HDP’nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş bugün görülen duruşmaya SEGBİS aracılığıyla bağlanarak, “Beni Yunanistan sınırından öteye bırakın, kaçmam, temsil ettiğim iradenin onurunu çatır çatır savunmak için gelirim” dedi.
HDP’nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutuklu olduğu davanın duruşması Ankara Sincan Hapishane kampüsünde görülüyor. Demirtaş, SEGBİS sistemi aracılığıyla Edirne Kapalı Hapishanesi’nden duruşmaya bağlandı.
Sincan Hapishanesi’nde 250 sanık sandalye kapasitesine sahip duruşma salonunda yargılanan Selahattin Demirtaş’ın davasını 16 avukat, 12 izleyici, 4 milletvekili, 2 gazeteci izliyor.
Demirtaş’ın savunmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
“Beni Yunanistan sınırından öteye bıraksanız, kaçmam. Bizi buraya atanlardan hesap sormak için gelirim.
Mahkeme beni, hukuka aykırı bir şekilde tutuklu olarak yargılıyor. Tutuklu yargılama esas, tutuksuz yargılama istisnaymış gibi bir hava yaratılıyor.
“YARGI TECAVÜZCÜLER, HIRSIZLAR, GASPÇILARLA İLGİLİ DAVALARDA ÇOK HASSAS”
Tutuklu yargılama, sadece siyasi davalarda esas haline gelmiş durumda. Tecavüzcüler, hırsızlar, gaspçılar ve özellikle güvenlik personeliyle ilgili davalarda, yargı çok hassas.
Daha bir kaç ay önce Diyarbakır’da bir parkta, Recep Hantaş isimli bir genç, bir güvenlik personeli tarafından hiç yere öldürüldü. O güvenlik personelinin çocuğu, babasının serbest bırakılması için CİMER’e bir mektup yazıyor. CİMER bu dilekçeyi, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderiyor. Başsavcılık, dilekçenin geldiği gün, tahliye talebinde bulunuyor. Mahkeme aynı gün, daha yargılanması başlanmamış olan güvenlik personelini tahliye ediyor. Ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, CİMER üzerinden aileye bilgi verilmesi için yazı yazıyor. Dolayısıyla Türkiye’de yargı, öyle sanıldığı gibi tutukluluğu esas olarak kabul etmiyor. Gerektiğinde, böyle işliyor işte.
“GÖZLERİMİZİ YAŞARTACAK KADAR ADALET UYGULANIYOR ANKARA ADLİYESİ’NDE”
Tabii ki benim ailem de partim de CİMER’e [Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi] başvurmadı, başvurmayacak. Ama mahkemeye CİMER üzerinden, hatta başka kanallar üzerinden, davamla ilgili perspektifler geliyordur.
Ali Babacan ile ilgili soruşturma talebi konusunda, Bülent Arınç’ın TV’de yaptığı, savcılara yönelik adeta tehdit içeren açıklamadan bir gün sonra, soruşturmaya yer olmadığı kararı verildi.
Gözlerimizi yaşartacak kadar adalet uygulanıyor Ankara Adliyesi’nde. Sanki ben bu şekilde tutuklu yargılanıyorum da Türkiye’deki bütün dosyalarda tutuklu yargılama esas olarak kabul ediliyormuş gibi sanılmasın. Tutanağa geçmiş olayım.
“SANKİ YARGILAMA YAPILIYORMUŞ GİBİ OLUYOR”
AİHM bir kararında, tutukluluğumun siyasi faaliyetlerimi engellediği, siyasi amaçlarla olduğunu tespit etmişti. 18 Eylül’de Strasbourg’da, AİHM Büyük Daire önünde bu dava tekrar görülecek. Bu mahkemedeki dosya, çok daha kapsamlı bir şekilde, biz ve Adalet Bakanlığı tarafından, karşılıklı olarak masaya yatırılacak. Orada ilk kez gerçek muhataplarım, Adalet Bakanlığı var. Burada siz [mahkeme heyeti] varsınız ve sanki yargılama yapılıyormuş gibi oluyor. Strasbourg’da, tam da olması gerektiği gibi, bir tarafta Adalet Bakanlığının yetkilileri, bir tarafta ben ve avukatlarım. Burada da olması gereken bu. Adalet Bakanlığından temsilciler, Külliye’den temsilciler savcılık makamına otursaydı gerçekçi bir görüntü oluşurdu.
Beni tutuklu yargılayarak, TBMM’deki faaliyetlerimden alıkoydunuz. Evimden kaçırıldığım 4 Kasım 2016’dan milletvekilliğimin seçimle bittiği 24 Haziran 2018 tarihine kadar TBMM Genel Kurulunda 205 birleşim, 1.197 oturum yapılmış. Bu zaman zarfında Genel Kurul 1.278 saat 34 dakika çalışmış. Milletvekilleri, tam 119.412 sayfa konuşmuş. Ben ise tek bir harf bile konuşamamışım.
Aynı dönemde, TBMM başkanı seçilmiş. Bütçe kanunu ve 45 Meclis Araştırması görüşülmüş. Mahkemenin aldığı hukuksuz kararlar nedeniyle, milletin oyuyla göreve gelmiş bir parlamenter ve partimin eş genel başkanı olarak, bu faaliyetlere katılamadım. Mahkeme demiş ki, “Sanık 19 Nisan 2016 tarihli Meclis grup toplantısı konuşmasında, ‘tek bir arkadaşım kendi ayağıyla ifade vermeye gitmeyecek’ demesi karşısında, adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı…” Bu yeni bir uygulama. AİHM’in çok sayıda kararında, tutukluluğun devamıyla ilgili “somut, ikna edici ve sanıkla doğrudan bağ kuran somut deliller olmadığı sürece tutuklu yargılanamaz” denildiği için, mahkeme yeni bir şey icat etti. O konuşmamda çağrımız AKP’yeydi. “Bu iş tereyağından kıl çeker gibi olmayacak.” Çünkü siz, dokunulmazlığımızı Anayasaya aykırı bir şekilde düzenlediniz, dokunulmazlığımız kalkmış sayılmaz. Bu nedenle biz ifade vermeye gitmeyeceğiz. Dolayısıyla yaptığınız şey, minareyi çalıp kılıfını hazırlamaktır. Ama tutmuyor. Üç buçuk yıl önce Meclis grup toplantısında söylediğim bir sözü, ilk defa olarak tutukluluğuma gerekçe yapmış olmak, usul hukukuyla açıklanamaz. Siyasi saiklerle açıklanabilir. AKP’ye meydan okuduğum bir cümleyi üstünüze alınmışsınız. Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, üç buçuk yıl sonra böylesi bir konuşmayı neden üstüne alındı? Merak ediyorum.
“BİZİ BURAYA ATTIRANLARDAN HESAP SORMAM GEREKİYOR”
“İfade vermeye gitmeyeceğiz” demişim. Kaçacağız mı demişim? “Bizi zorla getirirsiniz” demişim. Yani zorla getirme kararı alırsınız demişim. Siz ne yaptınız? Tutukladınız. Peki gitmeyen milletvekillerinin tamamı tutuklandı mı? Hayır. Seçmece yapıldı. Tabii ki niye tutuklanmadılar demiyorum. Tutuklanan milletvekilleri seçilirken de yine siyasi saiklerle hareket edildi. Diğer milletvekili arkadaşlarım kendi istekleriyle ifade vermeye gitti mi peki? Hayır, gitmediler. Kararımızın arkasında durdular ve haklarında zorla getirme kararı çıktı.”Bırakılırsam kaçarım. Bırakılırsam savunma yapmam” algısını neden yaratmak istiyorsunuz? Bu bana hakarettir, kabul etmiyorum. Mahkemeniz, AKP’ye meydan okuduğum bir konuşmayı kendi üstüne alınarak ya “biz de AKP’liyiz” demiştir ya da çarpıtmak istemiştir. Kabul etmiyorum. Tutukluluk kararı verecekseniz de böyle bir gerekçeyi yazmanızdan utanç duyacağımı belirtiyorum. Beni tahliye edip Yunanistan sınırının öbür tarafına bıraksanız ben kendim bu tarafa atlarım dedim. Çünkü burada konuşmam, hesap sormam gerekiyor. Bizi buraya attıranlardan hesap sormam gerekiyor. Siz duruşmadan vareste tutsanız beni, tahliye olmuşsam bile, her duruşmaya gelip burada çatır çatır, temsil ettiğim iradenin onurunu savunurum ben.”
Yoruma kapalı.