Alevi Haber Ajansi

Avusturya’da nasıl bir Alevilik tanındı? Tüm merak edilenleri Özgür Turak PİRHA’ya anlattı

PİRHA- Avusturya’da asimilasyoncu zihniyete karşı mücadele verdiklerini ifade eden AABF Genel Başkanı Özgür Turak, “Alevilik, İnsan-ı Kamil olma yolunu tanımlayan bir inançtır. Bu nedenle inancımızı ‘Yol’ olarak adlandırıyoruz. Alevilik varoluşa inanır, diyoruz. Aynı zamanda, Alevilikteki Hakk anlayışı, Varlığın Birliği/Vahdet-i Vücud’un ayrılmaz olan ‘Hakk-Muhammed-Ali’ birliğidir. Hakk odaklı bir inançtır vurgusunu yapıyoruz” dedi.

13 Nisan 2022 tarihinde Avusturya’da Alevilik ‘kendine özgü bir inanç’ olarak tanındı. Avusturya devleti Alevi inancının bağımsız, özgür bir inanç olduğunu belirterek noktayı koydu. Aleviliğin bu şekilde tanınmasında Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonu’nun (AABF) 13 yıl verdiği hukuk mücadelesi etkili oldu.
Aleviliğin Avusturya’da resmi olarak tanınmasının ardından AABF, “Hiçbir başarı tesadüf değildir! Yorulmadan mücadele edip, direnenlere aşk ola” diyerek açıklama yaptı.

Öte yandan, Avusturya devletinin Aleviliği bağımsız bir inanç olarak tanımasının ardından çeşitli spekülasyonlar yapılarak, tanınan Alevilikte Hakk-Muhammet-Ali, Ehlibeyt olmadığı iddiaları bile ortaya atıldı.

PİRHA olarak bu konuda tüm merak edilenleri, 13 yıllık mücadeleyi, nasıl bir Aleviliğin tanındığını, Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonu Genel Başkanı Özgür Turak’a sorduk. Turak, Avusturya’da İslam Yasası’nın Diyanet benzeri bir yapı olduğunu belirterek, buna onay vermediklerini, 13 yıllık bir hukuki mücadele sonucunda kazandıklarını vurguladı.

İslam Alevi İnanç Toplumu’nun, AABF ve bileşeni kurumları “terör örgütü” diye şikayet bile ettiklerini ifade eden Turak, 2020’de İslam Alevi İnanç Toplumu’nun, AABF ve bileşenlerinin kurumsal kimliğinde kullandıkları Alevi isimlerini patentleterek, Viyana Ticari Mahkemesi’nde tazminat davası açtığını da hatırlattı.

Asimilasyoncu zihniyete karşı mücadele verdiklerini ifade eden Özgür Turak, “Alevilik, İnsan-ı Kamil olma yolunu tanımlayan bir inançtır. Bu nedenle inancımızı ‘Yol’ olarak adlandırıyoruz. Alevilik varoluşa inanır, diyoruz. Aynı zamanda, Alevilikteki Hakk anlayışını, Varlığın Birliği/Vahdet-i Vücud’un ayrılmaz olan ‘Hakk-Muhammed-Ali’ birliğidir, Hakk odaklı bir inançtır vurgusunu yapıyoruz” dedi.

İşte Özgür Turak’ın sorularımıza verdiği yanıtlar:

“AVUSTURYA’DA İSLAM YASASI DEMEK DİYANET DEMEKTİR, BUNA ONAY VERMEDİK”

PİRHA: Alevi inancı Avusturya devleti tarafından bağımsız bir inanç olarak tanındı. Aleviliğin bağımsız, özgün bir inanç olarak tanınması ne demek? Bunu biraz açar mısınız?

ÖZGÜR TURAK: 13 Nisan 2022 tarihinde Avusturya’da Aleviliğin kendine özgü bir inanç olarak tanınması, Alevi dünyası adına bir dönüm noktası olmuştur. Anadolunun kadim inançlarından biri olan Alevilik bir Avrupa ülkesinde, kendi ana topraklarından binlerce kilometre uzaklıkta, uluslararası vidan ve inanç hakları ölçeğinde yasal zemine kavuştu! İnancın hayat bulduğu, yeşerdiği Anadolu topraklarında, Hünkar Hace Bektaşı Veli ile Yunus ile Pir Sultanlar ile katmerlenip bugünkü şekli aldığı kendine özgü değerleri ile İnsan-ı Kamil olma mertebesine ulaşılabilecek yolun adı olarak tanındı.
Avusturya’daki mevcut yeni İslam Kanunu Türkiye’deki mevcut Diyanet İşleri Başkanlığı ile eş değerdedir. Avusturya’da başkanlıktan ziyade, İslam kökenli mezhepleri yeni bir İslam Yasası’nda kontrol altına almaya yöneliktir. Türkiye’de Alevileri Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde barındırarak asimilasyona yol açılması olayının aynısıdır Avusturya’da yapılmak istenenler. Avrupa ve Türkiyedeki Alevi kurumları olarak ‘kırmızı çizgimiz’ şeklinde nitelendirdiğimiz Diyanetin lağvedilmesi konusundaki mücadelemize rağmen Avusturya Federasyon olarak bir İslam Yasası ile devletin sunduğu şatafatlı imkanlardan yararlanmak için onay verseydik, o zaman kırmızı çizgilerimizin bir önemi kalmazdı. Avusturya’da Aleviliğin bağımsız, özgün bir inanç olarak tanınması demek; Alevilerin Diyanet çerçevesi dışında tanımlanması demektir.

13 YILLIK MÜCADELE

-13 yıllık bir mücadeleden söz ediyorsunuz. Nasıl bir mücadeleydi? Mahkeme süreçleri konusunda biraz bilgi verir misiniz? Hem psikolojik olarak hem ekonomik olarak hangi sonuçları yaşadınız?

Tüm devlet ve bürokrasi anlayışlarında olduğu gibi Avusturya da, mevcut yasalar çerçevesinde ülkede yaşayan vatandaşlarına hizmet ölçeğinde hareket eder. Avusturya’da diğer Avrupa ülkelerinde olmayan ve Avusturya’ya özgü 1912 yılından itibaren var olan bir İslam Yasası mevcuttu. Bu İslam Yasası Avusturya’da yaşayan İslam (müslüman) kökenli yurttaşların temel haklarına yüzeysel ölçülerde olanak sağlıyordu. 1912 yılında oluşturulan yasa, Avusturya’da güncelliğini kaybetmiş, özellikle de son dönemlerde siyasal islamı kontrol altında tutmak ve gerekli önlemleri almak için yetersiz bir yasa durumundaydı. Avusturya’da gelişen topluluklar ve ihtiyaçlar artıyordu. Bu gereksinimle İslam Yasası’nın değiştirilmesi gerekiyordu. İslam Yasası’nı değiştirirken, Avusturya yetkilileri bu yasa altında Alevilere de imkan sunarak, Türkiye ve İslam ülkeleri kökenli tüm kuruluşları yeni İslam Yasası çerçevesinde dizayn etmek ve yönetmek istiyordu. Biz Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) ailesi olarak bu anlayışa karşı mücadele verdik. Karşımızda yalnız kendi bireysel çıkarlarını önde tutan, Alevilerin asimilasyonuna neden olabilecek bir anlayışın yanı sıra, Türkiye kökenli insanları Türk ve Müslüman olarak değerlendiren, bir de kamu güçlerini kullanan anlayışla da mücadelenin adıydı bu!

Bugüne kadar neler olmuştu kısaca şu şekilde sıralayabiliriz:

24.11.2007: AABF genel kurullarında Avusturya’da Aleviliğin resmi olarak tanınması için başvuru kararı alındı.
2007 – 2009: AABF Tüzük Hazırlık Komisyonu ve tüzük çalışmaları yürütüldü.
03.07.2008: AABF, 10. Yıldönümü kutlamaları etkinliğinde bakanlar ve milletvekillerin katılımı ile ilk defa federasyonun tanınma süreci için başvuru yapacağını kamuoyu ile paylaştı.
12.08.2008 – 23.03.2009: AABF ve Avusturya İnanç Dairesi arasındaki müzakere süreci yoğun bir şekilde, bakanlığın yaptığı tüzük değişikliği önerileri doğrultusunda yürütüldü.
23.03.2009: AABF’ye bağlı olan Viyana Alevi Kültür Birliği üyelerinden üç-beş kişinin, bileşen kuruma ve üyelerine danışmadan gizlice, İslam Alevi İnanç Toplumu, (İAGÖ) adı ile İslami bir mezhep olarak, sadece bir sayfadan oluşan tanınma başvuru dilekçesini bakanlığa elden verdiler.
09.04.2009: AABF, Avusturya’da inanç olarak tanınmak için olan 300 imzayı, inancı tanımlayan inanç tüzüğü ve destek veren kurumların destek açıklamaları ile beraber tam donanımlı bir başvuru dosya ile inanç başvurusunu gerçekleştirdi.
09.07.2009: AABF başvurusunda imzası bulunan AABF Genel Başkanı ve AABF İnanç Kurulu Başkanı, Viyana Alevi Kültür Birliği üyeliklerinden sistematik ve usulsuzca ihraç edildi ve İslam Alevi İnanç Toplumu, bu ihraçları gerekçe göstererek, AABF’nın başvurusunun geçersiz sayılması ve ret edilmesi talebinde bulundu. Aynı zamanda AABF’den bir hafta önce yaptıkları tek sayfalık dilekçe başvurusu nedeni ile kendi başvuruları sonuçlanıncaya kadar AABF’nin başvurusunun durdurulması talebinde bulunuldu ve bakanlık göz yumarak bunu kabul etti.
Avusturya İnanç Dairesi, İAGÖ’nün yalnızca bir sayfadan oluşan ve tanınma başvurusu için gerekli olan evrakların eksikliğini göz önünde tutmayarak, AABF’nin tam donanımlı başvurusunu, İslam Alevilerin bir hafta öncesinden yaptığı başvuruyu gerekçe göstererek, AABF’nin başvurusunu durdurdu. AABF konuyla ilgili itiraz ve hukuku süreci başlattı.

İslam Alevi İnanç Toplumu (İAGÖ), tanınma süresi icin gerekli olan 300 imzayı üç-dört aylık süre zarfında tamamlayıp, AABF’nin hazırlamış olduğu tüzüğün başlığını “Avusturya Alevi İnanç Toplumu” yerine ‘İslam Alevi İnanç Toplumu‘ olarak ve inanç tanımı bölümüne de “Alevilik İslami bir dindir” cümlesini ekleyerek, AABF bileşenlerinin iki yılı aşkın bir süre ile hazırladığı tüzüğü gasp edip, olduğu gibi içeri verdi.
Avusturya İnanç Dairesi daha sonra İAGÖ’nün başvurusu ile durdurulmuş olan AABF’nin başvurusunu, İAGÖ tüzüğü ile aynı olduğu gerekçesi ile ret etti.

“İSLAM ALEVİ İNANÇ TOPLUMU, AABF VE BİLEŞENLERİNİ “TERÖR ÖRGÜTÜDÜR’ DİYE ŞİKAYET ETTİ”

İslam Alevi İnanç Toplumu (İAGÖ), daha sonra Avusturya Anayasası’nı Koruma Teşkilatı’na (Bundesamt für Verfassungsschutz und Terrorismusbekämpfung), “Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonu diğer sol, devrimci, demokrat örgütlerle ilişki içerisindedir, etkinliklerine katılmaktalar, birlikte etkinlikler düzenlemekteler, bu örgütler terör örgütleridir, dolayısıyla AABF ve bileşenleri de terör örgütleridir’’ şeklinde AABF’yi şikayet ettiler.

“AVUSTURYA’DAKİ İSLAM KANUNU DİYANETİN AVUSTURYA VERSİYONUDUR”

13.03.2013’te Avusturya yasalarınca tanınan Avusturya İslam Alevi İnanç Toplumu, 100. Yılı kutlanan Avusturya İslam Yasası’nın değişmesi için büyük bir rol oynadı ve 2015’te İslam Yasası’nda Avusturya İslam Teşkilatı (İGGÖ) ve İslam Alevi İnanç Toplumu (İGGÖ) resmi olarak tanındılar.
2015 İslam Kanunu Türkiye’deki Diyanet İşleri Bakanlığının Avusturya versiyonudur ve İslami tüm mezhep ve kuruluşları kontrol eder, haklarını bu yasa ile belirler.

