PİRHA- İnsan hakları alanında uzman avukat Kurtuluş Baştimar, BM İnsan Hakları Komitesi’nin AİHM karşısında önemli bir seçenek olduğunu belirterek hak arayan insanları ve kurumları uyardı. BM Keyfi Tutuklamalar Komitesi’ne şu ana kadar 9 KHK’linin başvuru yaptığını belirten Baştimar, “Acil koduyla gönderilerek Türkiye’den savunma istenecek” dedi. Alevilerin de BM İnsan Hakları Komitesi’ne başvurabileceğini söyleyen Baştimar, komitenin kararına itiraz edilemediğini ve kararın kesin olduğunu vurguladı.
Avukat Kurtuluş Baştimar, Türkiye’de mağduriyet yaşayan ve hak ihlallerine uğrayanlar için AİHM’in tek seçenek olmadığını, BM İnsan Hakları Komitesi’nin de önemli olduğunu söyledi.
BM İnsan Hakları Komitesi hakkında PİRHA’ya bilgi veren Baştimar, “AİHM’nin KHK ile ihraç edilen insanların başvurusunu kabul etmişliği yok şu ana kadar. Bunun yanı sıra BM Keyfi Tutuklamalar Komitesi var. Oraya da şu ana kadar 9 başvuruyu taşıdık ve bu başvurular burada acil koduyla Türkiye’ye gönderilmek üzere şu anda hazırlanıyor. Acil koduyla gönderilerek Türkiye’den savunma istenilecek” dedi.
Baştimar, Alevilerin de taleplerinin kabul edilmemesiyle ilgili BM İnsan Hakları Komitesi’ne başvurabileceklerini kaydetti.
İşte Avukat Kurtuluş Baştimar‘ın PİRHA’nın sorularına verdiği yanıtlar:
PİRHA-Türkiye’de insan hakları ihlalleri söz konusu. 140 bin kadar kamu emekçisinin KHK ile işlerine son verildiği biliniyor. Siz de insan hakları avukatısınız. Bu alanda avukatlık yapıyorsunuz, BM İnsan Hakları Komitesi’ne başvurdunuz. Bu konuda biraz bilgi verebilir misiniz, kaç başvuru yaptınız, kaç başvuru kabul edildi?
KURTULUŞ BAŞTİMAR- Ben bireysel başvuruları BM İnsan Hakları mekanizmalarına taşıyorum. Bunlar iki ayrı mekanizma. Birincisi BM İnsan Hakları Komitesi, benim dosyayı da kabul ettirdiğim komite. 672 sayılı KHK ile ihraç edilen bir yurttaşın başvurusunu oraya taşıdık ve Türkiye’den savunma istendi, görüşmeye değer bulunarak. Bu önem arz ediyor. Çünkü bu zamana kadar AİHM’nin KHK ile ihraç edilen insanların başvurusunu kabul etmişliği yok. Bunun yanı sıra BM Keyfi Tutuklamalar Komitesi var. Oraya da şu ana kadar 9 tane başvuru taşıdık ve bu başvurular -ilk defa sizinle paylaşıyorum- acil koduyla Türkiye’ye gönderilmek üzere şu anda hazırlanıyor. Türkiye’ye 9 ya da 10 başvuru acil koduyla gönderilip savunma istenilecek.
“İÇ HUKUK SİSTEMİ ULUSLARARASI HUKUK NORMLARINA UYGUN DEĞİL”
-Türkiye savunmasını verdikten sonra ne olacak?
Türkiye savunmasını verdikten sonra, tekrar benim bir savunma hakkım doğacak ve ben yine devletin, hükümetin vermiş olduğu savunmaya karşı bir savunma vereceğim, cevap niteliğinde. Bunun sonucunda komite artık nihai kararını açıklayacak. Bu karar açıklandığında ise bizim büyük çoğunlukla itiraz ettiğimiz iç hukuk sistemidir. Yani AİHM’nin Türkiye’de kurdurduğu, OHAL Komisyonu ile başlayıp Anayasa Mahkemesi’ne kadar giden süreci eleştirdik. Bunun uluslararası hukuk normlarına uygun olmadığını, etkili olmadığını ve makul olmayan bir süre içerisinde yargılamaların yapıldığını anlattık. Dolayısıyla bu başvuru sonuçlandığında Türkiye’deki iç hukuk sisteminin, artık AİHM tarafından kurulan iç hukuk sisteminin uluslararası hukuk normlarına uygun olmadığını herkes görmüş olacak.
