Üçüncü dava ise yine 2005 ‘te Başbakanlık aleyhine açılan dava. Dava, Anayasa’nın hükümlerine rağmen; uygulamalarda ayrıcalık yapılmakta olduğu, eşit vatandaşlık kurallarının ihmal edildiği ve bütçeden Alevilere de pay ayrılması gerektiği gibi taleplerle açılmıştı.
DKAB 2018 müfredatı üzerinde yapılan bir değerlendirme çalışmasında 4. ile 12. sınıf arasında kullanılan kitaplarda Alevilik hakkında sadece 7. ve 12. sene müfredatında bilgi olduğu görülmektedir. Ayrıca toplam 1782 sayfa olan kitapların toplamında Alevi sözünün geçtiği sayfa sayısı 20’dir. Ayrıca kitap yazarlarının Sünni din eğitimciler olduğu ve Aleviliğin geniş kabul görmüş ve uygulanan bir İslam yorumu olarak tanımlanmadığına da vurgu yapmak yararlıdır.
Ayrıca 2014’ten buyana DKAB müfredatına “Siyer-i Nebi” “Din Kültürü” “Kuran’ın esasları” gibi seçmeli dersler eklenmiş ancak bir çok okulda sadece tek ders hocası bulunduğu için öğrenciler o dersi zorunlu olarak seçmek zorunda bırakılmışlardır.
Birçok eğitimci, bilim insanı ve AGİT tüm ülkelerde Kamu okullarında Din ve İnanç eğitiminde Toledo Eğitim Prensiplerinin uygulanmasını önermektedir. Müfredatta diğer dinlere karşı tarafsız olmak kuralı İslam dini eğitimi açısından gözardı edilmektedir. Müfredat AİHM kararlarına aykırı olmayı sürdürmektedir.
Daha sonra bazı cemevleri ödemeleri reddetti, takip sürecinde elektrikleri kesildi. Bazı cemevleri yerel mahkemelerde açtıkları davaları kazanarak, elektrik parası ödemelerinden muaf oldular. Ancak bu konuyu ülke genelinde kolaylaştıracak bir idari düzenleme yapılmadığı için bu konuda cemevlerinin her birinin bağlı olduğu bölgede dava açması gerekmektedir. Bu konuda bir yönetmelik yayınlanması sorunu çözecektir. Alevi cemevleri, Protestan ve Yehova Şahitleri, Ezidi ibadethaneleri bu konuda yapılacak idari düzenlemeleri beklemektedir.
Ayrıca camiler gece aydınlatmaları dahil tüm enerji giderleri ile elektrik parasından muaf olduğu halde cemevlerinde bu muafiyet sadece ibadet salonu için uygulanmakta, tesisin müştemilat ve genel alanları muafiyet kapsamına alınmamaktadır.
Her ne kadar, AIHM kararı salt elektrik bedelleri konusunda ise de, bu süreçte cemevlerine arsa
tahsis kolaylığı, vergi indirimi ve/veya muafiyeti, arazi kiralama bedelleri konusunda herhangi bir
ilerleme sağlanmamıştır. Ayrımcı politikalar süregelmektedir.
davranmalıdır. İnanç gruplarının inançlarının gereklerini özgürce sürdürebilecekleri olanaklar
sağlanmalıdır.”
Karardan alıntı olarak sunduğumuz yukarıdaki ifade ile ilgili herhangi bir ilerleme maalesef
sağlanmamıştır.
İnanç gruplarımız hala tüzel kişilikten yoksundur, Alevi, Hristiyan Protestan ve bazı başka grupların
inanç merkezleri ibadethane statüsünde değildir, Ermeni patrik seçimine devlet müdahale
etmektedir, azınlık vakıflarına ait gayri menkullerin bir kısmı iade edilmiştir, ama çok sayıda vakıf hala
yasal olarak tanınmamaktadır. Mardin’de Süryani gayrimenkullerinin önce hazineye daha sonra
Diyanet Vakfına devri büyük protestolar sonucunda iptal edilmiş ve el konulan gayrimenkuller
2018’de topluluğa geri verilmiştir. Ancak bu konu ile ilgili yasal veya idari bir düzenleme de
yapılmamıştır.
bir kilise inşaatı yapmasına izin verilmiştir. Bu 1923’ten buyana ülkede kilise inşaatı için verilen ilk
inşaat olmuştur. İşlemler ile ilgili tüm formaliteler idari uygulamalar ile olay bazında yürütülmüş olup
yasal veya idari bir düzenleme bulunmamaktadır.
Özet olarak, özellikle seçim dönemlerinde duyulan sıcak konuşmalardan başka, yasal düzenlemeler,
inanç gruplarının tüzel kişilik hakları, din ve inanç görevlilerinin eğitimi, bütçeden eşitlikçi maddi
destek konusunda kayda değer herhangi bir gelişme olmamıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi – Karar Uygulama bölümüne hazırlamakta olduğumuz daha detaylı
bir rapor Ekim 2019 ayı sonlarına doğru sunulacaktır.
Saygılarımızla.”
Yoruma kapalı.