PİRHA – Malatya’nın Hekimhan ilçesi Hacılar Köyü’nde yaşayan Hüsniye Alıcı, birçok el sanatları ürünü hazırlıyor. Çocuklarına da sanatı aktaran Alıcı, yaşam hikayesini PİRHA’ya anlattı. Oğlu Ozan Alıcı da Alevi inancına dair görsel çalışmaları olduğunu söyledi.
Malatya’nın Hekimhan ilçesine bağlı Hacılar Köyü’nde yaşayan Hüsniye Alıcı çizim yeteneğini oğlu Ozan Alıcı’ya aktarmış.
Uzun yıllar, hem örgü hem de çizimle uğraşan Hüsniye Alıcı, köydeki işleriyle birlikte çizimlerine devam ediyor.
Ozan Alıcı da annesinden öğrendiği bu sanatı geliştirmek için çabalıyor.
Uzun yıllar önce İskenderun’da Halk Eğitim Merkezi’nde eğitim gören Hüsniye Alıcı, “El sanatları kursuna da gittim. Tepsi örtüleri, panolar, nakışlar öğrendim ve okulu bitirdim, belgemi aldım. Öğretmenlik yapabilirdim o zamanlar, ancak buraya yerleştim” dedi.
Daha sonra yaptığı öğretmenlik başvurusunun kabul edilmediğini söyleyen Alıcı, çocuklarının resim derslerine yoğunlaştığını belirterek, “Çocukların resim derslerini yaparken hatalar yapıyordum ki öğretmen anlamasın. Sonra çocuklarım öğretmenine söylemiş, annem el sanatlarına gitti diye. Öğretmen beni çağırıp neden bunun iki yıllık bir üniversitesini okuyup da resim öğretmeni olmadın diye sormuştu” diye sürdürdü konuşmasını.
“EVDE BİRÇOK MATERYAL HAZIRLADIM”
Alıcı, şöyle devam etti:
“Çocuklarıma hep söyledim, keşkeleriniz olmasın. Ben öyle bir şey olduğunu bilmiyordum. Ben önceleri kara kalem çalışması yapıyordum, çocuklara yardım ediyordum. Çocuklar büyüdükten sonra hiçbir şey yapmadım diyebilirim.
Oğlum Cumali’de çizim yeteneği vardı ama pek ortaya çıkarmadı. Oğlum Ozan ise yeteneğini sonradan ortaya çıkardı.
Ben nakışlı şeyler yapıyorum. Çizimle yatak örtüsü yaptım, yeğenime yastıklar oyaladım, bebekler, çocuklarıma kundak yapmıştım, bir tane ördek boyamıştım. Eşim Celal’in kız kardeşleri vardı, onlara resim çizip kumaş boyasıyla ipek kumaşı üzerine bohça boyamıştık.
Aslında elimde materyalim çok ama evlendikten sonra sadece çocuklarıma yaptım.
Oğlum Ozan lisede grafik çiziyordu, grafik çizmesine yardımcı oluyordum, teknik resimde yapamadığı şeyleri ben yapıyordum. O zamandan sonra da hiçbir şey yapmadım. Tek örgü örmekle, yazma yapmakla, farklı şeylerle ilgilendim. Patikler örmeye başladım. Köyde olduğumuz için nakışlı çorap, çantalar yaptım. Önce merakla başladı sonra öğrendim.”
“ANNEMİN ÇİZİMLERİ BANA İLHAM OLDU”
Ozan Alıcı ise annesinin çizimlerine özenerek yeteneğinin ortaya çıktığını söylüyor.
Boş zamanlarında resimde ve birçok sanat dalında eserler ortaya çıkardığını belirten Ozan Alıcı, “Çocukluğumda annemdeki çizim yeteneği benim için bir özentiydi. İlk kez ikinci, üçüncü sınıfta yapraksız bir ağaç çizmiştim resim öğretmenim çok beğendi ve ilerletirsen daha iyi yerlere gelebilirsin, dedi. Ortaokulda ise çok fazla ilgilenemedim, eğitimi daha çok öne almam gerektiği için ancak boş zamanlarımda karalamaya çalıştım” dedi.
Alıcı, çizimlerini şöyle aktardı:
“Lisede de kendi kendime grafik çizmeye başladım, bir gün grafik yapıyorum, resimde yapabilirim belki diye önüme bir tane bebek resmi aldım, bununla başladım. İlk önce gözlerini çizdim, ilerledikçe yavaş yavaş çözmeye başladım, sonra videolarını izlemeye başladım.
Üniversiteye gidince 2015 yılında bir arkadaşımla beraber çalıştık, kendisi moda tasarımcılığı yapıyordu. O tasarlıyordu ben çiziyordum. Arkadaşım bu şekilde olacak diyordu, onunla iyice ilerletmeye başladım. Daha sonra da kendi kendime çizdim ve geliştirdim.
Resim çizerken kayıp yaptığım yerleri, kaydırmalarımı, gözden kaçırdığım noktaları hep bana vurgulayarak gösterdi, gelişmeme neden oldu. Daha sonra Marmaris’te resim öğretmenliğinden emekli olmuş, bu işi gerçekten severek yapan, sahilde çizim yapan, insanlarla beraber çizim yapmaya başladım. Boş zamanlarımda onlarla beraber muhabbet ediyordum, çay içiyordum, onlarla beraber manzara resimleri, gözümüzde çarpan ya da hayalimizde olan karakterler çiziyorduk. Onlarla profesyonel bir şekilde geçti.
“BABAM ŞAH HATAYİ’NİN DEYİŞLERİNİ BEN DE GÖRSELİNİ AKTARIYORUM”
Alevi inancına dair görsel çalışmaları da olan Alıcı, çalışmalarını şöyle anlatıyor:
“Eylem iki şekilde yapılır; biri sözlü, diğer görsel. Babam sözlü yapıyor, ben de görselliğini yansıtıyorum. Babam Şah Hatayi’nin sözleriyle ben de Şah Hatayi’nin resimleriyle ortaya koyuyorum, duvarlara çiziyorum, yani iki şekilde de eylemi uygulamış oluyorum.
Bana göre her ikisini birleştirmek lazım. Benim babama özendiğim gibi birçok insanın babasına özenmesi gerekiyor, Yol’un bu şekilde devam edebilmesi için. Ama bizim insanlarımız böyle değil, teknolojik bir hastalık var. Tabii ki ben de teknolojiyi seviyorum, bilgisayar kullanıyorum, çok sevdiğim çok uğraştığım bir şey. Ancak resim çizmenin yanında benim için hiçbir şeydir.”
“ELİMİZE KALEM ALALIM”
Alıcı, gençlere şu şekilde çağrı yaptı:
“Gençlere şöyle bir çağrım var. Önce elimizdeki telefonları atalım, elimize kalemlerimizi alalım. Bizim kalemimiz kılıçtan bile keskindir. Bizim kalemimizle yaratacağınız şeyler farklıdır. Bunlarla yeri geldiğinde şiir yazalım, yeri geldiğinde resim yapalım. Hiç değilse o kalem hep elimizde olsun. Bir kitabın yüzüne baktığımızda sadece onu resmiyle, onun içindekini okuyabilme yeteneğini kazanalım.
Nesli tükenmekte olan bir mesleğin sanatçısı olarak çok iyi olmadığımı düşünmeme rağmen, o insanların nesli tükenen bu mesleği tekrar canlandırmasını rica ediyorum.
Tekrar tekrar söylemem gereken şey şu: Sanatı bırakmayalım. Resim sessiz sanattır. Duvara küçük bir işaret bırakırsak bunun başka dillerde birçok anlamı var.
Çünkü ilk yazı keşfedilmeden önce resimler çizildi, tabletler yapıldı, düzenler kuruldu, bu şekilde tasarımlar yapıldı. Ama şimdi yazı çıktı, o zaman yazıyla resmi birleştirelim.”
Cebrail ARSLAN-Hüseyin Yaşar SEZGİN
MALATYA
Yoruma kapalı.