“BM’YE BAŞVURMAK İÇİN İÇ HUKUKUN TÜKENMESİ GEREKMİYOR”
-BM İnsan Hakları Komitesi’ne hangi şartlarda başvuruluyor? İç hukukun tükenmesi gerekiyor mu?
Bu önemli bir nokta. Türkiye’de, uluslararası hukukun genel kuralı olan iç hukukun tüketilmesi gerekiyor, ondan sonra başvuru yapılması gerekiyor, diye biliniyor. Bu kural doğrudur, bu bilgi de doğrudur. Ancak bu uluslararası hukuk kuralının iki tane ayrı istisnası da var. Sizin her zaman iç hukuku tüketme zorunluluğunuz yok BM İnsan Hakları Komitesi’ne başvuru yapmak için. Bu istisnaların çok iyi bilinip, bunlar üzerinden yola çıkılması gerekiyor ki bizim BM’ye kabul ettirdiğimiz dosya da bu istisnalardan yola çıkılarak yapılmıştır. Birinci istisna, iç hukuk sistemi eğer makul olmayan bir süre alıyorsa, yani 7 yıl, 10 yıl gibi bir sürede tüketiliyorsa bu şu demektir: Sizin artık iş hukuku tüketme zorunluluğunuz yoktur. Bu iç hukuku tüketmeden bu istisnaya binaen başvurunuzu taşıyabilirsiniz demektir. Bir diğer istisnası ise ülkede tesis edilen veya kurulan iç hukuk sistemi etkili değilse. Bu şu demek: Mahkemelerin ardı ardına verdiği sistematik bir şekilde ret kararları varsa, siz gittiğinizde de aynı şekilde sonuçlanacağını ispatlarsınız eğer örnek kararlarla, bu durumda da sizin iç hukuku tüketmeniz gerekmiyor. Bu iki istisnadan yola çıkılarak sonuç itibariyle iç hukuk tüketilmeden de başvuru yapılabilir.
“KHK’LİLERİN BM İNSAN HAKLARI MEKANİZMALARINI KULLANMALARI DAHA FAYDALI”
-Kanun Hükmünde Kararname ile işten atılanların haberi var mı bu başvurulardan?
Bu konuda sizin de belirttiğiniz gibi KHK’liler çok fazla bilgi sahibi değil. Çünkü BM İnsan Hakları Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kadar bilinmiyor. Bilinmemesinin sebebi de hem Türkiye’deki hukuk sistemimizde bu konuya çok fazla yer verilmemesi eğitim itibariyle, bir de bunun 2000’li yıllardan itibaren hükümet tarafından ilgili protokollerin ve anlaşmaların imzalanıp sonuçlarının kabul edilmesi konusunda tarihçe olarak fark var Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden. KHK’liler de bu konu hakkında çok fazla bilgi sahibi değil. Artık yeni yeni duymaya başlıyorlar ve insanlar oraya yönelmeye başlıyorlar. KHK’liler, AİHM’ye başvuru yapabilmek için 10 yıl beklemek yerine, BM İnsan Hakları mekanizmalarını kullanmaları daha faydalı olacaktır.
“OHAL KOMİSYONU’NUN KARARINI BEKLEMEK DOĞRU DEĞİL, ÇÜNKÜ KHK İLE İHRAÇ EDİLDİLER”
-OHAL Komisyonu var. Bu komisyon işlevini kaybetti, çok güvenmiyor KHK’liler. Dolayısıyla beklemeden BM İnsan Hakları Komitesi’ne başvuruda bulunabilirler diyorsunuz.
Kesinlikle başvurabilirler. Çünkü bizim kabul edilen başvurumuzda, OHAL Komisyonu’nun uluslararası hukuk normlarına riayet ederek adil yargılama yapmadığını sunduk mahkemeye ve dedik ki, OHAL Komisyonu adil yargılama kriterlerini yerine getirmiyor. Kişinin dosyaya erişimini, kendini savunma hakkının verilmesini tanımadan ve uzun süreler geçirerek yargılamalar yaptığı için biz komisyonu etkili bir yer olarak görmüyoruz. Başvurumuzda bunu belirttik. Dolayısıyla OHAL Komisyonu adil yargılama yapan bir yer değil, bağımsız bir kuruluş da değil. Bu anlamda oranın vereceği kararları beklemek doğru olmaz. İkinci bir nokta da KHK’lilerin OHAL Komisyonu ile alakalı şunu dikkate alması gerekiyor: Sonuçta onların ihracına sebep olan yasal düzenleme, KHK’nin kendisi olduğu için OHAL Komisyonu kararını idari mahkemelerde, Anayasa Mahkemesi’nde anayasallığını sonuçlandırmaya çalışmak doğru olmayacaktır. Çünkü siz KHK ile ihraç edildiniz, komisyon kararıyla değil. Bunu da göz önünde bulundurmalarını tavsiye ederim.
“İHRAÇ EDİLDİĞİNİNİZ GEREKÇE NE İSE BM KEYFİ TUTUKLAMALAR KOMİTESİ’NE BAŞVURABİLİRSİNİZ”
-Acaba KHK’liler BM İnsan Hakları Komitesi ’ne başvururken neyi talep etmeliler?
BM İnsan Hakları Komitesi’ne başvuru yaptığınız zaman, siz ne ile suçlanıyorsanız, neyden dolayı ihraç edilmişseniz, -bu bazı durumlarda sendikaya üye olmak olabilir, bazı durumlarda belli başlı iletişim uygulamaları kullanıyorsunuz, bundan ihraç edilenler oluyor, byLock’tan bahsediyorum- bu tür durumlarda kullandığınız uygulama sizin ifade özgürlüğünüzün bir biçimiyse, öyle düşünüyorsanız belirtmelisiniz. BM Keyfi Tutuklamalar Komitesi bunu böyle kabul ediyor şu anda verdiği bütün kararlarda. Veyahut bir sendikaya üye olduğunuz için ihraç edilmişseniz, bu da sizin Temel Hak ve Hürriyetler’de korunan örgütlenme hakkının ihlalidir. Bu gerekçeyle başvuru yapabilirsiniz. Bütün bu başvurularınız BM’nin Uluslararası Sivil ve Politik Haklar Sözleşmesi’nde korunuyor, tıpkı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde olduğu gibi.
“KHK’LİLER BM İNSAN HAKLARI KOMİTESİ’NE BAŞVURMALILAR”
-Mesela bazı KHK’liler, “Halen ne suçumuz var öğrenemedik” diyorlar. Örneğin ihraç edilen bir sınıf öğretmeni Milli Eğitim Bakanlığı aleyhinde İdari Mahkeme’ye dava açtı. OHAL Komisyonu görevdeyken gözaltına dahi alınmamış öğretmeni işten atıldıktan sonra yaptığı eylemler nedeniyle suçluyor.
Burada bahsettiğiniz kişi barışçıl gösteri hakkını kullanmıştır. Bu uluslararası Sivil ve Politik Haklar Sözleşmesi’nde de korunma altına alınan bir haktır. Dolayısıyla bir insan barışçıl gösteri hakkını kullandığı için ihraç edilemez, bu gerekçe olamaz. Dolayısıyla kişinin, bunu Uluslararası Sivil ve Politik Hakları Sözleşmesi’nde denk gelen maddesine itiraz ederek başvurusunu BM İnsan Hakları Komitesi’ne götürmesini tavsiye ederim. Çünkü diğer süreçlerde, yani itiraz süreçlerinde İdare Mahkemesi, Danıştay, Anayasa Mahkemesi çok uzun sürecektir ki BM İnsan Hakları Komitesi en son verdiği kararda, Turgay Karaman ve İsmet Özçelik davalarında, Anayasa Mahkemesi’ni etkin bir iç hukuk mevzisi olmaktan çıkardı. Dolayısıyla oraya kadar gitmelerine de gerek yok.
-OHAL Komisyonu ihraç edilmeden önce herhangi bir suçunu bulamamış ama “sen ihraç edildikten sonra eylem yaptın” demiş. Onu birtakım yerlere, örgütlere bağlamaya çalışmış. Oysa ki öyle bir bağlantı yok.
Evet öyle bir bağlantı yok, böyle bir tanımla yok. Yani siz terör yasasını bu kadar geniş yorumlayamazsanız. Burada kişiler ihraç olmuşlar doğru ama burada bizim altını çizmeye çalıştığımız noktada tam budur. Şu anda AİHM’nin kendi içtihadı ile çelişerek kurdurduğu iç hukuk sistemi, insanların suçlarını öğrenmesine, eğer bir suç işlenmişse bunu bile insan ihraç edildikten sonra öğreniyor. Önce ihraç ediyorsunuz insanları, sonra öğreniyorsunuz. Bu, kişinin masumiyet karinesinin açıkça bir ihlalidir. Halen öğrenememişler çoğunluğu 3 yıldır, 3.5 yıldır gelen insanlar var bize, başvurularını taşımak isteyen insanlar. 3.5 yıldır hala OHAL Komisyonu’nda başvurusunun sonuçlanmasını bekleyen insanlar var.
-Evet, “Ne ile suçlandığımızı bilmiyoruz” diyorlar.
Bu anlamda da önem arz ediyor başvurular.
“ALEVİLER BM İNSAN HAKLARI KOMİTESİ’NE BAŞVURABİLİRLER, KOMİTENİN KARARI KESİNDİR”
-Alevilerin talepleri var biliyorsunuz. Cemevlerine yasal statü verilsin istiyorlar. Çocuklarının zorunlu din dersinden muaf olmasını istiyorlar. AİHM’ne kadar gittiler, AİHM karar verdi fakat bunu uygulamıyor hükümet. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi savunma istedi. Hükümet Haziran’da savunmasını vermek zorunda. Bu konuda Aleviler BM İnsan Hakları Komitesi’ne başvurabilirler mi sizce?
Kesinlikle başvurabilirler. Çünkü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi nasıl ki dinlere özgürlük anlayışını savunuyorsa, inanç özgürlüğünü savunuyorsa BM sözleşmeleri de bunu savunuyor. Bu sözleşmelerin altında da inanç özgürlüğü korunma altına alınmıştır. Şimdi bu konuda Aleviler kesinlikle buralara başvuru yapabilir. BM’ye başvuru yolu açık. Diğer sorunuza gelecek olursak AİHM’nin bu kararı vermesine rağmen Türkiye’nin uygulamamış olmasını Selahattin Demirtaş davasında da gördük. Karar çıktıktan sonra Türkiye biz bu kararı uygulamayacağız, itiraz edeceğiz, şeklinde bir ibare kullandı. Bu doğru bir ibaredir. Bu prosedür gereği devletlerin, hükümetlerin itiraz hakkı vardır AİHM’nin kararlarına. Ancak karara itiraz ettikten sonra dava büyük daire de görülmeye başlar, AİHM’nin Büyük Dairesi’nde. Burada bir kez daha görüldükten sonra çıkan karar nihai karardır ve kesinlikle Türkiye bu kararı uygulamak zorunda kalacaktır. Neden? AİHM, Avrupa Konseyi’nin siyasi bir kuruluşun alt kuruluşu olduğu için buranın kararlarını uygulamamak demek çok ciddi yaptırımlara maruz kalması demektir. Biz bunun örneğini 70’li, 80’li yıllarda Yunanistan kararlarında gördük. Yunanistan çıkan bir kararı ben uygulamıyorum diye diretti ve konseylikten atılma ile karşı karşıya kaldı ki en sonunda uygulamıştır bu kararı. Bu çok basit bir şey değil. AİHM kararlarına uygulamıyorum demek, çok ciddi bir eylemdir. Burada da şunu son olarak belirtmek istiyorum. AİHM kararlarına itiraz yolu açıkken, BM İnsan Hakları Komitesi’nin kararları nihaidir. Çıkan karar bağlayıcıdır ve itiraza kapalıdır.
“BM KEYFİ TUTUKLAMALAR KOMİTESİ’NİN KARARLARI BAĞLAYICIDIR”
BM İnsan Hakları Komitesi’nin yaptırımları nasıl oluyor?
BM İnsan Hakları Komitesi karar verdikten sonra çok ciddi bir şekilde özel raportörleri aracılığıyla devletlerin ziyaret edilmesi, kararların uygulanıp uygulanmadığını denetlemek için birçok aktif takipçisi oluyor. Yani evrensel periyodik takvimleri oluyor, toplantıları oluyor ve bir karar çıkmışsa toplantıda, Türkiye çıkan kararları uygulayıp uygulamadığı, gerekli tazminatları ödeyip ödemediği ciddi bir anlamda sorguya çekiliyor. BM Keyfi Tutuklamalar Komitesi’nin kararı Türkiye açısından son derece önemlidir, bağlayıcılık konusunda da öyle. Bunu Ergenekon, Balyoz davasında, AİHM de teyit etmiştir. Şunu bizzat belirtmiştir: Bizim kararlarımız bağlayıcılık açısından nasılsa, biz BM Keyfi Tutuklamalar Komitesi’nin kararları de öyle, bağlayıcı olarak kabul ediyoruz, şeklinde bir ibare kullanmıştır. BM mekanizmalarının kararlarının bağlayıcılığı konusunda hiçbir sorgulamaya gerek yok. Açık ve net bir şekilde kararlar bağlayıcıdır.
“ALEVİLER BÜYÜK DAİREDEKİ DAVADA ETKİLİ BİR SAVUNMA YAPMALI”
-AİHM Alevilerin başvurusu sonrasında cemevlerinin elektrik parasından muaf tutulması yönünde karar verdi. Ancak AİHM’nin kararları uygulanmıyor ve bazı cemevlerinin elektriğini kesiyor elektrik şirketleri. Oysa ki kesinleşmiş mahkeme kararları var. Bu konuda cemevleri nasıl davranmalı? Asla kestirmemeli mi, direnmeli mi, ne yapmalı? AİHM kararı olmasına rağmen yeniden dava açma yoluna gidiyorlar.
Demokratik bir toplumda, dini inançların özgürce yaşanması gereken bir toplumda devletin görevi, bütün inançlara eşit mesafede durarak onun temel ihtiyaçlarını o kişilerin ibadetlerini yapabilecek ortamları oluşturmaktır. Bu da cemevi ise eğer, cemevine ibadethane statüsü verilmeli. Diğer insanlar ibadetlerini camide yerine getiriyor ise bu insanlar da cemevlerinde ibadetlerini rahatlıkla yerine getirmek zorundadır. Böyle bir hakları var. Şimdi AİHM’nin kararına eğer itiraz etmişse hükümet, cemevleri ile ilgili konu büyük daireye taşınacaktır. Konu orada görüşülecektir. Bununla alakalı Alevilerin bence yapması gereken şey: Bu davaya kim bakıyorsa, kesinlikle sağlam bir şekilde, etkili bir savunma yapılarak büyük dairedeki davaya hazırlanmaları gerekiyor. Oradan çıkacak karar nihaidir ve Türkiye bu kararı uygulayacaktır.
-Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne gidildi zaten. Komite AKP hükümetinden savunma istedi.
Oradan çıkacak karar önemlidir. Ancak şunu unutmamak gerekir ki AİHM savunma istendikten sonra yani nihai kararını açıkladıktan sonra eğer Türkiye’yi haklı bulursa mücadeleden vazgeçmemeleri gerekiyor. Aynı başvuruyu BM İnsan Hakları Komitesi’ne de taşımalarında fayda var.
Şu an başvurabilirler mi yani Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ndeyken. Bu aşamada başvurabilirler mi?
Şu anda başvuru yapamazlar. Çünkü AİHM’deyken yani bir diğer uluslararası mekanizma, bu konuyu inceliyorken, diğer mahkeme usulden reddedecektir. Dolayısıyla oranın sonuçlanmasını beklemeleri gerekiyor.
Nilgün METE/İSTANBUL
Yoruma kapalı.