2016 İslam Kanunu gereği, İslam Alevi İnanç Toplumu’na bağlı olmayan Alevi kurum ve kuruluşlarının kapatılması veyahut İslam Alevi İnanç Toplumu’na bağlanması talebi ile AABF ve tüm bileşenlerine tebligatlar gönderildi ve üzerinden yaptırımlar uygulanmaya çalışıldı.

“AABF’YE BAĞLI KURUMLARDA ‘ALEVİ İNANÇ RİTÜELLERİ YAPILIYOR’ DİYE KAPATILMAYA YÖNELİK TEBLİGATLAR GÖNDERİLDİ”

2018’de AABF’ye bağlı kurumlarda Alevi inanç ritüelleri yapılıyor, diye İslam Kanunu gereği tekrar AABF ve bileşen kurumlarının kapatılmasına yönelik tebligatlar gönderildi.
2020’de İslam Alevi İnanç Toplumu, Patent Dairesi’nde AABF ve bileşenlerinin kurumsal kimliğinde kullandıkları Alevi isimlerini patentleyerek Viyana Ticari Mahkemesi’nde tazminat davası açtı.

“HEM AVUSTURYA DEVLETİNE HEM DE ASİMİLASYONCU ZİHNİYETE KARŞI MÜCADELEMİZ OLDU”

Bunlar tabi ki buzul dağının görünen başlıca konularıydı. Bunun yanı sıra daha birçok konuda hukuk ve mücadeleyle 13 yıllık bir süreci arkamızda bıraktık. Hem Avusturya devletinin Alevileri İslam Yasası altında yürüttüğü yüzeysel yaklaşıma karşı, hem de Aleviliği İslam Yasası çerçevesine sokmaya çalışan asimilasyoncu zihniyetine karşı mücadelemiz oldu.

-Peki Avusturya’da daha önce Alevilik devlet tarafından tanınmamış mıydı? Eğer tanındıysa daha önce, şimdi ki tanınma biçimiyle farkı nedir?

Avusturya’da bizimle beraber Alevi ismini taşıyan mevcut üç kurum var! İlk olarak AABF’ye üye derneklerden biri olan Viyana Alevi Kültür Birliği’nin öncülüğünde, yeni İslam Yasası içerisinde ‘İslam Alevi İnanç Toplumu’ olarak kendilerini adlandıran ve halen mevcut İslam Yasası’nda bu isim ile yasal statüsüne, Şii ve Sünni mezhepleri ile birlikte tanınan bir İslam Alevi İnanç Toplumu var. Bu bizim karşı olduğumuz yapılanma şekli.
Bir de 2013 yılında ‘Alt-Aleviten’, sözcük anlamı Eski-Aleviler veya kendi tanımlarında adlandırmalarında olduğu gibi ‘Kadim-Aleviler’ olarak tanınan bir inanç grubu var! Bu inanç grubu da Anadoluda bildiğimiz, yaşadığımız değerler olan Hünkar Hacı Bektaşı Veliyi, Nesimi, Yemini, Fuzuli, Virani, Hatayi, Kul Himmet gibi değerlerimizden daha ziyade Şamanizme dayanan ve Kürt halkına özgü bir tanımlamayla var olan bir kurum.
Bunların yanı sıra Avrupa Alevi örgütlerimiz, kuruluş ilkeleri ile hareket eden Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonu’muzun tanınması var.

Böylece Avusturya’da;
1. İslam Alevi İnanç Toplumu-Alevilik İslami bir mezheptir, anlayışını savunan bir inanç.
2. Kadim-Alevi İnanç Toplumu -İslam öncesi Kürt halkına özgün Şamanizme dayanan bir inanç.
3. Özgür-Alevi İnanç Toplumu -Anadoludaki Aleviliği kendi öz değerleri ile bütünleştiren bir inanç var.

“VARLIĞIN BİRLİĞİ’NİN AYRILMAZ OLAN ‘HAKK-MUAHMMET-ALİ’ BİRLİĞİNİ VURGULUYORUZ”

-Avusturya’daki ve Türkiye’deki kimi çevrelerin pek hoşuna gitmedi Aleviliğin bağımsız olarak tanınması. Hatta “İçi boş bir Alevilik tanındı, içinde Hakk, Muhammet, Ali yok, ehlibeyt yok” gibi iddialar dahi var. Bu konuyu nasıl açıklarsınız?

Bizler, Aleviliğin Avusturya’da yeni İslam Yasası çerçevesinin dışında “kendine özgü bir inanç” değerlerini savunduk. Bunu yaparken de; Alevilik, İnsan-ı Kamil olma yolunu tanımlayan bir inançtır. Bu nedenle inancımızı ‘Yol’ olarak adlandırıyoruz. Alevilik varoluşa inanır, diyoruz. Aynı zamanda, Alevilikteki Hakk anlayışında, Varlığın Birliği/Vahdet-i Vücud’un ayrılmaz olan ‘Hakk-Muhammed-Ali’ birliğinden bahsedip, Hakk odaklı bir inançtır vurgusunu yapıyoruz.
Aleviliğin yaradılış anlayışını dillendirirken, çoğu yazılı kaynak yok veya manipüle edilmiştir. Bu nedenlerden dolayı da yedi ulu ozan olan Nesimi, Yemini, Fuzuli, Virani, Hatayi, Pir Sultan Abdal ve Kul Himmet derlemelerini ve divanlarını kaynak olarak gösteriyoruz. Aynı zamanda Edib Harabi’nin şu dizelerini dillendiriyoruz:

“Daha Allah ile cihan yok iken
Biz ani var edip ilan eyledik
Hakk’a hiçbir layık mekân yok iken
Hanemize aldık mihman eyledik
Kendisinin ismi henüz yok idi
İsmi söyle dursun cismi yok idi
Hiçbir kıyafeti resmi yok idi
Şekil verip tıpkı insan eyledik.”

“HEDEFİMİZ ÖĞRETİMİZİ SAĞLAM, BİLİMSEL KAYNAKLARLA BULUŞTURARAK YOL ALMAK”

“Alevilik değerlerinden Dört Kapı, Kırk Makamı, Alevilikte Yol’a girmenin ilk adımı olan İkrar’ı, Hakk’a uğurlamada Devriye’yi, Alevilerin ütopyası olan Rıza Şehrini anlatıyoruz. Cem erkanlarımızın ayrılmaz bütünlüğü olan İkrar, Oniki Hizmet, Dar-ı Mansur, Düşkün kaldırma, Rızalık vermek Tevhid ve Miraçlama, Bağlama, Saz ve Semahlarımızı, Lokma ve Niyazlarımızı Gülbanglarımızı anlatıyoruz. Talip, Rehber, Pir ve Mürşid öğretisini dillendiriyoruz! Anadoluda yaşadığımız Aleviliği yaşıyoruz ve ecdatlarımızdan aldığımız öğretinin yasal zeminle buluşmasını yapıyoruz. Elbette bundan hoşnut olmayan, Alevileri Şii misyonerleri çerçevesinde görmek isteyen, Alevi çocuklarının başlarını örtmek, Alevileri hac ziyaretleri seferberliğine çıkarmak isteyen zihniyet olacaktır. Ama bizim ana mücadelemiz de bu yönlü. Yasal statüler çerçevesinde Aleviliğin kendine özgü bir inanç olduğu güvencesini almak ve bu alanda alan çalışmaları yürüterek, kendi akademisyen ve araştırmacılarımız ile öğretimizi daha sağlam ve bilimsel kaynaklarla buluşturarak yol almaktır hedefimiz!

“AVRUPA’DA ASİMİLASYONUN MERKEZİ AVUSTURYA”

-Aleviliği eritme, başkalaştırma çabalarını Türkiye’de de yoğun olarak görüyoruz. Alevi türbeleri işgal altında ve camiye dönüştürülüyor. Alevi köylerine hala cami yapılıyor işbirlikçiler eliyle. Avusturya’da da bir İslami asimilasyon yoğun yaşanıyor mu?

Avrupada asimilasyon yoğunluğunun merkezi Avusturya olsa gerek ki, İslam Kanunu ile tanınan zihniyet kendi cemevlerinde Hakka uğurlama erkanlarını camilerden getirdikleri hocalar ile helallik- haramlık olgusu ile yapıyor, kadınlar ayrı erkekler ayrı yerlerde saf tutuyor. Alevice yaşamış ama Allahuekber nidaları ile müslüman şekilde sırlanan olaylara şahit oluyoruz. Allahuekber nidalarını atan kişiler sözüm ona kendisini dede olarak nitelendiriyor. Ve hacı, hocanın helallik-haramlık olarak ayırdığı alanlarda saf tutan kişilerin İslam Alevi kurum yöneticilerinden oluşması büyük bir asimilasyon ürünüdür.

“AVUSTURYA’DAKİ ZİHNİYET, OKULLARDA ALEVİLİĞİ KURAN AYETLERİYLE ANLATIYOR”

İslam Yasası ile şatafatlık imkanlarını kendilerine sunan ve bu bağlamda Alevilik derslerini okullarda veren zihniyet, ilkokul ve lise düzeyinde hazırlanan ders müfredatlarında Aleviliği Kuran’ı kerimdeki ayetlerle anlatıyor. Üniversitedeki Alevi kürsüsü, İslam Teolojisi altında alt bir bilim dalı olarak geçiyor. Bunların hepsi asimilasyonun görünen cilalı yönüdür ve daha tehlikeli olanıdır!
Avusturya’da çocuk cemleri adı altında, cocuklarımızın başları kapatılıyor ve toplu şekillerde Alevi inancına mensup olan kişiler kara çarşaflar giydirilerek, Hac ziyaretleri yapılıyor. Bunların hepsi kurbağa deneyinde olduğu gibi yavaş yavaş gelen tehlikenin ölçüleriydi! Avusturya’da tanınmamız ile beraber bu sürecin önüne geçtiğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz!

“AABF’NİN KIRMIZI ÇİZGİSİ, ALEVİLERİ İSLAM YASASI ALTINDA ERİTMEYE ÇALIŞAN ANLAYIŞTIR”

-Aleviliğin başka inançlar gibi var olması, devletler tarafından tanınması genel olarak Alevi toplumunda büyük sevinç yarattı. Bu pozitif durum karşısında özellikle de Avusturya’da oluşan ayrışma yeniden toparlanır mı? Bu konuda çabalar olacak mı?

Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonu’nun kurulma amacı isminde de belirtildiği gibi Alevi inancına mensup olan Alevilerin birliğine yöneliktir ve adını bu birlikten alır. Alevi kurumsal yapılanmamızın belirli kırmızı çizgileri vardır. Bu çizgilerden bir tanesi Alevileri İslam Yasası altında eritmeye çalışan anlayıştır! Eğer bu kuruluşlar İslam Yasası’ndan ziyade Alevi Yasası’nın oluşması için göstereceğimiz çalısmalarda, köstek yerine destek olurlarsa, Alevi İnancı, öğretisi doğrultusunda Alevice hareket edip, özlerini dara çekerlerse, Alevilerin bir araya gelmeleri için bir sakınca yoktur. Aleviler kendilerine özgü inancı ile kendilerine özgü yasaların hak ve hukuk mücadelesi doğrultusunda diğer tüm inançlar ile eşit yurttaşlık hakları ekseninde aynı göz hizasında mücadele etmeye devam edecektir!

-Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava açtınız? Orada süreç nasıl ilerleyecek?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki hukuki süreç devam etmekte. Buradaki davayı da avukatlarımız ile takip etmekteyiz. Önümüzdeki kısa zaman diliminde bu sürecin de, uluslararası din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde bizim lehimize sonuçlanacağını temenni ediyoruz. Gelişmeleri hep beraber takip edeceğiz.

Nilgün METE/ PİRHA 

İLGİLİ HABER

‘Alevi ritüel dünyası İslam dahil birçok dinle ayrışır; bu karar yanılgıları düzeltmeye vesile olacak’

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak