PİRHA- “İşte gidiyorum çeşm-i siyahım” deyip yüce dağlarda dolaşıp, sesini ayağına cennet sunulsa da viran bağlarda çıkaran, acılardan ilacını alan, Pir Sultanlar gibi darağacını göğüsleme direncinde olan, Hak’kın davasını güden ve sınıfsız bir okulun kurulmasını isteyen, Aşık Mahsuni Şerif, 18 yıl önce bugün sokaklarda, caddelerde, evlerde, işyerlerinde, radyolarda, fabrikalarda, tarlalarda, köylerde, şehirlerde, konser alanlarında yükselen eserler bırakarak, hakka yürüdü.
“Tevellüdüm merak ise miladî otuz dokuz
Kasımın on yedisinde Zeynel babadan geldim.
Döndü anaya rahmolmuş, ehlibeyt meftunuyuz
Ben faninin acısına, seyrü sefadan geldim” diyen Aşık Mahsuni Şerif, 18 yıl önce bugün aramızdan ayrıldı. Bedeni her ne kadar aramızda olmasa da, 62 yıllık yaşamında, bir çok unutulmaz eser bıraktı.
Maraş’ın Afşin ilçesinin Berçenek köyünde dünyaya gelen Mahsuni Şerif, bağlamaya amcası Aşık Fezai (Behlül Baba) sayesinde merak saldı. Okul hayatına kendi köyünde başlayan Mahsuni Şerif, Astsubay Okulunu bitirdikten sonra, hayatını müziğe adadı.
Mahzuni Şerif Ankara’da, Fikret Otyam, Feyzullah Çınar, Nesimi Çimen, Aşık Daimi, Kul Ahmet gibi ozanla bir araya gelmeye başladıktan sonra ülke genelinde ve dünyada tanınmaya başlandı ve 1989-1991 yılları arasında Halk Ozanları Federasyonu tarafından dünyanın en büyük 3 ozanı arasında gösterildi.
“YEDİ SÜLALEM KIZILBAŞ’TIR”
Seslendirdiği eserlerinden dolayı birçok soruşturma açılan Mahzuni Şerif kısa aralıklarla birkaç kez de hapse düştü.
68’in devrimci önderlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edildiği dönemde başbakan olan ve balyoz lakabıyla anılan “Gerekirse demokrasilerin üstüne şal örtmeli” sözü nedeniyle de Aziz Nesin tarafından kendisine Şalcı Nihat denen, Nihat Erim için yazıldığı iddia edilen “Erim erim eriyesin” türküsünü plağa okuması yüzünden hapse konuldu.
Evli, sekiz çocuk, dört torun sahibi olan Mahzuni Şerif konser için gittiği Fransa’dan akraba ziyareti için gittiği Almanya’nın Köln kentinde 17 Mayıs 2002 tarihinde hakka yürüdü ve vasiyeti üzerine Nevşehir’in Hacı Bektaş ilçesinde toprağa sırlandı.
Vefat ettiğinde, 2001 yılında, “Elhamdülillah Kızılbaş’ım ve laikim. Ben değil, yedi sülalem Kızılbaş’tır. Bir suç varsa o da dedemdedir” dediği için, DGM tarafından aleyhinde açılan dava henüz sonuçlanmamıştı.
“BEN AĞUÇEN OCAĞI’NDAN BİR ALEVİYİM”
Mahsuni Şerif’in “Ben Alevi olamam ki olsam da bilemem ki” sözlerinden kaynaklı tartışmalara şu sözlerle karşılık verir:
“Çok iyi bir Alevi olmama rağmen hayatımda hiç Alevicilik yapmadım. İnsanı insandan üstün görmek gibi bir yanlışa düşmedim. Uzun senelerdir Türkiye’de benim Sünni’den dönme bir insan olduğum hakkında çok yaygaralar koptu. Bu kesin olarak yanlıştır. Ama benim Elbistan-Hasanköy’de kalan akrabalarım il Hatay’da, Nurhak’ta, Sivas ve Malatya’da yerleşip kalmış olan akrabalarımın çoğu asimile edilerek Alevilikten Sünniliğe döndürülmüştür. Bu doğru. Hatta Hasanköy’de kalan babamın öz amca çocukları aşırı sağcı ve Turancı geleneklere bağlı birer Sünni olarak hayata devam etmektedir. Şurası muhakkak ki insan insandır. Ama ben Ağuçen Ocağı’ndan bir Aleviyim.”
Aşık Mahzuni’nin Berçenek köyünde ithafen yazdığı ‘Oy Bizim Eller’ ve ‘Acı Doktor’ bestelerinin yanı sıra; Dom Dom Kurşunu, Yedin Beni, Yuh Yuh, Mevlam Gül Diyerek, Merdo, Dostum Dostum, Han Sarhoş Hancı Sarhoş, Çeşmi Siyahım, Yalan Dünya, Ağlasam mı?, Katil Amerika, Bu Mezarda Bir Garip Var gibi dilden dile yayılmaya devam eserlerinin yer aldığı 453 plağı, 58 kasedi ve yayımlanmış 8 kitabı bulunuyor. Ayrıca TRT tarafından hakkında çekilmiş 2 belgeseli olan Aşık Mahzuni’nin türküleri “Mahsuni’ye saygı” albümünde dahil pek çok sanatçı tarafından seslendirilmiştir.
Yoruma kapalı.