PİRHA – İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAM) Başkanı Metin Çorabatır, mültecilere yönelik artan nefret söylemlerine dair konuştu. Mülteci hukukuna dikkat çeken Çorabatır “Siyasi, sendikal örgütlenme hakları var. Protesto yapmalarına engel olunmamalı” dedi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile İstanbul Valiliğince yapılan “Mülteciler kayıtlı bulundukları illere gönderilecek” açıklaması ülke gündemine oturdu. Başta Suriyeliler olmak üzere çok sayıda mülteci, sokaklara çıkarak protesto eylemi yapmak istedi ancak ırkçı gruplar buna engel oldu.
İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAM) Başkanı Metin Çorabatır, CAN TV’de katıldığı programda mülteci haklarına da vurgu yaparak “Siyasi çözüm ve istikrar ümidi olmadığı için gönüllü bir geri dönüş söz konusu değil” dedi.
Çorabatır, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler raporlarında da en fazla mülteci barındıran ülke olarak tanımlandığını da hatırlatarak mevcut durumun ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlar yarattığının altını çizdi.
“GÖNÜLLÜ BİR GERİ DÖNÜŞ SÖZ KONUSU DEĞİL”
Çorabatır, Suriyelilerin artık ülkelerine geri dönüşü konusunda gönüllü olmadıklarını ifade ederek şöyle devam etti:
“Bu kriz öngörülenden çok daha fazla uzadı ve kısa vadede de Suriye’de özellikle Birleşmiş Milletler’in damgasını taşıyan bir siyasi çözüm, istikrar ümidi olmadığı için gönüllü bir geri dönüş söz konusu değil. Dolayısıyla artık Avrupa ülkeleri ve yerleştirme ülkeleri de kapılarını kapattılar. Türkiye, mülteciler ile birlikte belirsiz bir süre daha yaşamak durumu ile karşı karşıya kaldı. Bunun hem mülteciler üzerinde hem de ev sahibi toplum üzerinde yaratığı baskılar var. Şehirlerde belediye ya da sağlık hizmetleri belli bir nüfus için planlanmışken birden 4 milyon insanın dahil olmasıyla o hizmetlere talep çoğalıyor. Nüfusun yarısından fazlası mülteci olunca kişiler hastanelerde daha çok bekliyor. Vatandaşlar sıkıntı çekiyor. Bu da bir nefret söylemi ile beslenince toplumlar arasındaki gerilim de artıyor.”
Çorabatır, Türkiye’nin mültecilere sahip oldukları haklarını da vererek doğru bir entegrasyon politikası yürütmesi gerektiğini söyledi. Çorabatır’ın ilgili açıklaması şöyle:
“Bir takım adımlar atılıyor ama eksik olan bu verilen hizmetlerin çoğunun hak temelinden çok hizmet olarak algılanması. Hala bu insanların geçici olarak algılanması… Mesela çalışma izinleri konusu. Bu insanların çoğu kayıt dışı çalışıyor. Çalışmaların Uluslararası Mülteci Hukuku olması lazım ama toplum tecrübesiz. Kurumlarımız da tecrübesiz.
Türkiye, mülteci statüsünü sadece Avrupa’dan gelen mültecilere uygulayacağını ilan edip Avrupa dışından gelen herkes için yurt dışı çözümleri arandı. Fakat bugün 4 milyon insanı başka bir ülkeye yerleştiremiyor, bu insanları alacak kimseyi bulamıyorsunuz. Dolayısıyla Türkiye’nin şimdi yepyeni, toplum olarak bir görevi var. Bu insanlara mülteci olmaktan kaynaklı haklarını vererek onları da bu sürece, çözüm arayışlarına katarak birlikte çözümler aramak gerek. Peyderpey adımlar atılıyor ama şu anda toplum olarak hala genel bir entegrasyon politikası uygulayacak hukuki altyapımız yok.”
“STATÜSÜZ OLDUKLARI İÇİN…”
Çorabatır’ın dikkat çektiği konular arasında mültecilerin kayıt dışı çalışma meselesi de vardı. “4 Milyon küsur mülteci Türkiye’nin verdiği geçici koruma sistemi içinde ama 81 vilayete yayılmışlar” diyen Çorabatır şunları söyledi:
“İstanbul başta olmak üzere İzmir, Bursa, Konya, Adana gibi sanayinin daha gelişkin, iş imkanlarının olduğu şehirlere gidiyorlar. Oralarda karınlarını doyurmak zorundalar ve bu durum Avrupa Birliğine kaçak şekilde geçişleri de azalttı. Fakat insanların yaşamındaki hayat standartlarını arttırmada, statüsüz oldukları için geleceklerini planlayamama gibi bir sıkıntıları var.”
“MÜLTECİLERİN SES ÇIKARMALARI HOŞ GÖRÜLMELİ”
Çorabatır’ın dikkat çektiği bir diğer başlık da Suriyelilerin yaşadıkları sorunları basın açıklaması ile kamuoyuna duyurmasına gelen tepkiler oldu. Mülteci hukukunda siyasi, sendikal örgütlenmenin de yer aldığına işaret eden Çorabatır “Dini özgürlüklerini yerine getirme gibi hakları da var. Dolayısıyla protesto ve benzer eylemlerle taleplerini kamuoyuna ve karar vericilere duyurma gibi hakları da bulunuyor” ifadelerini kullandı. Çorabatır şöyle devam etti:
“Buna karşılık mültecilerin yükümlülükleri de var. En temel olan yükümlülük; sığındıkları ülkenin yasalarına dikkat etmeleri, uymaları. Bu çerçevede Türkiye’nin gösteri yapma konusundaki yasalarına uygun bir şekilde bu insanların seslerini çıkarmaları hoş görülmeli. Protesto yapmalarını ya da dernekleşmelerini hoş görmeliyiz.”
“SURİYELİLER NEDEN GİDİP ÜLKELERİNDE SAVAŞMIYOR?”
Metin Çorabatır, mültecilere yönelik nefret söylemlerini de eleştirerek “Yoğun nefret söylemi var. Herkes ‘Suriyeliler neden gidip savaşmıyor?’ gibi çok yoğun bir nefret söylemi içinde. Bunun hedefi olan bir insan olarak kendinizi görün. Zaten ülkenizden şiddet ve baskıdan kaçmışsınız ve sizi koruyan ülkenin toplumunun bir kısmı da sizi aşağılıyor, hedef haline getiriyor. Böyle bir ortamda siz kendinizi koruyup, sesinizi yükseltecek ‘arkadaş ben de insanım’ diyecek bir protesto şeklinde çıkmaları gayet doğal. Bunu hoş görmek lazım” dedi.
“ZORLAYICI TEDBİRLERDEN UZAK DURMAK GEREK”
Türkiye’deki mülteci krizini çözme konusunda zorlayıcı tedbirlerden uzak durmak gerektiğini de söyleyen Çorabatır, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Bir mülteciye basında çıkıp ‘biz buyuz’ deme hakkını fazla vermiyoruz. Çözümü de tek yönlü olarak bulmaya çalışıyoruz. Mültecileri de sürece dahil ederek ki Türkiye’nin de imza attığı küresel mülteci mutabakatı var. Aralık ayında Türkiye’nin de katılacağı küresel mülteci toplantıları var. Çözüm için artık sivil toplumun, mültecilerin sesinin de o tartışmalarda çözümün ne olacağı konusunda dile getirilmesi lazım. Çözüm zor. Hiçbir ülkenin elinde sihirli bir değnek yok ki Türkiye gibi orta gelirli bir ülkenin 4 milyon insanı yönetebilmesi büyük zorluk. Neticede konuşarak diyalog kurarak, suçlamayarak, zorlayıcı tedbirlerden çok ikna edici insani çözümleri ön plana alarak birlikte bu işi çözmemiz lazım.”
PİRHA / ANKARA
Yoruma kapalı.