PİRHA- Alevi Bektaşi Federasyonu önceki başkanlarından, Eğitimci-Yazar Ali Balkız, Türkiye’de çok kültürlülüğe karşı tek tipleştirmenin egemen kılınmaya çalışıldığına dikkat çekti. Balkız, “Biz ezilenler, yok sayılanlar olarak; hak sahibi, onur sahibi her kesimden insanlarımızla birlikte, ortak eylem ve ortak amaçlar çerçevesinde mücadele etmek gibi acil bir görevimiz var” dedi.
Alevi Bektaşi Federasyonu önceki başkanlarından Eğitimci-Öykü Yazarı Ali Balkız, Türkiye’de Alevilerin dışlanmasını, inanç özgürlüğünün olmamasını PİRHA’ya değerlendirdi.
Yazar Ali Balkız, “Bu devlet kurulurken özellikle ilk meclis döneminde bu topraklarda kimler var ise, hangi dinlerden, hangi dillerden hangi milletlerden insanlar varsa hepsini kucaklayan bir yapıya sahipti” dedi.
“TÜRK VE MÜSLÜMAN YAPI EGEMEN KILINDI”
Cumhuriyetin ilk yıllarından bugüne kucaklayıcı yapının bozulduğunu ifade eden Balkız, “Kucaklama, kaderde, kıvançta, tasada bir ve beraber olma, bu topraklarda yaşıyor olmanın ortak özelliği bozuldu, onun yerini Türk ve Müslüman zemini aldı” diye konuştu. Balkız, Türklük ve Müslümanlık dışında kalan kesimlerin dışlanmasının Türkiye’de özellikle Kürtler, Araplar, Süryaniler, Rumlar, Yahudiler, Aleviler, Hristiyanlar üzerinde kendini gösterdiğine dikkat çekti.
Ötekileştirmelerin yarattığı siyasal, ekonomik ve kültürel sorunlara değinen Balkız, “Bu topraklarda ne yazık ki ötekileştirme yüzünden yer yer katliamlara varan, yer yer devlet yapılanmasının dışına çıkartılan acılar ve durumlar yaşandı” ifadelerini kullandı.
“BİR ÇOK KESİM ÖTEKİLEŞTİRİLDİ”
Küreselleşmenin getirdiği etkileşim ve çok kültürlülük haline vurgu yapan Balkız, Türkiye’de bu durumun hala gerçekleşemediğini kaydetti.
Balkız, ayrımcılığın kendisine olan etkisini ise şöyle anlattı:
“Şahsıma ilişkin ise şu deneyimlere sahibim: Ben bir edebiyatçıyım, eski bir öğretmenim, eğitimciyim, öykü yazarıyım. Ankara’da öykü etkinlikleri, kültür sanat etkinlikleri, TÜYAP etkinlikleri dışında uzun zaman öykü günleri düzenleniyordu. Ankara’da öykü yazarları denildiği zaman herhalde sayılabilecek önde gelen yazarlardan biri olmama karşın, Alevi olduğum için bu etkinliklerden uzak tutuldum. Bu durumu ben biliyorum onlar da biliyorlar. İşin garibi bu etkinliklerde imza gününe çağrılan, panele çağrılan, imzaya çağrılan, söyleşiye çağrılan, birçok söz yazarı arkadaşlarımın da belli bir kesimi hariç, bu kentte bir de Ali Balkız diye bir öykücü var, o niye yok aramızda gibi sorular da sormadılar ne yazık ki.”
“CAMİİ, HAVRA, KİLİSE NEYSE CEMEVİ DE ODUR, ONLAR KADAR DEĞERLİDİR”
Grup Yorum Üyesi İbrahim Gökçek’in Gazi Cemevindeki cenazesine polis saldırısını hatırlatan Balkız, “Son süreçte Gazi Cemevinde müzisyen arkadaşımızın cenazesine yapılan saygısızlık, Cemevine ve bütün olarak inanan kesimlerin hepsine yapılan ortak bir saldırıdır” dedi.
Cemevinin bir ibadethane olduğunu belirten Balkız, “Camii neyse, Havra neyse, Kilise neyse, Cemevi de odur. Onlar kadar değerlidir, onlar kadar saygıya, sevgiye değer bir yapıdır. Onun içine gaz bombasının atılması, cenazenin, cenaze sahiplerinin elinden baskıyla, zorla alınması gibi benzer olayları bu topraklarda yaşadığımızı çok iyi hatırlıyorum” ifadelerini kullandı.
“ORTAK AMAÇLAR ÇERÇEVESİNDE BİR ARAYA GELDİĞİMİZDE BAŞARABİLİYORUZ”
Ayrımcılığa ve ötekileştirmeye karşı mücadelenin önemine dikkat çeken Yazar Aki Balkız, şunları kaydetti:
“Ayrımcılık, ötekileştirmenin son örneklerinden biridir. Bütün bunların karşısında biz ezilenler, biz yok sayılanlar, biz ötekileştirilenler olarak, hak sahibi, kimlik sahibi, onur sahibi, yaşam sahibi olmak isteyen her kesimden insanlarımızla birlikte, bir arada, ortak zeminlerde, ortak platformlarda, ortak eylem ve ortak amaçlar çerçevesinde mücadele etmek gibi acil bir görevimiz var. Bu kaçınılmaz bir görevdir. Bunu zaman zaman başarabiliyoruz, başarabildiğimiz ölçüde de mevzi elde edebiliyoruz. Bu bize örnektir ve bu bize yolumuzu gösteriyor.”
Cebrail ARSLAN/ANKARA
Yoruma kapalı.