PİRHA-DAD, yaptığı açıklamada, “Alevilere karşı gerçekleştirilen kırım katliamlar hukuk eliyle aklanmak isteniyor. O nedenledir ki otuz yıldır katiller hala adil olarak yargılanmadı. Başta Madımak Katliamı olmak üzere tüm Alevi katliamlarıyla yüzleşme sağlanmadı” derken, Alevi örgütlerinin de bu dava ile ilgili çuvaldızı kendine batırması ve kendisiyle yüzleşmesi gerektiğine dikkat çekti.
33 aydın, sanatçı ve yazarın yakılarak katledildiği Sivas Katliamına ilişkin firari üç sanık hakkında süren davanın duruşmasında savcı, zamanaşımı uygulanarak davanın düşmesini talep etti. Mahkeme heyeti, davanın düşmesine hükmetti.
Madımak Katliamının firari sanıkları Murat Sonkur, Eren Ceylan ve Murat Karataş’ın yargılandığı davanın son duruşması zamanaşımı gündemiyle Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmüş, esas hakkındaki mütalaasını açıklayan savcı, kaçaklık durumunun zamanaşımı süresini etkilemeyeceğini ileri sürdü ve üç firari sanık hakkında zamanaşımı uygulanarak davanın düşmesini talep etmişti.
Savcının mütalaasının ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, firari sanıklar Murat Sonkur, Eren Ceylan ve Murat Karataş yönünden zamanaşımı gerekçesiyle davanın düşürülmesine hükmetmişti.
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Sivas Katliamı davasının zaman aşımına uğratılmasına ilişkin Dersim Seyit Rıza Meydanı’nda bir açıklama yaptı. Açıklamayı DAD Eş Genel Başkanı Musa Kulu okudu.
“KATLİAM SİYASETİ DEVAM EDİYOR”
Yapılan açıklamada şunlara yer verildi:
“1993, 2 Temmuz’unda da Pir Sultan Abdal’ın, Alişer’in, Ana Zarife’nin mekânında, dünyanın gözü önünde, canlı yayında bir katliam gerçekleştirildi; Kayıtlara Madımak katliamı olarak geçti. Doksanlı dönemlerden Kürt halkının demokratik mücadelesi gelişmeye başlayınca, Reya Heq Alevi sürekleri de bu hak arama mücadelesine ikrar vermişti. Özellikle Alevi – Kürt topluluklarının yoğun olarak yaşadıkları yerlerde katliam planları olduğu bilinmektedir.
Koçgiri ve Dersim katliamlarıyla beraber Fırat havzası katliama uğrarken, o günden bu güne kadar Alevi katliamlarının yayılım alanı Kızılbaş-Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları İç Toroslar bölgesi olması tesadüf değildir. Aryenik damarın kültürel direniş hattı bu mekânlarda canlı olduğu Nahak zihniyet tarafından bilinmektedir. Koçgiri katliamının, Dersim Soykırımının devamı niteliğinde olan Sivas Madımak Katliamı; kültürel direniş damarının tasfiye edilmesi amacıyla planlanmıştır.
2 Temmuz’da, aydınların şahsında Alevi toplumuna karşı bir katliam gerçekleştirildi. Bu katliamı salt bir grubun kalkışması olarak ele almak işin özünü maskelemektir. Biz başta Alevi halkları olmak üzere bu topraklarda yaşayan tüm ötekileştirilmiş halkların devletin ve onun çeteleri tarafından nasıl bir soykırıma uğratıldığını yaşadığımız süreçte tanığı mağduruyuz.
Sivas Katliamı da planlı, amaçlı, masa başı çalışması yapılmış “makbul olmayan” vatandaşlara yönelik bir katliam olduğunu biliyoruz. Öte yandan tekçi zihniyetin varoluşundan günümüze değin Alevi toplumu üzerinde uyguladığı soykırımların tarihini de hafızamız da her an taptaze yaşıyoruz. Cumhuriyetin birinci yüzyılının Alevi süreklerine, farklı kimliklere yönelik bir katliamlar tarihi olduğunu biliyoruz.
Tekçi, ırkçı ve katliamcı ulus devlet siyaseti bu ülkenin kadim halklarına inançlarına karşı acımasızca yürütüldü. Halklar ve inançlar bahçesi olan coğrafyamız halklar, inançlar mezarlığına dönüştürüldü.
Dün katlederek fiziki soykırım politikaları uygulayan devlet bugün tüm araçları devreye koyarak inceltilmiş politikalarıyla katliam siyasetine devam etmektedir.
Günümüzde Alevilere karşı gerçekleştirilen kırım katliamlar hukuk eliyle aklanmak isteniyor. O nedenledir ki otuz yıldır katiller hala adil olarak yargılanmadı. Başta Madımak Katliamı olmak üzere tüm Alevi katliamlarıyla yüzleşme sağlanmadı.
Oysa katliamların üzerindeki örtü açılmadan hakikatler açığa çıkmadan, yüzleşme olmadan, sağaltıcı bir barış sağlanmadan yaralarımız hep kanayacak toplum bu travma ile yaşayacaktır. Travmayı aşmanın tek yolu, hakikatlerle yüzleşme adil, eşit, özgür bir barış ve demokratikleşmedir.
CEZASIZLIK POLİTİKALARIYLA TOPLUMUN TÜM ÖTEKİLERİNE GÖZDAĞI VERİLMEK İSTENDİ
Günümüzde devlet bırakın yüzleşmeyi, Madımak Katliamı davasını otuz yıldır devletin tozlu raflarında sürüncemeye bıraktı. Katliamı planlayanları, uygulayanları bağımsız adil bir yargı önünde çıkarmadı ve otuz yıldır devlet halka hesap vermeden davayı zaman aşımına uğratarak kapattı.
Alevilere karşı işlenen nefret suçları yine cezasızlık politikalarıyla olağanlaştırıldı. Madımak Katliamı, davanın ilk gününden beri zamana yayılarak cezasızlığın önü açıldı. Cezasızlık politikalarıyla toplumun tüm ötekilerine gözdağı verilmek istendi.
Sivas Madımak Katliamının sanığının cezaevinde Cumhurbaşkanının affıyla salıverilmesi devletin Alevilere yönelik bakış açısını göstermektedir.
Öte yandan otuz yıldır Alevi örgütlerinin dava süreciyle ilgili ailelere ve Alevi toplumuna karşı eksiklikleri için dara durmaları, özeleştirilerini vermeleri gerekmektedir. 2012 yılında ana davanın kapatmasından sonra uluslararası mahkemeye neden taşınmadığı açıklamaya muhtaç bir konudur.
Alevi örgütlenmesi bu dava ile ilgili çuvaldızı kendine batırmalı ve kendisiyle yüzleşmelidir. Alevi örgütleri devleti tanımamış kirli siyasetini göz ardı etmişlerdir. Madımak Katliamı anmaları yapılırken, Rea Hak Alevi coğrafyasında yaşanan diğer Alevi katliamları ile yüzleşme konusunda (Koçgiri, Dersim) vb örgütsel olarak uzak durmuş adeta diğer katliamlar göz ardı edilmiştir.
Duruşmalar toplumun gündeminden uzak kaderine terkedilmiştir. Toplumda her yıl 2 Temmuz’da mitingler yapılarak sonuç alınacağı beklentisi yaratılmıştır.
Alevi kurumları / federasyonları bu davada ve diğer Alevi katliamı davalarında yurt içi yurt dışında etkin bir diploması yürütememiş dönemsel olarak altı boş popülist söylemlerle siyasal iktidarın işini kolaylaştırmışlardır.”
PİRHA/DERSİM
Yoruma kapalı.