. Dosyam niye 6-8 Ekim’de katledilen diğer Kürt kardeşlerimizin dosyasıyla birleştirilmiyor. Çünkü kamuoyuna hep böyle anlattı: ‘O bunun hesabını verecek, 54 Kürt kardeşimi, Yasin Börü kardeşimi katletmenin hesabını verecek.’ E verecek de böyle bir suçlama yok. Ne olacak? O halde dosya birleştirilecek. İlla o dosyada sanık olacaksın. Kendisi çünkü açıklamalarında ısrarla belirtti Recep Tayyip Erdoğan; ‘Teröristtir, 54 Kürt kardeşimin katilidir.’ Peki, 54 Kürt kardeşinin katiliyim de niye sadece Yasin Börü dosyasıyla birleştirme kararı alınıyor. Niye 6-8 Ekim’de katledilen diğer Kürt kardeşlerimizin dosyasıyla birleştirilmiyor” dedi.
“YÜZLEŞTİRİN BENİ”
Demirtaş, şöyle devam etti: “Binlerce dosya var 6-8 Ekim’le ilgili. Gasptan yağmaya, yaralamadan öldürmeye kadar binlerce dosya var. Hepsiyle benim dosyam birleştirilsin o halde. Yazın yazıyı hepsini taşıyın ben azmettirici miyim değil miyim ortaya çıksın. Onların sanıklarına da soru sorun. Bu mu seni azmettirdi diye yüzleştirin beni. Ama mahkemeniz ısrarla, 2 defa üst üste yazı yazarak birleştirme istedi. 2. Ağır Ceza Mahkemesi birleştirmeye uygun görmeyince resen karar alıp birleştirmeye karar verildi. 2. Ağır Ceza Mahkemesi bunu kabul etmeyerek dosyayı iade etti. Dava bitmiş oldu. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi birleştirmenin uygun olduğuna nihayetinde karar verdiğinde aradan 1 yıl geçmişti. 1 yıl boyunca sizler bu yazışmaları yaptınız, birleştirmeye çalıştınız. Ben o sırada Edirne’de savunma yapmayı bekliyordum.”
“AYRIMCILIĞA UĞRADIK”
Demirtaş, yargının ayrımcılığına uğradıkları ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14’üncü maddesini açıkça ihlal edildiğini belirtti. Demirtaş, ayrımcılığa dair şunları söyledi: “O kadar politik davranıldı ki darbe girişimi sonrası Cumhurbaşkanı çıkıp şunu dedi: ‘Hakkımda hakarete dair bütün davalarla ilgili hepsini geri çekiyorum.’ Bir istisna, HDP’liler hariç. Oysa Cumhurbaşkanı’na hakaret, Cumhurbaşkanı’nın şikayeti geri çekmesi, davanın düşmesine sebep olmaz. Ama düşürüldü. MHP Genel Başkanı’nın çok sayıda Cumhurbaşkanı’na hakaret dosyası var, bilen var mı? Ben 8-9 tane Cumhurbaşkanı’na hakaretle yargılanıyorum. Çok çok daha ağırını diğer muhalefet lideri söylemiş ama 299’dan bir yargılaması duyulmadı. Çünkü kovuşturmaya yer olmadığı kararlarıyla bitirildi üstü kapatıldı. Olması gereken o. İyi de bizim hakkımızdaki davalar böyle devam ederken, milletvekillerimize 299’dan çok sayıda ceza çıktı. Biri onaylandı. O nedenle bize karşı yürütülen kovuşturma süreci ayrımcılık içeren bir süreç yürütüldü. (…) Grafiğin tırmanışa geçtiği yer 2016 Nisan. Mart’ta başlamış ve dokunulmazlığın kaldığı 5 Mayıs’a kadar sayı 269’dan 510’a çıkmış. CHP vekilleriyle ilgili 133’ten 186’ya çıkmış. O iki üç ay içerisinde MHP ve AKP de tek bir milletvekili tek bir fezlekeye muhatap olmamış. İnşallah kanunlara saygılı oldukları içindir. Ama bu grafik pek de öyle söylemiyor. HDP hedefe konulduğu grafiği budur, CHP’nin de küçük de olsa bir artışı söz konusudur.
Parlamentoda mühür bozma, kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırma. 12 CHP’li, 7 AKP’li, 3 MHP’li milletvekilinin fezlekesi var. Şu anda yargılanıyor olması lazım ama ne takip eden var ne basının gündeminde. Bunlar çok önemsiz suçlarmış gibi ilgilenen bile yok.
Kamuoyu rahatlıkla bunu içine sindirebiliyor mu? Hayır, sindiremez ama kamuoyunun gözünden kaçırırsanız yokmuş gibi davranılır. Aleni bir ayrımcılıkla karşı karşıya kaldık. AİHS’nin 14’üncü maddesinin açık ihlalidir. Siyasi kimliğimizden dolayı ayrımcılık. Biz HDP’li olduğumuz için bunlar bize yapıldı.
KUMPAS KURULDUĞU BELLİ
Partimin yetkili sözcülerini içeriye atmak için bir kumpas kurulduğu belli, fakat her halde amaç partiyi hem içeride hem dışarıda da baskı altında tutabilmek için partimin milletvekillerine karşı da yargı farklı davranışlar içerisine girdi. Örneğin bir milletvekilim hakkında 55 tane fezleke var; yürüyüş, propaganda, suç ve suçluyu övme, 2911, halkı kin ve düşmanlığına tahrik, üyelik. Hakkında 31 defa zorla getirme kararı verildi. Hakkında istenen toplam ceza da benim bu dosyadaki istenen toplam cezanın iki katı. Ne fezlekeleri birleştirildi ne hakkında tutuklama kararı verildi. Doğru olan verilmemesi. Neden seçildi 12 milletvekili? Neden tutuklandı ilk etapta? Referandum öncesi HDP’in sözcülerine yönelik bir operasyon olduğu ortadadır.
Bu milletvekillerinin soruşturmaları ve fezlekelerinin içeriği de benim yaptığım neyse hepsinin aşağı yukarı odur. Konuşma dışında fezlekesi olan milletvekilim yok. Fakat bir milletvekilimle ilgili ağırlaştırılmış müebbet cezası isteniyor. Bir başkan milletvekilim arkadaşım yine ağırlaştırılmış müebbet ve zorla getirme kararı verildi.
AYRIMCILIĞIN AYRIMCILIĞI
Bu mahkemeler tutuklama gereği duymadılar. Bu milletvekillerimiz de ifade vermeye gitmediler, grubumuz almış olduğu AKP ve dokunulmazlığın kaldırılmasına evet diyenlerin siyasi tezgahını teşhir etme tavrını sürdürdüler. Aynen bizim gibi. Ama ne bir gece evleri basıldı, gözaltına alındı, tutuklandılar. Doğru olan buydu, yargısal işlem buydu. Bunun dışında bir yargılama tedbiri uygularsınız yasayı ihlal etmiş olursunu. Tutuklanan HDP milletvekilleriyle ilgili yapılan işlem tam buna tekabül ediyor. Ayrımcılığın ayrımcılığı dediğim de budur.”
“BÜROKRAT AYM’DE MİLLETVEKİLİ SULH HAKİMLİĞİNDE YARGILANIYOR”
Demirtaş, milletvekillerinin Anayasa Mahkemesi’nde yargılanması için özel bir usulün oluşturulmasına yönelik HDP’nin kanun teklifi vereceğini söyledi. Demirtaş, şunları ifade etti: “Milletvekillerinin yargılanması özel bir usule tabi tutulmalıydı. Ülkemizde yok ama bazı ülkelerde çıkartıldı. Bizim ülkemizde milletvekillerine değil fakat bürokratlara ve bakanlara özel yargılama usulü var. Bazı bürokratlar son çıkan KHK ile birlikte Genelkurmay Başkanları da dahil olmak üzere MİT müsteşarları, üst düzey yargı mensupları, bakanlar ya AYM’ye gidecek yüce divan sıfatıyla yargılanıyor ya da Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulu’nda yargılanıyor. Ama milletvekillerine dair yok. Yani halkın doğrudan seçtiği milletvekilleri sulh ceza hakimleriyle muhatap oluyorlar. Asliye mahkemelerinin yetersizliğinden değil. Milletvekilleri yargılaması çoğu zaman politik baskı oluşturur ve bu baskıları karşılamak ağır ceza heyetlerini zorlayabilir. Bir MİT Müsteşarının AYM’de yargılanırken milletvekillerine böyle bir düzenlemem yapılmamış olmazı politik baskıların adil yargılamayı etkilemesi önemlidir, bunun da tutanaklara geçmiş olayım.”
“TAHLİYE FALAN TALEP ETMEYECEĞİM”
Demirtaş, mahkemede tahliye talep etmeyeceğinin altını çizdi ve şöyle konuştu: “Tabi ki ben mahkemenizde ne şimdi ne de savunmam tamamlandığımda tahliye falan talep etmeyeceğim. Tutuklama kısmını geçtik de uzun tutuklulukla ilgili mahkemenizin ara kararlarında bile bugüne kadar değerlendirme yapmaması ilginç. Haksız tutuklama AYM tarafından son derece skandal bir kararla, esasa girilerek, delil değerlendirilmesi yapılarak reddedildi. Haksız tutuklama yok denildi. Adil yargılamanın ihlalidir. Mahkemenize göre uzun tutukluluk nedir? Bunu tariflemeniz lazım.”
MAKEME BAŞKANI: DURUŞMAYI BİZ İDARE EDERİZ
Savunmasının bu bölümünün sonlarına doğru Demirtaş ile mahkeme başkanı arasında ufak bir tartışma yaşandı. Savunmasında iddianamenin içeriğinin değerlendirmesine geçmek isteyen Demirtaş, “Savunmam bu aşamadan sonra şöyle sürdürmeyi düşünüyorum: İddianamenin geneliyle ilgili değerlendirmeleri bitirdim ama iddianamenin içeriğiyle ilgili bir genel değerlendirme yapıp sonra tek tek fezlekelerle ilgili. Çünkü bunları yapmazsam her fezlekede bunları tekrar etmek gerekecek. Bu genel değerlendirmeleri toparlamak istiyorum. O yüzden 5 dakika en azından küçük bir ara verelim, oturayım. Salonu boşaltmanıza gerek yok, siz bilirsiniz, takdir sizindir” dedi.
Bunun üzerine mahkeme başkanı, “Selahattin Demirtaş biz idare ederiz duruşmayı, merak etmeyin” dedi ve dinlenme hakkının kullanılabileceğini söyledi. Demirtaş ise, “Ben salonu boşaltın demedim, takdir sizin” diye cevap verdi. Daha sonra duruşmaya 5 dakika ara verdi.
“HİÇBİR ŞEY YAPAMASAK CAN KURTARACAKTIK”
Aradan sonra savunmasını sürdüren Demirtaş, Kürt sorununun çözümü için Oslo sürecini izlediğini, İmralı sürecinin bizzat içinde yer aldığını ve mahkemenin bu süreci de tartışması gerektiğini belirterek, “Çözüm süreci Türkiye’yi demokraside sıçratacak bir süreçti. Hiçbir şey yapamasak can kurtaracaktık. Başaramadık” diye konuştu.
Demokratik özerkliğin yer aldığı parti programında Kürt sorununun ayrılma, bölünme değil demokrasi sorunu olarak tanımlandığını dile getiren Demirtaş, “Kürt sorununun birlikte yaşamanın demokratik formülü ile çözülebileceğini söyledik” dedi.
“LİDERLERE FİKİRLERİMİZİ ANLATTIK”
Bu ülkede bir arada yaşama için fikirler geliştirdiklerini söyleyen Demirtaş, bunu her ortamda dile getirdiklerini söyledi. Demirtaş, “Bahçeli’yle de Erdoğan’la da Baykal ve Kılıçdaroğlu’yla da görüşmeler yapıp fikirlerimizi anlatmaya çalıştık” dedi.
