PİRHA- Avukat Gülizar Tuncer hapishanelerdeki tehlikeye ve yeni yargı paketine ilişkin PİRHA’ya konuştu. Hapishanelerde siyasi mahpusların kendi kaderlerine terk edildiğini belirten Tuncer, keyfiyetle hazırlanan yeni yargı paketine itiraz edilmesi çağrısında bulundu. Tuncer, “Siyasi mahpuslar ya isyan edecekler ya da korona salgınında ölecekler” dedi.
Tüm dünyada hızla yayılan koronavirüs salgınından dolayı binlerce insan yaşamanı yitirdi. Türkiye’de de hızla yayılan ve can kayıplarına sebep olan koronavirüs hapishaneleri de tehdit ediyor.
İnsan hakları savunucaları ve hukukçular mahpusların derhal serbest bırakılmasını talep ediyor. Türkiye genelindeki 355 cezaevinde 300 bin tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Hapishanelerde koronavirüs salgını hapishane çalışanlarıyla birlikte toplam 450 bin kişiyi tehdit ediyor.
Salgının tehdit ettiği en riskli grupların başında hasta tutuklular geliyor. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 2019 raporuna göre cezaevlerinde 458’i ağır olmak üzere 1334 hasta tutuklu var. Hak İnisiyatifi’ne göre cezaevinde anneleriyle kalan çocukların sayısı ise Kasım 2019 itibarıyla 780’e ulaştı.
Avukat Gülizar Tuncer hapishanelerdeki tehlikeye ve yargı paketine ilişkin PİRHA’ya konuştu.
Tuncer, Koronavirüs salgını ve hapishanede alınması gereken tedbirlere ilişkin, “Hepimiz biliyoruz ki Türkiye’de koronavirüs hızlı bir şekilde yayılmaktadır ve toplumun geneli açısından büyük bir tehlike söz konusuyken, özellikle hapishanelerdeki tutuklu ve hükümlüler açısından büyük bir risk oluşturmaktadır” dedi.
Mevcut durumda hapishanelerde koğuş ve hücre bazında kapasitelerinin çok üzerinde tutuklu ve hükümlü bulunduğunu belirten Tuncer, “Koğuşların ve ortak kullanım alanlarının havasız ve hijyenden yoksun olduğu; sıcak su, temizlik ürünleri ile diğer dezenfektanlara erişimin çok kısıtlı olması nedeniyle salgının hızlı yayılma ihtimali yüksek olduğu bilinmektedir. Beslenme ve barınma koşulları açısından son derece olumsuz koşullar içinde bulunan mahpusların bağışıklık sistemlerinin dayanıksız olduğu, özellikle uzun yıllar içerde kalanların daha riskli grupta olduğu da bir gerçek” diye konuştu.
“MAHPUSLAR KENDİ KADERLERİNE TERKEDİLİYOR”
Avukat Gülizar Tuncer sözlerini öyle sürdürdü:
“Bütün bunların yanında zaten normal koşullarda da aile hekimliği uygulamasıyla sağlık hizmetine erişim, teşhis ve tedavi olanaklarından yoksun bulunan mahpusların, revir imkanlarının yetersiz olduğu, acil durumlarda dahi ölüme terkedildiği bir hapishane gerçekliğinde, bu salgın hastalığa karşı devletin etkili önlemler alacağını düşünmek hiç gerçekçi bir yaklaşım değildir. Dolayısıyla normal şartlarda dahi rahatsızlanan mahpusların muayene edilmesi ve gerekli teşhisin konulması oldukça uzun bir sürece yayılmaktayken, yakında dışarıdaki vatandaşlara dahi yetmeyecek durumdaki hastanelerin personel ve yatak kapasitesinin mahpuslar için kullanılabileceğini düşünmek aşırı iyimserlik olacaktır.
Zaten bugüne kadarki süreçte de devlet tüm hapishanelerde açık ve kapalı görüş yasağı getirilmesi ile tutuklu ve hükümlülerin görüş, sohbet, spor ve diğer faaliyet haklarının gasp edilmesi dışında hiçbir girişimde bulunmamıştır ki bütün bunlar kabul edilebilir ve amaca uygun bir tedbirler değildir. Bugünkü haliyle 300 bine yakın mahpusun ve 150 bin çalışanın olduğu hapishanelerde infaz koruma memurları ve sağlık çalışanları aracılığıyla da hastalığın yayılma ihtimali yüksektir ve böylesi bir durumda mahpusların kendi kaderlerine terkedileceği açıktır.”
“BÜYÜK BİR KEYFİYETLE HAZIRLANAN YENİ YARGI PAKETİNE İTİRAZ EDİLMELİ”
Tuncer, yeni yargı paketinin keyfi insiyatifler kullanılarak hazılandığını ve ayrımcılık yapıldığını vurgulayarak, “Uzunca bir süredir hazırlığı yapılmakta olan bu paketin böylesi bir dönemde dahi büyük bir ayrımcılık ve keyfiyetle hazırlanıp kamuoyuna sunuluş biçimine itiraz etmek gerekiyor öncelikle. Bütün insanlığı tehdit eden bir salgın hastalık konusunda dahi ayrımcılık yapan toplumsal koşulları dikkate almayan bu paket, bu ülkede tüm erklerin başı konumundaki Erdoğan’ın muhalefeti, hukuk ve insan hakları örgütlerini dışarda tutarak, Çankaya köşkünde İçişleri ve Adalet bakanlarının katılımıyla ve kendi parti kurmaylarıyla birlikte yaptığı hazırlık sonucu ortaya çıkıyor ki biz zamanında ve etkili biçimde karşı koymazsak bunu uygulamaya koymaktan çekinmeyecektir. Sonuçta MHP’nin önerilerini dikkate alarak hazırlanan bu tasarı, CHP’nin de desteğini alarak biran önce yasallaşacak ve cezaevleri boşaltılırken devletin kendisi için “tehlikeli” gördüğü siyasi mahpuslar içeride ölüme terkedilecektir” ifadelerini kullandı.
“SİYASİ MAHPUSLAR SALGINA MAHKUM EDİLEREK ÖLDÜRÜLMEK İSTENİYOR”
Tuncer, siyasi mahkumların bu salgına mahkum edilerek öldürülmek istendiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
“Yıllardır gözaltı süreçlerinden infaz aşamasına kadar ayrımcı bir mevzuat ve uygulamayla karşı karşıya bırakılan, haksız- hukuksuz yargılamalarla son derece ağır cezalara mahkum edilen siyasi mahpusları gözden çıkarmak bu devlet açısından hiç de zor olmayacaktır. Daha önceki dönemlerde de bütün kısmi af veya infaz indirimi düzenlemelerinden yararlandırılmayan siyasi mahpuslar, bugün yine sistemin intikamcı anlayışıyla karşı karşıya. Siyasi iktidar her zaman ayrımcı mevzuat ve uygulamalarıyla insanlık dışı koşullara mahkum ettiği siyasi mahpusları bu sefer de doğrudan bu salgın hastalığa mahkum ederek hapishanelerde öldürmek istiyor.”
“SAĞLIK RAPORU ALMAK ŞARTI KABUL EDİLEMEZ”
Avukat Gülizar Tuncer, “Yargı paketinde, başlangıçtan beri insan hakları örgütlerinin ve hukuk kurumlarının öncelikle serbest bırakılmasını önerdikleri ağır hasta mahpusların, yaşı ilerlemiş olanların, risk grubunda kronik hastalıkları bulunanların, 0-6 yaş grubundaki çocuklarıyla birlikte hapishanelerde yaşamak durumunda bırakılan annelerle ilgili bir düzenleme dahi olmaması da bu anlayışın sonucudur. Bunun dışında, infaz indiriminde siyasi mahpusların kesinlikle yer almayacağının belirtilmesi, denetimli serbestlik konusunda ise, 4 yıl süreyi evde kelepçeli biçimde geçirecek olma halini bile 60 yaş üstü olmak, örgüt lideri olmamak, kendine bakamaz durumda olmak ve sağlık raporu almak gibi şartlar dahilinde getirilmiş olması kabul edilemez bir durumdur.“
“SİYASİ MAHPUSLAR YA İSYAN EDECEKLER YA DA KORONA SALGININDA ÖLECEKLER”
Tuncer, muhalafet cephesinden herkesin bir sorumluluk üstlenerek bu duruma birlikte tepki vermeleri gerektiğini ifade ederek şunları dile getirdi:
“Bugünkü haliyle baktığımızda, cezaevi koşulları ve infaz rejimi anlamında en katı uygulamaların olduğu İran’da bile adli siyasi ayrımı yapılmaksızın 85 bin mahpusun serbest bırakıldığı 10 bin mahpusa da af çıkarılacağı bir dönemde, Türkiye’nin hala siyasi mahpusları kapsam dışı bırakacak bir hazırlık içinde oluşu düşündürücüdür. Bugün koronavirüsü nedeniyle Brezilya’da, İtalya’da, Ürdün’de ve dünyanın daha pek çok ülkesinde cezaevi isyanlarının ve kanlı firarların yaşandığını biliyoruz. Bizim ülkemizde de dışarıdan yapmamız gerekenleri zamanında yapamazsak, hapishanedeki siyasi mahpuslar ya kendileri isyan edecek ya da korona salgını yüzünden öleceklerdir.”
Avukat Gülizar Tuncer, “Bizim yani muhalefet cephesinde yer alanların kesin, net ve radikal çözümlerle yola çıkarak, “terör suçu” adı altında, siyasi mahpusların kapsam dışı bırakılmasına şiddetle karşı çıkmamız gerekiyor”çağrısında bulundu.
Eylem BABAYİĞİT/İSTANBUL
Yoruma kapalı.