Alevi Haber Ajansi

Apê Musa’nın katledilmesinin üzerinden 27 yıl geçti

Kürt aydını, gazeteci-yazar Musa Anter’in (Apê Musa), aramızdan ayrılışının üzerinden 27 yıl geçti.

20 Eylül 1992 yılında Diyarbakır’da gerçekleşen Kültür-Sanat Festivali’ne katılarak kitaplarını imzalayan Musa Anter, akşam saatlerinde Seyrantepe Mahallesi’nde uğradığı silahlı saldırı sonucu 72 yaşında hayatını kaybetmişti. Cinayetin üzerinden 27 yıl geçti, ancak bugüne kadar failler tek tek, isim isim bilinmesine rağmen yakalanmadı.

Hayatı cezaevi ve sürgünlerle geçen Musa Anter, 1920 yılında Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı Ziwinge  (Eskimağara) köyünde dünyaya geldi. 1944 yılında Ayşe Hale ile evlenen Ape Musa, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki eğitimi yarım bıraktı.

KÜRT DİLİNE KATKILARI

Üniversiteden ayrıldıktan sonra Şark Postası ve Dicle Kaynağı’nda yazmaya başlayan Anter, İleri Yurt gazetesindeki Kürtçe şiiri “Qimil/Kımıl” sebebiyle 1959 yılında tutuklandı, idamla yargılandı. 1960 darbesinden sonra serbest kalan Anter, cezaevinden çıktıktan sonra Deng, Barış Dünyası ve Yön dergilerinde yazdı. Ape Musa, çeşitli tariflerde Dicle-Fırat, Azadiya Welat, Yeni Ülke, Özgür Gündem, Rewşen ve Tewlo’da yazdı. Bununla birlikte yedi kitap ve bir de Kürtçe-Türkçe Sözlük yayımladı.

11 YILI CEZAEVİNDE GEÇTİ

Daha sonra Türkiye İşçi Partisi’nde (TİP) aktif siyasete atılan Anter, 1965 seçimlerinde Mardin’den aday oldu. Ancak son anda gerçekleşen aday değişikliği yüzünden bağımsız olarak seçimlere giren Anter, 12 Mart 1971’de tekrar tutuklandı ve Seyrantepe Askeri Cezaevi’nde 3 yıl kaldı. 12 Eylül 1980’de ise “Kürtçülük” propagandası yapmaktan tutuklanıp Nusaybin Cezaevine konulan ve 1 yıl sonra tahliye edilen Anter’in, toplamda 11 yılı cezaevinde geçti.

JİTEM TETİKÇİSİ CİNAYETİ ANLATTI

Kürt bilgesi Anter, 20 Eylül 1992 yılında bir Kültür-Sanat Festivali’ne katılmak için geldiği Diyarbakır’da JİTEM elemanları tarafından Seyrantepe Semtinde katledildi. Cinayetle ilgili başlatılan soruşturma ve kovuşturmada bugüne kadar bir gelişme sağlanamazken, JİTEM tetikçisi Abdulkadir Aygan 2004 yılında Apê Musa cinayetine ilişkin itiraflarda bulundu. Apê Musa cinayetini JİTEM’in planladığını itiraf eden Aygan, JİTEM kurucusu Binbaşı Ahmet Cem Ersever, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım, JİTEM elemanları Mustafa Deniz, Savaş Gevrekçi, Ali Ozansoy, itirafçı Cemil Işık (Hogir) ve Hamit Yıldırım’ın cinayetten sorumlu olduğunu söyledi.

TÜRKİYE MAHKUM EDİLDİ

Anter Ailesi, aradan geçen yıllara rağmen sonuç alınamayan cinayetin soruşturmasını 2000’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıdı. Mahkeme ön kabulden sonra 2005’te tarafları uzlaştırmak istedi ve aileye 15 bin Euro önerdi. Aile maddi tazminat yerine ihlal kararı çıkmasını istedi ve öneriyi reddetti. AİHM 19 Aralık 2006’da Musa Anter’in yaşam hakkının ihlal edildiği ve cinayet hakkında yeterli soruşturma yürütülmediği için, ailesinin mahkemeye “etkin başvuru hakkının elinden aldığı” gerekçesiyle Türkiye’yi 28 bin 500 Euro ödemeye mahkum etti.