DEMOKRATİK ÖZERKLİK ÖNERİSİ SUÇ, BAŞKANLIK DEĞİL!
“Yerel yönetimler özerk olsun” denilince kıyamet koptuğunu söyleyen Demirtaş, “Bu da bir fikir değil mi?” diye sordu. Savunmasında parti programında yer alan demokratik özerklik hakkında değerlendirmede bulunan Demirtaş, bu önerinin etnik temele dayalı bir öneri olmadığını, tüm Türkiye için ele alınabileceğini söyledi. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi gibi bir modelin çok farklı kimliklerin yaşadığı Türkiye için uygun bir model olmadığını söyleyen Demirtaş, bu nedenle tüm Türkiye’de uygulanacak bir model ortaya koyduklarını söyledi. Çin örneği vererek özerkliğin tek başına özgürlük getirmediğini belirten Demirtaş, bunun içeriğinin demokrasiyle doldurulması gerektiğini belirtti. Demokratik özerkliğin Türkiye kamuoyuna sunulan bir önerme olduğunun altını çizen Demirtaş, “Bu suç oluyor da, ‘Ben başkanlık sistemiyle yönetmek istiyorum’ diyen için neden suç olmuyor” dedi. Bunun konuşulup, tartışılmasına fırsat verilmediğini söyleyen Demirtaş, “Başkanlık sistemini savundu diye bir AKP il yöneticisinin gözaltına alındığını gören var mı?” diye sordu. Demirtaş, birliği savunduklarını dile getirdi.
“TEK ADAM DEĞİL ÇOK İNSAN”
Partisinin başkanlık modeline hiç karşı çıkmadığını, içeriğine, tek adamlığa karşı çıktığını söyleyen Demirtaş, şöyle devam etti: “Bizim önerdiğimiz sistemde başkanlık da olabilir. Özerklik olmasın, başkanlık olsun ama başkanlık tamamen demokratik denetime açık olursa olur. En azından model olarak tartışmaya değer. ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ çıkışının altında yatan da budur. Biz tek adamlığa karşıyız. Gücümüz yettiği kadar da karşı çıkacağız. Bu getirdikleri modelin toplumu bir arada tutacağını düşünüyorlarsa yanılıyorlar. Bu model bu anlayışla birlik huzur getirmez. Türkiye’yi kurtaracak olan tek adam değil, çok insandır.”
“İMRALI’DAN TALİMAT GELMEDİ HÜKÜMET TALİMAT DİYE SUNDU”
Birçok kez çözüm sürecinin bitirilmesiyle tehdit edildiklerini anlatan Demirtaş, duruşmanın ilk günü yaptığı savunmada verdiği örnekleri hatırlattı. Sözlerinin basında yanlış yer aldığını ifade eden Demirtaş, “İmralı’dan talimat gelmedi hükümet bunu ‘talimat’ diye sundu” dedi.
DURUŞMAYA YARIN DEVAM EDİLECEK
Demirtaş’ın savunmasının uzun olması sebebiyle mahkeme başkanı ikinci gününde de duruşmaya ara verdi. Yarın devam edecek olan duruşmada Demirtaş, iddianameye dair değerlendirmelerini sürdürecek ve taleplerini sıralayacak. Mahkeme heyeti yarın ara kararını verecek.
DÜN NELER OLDU?
Duruşmanın ilk gününde Demirtaş, savunmasında “1,5 yıl içerisinde 3 bin HDP’li tutuklandı. HDP bir anda suç işleme kararı mı aldı? Yargı bir anda HDP hakkında karar mı aldı?” dedi. Mahkemeye “Biz bu ülkenin paryaları değil evlatlarıyız” diye tepki gösteren Demirtaş, kendilerine “Bunlar İmralı’dan talimat alıyor” şeklindeki iddialara da yanıt verdi. (MEZOPOTAMYA AJANSI)
Yoruma kapalı.