Alevi Haber Ajansi

‘Biz kadınların mutfaktan çıkması gerekir’-VİDEO

PİRHA- Frankfurt Oberursel’de Alevi örgütlenmesinde yer alan Gülnaz Arslan, “Biz kadınların mutfaktan çıkması gerekir” diyor. Arslan, “Kadınlar mutfaktan çıkmadıkları için biraz daha yavaş gidiyoruz. Mesela dernekte paneller düzenliyorduk. Kadınlarımız mutfakta bulaşık yıkıyor, yemek hazırlıyorlar, gelip paneli dinlemek istemiyorlardı. Paneli dinlemek sadece erkeklerin görevi, bizim de mutfakmış gibi bir algı var” diye konuştu. 

Gülnaz Arslan Frankfurt Oberursel Alevi Kültür Merkezi’nde çalışmalar yürütüyor. Birkaç ay önce yapılan kongrede yönetime girmeyen Arslan bir önceki dönem eşbaşkan olarak görevini yürütmüş. Kadınların yönetime girmesini önemsiyor, çünkü kadınların görev aldıkça kendini daha iyi ifade edeceklerini düşünüyor. Daha doğrusu kendi pratiğinden çıkardığı bir sonuç bu. Öncelikle kadın kollarında başlayan çalışmaları, eşbaşkanlık göreviyle neticelenmiş. “Bir kadın olarak bir şeyler yapmak istedim” diyor.

“KADINLARIN MUTFAKTAN ÇIKMASI GEREKİYOR”

Arslan’ın dikkat çektiği bir başka nokta ise kadınların emeğinin görülmemesi. “Biz kadınların mutfaktan çıkması gerekir” vurgusunu yapıyor ve ekliyor:

“Kadınlar mutfaktan çıkmadıkları için biraz daha yavaş gidiyoruz. Tersi olsa daha çok şey yaparız. Mesela dernekte paneller düzenliyorduk. Kadınlarımıza bakıyordum, mutfakta bulaşık yıkıyor, yemek hazırlıyorlar, gelip paneli dinlemek istemiyorlardı. Ben defalarca ifade ettim. “Erkekler yapsın, en azından paneli dinleyin” dedim. Paneli dinlemek sadece erkeklerin görevi, bizim de mutfakmış gibi bir algı var. Bu da erkeklerin hoşuna gidiyor açıkçası. Erkekler sorumluluğun onlarda kalmasını istiyor.

Yönetime gireceğim dedim, bunu aşacağım dedim. Adım attım, çok şey öğrendim. Bu benim için güzel bir tecrübe oldu. Bunu da diğer kadınlara aktarmak istedim. Bu ikinci yönetimde 4 kadınımız var. Girin dedim, “Bilmiyoruz, yapamayız demeyin” dedim. Burada bizim kültürümüz ve inancımızı bugüne taşıyan kadınlar oldu. Bunu daha ileriye taşımak, bunu devam ettirmek, en fazla biz kadınlara düşüyor. ”

Arslan, kadınların kadınlara daha fazla engel olduğunu düşünüyor, yine kendi yöneticilik döneminde kadınların engelleyici yaklaşımları ile de karşılaştığını belirtiyor.

“ZİYARETLERİMİZ OLMADIĞI İÇİN İNANCIMIZI BURADA ESKİSİ GİBİ YAŞAYAMIYORUZ”

Avrupa’da inancı geldikleri coğrafyalara göre çok farklı yaşadıklarını dile getiren Arslan, Alevilik inancının yaşatılmasında eski ve şimdiki dönemi şöyle karşılaştırıyor:

“Bizim, Dersim’de ziyaretlerimiz vardı, senede 3 -4 defa lokmalarımızı yapar ziyaretlere giderdik. Orada lokmalarımızı paylaşırdık. Köylüler hepsi bir arada lokmalarını paylaşır, mumlarını yakarlar, dualarını ederlerdi. Sonra eve gelirdik. Burada daha farklı, kapalı alanlarda yapıyoruz ritüelimizi. Mesela en güzel ritüellerimizden biri de Hızır’dı.

Hızırlarımızda kavut yapıyorduk. Üç gün oruç tutuluyordu. En son gün tuzlu yemekler yerlerdi susamak için. O zaman rüya görmek daha da kolaylaşırdı. Bekarlar, susasınlar nerede rüya görüyorlar orada evlenecekler diye bir inanış vardı. O zaman çok güzeldi. Pirlerimiz geliyorlardı, semahlar dönülürdü. Şir yapılırdı lokma olarak. Kadın erkek çocuk iç içeydik. Lokmalar yenilirdi. Dualar verilirdi. Şimdi çok farklı. Ziyaretler olmadığı için burada tabii o dönemdeki gibi yaşayamıyoruz.”

“CEMLERE GİRERKEN KADINLARA TÜLBENT BAĞLAYIN DİYORLARDI”

Semahın bazı derneklerde folklor gibi dönülmesini de eleştiren Arslan, ceme girenlerin, semah dönenlerin aynı kıyafeti giymesinin bir anlamı olmadığını, herkesin doğal haliyle ceme girmesi gerektiğini söylüyor. Bir ara cemlere girildiğinde kadınların tülbent bağlaması önerisi getirildiğine ama şimdilerde bunun daha az yapıldığına dikkat çekiyor.

Alevi toplumunda eskiden sorunların pir huzurunda çözüldüğünü hatırlatan Arslan, “Pirler gelirlerdi, dargın varsa barıştırırlardı, gulbeng verirlerdi. Pir dara çıkarır, varsa söylenecek bir şey darda söylenirdi. Şimdi bu gelenek yok” diye belirtiyor.

“KADINLAR BEN DE VARIM DEMELİ”

Kadınların da posta oturması gerekliliğini dile getiren Arslan, “Bir anamız vardı. Biz onu seçtik, posta oturmasını istedik. Pirlerimiz bir uzlaşma sağlayamadı, bazısı karşı çıktı. Bu gerçekten çok üzücü. Kadınlar ikinci planda tutuluyor. Mesela konuşmacı olarak, iki erkek konuşursa bir kadının da yanında olmasını istiyorduk. Fakat konuşmacılar daha çok erkekler. Ben hatayı kadınlarda buluyorum. Kadın ‘ben yaparım’ demeli. O kadar kötü bir psikolojik baskı altında çalışmalara başladım ki. Çıkıp konuştuğum zaman titriyordum. Fakat konuşmaya devam ediyordum. Bazı şeyleri öğrenmek istiyordum. Bütün kadınlar ben de varım demeli” diyor.

Elif SONZAMANCI/FRANKFURT

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak