PİRHA- Günümüz dünyasının betona boğulmuş halinden, salgın hastalıklardan, gürültüden kurtulmanın çaresini doğada arayanlar doğanın eşsiz güzellikleri ile de buluşuyorlar. Sonbahar rengarenk giysiler giyerken çeşit çeşit yemişlerini de sunuyor.
Sabahattin Ali, dağları “Bir gün kadrim bilinirse, ismim ağza alınırsa, yerim soran bulunursa: benim meskenim dağlardır” diye tanımlarken, Ruskin “Dağlar; doğanın başlangıcı ve bitişidir” der.
Günümüz dünyasının betona boğulmuş halinden kurtulup dağların kokusunu içine çekmek isteyen var mıdır? Diye sorulsa istisnasız “evet” cevabı verilir.
Son yıllarda artarak devam eden çevre direnişleri gözlerin bir kez daha dağların o eşsiz zenginliğine çevrilmesine neden oldu. Bir taraftan her gördüğünü sömürmeye çalışan zihniyet, diğer tarafta ise miras olarak aldıkları zenginliği koruyup, kollayıp bir sonraki nesle devretmenin sorumluluğunu taşıyan “büyük insanlık.”
Kısa bir Amanos gezisinde kadrajımıza takılan onlarca zenginlikten birkaçı; menengiç, sumak ve kurmut (gürkut- dağ yemişi). Doğayla kurulan ilişki rızalık üzerine olduğunda bin bir çeşidini sana sunuyor. Rızalığı esas almayan tüketici aklın geride bıraktığı ise çoraklaşmış dağlar, kirlenmiş su, kuş sesisin duyulmadığı bir coğrafya.
PİRHA/ISLAHİYE
Yoruma kapalı.