2013’TE DAVA AÇILDI

Cinayet uzun süre “faili meçhul” kaldıktan sonra 29 Haziran 2012’de tetikçi zanlısı Hamit Yıldırım Şırnak’ta yakalandı. Yıldırım’ın 2 Temmuz 2012’de tutuklanmasıyla dava zamanaşımından kurtulmuş ve soruşturma sonucu hazırlanan 25 Haziran 2013 tarihli iddianame, 5 Temmuz 2013’te Diyarbakır 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.

JİTEM DAVASI İLE BİRLEŞTİRİLDİ

Musa Anter davası 23 Aralık 2014 tarihinde JİTEM Ana Davası ile birleştirilerek, 16 Ocak 2015 tarihinde “güvenlik” gerekçesiyle Diyarbakır 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nden Ankara 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’ne taşındı.  Ankara 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi, birleştirme kararına itiraz etti, ancak itirazı değerlendiren Yargıtay 5’inci Ceza Dairesi’nin 29 Ocak 2016 tarihli kararıyla iki davanın birleşmesi kesinleşti. Birleştirilen iki dava Ankara 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye devam ediyor.

DAVA 14 KASIM’DA GÖRÜLECEK

Musa Anter cinayeti ile ilgili tanık ifadelerine ve delillere rağmen davada tek tutuklu sanık olan Hamit Yıldırım serbest bıraktı. Cinayette adı geçenlerden Cem Ersever ve Mustafa Deniz öldürülürken, Abdulkadir Aygan, İsveç’te yaşıyor, Yeşil’in akıbeti ise bilinmiyor. 11 Temmuz 2018 günü görülen Anter cinayetinin son duruşmasında Yeşil’in yaşadığını belirten Genelkurmay Başkanlığı İstihbarat Daire Eski Başkanı İsmail Hakkı Pekin’in dinlenmesine karar verilerek dava 14 Kasım’a ertelendi. Cinayet davası bu şekilde cezasızlıkla devam ederse zaman aşımına uğrayacak.

APÊ MUSA’NIN KALEMİ YERDE KALMADI

Kürt PEN Eşbaşkanı Sami Tan, 27 yıl önce Musa Anter’in katledilmesinden sonra Welat Gazetesi’nde çalışmaya başladığını ve Anter’in ölümünden sonra gazetedeki köşesinin sürekli Kürt yazarlar tarafından doldurulduğunu belirterek, yine Apê Mûsa’nın kurduğu İstanbul Kürt Enstitüsü’nün kapatıldığı güne kadar emeğinin sürdürüldüğünü ifade etti. Tan, “Apê Musa’nın kalemi yerde kalmadı” diyerek mirasının devam ettiğini söyledi.

“ÇALIŞMALAR DİRİLEŞTİ MİLYONLARA ULAŞTI”

Karanlık güçlerin Apê Musa’yı katlederek verdiği mücadelenin önünü geçeceklerini sandıklarını dile getiren Tan, “Apê Musa, Gazeteci Hüseyin Deniz yine karanlık güçler tarafından öldürüldüğünde ‘Senin kalemini ben kaldırıyorum ve yazmaya devam ediyorum’ demişti. Bu sözü çok önemliydi. Ardından Apê Mûsa katledildiğinde onun izinde çalışmaları sürdüren generalleri ve öğrencileri kalemini yerde bırakmadılar. O çalışmalar o kalemle bugünlere dek sürüyor. Tabi hem Kürt basını alanında hem de Kürt dili ve entelektüeli alanından bu sürdü. O çalışmalar dirileşti ve milyonlara ulaşmıştır” ifadesinde bulundu.

Apê Musa’nın “Biz eksiden sıfır noktasına bu çalışmaları getirene kadar neler çektiğimizi bir bilseniz” şeklindeki sözünü hatırlatan Tan, “Kürt medyası ve Kürt dili için ağır koşullarda başlatılan o çalışmalar çok güçlü oldu ve temeli sağlam atıldı. Haftalık bir Kürtçe yayın yapan gazete ile başlatıldı, ancak bugün onlarca özgür Kürt medyasının kurum ve kuruluşları var. Bu kurumlar tüm Kürdistan ve Avrupa’ya yayıldı. Bu çalışmalar sayesinde Kürt statüsünün ve bilinçlendirmesine vesile olmuştur” diye konuştu.

“ÇOK YÖNLÜ BİR AYDINDI”

Anter’in öldürüldüğü karanlık sürece de değinen Tan, “Çok sıcak bir savaş dönemi vardı. Katliam ve savaş kararlarına karşı çok büyük serhildanlar da vardı. Yani eğer bugünlerde milyonlar Newroz alanlarında toplanıyorsa kendiliğinden olan bir şey değildir. O günlerde tohumu atılan ruhun verdiği güçle milyonlarız” dedi. Basın alanında öldürülen gazetecilere rağmen, yakılan gazete bürolarına rağmen özgür Kürt basınının geri adım atmadığını söyleyen Tan, Anter’in ve katledilen diğer gazetecilerin kaleminin yerde bırakılmadığını belirtti.

Anter’in çok yönlü bir aydın olduğunu söyleyen Tan, şunları söyledi: “Sadece mücadele çalışmasıyla değil aynı zamanda çok espritüel bir şahsiyeti vardı. Gönümüzde bile bazı esprileri toplumda kullanılıyor. Yazıları çok önemliydi. Her bir yazısında bir ders alacak kadar önemli vurgulamalar vardı. Toplum keyifle Apê Musa’yı okurdu. Özellikle gençler onun gazetece çıkan yazısını beklerdi. Çok sıcak ilişkiler kurardı insanlarla. Aynı zamanda o bir hukukçuydu da diyebiliriz. Çünkü Kürtlere uygulanan tüm hukuksuzluğa dikkat çekmiş. Çok net ve kararlı duruşuyla hepimize örnek olmuştur.”

“O SES HER GÜN BÜYÜYOR”

Özgür Gazeteciler İnisiyatifi (ÖGİ) Sözcüsü Hakkı Boltan da Anter’in çalışma yürüttüğü dönemin karanlık bir dönem olduğunu, ancak cesurca sözlerini esirgemeyen Apê Musa’nın ve yoldaşlarının özgür basının sesi olduklarını belirtti. Anter’in “Êdî bes e” sesinin hala yankılandığını dile getiren Boltan, “O ses her gün büyüdü. Bizim özgür basın geleneğinde tutum belirleyen arkadaşlar her gün sokakta katledilmelerine rağmen bu ses hiç gerilemedi. Her gün yükseldi, gürleşerek yayıldı. Bunun başlıca temsilci Apê Musa’ydı. Tabi korktular. Her gün büyüyen bu sese karşı katlederek sesini bastıracaklarını düşündüler. Ama Apê Musa’yı katlettiklerinden sonra bu ses daha da büyüdü. Apê Musa daha da büyüdü. Ape Musa büyüdükçe, onu katledenler ise küçüldü. Saklanmak zorunda kaldılar. O kadar büyük bir suça bulaşmışlardı ki, artık kendilerini göstermekten korkuyorlar. O günden bu güne, hem yazarlığı, hem de özgür basın geleneğini yan yana koyduğumuzda bugün görüyoruz, korkunun ecele faydası yoktur. Herkes bu anlamda Apê Musa’ya daha çok ihtiyaç olduğunu hissederek, onu daha fazla temsil etme adına tavır almış durumda” diye konuştu.

(Kaynak: MA)

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak