PİRHA- Mersin Kadın Platformu, Antalya’da ve Maraş’ta Azra Gülendam Haytaoğlu ve Emine Gökkız’ın öldürülmesini, ırkçı saldırıları bir basın açıklamasıyla protesto etti.
Pek çok ilde kadın cinayetlerine karşı alanlara çıkan kadınlar, Antalya’da tecavüz edilerek öldürülmüş halde bulunan Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğrencisi Azra Gülendam Haytaoğlu’nun (21) ve Maraş’ta öğretmen Emine Gökkız’ın katledilmesini protesto etti.
Mersin Kadın Platformu da, Azra Gülendam Haytaoğlu ve Emine Gökkız’ın öldürülmesini, ırkçı saldırıları bir basın açıklamasıyla protesto etmek için alanlardaydı.
Yapılan basın açıklamada şunlar ifade edildi:
“Dün 5 gündür Antalya’da, 3 gündür de Kahramanmaraş’da kaybolmuş olan, Azra Gülendam ve Emine Gökkız’ın öldürüldüğü haberlerini aldık.
Geçtiğimiz aylarda Deniz Poyraz, Kürt halkına ve aynı şekilde kadınlara yönelik nefret politikalarının bir sonucu olarak faşist katiller tarafından planlı bir şekilde katledildi. HDP İzmir il binasının önüne çadır kuran polis, katillerin elini kolunu sallayarak binaya girip Deniz’in katledilmesine göz yumdu, katliamdan sonra katili, abicim diyerek karşıladılar, katili korumak için etten duvar oldular!
Yine ırkçı ve faşist nefret politikaları sonucunda geçtiğimiz günlerde, Kürtlerin her fırsatta hedef gösterilmesiyle beraber, içlerinde 4 kadının da bulunduğu 7 kişilik Dedeoğlu ailesi faşistler tarafından katledildi, evleri ateşe verildi! Faillerin şikayete rağmen serbest bırakılmış olması bu katliamın göz göre göre geldiğinin kanıtıdır. Biz kadınlar nefret politikalarınıza da karşı dimdik ayakta duracak, nefrete karşı yaşamı ve barışı savunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz!”
Bu cinayetlerden iktidarın sorumlu olduğunu belirten kadınlar, “Sokaklarımızda, evlerimizde, iş yerlerimizde öldürülmemizi münferit olaylarmış gibi göstermeye çalışanlar, hayatlarımıza ve yaşam alanlarımıza İstanbul Sözleşmesi’nden çıkarak gasp eden AKP-MHP ve onun örgütlü yapılarıdır. İktidarın son dönemde kadınların kazanılmış haklarına yönelik saldırıları, kadınlara saldıran faillere güç veriyor.
Bunu Batman’da “Buraya kan dökmeye geldik, devlet biziz” diyerek evli olduğu Zeynep Sevim’i işkence ve şiddete maruz bırakan Samet Aktaş ve uzman çavuş kardeşinden biliyoruz.
Aleyna Çakır’ın katili Ümitcan Uygun’un Süleyman Soylu ve iktidar odaklarını hedef alarak “ben bu zamana kadar sustum bundan sonra susmam” dedikten sonra yargı sürecinin durdurulmasından biliyoruz.
Biliyoruz ki bu ülkede adalet erkek adalet olmasaydı, Azra ve Emine için adalet onlar canice katledilmeden önce sağlanabilirdi” diye seslendi.
“Erkek adalet değil gerçek adalet”, “Susmuyoruz Korkmuyoruz İtaat etmiyoruz” sloganlarının atıldığı açıklama şöyle devam etti:
“Azra’yı ve Emine’yi öldürenler, katiller ve işbirlikçileri, günlerdir arama çalışmalarını başlatmayan faillerin ellerini kollarını sallayarak gezmesine izin veren Emniyet ve arkasında bir gece yarısı çıkardığı kararnameleriyle duran, İstanbul Sözleşmesi’nden kadın cinayetleri bu ülkede azalmış diyen devlet, onun kurumları ve temsilcileridir.
Azra’nın faili Mustafa Murat Ayhan sahip olduğu ve içinde bulunduğu kurum ve kuruluşların arkasına saklanamayacak; Uluslararası gayrimenkul şirketi olan Re/Max Antalya şubesinin dönem başkanlığını yapan fail ne sahip olduğu sermayenin arkasına sığınabilir ne de erkek aklın arkasına.
Re/Max’in, failin bilgilerini olaydan sonra hemen silerek fail ile bağı olmadığı çabasına girmesinin de kendi adını kurtarma çabası içinde olmasının da erkek aklın, ürünü olduğunu biliyoruz.
Erkek egemen kurumlarınızın birbirini kollama hali patriyarkal-kapitalist çıkarlarınızla malul iken çalışanınızın bilgilerine ulaşılmaması, erkek egemen zihniyete nasıl da sahip çıktığınızın kanıtıdır. Katil Mustafa Murat Ayhan’ın ilk ifadesinden sonra salıverilmesi Re/Max dahil birçok kurumun yönetimde olmasından kaynaklanıyor.
Buradan yargı süreci içindeki tüm yetkili kurumlara ve kişilere sesleniyoruz. Fail Mustafa Murat Ayhan’ın derhal tutuklanması ve tutuklu yargılanması sokakta, evde, iş yerlerinde varolan tüm kadınların yaşam hakları ve can güvenliği için zorunlu bir gerekliliktir.
“TIRNAĞINA DOKUNDUĞUNUZ HER KADININ HESABINI SORACAĞIZ”
Erkek egemen yapının temsilcileri olan bu kurum ve kuruluşlara da buradan sesleniyoruz. Tırnağına dokunduğunuz her kadının hesabını soracağız. Korkun, buradayız, gitmiyoruz. Erkek kurumlarınızı yıkacak, faillerin bilgilerini silerek ya da sessiz kalarak kadınları silemeyeceğinizi tüm cüretimiz ve isyanımızla öğreteceğiz.
Faili ve işbirlikçileri yargılanacak olan Azra’nın davasının takipçisi olacağız. Bizler üç beş rakamdan ibaret değiliz. Canlı kanlı, dirençli ve umutluyuz. Korkun geri geleceğiz. Bizden çaldığınız her şeyi geri alacak kız kardeşlerimizin hesabını soracağız.”
“EMİNE GÖKKIZ’IN FAİLLERİ BULUNANA KADAR BURADAYIZ”
2 Ağustos’ta Maraş’ta katledilen Emine Gökkız’ın faillerinin ellerini kollarını sallayarak gezdiği belirtilen açıklamaya şöyle devam edildi:
“İktidarın propaganda aracı olan yandaş medya ve sermaye kaynağı devlet Emine Gökkız’ın cinayetini intihar adı altında gizlemeye ve yok etmeye çalışıyor.
Emine’yi katledilmeden önce bulması gereken yetkililer o gün görevini yapmazken, iktidar Emine katledildikten sonra yandaş medya eliyle bir intihar senaryosunu yaygınlaştırmakta gecikmedi. Emine Gökkız’ın katilleri şüpheli bir kadın ölümü ortaya çıkar çıkmaz intihar senaryosu yazıp soruşturma yürütmeyenler, faillere cezasızlıkla cesaret verenlerdir.
Bu aklı ve söylemi üretenlerin de aynı erkek aklın savunucuları ve temsilcileri olduğunu ve de kimden güç alarak bu söylemleri ürettiğini biliyoruz, bugün buradan bir kez daha haykırıyoruz.
Emine Gökkız’ın failleri bulunana kadar, gerçek adalet sağlanana kadar buradayız. Emine Gökkız’ın faillerine yargı önünde gereken ceza verilene kadar sokakları da dava salonlarını da terk etmeyeceğiz. Hiçbir kadının öldürülmesi tesadüf değildir. Sistematik olarak gerçekleştirilmiş ve planlanmış bu cinayetin derhal aydınlatılmasını talep ediyoruz. Aydınlatılması için gereken çalışmaların hepsinin ve içinde olan tüm kurum ve kuruluşların Emine Gökkız’ın davasına intihar etmesi üzerinden değil kadın düşmanlığı üzerinden gerçekleştirilen “kadın cinayeti” davası olarak soruşturulmasının acil bir zorunluluk olduğunu buradan tekrar söylüyoruz.
Bugün buradan; Devletin keyfi uygulamalarının dışına çıkarak kadınların, çocukların ve LGBTİ+ korunması İçin bütünlüklü bir politika olan İstanbul Sözleşmesinin ve içinde yer alan maddelerin yargı sürecindeki yetkili savcılarca kabul görerek uygulanmasını, alınacak kararların İstanbul Sözleşmesi maddelerinde yer alan suç unsuru sayılan maddelerce alınmasını, Azra’nın ve Emine’nin cinayetinin bütün detaylarıyla aydınlatılarak katillerin en ağır ceza istemiyle yargılanmasının yargı sürecinde acil uygulanması gerektiğini bir kez daha söylüyoruz.
İtaat eden, susan, cezasızlık politikalarınızla her gün sindirmeye çalıştığınız ürkek kadınlar olmayı hiçbir zaman kabul etmedik, etmeyeceğiz. Sokaklarımızda yeniden özgürce yürüyecek, katlettiğiniz ormanlarımızı yeşertecek ve özgürce koşacağız. Korkuyu ve bitmeyen şiddetinizi isyanımızla yeneceğiz.”
Kadınlar, Azra ve Emine’nin failleri gerçek adalet ile yargılana kadar susmayacaklarını, korkmayacaklarını ve katliamların hesabını soracaklarını haykırdı.
PİRHA/ MERSİN
Yoruma kapalı.