PİRHA- İHD Ankara Şubesi ve Emek ve Demokrasi Güçleri Altındağ’da mültecilere yönelik yaşanan ırkçı saldırılara ilişkin açıklama yaptı. Açıklamada, “Basında ırkçı dilin kullanılması, siyasetçilerin dolaylı ya da doğrudan mültecileri hedef alan söylemleri ırkçı saldırıların artmasına neden oluyor. Nefret suçu işleyen basın, siyasi parti ve kişiler hakkında yasal işlemlerin uygulamasını talep ediyoruz” denildi.
İHD Ankara Şubesi ve Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Genel Merkezi’de bir araya gelerek, Altındağ’da iki grup arasında çıkan kavgada 18 yaşındaki Emirhan Yalçın’ın yaşamını yitirmesinin ardından mahallede Suriyeli mültecilere yönelik yapılan ırkçı saldırılara ilişkin basın açıklaması yaptı.
Açıklamada konuşan İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şube Eş Başkanı Sevil Turgut mültecilerle dayanışma içerisinde olduklarını vurgulayarak, mültecilere karşı insan hakları evrensel bildirgesine uygun davranılmasını talep ettiklerini belirtti.
“BASININ VE SİYASETÇİLERİN NEFRET SÖYLEMLERİ IRKÇI SALDIRILARIN ARTMASINA NEDEN OLUYOR”
Son dönemlerde ırkçı söylemlerin artması ile yaşanan her olumsuz olayın mültecilik ile bağdaştırıldığını ifade eden Turgut şunları dile getirdi:
“10 Ağustos 2021 tarihinde Ankara’nın Altındağ ilçesinin Battalgazi Mahallesinde bir parkta çıkan kavgada iki kişi yaralanmış, yaralılardan biri ertesi gün hayatını kaybetmiştir. Taraflardan birinin mülteci olması nedeniyle Altındağ ilçesinde saldırılar gerçekleşmiştir. 16 Temmuz 2016 yılında Önder mahallesinde benzeri saldırılar gerçekleşmişti. Son dönemlerde ırkçı söylemlerin artması ile yaşanan her olumsuz olay mültecilik ile bağdaştırılıyor. Türkiye’de yabancı uyruklu bireylerin içinde bulunduğu her olay nefret söylemlerine ve ırkçı saldırılara gerekçe yapılıyor. Basında ırkçı dilin kullanılması, siyasetçilerin dolaylı ya da doğrudan mültecileri hedef alan söylemleri ırkçı saldırıların artmasına neden oluyor.”
“İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİNE UYGUN DAVRANMALARINI TALEP EDİYORUZ”
İktidarın, mülteciler ile ilgili politikalarını siyaset malzemesi haline getirdiğini söyleyen Turgut sözlerine şu şekilde devam etti:
“İktidar, sorunların çözülmesi yerine, sorunun kaynağı haline gelmiştir. Uluslararası sözleşmeler ve insan hakları hiçe sayılıyor; bölge sorunlarına askeri müdahaleler, çatışma temelli politikalar bölgedeki kaosu derinleştiriyor, milyonlarca insanın yerini yurdunu terk etmek zorunda kalmasına neden oluyor. Hükumetin yarattığı nefret iklimi Türkiye’deki mültecileri hedef haline getiriyor. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 14. maddesine göre herkes uğradığı zulüm sebebiyle başka memleketlere iltica etmek ve bu memleketler tarafından mülteci muamelesi görmek hakkına sahiptir. Oysa Türkiye Hükumeti komşu ülkelerden topraklarına ulaşan insanların ‘mültecilik’ hakkını tanımıyor. Türkiye Hükumetinden İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 14. Maddesini uygulamasını talep ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti 1951 Cenevre Sözleşmesine coğrafi ve tarihsel kısıtlama koymuş 1967’de sadece tarihsel kısıtlamayı kaldırmıştır. Türkiye Cumhuriyeti hükumetinin coğrafi kısıtlamayı kaldırmasını mülteci haklarını tanımasını ve uluslararası koruma şartını yerine getirmesini talep ediyoruz. Suriye’de yaşanan iç savaşta taraf olan tüm ülkelerin Suriyeli halka karşı görevlerini yerine getirmelerini insan hakları evrensel bildirgesine uygun davranmalarını talep ediyoruz.”
“DEVLET HERKESİN CAN, MAL GÜVENLİĞİNİ KORUMAK ZORUNDADIR”
Türkiye Cumhuriyeti hükumetinin nefret suçu işleyen basın, siyasi parti ve kişiler hakkında yasal işlemleri uygulamasını talep ettiklerini söyleyen Turgut, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti, topraklarında yaşayan her insanın, canlının, can ve mal güvenliğini korumak zorundadır. Bu görevini yerine getirmesini talep ediyoruz. Coğrafyamızın katliamlar bölgesi haline gelmesine müsaade etmeyeceğiz. Irkçı ve yabancı düşmanı saldırılara karşı, her koşulda mülteci kardeşlerimizle dayanışma içinde olacağımızı bir kez daha ilan ediyoruz. Yeryüzü hepimizindir” ifadelerini kullandı.
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.