Alevi Haber Ajansi

Cumartesi Anneleri 894. haftasında Orhan ailesinin akıbetini sordu -VİDEO

PİRHA-Cumartesi Anneleri 894. hafta basın açıklamasında 1994 gözaltında kaybedilen Selim, Hasan ve Cezayir Orhan için adalet talebinde bulundu. Kayıp yakını Adnan Orhan, “Kurşuna dizilerek öldürülüyorlar, katlediliyorlar ve ilaç dökülerek yakılıyorlar. Ve kemikleri Kulp kimsesizler mezarına tek torbada, tek kabir içerisine defnetmiştiler. Yaptığımız müracaat sonucu maalesef sonuçsuz kaldı ve hala kemiklerimiz, cenazelerimiz, sekiz insanın cenazesi, Kulp kimsesizler mezarında tek kabir içerisinde yatıyor” diyerek yaşanan adaletsizliğe dikkat çekti.

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini soran Cumartesi Anneleri, adalet arayışlarının 894. haftasında eylemlerine devam etti. Cumartesi Anneleri 894. hafta basın açıklamasında 1994 gözaltında kaybedilen Selim, Hasan ve Cezayir Orhan için adalet talebinde bulundu.

Sebla Arcan, “Gözaltında kaybedilen insanlarımız için sürdürdüğümüz hakikat ve adalet arayışımızın 894. haftasındayız. 894’üncü haftamızda 24 Mayıs 1994 tarihinde Diyarbakır’ın Kulp ilçesine bağlı Deveboyu mezrasında, gözaltına alındıktan sonra varlıkları inkar edilen Selim, Hasan ve Cezayir Orhan için adalet istiyoruz” dedi.

Orhan ailesi adına konuşan Adnan Orhan, Bolu’dan gelen askerler tarafından gözaltına alınan babası Mehmet Selim, amcası Hasan ve kuzeni Cezayir Orhan’ın götürüldükleri Lice yatılı bölge okulunda ağır işkencelere maruz kaldığını belirterek, “Babamları önceden tanıyan ve babamlarla beraber gözaltında kalan bir tanığın anlatımları gerçekten çok ama çok acı. Yaklaşık on yedi gün Lice yatılı bölge okulunda kaldıkları ve ağır işkencelere maruz kaldıklarını söylüyor” diye konuştu.

Askerler tarafından evlerinden alınanların ve ağır işkenceler gördükten sonra Kulp Bağcılar Köyü mevkiinde kurluna dizildiklerini söyleyen Adnan Orhan, “Kurşuna dizilerek öldürülüyorlar, katlediliyorlar ve ilaç dökülerek yakılıyorlar. Bu mevkiinden gelen haber sonrasında sağ kalan amcam ve diğer köylüler toplanıp gittiğinde sekiz cenazenin tanınmayacak halde olduğunu söylediler. Kurşunlandıktan sonra ilaç dökülerek yakıldığını söylediler ve teşhis edemediklerini söylediler” diyerek o gün yaşanan vahşeti aktardı.

“GEÇEN BUNCA ZAMANDA SORUMLULAR CEZALANDIRILMADI”

Başka bir kayıp ailesi olan Kuddusi Adıgüzel adında bir kayıp yakınının girişimleri sonucu toplu mezarın savcılık tarafından açıldığını ve çıkan kemiklerin Adli Tıp Kurumu’na yolladığını aktaran Adnan Orhan, şunları söyledi:

“Biz de yaptığımız müracaat sonucu birinin babam, diğerinin de amcam olduğu yönünde sonuçlar çıktı. Tanığın anlatımıyla Bulut ailesine de ulaştık ve Bulut ailesinin de yaptığı müracaatta aileden kayıp beş fertten üçünün DNA’sı tuttu. Yapılan bunca zulümden sonra biz kemiklerimizi cenazelerimizi almak istedik. Ancak o kemiklerin hepsi bir torbaya koyulup o şekilde Kulp savcılığına gönderilmişti. Kulp savcılığına müracaat ettik. Kemikleri almak istedik ancak maalesef kemikleri bir torbada bize uzattı. Ve kemikleri Kulp kimsesizler mezarına tek torbada, tek kabir içerisine defnetmiştiler. Yaptığımız müracaat sonucu maalesef sonuçsuz kaldı ve hala kemiklerimiz, cenazelerimiz, sekiz insanın cenazesi, Kulp kimsesizler mezarında tek kabir içerisinde yatıyor.

Geçen bunca zamanda hiçbir şekilde sorumlular cezalandırılmadı. Yaptığımız tüm suç duyuruları maalesef sonuçsuz kaldı. Bu failler daha doğrusu faili belli katiller ortada. Yaptığımız suç duyurularında maalesef kimse cezalandırılmadı. Vazgeçmedik, mücadelemizi devam ediyoruz. Yıllar da geçse bütün kayıplarımızın akıbeti açıklanana kadar bu uğurda mücadeleye devam edeceğiz.”

“CEZASIZLIK ZIRHIYLA KORUNDULAR”

Dosya avukatı Reyhan Yalçındağ da, Selim, Hasan ve Cezayir Orhan’ın 28 yıl önce gözaltında kaybedildiğini ve 90’ların bilindik karanlığı içinde devlet görevlilerince kaçırılmalarının inkar edildiğini vurgulayarak, “Tam yirmi yıl önce AİHM tarafından Türkiye mahkum edildikten bir süre sonra naaşları bulunduğu halde binlerce cinayette olduğu gibi failler yargı önünde hesap vermedi. Cezasızlık zırhıyla korundular. İşte o günden bugüne yaşam hakkı ihlallerinin devam etmesinde bu karanlığın sürdürülmesinde siyasi iktidarlar kadar yargı bürokraside sorumlu. Faillerin cezasızlıkla korunduğu bir coğrafyada aydınlığa erişilmez. Bizler dünya döndükçe katillerin bulunup yargı önünde hesap verene kadar mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğiz” diye belirtti.

“ORHANLILAR DOSYASINDA ADALET SAĞLANMALIDIR”

894. haftasında basın açıklamasını Ferhat Tepe’nin kardeşi Ayşe Tepe okudu.

Ayşe Tepe, Selim, Hasan ve Cezayir Orhan için adalet istemekten vazgeçmeyeceklerini ifade ederek, şunları paylaştı:

“Güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınan ve sonrasında varlığı inkar edilen insanlarımız için sürdürdüğümüz hakikat ve adalet mücadelemizin 894’üncü haftasındayız. AİHM’de mahkumiyetle sonuçlanan ancak iç hukukta cezasız bırakılan Orhanlar dosyası ile kamuoyu karşısındayız. 20 Nisan 1994 tarihinde Bolu Komando Tugayı’na bağlı askeri birlik, Diyarbakır’ın Kulp ilçesine bağlı Çağlayan Köyü civarında kamp kurdu. Bölgede operasyonlar yapan birliğe bağlı askerler 6 Mayıs 1994 tarihinde Deveboyu mezrasına da baskın yaptı. Askerler imama minareden köylülerin cami önünde toplanması için anons yaptırdı. Cami önünde toplanan köylülere evlerinin yakılacağı, öncesinde eşyalarını toplamaları için izin verildiği söylendi. Eşyaların taşınması tamamlanamadan evler ateşe verildi. Askerler köyün boşaltılması için üç gün süre vererek Deveboyu’ndan ayrıldı. 24 Mayıs 1994 tarihinde askerler köye tekrar geldi. O sırada köyde bulunan 46 yaşındaki Selim, 40 yaşındaki Hasan, 17 yaşındaki Cezayir Orhan’ı gözaltına aldı. Onları nereye götürüyorsunuz diye soran ailelerine “yolda bize rehberlik edecekler, sonra bırakacağız, merak etmeyin” dediler.

Salih Orhan ertesi gün Zeyrek Jandarma Komutanlığı’na giderek kardeşleri Selim ve Hasan ile yeğeni Cezayir’i sordu. Zeyrek Jandarma Komutanı Ahmet Potaş Kulp’a götürüldüklerini söyledi. Orhan bu sefer Kulp jandarma komutanı Ali Ergülmez ile görüştü. Ali Ergülmez konuya ilişkin bilgisi olmadığını söyledi. Bölgedeki karakollardan cevap alamayan Salih Orhan Kulp başsavcılığına Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi savcılığına OHAL Valiliğine, Diyarbakır Jandarma Asayiş Komutanlığı’na, Adalet ve İçişleri Bakanlıklarına resmi başvurular yaptı. Selim Orhan, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesinde görevli savcı Mustafa Atagün’e ifade verdi. Selim Orhan’ın anlattıkları karşısında çok sinirlenen savcı, “devletin insanların kaybolmalarına neden olduğunu nasıl iddia edebilirsin” diyerek onu azarladı. Selim, Hasan ve Cezayir Orhan’ın gözaltına alındığını önceki Serik karakoluna ardından Lice jandarma karakoluna son olarak da bir kısmı işkencehaneye çevrilen Lice yatılı okuluna götürüldüklerine tanıklık edenler vardı. Ancak Kulp başsavcılığının 8 Haziran 1994 tarihinde başlattığı soruşturmada gözaltı kayıtlarında Selim, Hasan ve Cezayir Orhan’ın adlarının yer almadığı gerekçesiyle soruşturmaya yer olmadığı kararı verildi.

Tüm girişimleri sonuçsuz kalan Orhan ailesi ile de avukatlar aracılığıyla AİHM’e başvurdu. 6 Kasım 2002 tarihinde AİHM Orhanlı’nın güvenlik güçleri tarafından teyit edilmemiş bir tutuklanmalarından sonra ölmüş olduklarının varsayılması gerektiği görüşündedir. Bunun sonucunda davalı devletin onların ölümü konusundaki sorumluluğu söz konusudur tespitinde bulundu ve Türkiye’yi Selim, Hasan ve Cezayir Orhan’ın gözaltında kaybedilmesinden sorumlu tutarak mahkum etti.

Ailenin ve İHD’nin ısrarlı arayışı sonucunda 2003 yılında Mehmet Selim ve Hasan Orhan’a ait kemikler Kulp’a bağlı Bağcılar köyü yakınlarında bir toplu mezarda bulundu. Cezayir Orhan’a ise hala ulaşılamadı. İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda kimliklendirme çalışması yapan Selim ve Hasan Orhan’a ait kemikler, 16 Temmuz 2004’te postayla Kulp savcılığına gönderildi. Ancak defnetmek için kemikleri isteyen aileye savcılık kemiklerin kaybolduğu bilgisini verdi. Aile ve İHD’de bu sefer de kaybedilen kemiklerin peşine düştü. 6 yıllık arayışın ardından Orhanlar’a ait kemiklerin aynı toplu mezardan çıkan altı kişiyle birlikte topluca kimsesizler mezarlığına gömüldüğü anlaşıldı.

Orhanlar dosyasının zaman aşımı uygulanarak kapatılmasını kabul etmiyoruz. Yargı makamları zaman aşımı kurumunu cezasızlığın bir aracı olarak kullanmaya son vermelidir. AİHM kayıtlarında da ismini geçen sorular hakkında etkin soruşturma ve kovuşturma süreci başlatılmalı, Orhanlılar dosyasında adalet sağlanmalıdır. Mehmet Selim, Hasan ve Cezayir Orhan için tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan 195 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekanımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.”

PİRHA/İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak