Alevi Haber Ajansi

Bakırhan: Zulüm için envai çeşit araç gökyüzünde ama yangını söndürecek helikopter yok!-VİDEO

PİRHA – Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Mardin ve Diyarbakır’daki yangınlarda DEDAŞ’ın baş sorumlu olduğunu söyledi. Bakırhan, yangın sürecinde bölge halkına yönelik ırkçılık yapıldığını belirterek, “Bölgede İHA’lar, SİHA’lar, F16’lar, helikopterler var. Yani zulüm etmek için havada bütün araçları kullanıyorlar, yok etmek için envai çeşit araç gökyüzündedir ama yangın çıktığında yangını söndürecek helikopter yok” dedi.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, haftalık Meclis Grup Toplantısında konuştu. Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Bakırhan’ın öncelikli başlığı Mardin ve Diyarbakır’da yaşanan yangın oldu.

“FELAKETİN BAŞ SORUMLUSU DEDAŞ’TIR”

Tuncer Bakırhan, Diyarbakır’ın Çınar ilçesi ile Mardin’in Mazıdağı ilçesindeki yangın nedeniyle yaşamını yitiren 15 kişinin yakınlarına başsağlığı dileyerek konuşmasına başladı. Yaşanan felakete ilişkin Bakırhan şunları söyledi:

“Bir DEDAŞ belası var, aslında bu defalarca dile getirildi. DEDAŞ bölgede Dehaq olarak anılıyor. Kimse ona DEDAŞ demiyor, ‘Dehaq’ diyor. Bölge halkının aşına, işine, ekmeğine el koyuyor. Bu felaketin baş sorumlusu DEDAŞ’tır. Elektrik faturasını ödeyemeyen çiftçiye ve köylüye anında icra gönderen, malına tarlada el koyan DEDAŞ, elli yıllık odun direklerle hizmet üretiyor. 50 yıldır özellikle Kürt illerinde alt yapı için tek bir yatırım, harcama yapmamış. DEDAŞ da bölgeyi sömürge olarak gördüğü için sürekli artı değerini alarak daha fazla karına kar katmaya çalışmış.

“DEDAŞ’IN İHMALİNDEN DOLAYI İNSANLARIMIZI YİTİRDİK”

DEDAŞ, Kürt halkının başına bela olmuş bir şirkettir. DEDAŞ ile bölgeye atanan kayyımların zihniyeti aynıdır. Bölgeyi ekonomik ve siyasi olarak sömürge olarak gördükleri için aynı anlayışla yaklaşıyorlar: Rantını elde et ama hizmet üretme! Rantını elde et ama orada felakete sebebiyet verecek altyapıyı düzeltme.

Köylere gittiğimizde insanlar feryat figan ediyordu. Bölgede oksijen tüpüne bağlı yüzlerce insan var. Bir anda oksijen tüpüne bağlı olduğu yerde elektrikler kesiliyor. Bazen saatlerce, günlerce elektrik gelmiyor. Bu zulüm değil de nedir? DEDAŞ zulmü dediğimiz zaman birileri DEDAŞ’a arka çıkıyor. Neden arka çıktıklarını da çok anlamadım. Onların uyguladıkları yöntemleri kendileri de uyguladıkları içindir. DEDAŞ, başta Urfa ve Mardin’deki halkımız olmak üzere bölgedeki tüm insanların yaşamına kastediyor. Çiftçiye verilen hibelere bile el koyuyor. Hizmet etmiyor, insanlara eziyet ediyor. En son olarak da bu katliamda DEDAŞ’ın ihmalinden dolayı insanlarımızı yitirdik, mal kaybı yaşadık.

“ANIZ YANGINI OLMADIĞI TESPİT EDİLDİ”

Bu büyük felaketin tek sorumlusu var, o da DEDAŞ’tır. Yangının hemen ikinci günü Amed Mühendisler Odası’ndan bir heyet olay yerine incelemeye gitti. O incelemede, yangının iktidara yakın medya organlarının dediği gibi bir anız yangını olmadığını raporlarında tespit ettiler. Yine Diyarbakır Başsavcılığı, evet bu da şaşırtıcı, Diyarbakır Başsavcılığı yaptığı ön incelemede yangının elektrik tellerinden çıktığının, DEDAŞ’ın aslında buna sebebiyet verdiğinin raporlarını açık bir şekilde ortaya koydu. Umarım savcılık bu can ve mal kayıpları konusunda raporlarına uygun davranır ve DEDAŞ hakkında gerekli soruşturma ve araştırmaları tamamlayarak katliama sebebiyet verenlerin doğru bir şekilde yargılanmasını sağlar.

Mardin Tabip Odası yangından sonra bölgede incelemelerde bulundu. Mardin’de yanık tedavi ünitesi yok. Yani bir büyükşehirde, 21’inci yüzyılda yanık tedavi edilemiyor. Yangınların sık sık çıktığı bir il. Bölge her anlamda, ihtiyaçları konusunda büyük bir yaptırım altındadır.

İşte bunun hesabını vermeyenler, bu yangına sebebiyet verenlerden hesap sormayanlar, yangının anız yakılmasından çıktığını söylüyorlar. Bugün bir siyasi partinin lideri de ısrarla anız yangını diyor. Yerine gitmeden, incelemeden, yangının ilk çıktığı noktayı görmeden anız olduğunu nereden biliyorlar?

DEDAŞ özel bir şirket. Ayıptır, milliyetçilik yapıyorsunuz ama bari şirketin hatalarını görün. Bunları dile getirin. Bilmiyorsanız da sessiz kalın. Anız yangını diyenlere şunu söylemek istiyorum. Tarlanın biri biçilmiş, diğerinde ekinler yerinde duruyor. Nasıl ekinler yerde dururken komşusu anızını yakacak? Böyle bir şeye şahit oldunuz mu? Bizim bildiğimiz bütün ürünler biçilir, ürün ortadan kaldırılır, daha sonra köylüler anızını yakar. Böyle bir durum yok. Mesele Kürt olunca DEDAŞ’ı korumak ve kollamak için anız yangını diyorlar. Köylüleri suçlu göstermeye çalışıyorlar. Nasıl bugüne kadar işlemiş oldukları günah ve suçların faturasını mağdur olanlara kestilerse, şimdi bu katliamda da yine DEDAŞ’ı aklamaya çalışıyorlar.

“YANGINI SÖNDÜRECEK HELİKOPTER YOK!”

Ağıtlar Kürtçe olunca birileri maalesef bu sesi duymuyor. Hatta zil takıp oynayanları gördük, insanlıktan nasibini almayanları gördük. Yanan Kürt’ün evi olunca, helikopterle müdahale etmemek için bu ülkeyi yönetenlerin gözlerini ve kulaklarını kapattıklarına bu yangında şahit olduk. 2022 yılında yine Türkiye’nin birçok yerinde yangınlar çıktığında hükümet 10 tane gece görüşlü helikopter aldıklarının müjdesini vermişti. Ama bu 10 tane gece görüşlü helikopter Kürt illerinde yok, bölgede yok. Bölgedeki orman yangınlarında yok, bölgedeki tarla yangınlarında yok. Onlar başka yerlerde hizmet veriyorlar. Yanan Kürt’ündür çünkü. Ama bölgede başka bir şey var; başınızı kaldırdığınızda, üç beş kişi bir araya geldiğinde İHA’lar, SİHA’lar, F16’lar, helikopterler var. Yani zulüm etmek için havada bütün araçları kullanıyorlar, yok etmek için envai çeşit araç gökyüzündedir ama yangın çıktığında yangını söndürecek helikopter yok.

Alın size düşmanlık, alın size ikili hukuk. Böyle deyince de kardeşiz, ümmetiz, düşmanlık yapmıyoruz diyorlar. Sizin huzurlarınızda Meclis çatısı altında bir kez daha yinelemek istiyoruz: Bir an önce yangının olduğu yerler afet bölgesi olarak ilan edilmelidir. Bu bir rica değildir, bu bir talep değildir; bu, ülkenin halkı için yapacağı bir zorunluluktur, bir sorumluluktur. Bir an önce Meclis’te hükümet dahil olmak üzere tüm siyasi partiler afet bölgesi ilan etmelidir. Yangından zarar gören yurttaşlarımızın mağduriyetleri acilen giderilmelidir.

“CUMHURBAŞKANI TEK BİR LAF SÖYLEMEDİ”

Böylesine bir felaket yaşanırken, partili cumhurbaşkanı bu felakete ilişkin tek bir laf söylemedi. Bu ülkenin 15 yurttaşı canını yitirdi, onlarcası hastanelerde yoğun bakımda, dünya kadar insanların malı ve ürünü yanmış, yok olmuş, ortada ciddi bir felaket var. Oradan çıkan dumanlar neredeyse Urfa’dan, Antep’ten görülüyor ama bu ülkeyi yöneten cumhurbaşkanı bu meselede sessiz kalmıştır, izlemiştir. Birçok siyasi partinin de liderleri ve merkezleri sessiz kalmışlardır. Evet, bilerek ve isteyerek. Yanan Kürt olduğu için, yanan bölgedeki tahıl olduğu için. Arpanın milliyeti yok, buğdayın milliyeti yok, ay çiçeğinin milliyeti yok. Hepsi aynı fabrikada işleniyor. Mardin’deki buğdayı Trabzonlu da Samsunlu da tüketiyor. İnsana düşmanlık yapıyorsunuz ama bari ürüne düşmanlık yapmayın. Biraz vicdan.

Yangından sonra sosyal medyadan kimi paylaşımlar yapıldı. Yapılan bu paylaşımları hep beraber gördük. Alçaklar sürüsü, evet alçaklar sürüsü, böyle bir felakette bile oh diyebiliyor. Ülkeyi ne hale getirdiler görüyorsunuz. Ülkenin bir bölgesinde bir halkın yaşadığı acılara oh çeken bir toplumla karşı karşıyayız. Bu ülkeyi yönetenler bunu görmüyor mu, utanmıyor mu? Kürt’ün, muhalifin attığı tweete anında müdahale edenler, sabah 4:30’da kapısına polis gönderenler, anında gözaltına aldıranlar “oh iyi oldu, daha fazla olsun” diyen bu alçak sürüsüne tek bir soruşturma dahi açmadılar.

“BUNLARA BOŞUNA ‘PUSU İKTİDARI’ DEMİYORUZ”

Kasayı doldurmak için trafikte radarları öyle yerlere bırakıyorlar ki şaşırırsınız. Üzerine örtü örtüyorlar, ağaç dallarıyla kapatıyorlar ki o geçinemeyen yoksula, bayramda anne babasının elini öpmek isteyen insanlara ceza kessinler. Biz bunlara boşuna “pusu iktidarı” demiyoruz. Vatandaşına pusu kuran dünyada başka bir devlet var mı? Trafikte bile pusu kuruyorlar. Bakın 2024 Mayıs’ında kesilen trafik cezaları ile 2023 Mayıs’ında kesilen trafik cezaları arasında 5 misli fark var. Pusu kuruyor ama sürekli aynı yerde yapılan kazalarda yolları onarmıyor, kaza olmasın diye bir çaba içerisine girmiyor. İşte böyle bir iktidarla karşı karşıyayız. Ekonomi düzeliyor diyorlar. Soruyoruz; kimin ekonomisi düzeldi?

Hakkari’de sadece bir ayda yüz esnaf kepenk kapattı. Ankara değil Hakkari. Küçük bir ilimiz. 100 tane esnaf orada çok önemlidir. Ekonomi iyidir diyorlar ama Edirne’deki esnaf feryat figan ediyor. Türkiye’deki esnaf siftah yapamıyor, asgari ücretli geçinemiyor, emekli geçinemiyor. İnsanlar intihar ediyor. Yoksulluk almış başını gidiyor. Ama onlar ekonomi iyidir diyor. Hangi ülkede yaşıyorlar, nerede yaşıyorlar, ne yiyorlar, ne içiyorlar bilmiyorum.

“VERGİDE REFORM DEĞİL, KAZIK PAKETİ”

Şimdi yeni paket hazırlıyorlar. AKP iktidarı döneminde o kadar çok yeni reform paketi var ki… Ne reformun bir anlamı kaldı ne yeni dediklerinde ne de paket dediklerinde insanlar heyecanlanıyor. Tam tersine korkuyor. Her yeni bize bir maliyet, bir külfet. Her yeni bize kelepçe, her yeni bize verilen cezaları artırıyor. Reklamını yaptıkları şey vergide reform paketi değil. Buna emin olabilirsiniz. Bir kazık paketi hazırlıyorlar. Bu kazık paketinde her şeyden vergi alacaklar. Şimdi gözlerini neye diktiler biliyor musunuz? Restoranlarda çalışanların aldıkları bahşişe. Nasıl vergilendirecekler onu da bilmiyorum. Moto kuryelerden vergi alınmıyormuş. Ne kadar yaratıcılar? Saray medyası moto kuryelerden nasıl vergi alınacağını tartışıyor. Vergi de vergi! Nasıl alacaklarını çok iyi tartışıyorlar. Vallahi helal olsun! İnşallah halkımız bunları görüyor ve gereğini de yapacak. Ben de onlara bir şey hatırlatayım, yazıktır. Türkiye ekonomisi bence biraz daha vergi toplasın da rayına girsin. Bugüne kadar sadece oksijenden vergi almadılar, şimdi akıllarına düşürdük yarın öbür gün aldığımız nefesten de vergi alırlarsa hiç şaşırmayın? Kusura bakmayın, özür diliyorum, bunun sebebi de biz olacağız.

“HÜKÜMETİ KAYYIM ATAMA UTANCINDAN VAZGEÇMEYE ÇAĞIRIYORUM”

Ne dedi oradaki amcalar, ağıt yakan gençler, kadınlar? Dediler ki bu felakette bizim yanımızda bir tek belediyemiz vardı. Bakın “belediyemiz” diyorlardı. Ya artık utanın! En zor günlerde halkının yanında olan, halkının yarasına merhem olmaya çalışan belediyeleri gasp ederek halkı yalnızlaştırmak ve çaresiz bırakmak istiyorlar, cezalandırmak istiyorlar. 21’inci yüzyılda böyle bir şey var mı? Oy atacağız, o beş yılda da irademiz gasp edilmesin diye gece gündüz nöbet tutacağız. Bu büyük bir utançtır. Sandık kurmuşsun sonuçları ortaya çıkmış. Niye biz 24 saat belediyelerin önünde belediyelerimizi koruyalım? Böyle bir ülkede demokrasi var diyebilir misiniz? 21’inci yüzyılda hükümeti bu utançtan vazgeçmeye çağırıyorum. Sandık sonuçlarına saygı göstermesini istiyorum. Öyle kayyıma mayyıma geçmişte olduğu gibi kimsenin izin vereceği yok. Bak bunu iyi yazın. Neye mal olursa olsun o belediyeleri koruyacağız. Hem de Türkiye’deki ezilenler ve yoksullar ve emekçilerle birlikte. Bu zam zulüm düzenine, bu karanlık düzene itiraz edenlerle koruyacağız.

29 HAİRAN’DA İSTANBUL’DA MİTİNG

Bunun için de 29 Haziran’da İstanbul’da Emek ve Demokrasi Güçleri öncülüğünde “Emeğimiz ve Özgürlüğümüz İçin Kayyıma Geçit Vermeyeceğiz” sloganıyla bir miting düzenlenecek. Biz de buna katılacağız. Bu vesileyle İstanbul ve bölgede bulunan ve bu karanlık sisteme itiraz eden bütün halklarımızı, en başta kadınları ve gençleri bu mitinge katılmaya, güç ve destek vermeye çağırıyoruz. Hepinizi bu mücadeleye sahip çıkmaya çağırıyoruz.

Son olarak bir yanımız yangınla, milliyetçilikle, ırkçılıkla mücadele ediyor; diğer yanımız açlık ve sefalet içerisinde ayakta kalmaya çalışıyor. Bu karanlık sömürü düzeninden, bu ırkçı ve ayrımcı zihniyetten kurtulmak için birbirimize sarılmaktan, omuz vermekten başka bir şansımız yoktur. Bunu yapacağımıza eminiz. Güçlerimiz birleştirirsek bu uğursuz ampule, bu ölüm hilaline son vermek mümkündür.”

PİRHA/ANKARA

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak