PİRHA – Pülümür Vadisi başta olmak üzere Dersim coğrafyasına ilişkin PİRHA’ya konuşan Dersim Kültürel ve Doğal Miras Koruma Girişimi Sözcüsü Av. Barış Yıldırım, vadi havzası ve tüm coğrafyanın korunması için çağrıda bulunarak, çevreye zarar veren tüm faaliyetlerin sonlanmasını ve gelecek kuşaklara aktarılması adına çalışma yürütülmesi gerekliliğinin altını çizdi.
Haberin videosu;
Pülümür Vadisi başta olmak üzere Dersim ekolojisine ilişkin PİRHA’ya değerlendirmelerde bulunan Dersim Kültürel ve Doğal Miras Koruma Girişimi Sözcüsü Av. Barış Yıldırım, “Pülümür Vadisi, Munzur Havzası içerisinde yer alan önemli bir ekosistem alanıdır. Bilindiği üzere Munzur Havzası, Erzincan İli Kemaliye İlçesi’nden başlayarak Tunceli İli’nin kuzey sınırlarını takiben ilimizin kuzeydoğusunda Bingöl Yedisu ilçesi sınırlarında son bulmaktadır. Güçlü bir akarsu ekosistemine sahip Pülümür Vadisi’nin temel kaynak değeri durumundaki Pülümür Çayı, Tunceli’nin mülki sınırları içerisindeki en yüksek dağı durumunda bulunan Bağır Dağı’ndan kaynak bulur” diyerek vadiye ilişkin bilgiler sundu.
“PÜLÜMÜR, TÜRKİYE EKOSİSTEMİNİN DOĞAL BİR KORİDORUDUR”
Yıldırım, “Vadi boyunca Haskar Deresi, Margasor Deresi, Hakis Deresi, Roj Deresi, Kocakoç Deresi gibi derelerden akan sular ile güçlü bir sucul yaşam alanı oluşturur. Vadide, Avrupa’nın Yaban Hayatı Ortamı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi’ne (Bern Sözleşmesi) göre (EK-I-II-III LİSTE) kesin koruma altında bulunan flora ve fauna türleri habitat bulur. Vadi, aynı zamanda Türkiye ekosisteminin doğal bir koridorudur. (Avrupa-Sibirya, İran-Turan ve Akdeniz bitki coğrafyalarının kesiştiği noktadır.) Bölge önemli Bitki Alanı durumunda bulunduğu gibi bölgede Bozayı, Çengel Boynuzlu Dağ Keçisi, Kaya Kartalı, Kurt, Su Samuru, Tilki, Vaşak, Yaban Keçisi, Yaban Domuzu gibi yaban canlıları habitat bulmaktadır. Hatta bölgede Türkiye’de neslinin tükendiği sanılan Anadolu Parsı’nın yaşam bulduğuna dair işaretler de vardır” ifadelerini kullandı.
“MİLLİ PARK İÇİN HUKUKSAL SÜREÇ DEVAM EDİYOR”
Yıldırım’ın açıklamalarından satır başları şöyle:
“Pülümür Vadisi’nde aynı zamanda 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine göre “Muhafaza Ormanı” olarak tefrik edilmiş bir saha da bulunmaktadır. Bu bakımdan, Pülümür Vadisi’nin Millî Park olarak ilan edilmesi için Pülümür Belediyesi ile birlikte 2873 sayılı Millî Parklar Kanunu hükümlerine göre Bakanlar Kurulu’na başvuruda bulunarak hukuksal süreç başlatmıştık. Zira, Pülümür Vadisi “bilimsel ve estetik bakımından, milli ve milletler arası ender bulunan tabii ve kültürel kaynak değerleri” barındıran bir sahadır.
MADENCİLİK PROJELERİ
Pülümür Havzası’nın korunması adına Pülümür Vadisi’nin temel kaynak değeri durumundaki Pülümür Çayı bölgesinde yürütülmek istenilen Madencilik Projeleri’nin 2872 sayılı Çevre Kanunu’na aykırılığını tespit ederek hukuksal süreçler yürüttük.
TAŞ VE KUM OCAKLARI
Bu kapsamda, Pülümür Gökçekonak Köyü’nde (Tasni) yürütülen Alçıtaşı Ocağı Projesi’ne karşı yöre halkı ile birlikte açtığımız davada İdare Mahkemesi iptal kararı verdi. Belirtmek gerekir ki Alçı Taşı projelerinin yürütüldüğü sahalarda sucul ekosistem geri dönüşümsüz olarak yok olmaktadır.
Yine, Sinan Köyü’nde yürütülmek istenilen Taş Ocağı ve Kırma-Eleme Tesisi Projesi’ne yöre halkı ile birlikte 2015 yılında dava açtık. Keza, Sinan Köyü Kalesi’nin bulunduğu bölgenin 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tespit edilmesi için hukuksal süreç yürüttük.
Güleç Köyü’nde (Marçik Bölgesi) yürütülmek istenilen Kalker Ocağı ve Kırma-Eleme Tesisi Projesi’ne karşı 2017 yılında yöre halkı ile açtığımız davada Proje için iptal kararı verildi.
Taş ocakları, madencilik projeleri, çöp toplama alanının bölgedeki doğal ve kültürel mirasına olumsuz etkileri bulunmaktadır. ve yapımı gerçekleştirilmek istenen katı atık depolama tesisi bölgenin korunabilmesi için bölgede biyolojik atık su arıtma tesisi inşa edilmesi gerekiyor. Atıklar, 70 KM’lik vadi havzasında hiçbir arıtma olmadan Pülümür Çayı’na akıtılıyor. Bölgede yapılmak istenen katı atık depolama tesisi var. Tesis buraya yapılırsa doğal yaşam menfi şekilde etkilenir. Ekosistem açısından daha uygun yerlerde yapılmasından yanayım.
“AKARSU, BOZKIR, KAYA, MERA, ORMAN EKOSİSTEMİNİ BARINDIRIYOR”
Pülümür Havzası; Akarsu Ekosistemi, Bozkır Ekosistemi, Kaya Ekosistemi, Mera Ekosistemi, Orman Ekosistemini barındıran ender bir sahadır.
Gelinen aşamada Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunması Sözleşmesi ile Birleşmiş Milletler Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi başta olmak üzere ilgili mevzuat hükümlerine göre koruma altında bulunan Pülümür Vadisi’nde; 1960’lı yıllardan beridir Pülümür İlçesi Karagöl Köyü, Kırklar köyü, Hasangazi Köyü (Bağır Dağı Eteklerinde) yürütülen Krom Madeni Ocağı Projesi başta olmak üzere Vadi Havzası’nda 20 yıldan fazla bir süreden beridir faaliyette bulunan 4 adet Taş ve Kum Ocağının faaliyetlerine derhal son verilmelidir. Zira, başta Bağır Dağı eteklerinde işletmede bulunan proje olmak üzere tüm projeler Pülümür Çayı’nın sucul parametrelerine ve yörenin kültürel miras alanlarına menfi etki etmektedir.
Yapılan akademik araştırmalarda Pülümür Çayı’nda insan ve doğa yaşamı açısından son derece tehlikeli ağır metallere rastlandığı da bir gerçektir.
“VADİ HAVZASI KORUNMALI, GELECEK KUŞAKLARA MİRAS BIRAKILMALIDIR”
Keza, Vadi havzası boyunca işletmeye alınan Plaj ve işletmelerin de çevre mevzuatı uyarınca denetim altına alınması gerekmektedir. Zira, bilindiği üzere vadi havzası boyunca çok sayıda işletme bulunup anılan işletmelerin biyolojik atıklarının doğrudan Pülümür Çayı’na karıştığı da bilinmektedir. Pülümür Vadisi aynı zamanda Türkiye’nin kalori bakımından en mükemmel balını üreten arıcılara da ev sahipliği yapmaktadır.
Yukarıda açıkladığımız tüm gerekçelerle Vadi havzası korunmalı ve gelecek kuşaklara, canlılara miras bırakılmalıdır.”
PİRHA/DERSİM
Yoruma kapalı.