Mehmet BAYRAK
Alişan Ankaralı bir Kürt beyi. Şehir merkezine yerleşen ilk Kürtlerden… Oldukça da zengin. Şair Dertli’yi, Erzurumlu Aşık Emrah’ı korumuş, konağına almış ve sonuna kadar sahip çıkmış. Hem Dertli hem de Aşık Emrah şiirlerinde Alişan Bey’e büyük övgüler düzer.
Rohat Alakom, Ankara Kürtleri üzerine bir yazısında (1), ‘’Mehmed Kemal anılarında Alişan Bey adlı bir Kürt beyi konusunda ilginç bir öykü anlatır. Alişan Bey belki de Ankara şehir merkezine ilk yerleşen Kürtlerden birisidir ve adı Ankara Kürtlerinin tarihi yazıldığında önem kazanabilir“ dedikten sonra, aynı zamanda köken olarak da Ankara yöresi Kürtlerinden olan gazeteci-yazar Mehmed Kemal’den şu aktarmayı yapar:
‘’Ben ilkokulu İstiklal’de okudum. Yahudi mahallesinin üstünde, Samanpazarı’nın altında. Alişan Bey’in eski konağı derlerdi. Alişan Bey’in gerçekten konağı mıydı, değil miydi iyi bilmiyorum. Alişan Bey bir Kürt beyi… Oldukça da zengin… Eski salnamelerde adı var mıdır, yok mudur, eskilerin bilenlerine sormalı. Şair Dertli’yi korumuş. Dertli de, tutmuş Beyin bacısına aşık olmuş. Sen bir garip çingenesin, nene gerek gümüşlü zurna… Yani Beyin bacısını sevme… Duyulunca bir temiz dövmüşler. Sonra da Ankara’dan sürmüşler…“
1970’li yılların başlarında İstanbul’da tanıştığımız değerli dost ve ağabey Mehmed Kemal, Şair Dertli ve Alişan Bey’e ilişkin bu anısının içinde yer aldığı Acılı Kuşak adlı anı kitabının 1967’de yapılan ilk basımı (2) ile Politika ve Ötesi adlı yazılar toplamı kitabını imzalayıp verme, daha sonra Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde benim Halk Hareketleri ve Çağdaş Destanlar ve Eşkıyalık ve Eşkıya Türküleri konulu çalışmalarıma ilişkin tanıtım yazıları yazma duyarlığını göstermişti.(3)
Mehmed Kemal’in bu kısa tesbitinin arkasında anlamlı, anlamlı olduğu kadar da ilginç bir tarihsel ve toplumsal gerçeklik vardı. Onun, okuduğu ilkokul gerçekten de 19. yüzyılda yaşamış Kürt Alişan Bey’in bir zamanlar sazlı-sözlü muhabbetlere ve meşklere sahne olan konağıydı. Dahası, oradan yalnız halk şiirinin en büyük isimlerinden Dertli değil, Erzurumlu Emrah gibi isimler de gelip geçmişti.
Gerçekten de aşıklık geleneğinde bu tür koruculuk ilişkileri her dönem yaşayagelmekteydi. 19. yüzyılın ünlü Avşar ozanı Dadaloğlu nasıl Kozanoğulları’ndan himaye gördüyse, ünlü Kürt dengbeji Abdale Zeynike de Muş-Eleşkirtli Sürmeli Mehmet Paşa’nın koruması altındadır.(4)
Sazşairi Dertli’nin, Ankaralı Kürt Beyi Alişan Bey’le ilişkilerini ilk bilince çıkaran, aynı dönemlerde yaşayan Ankaralı şair Sadullah İzzet Efendi’ dir.(5) Bu konuda ilk esaslı incelemeyi yapan ise, yazar ve Çankırı eski milletvekili Ahmet Talat Onay’dır.(6) Daha sonra Prof. M. Fuad Köprülü, bu konudaki bilgileri daha da geliştirerek sergiler. Sonraki çalışmalar daha çok bunların tekrarı niteliğindedir.
Aşık Dertli’nin hayat hikayesi
Asıl amacımız, Dertli’nin ve Emrah’ın Alişan Bey’le ilişkilerini sergilemek olduğu için, Dertli’nin kısa özgeçmişini başta Fuad Köprülü ve Cahit Öztelli olmak üzere bu konuda monografi yazanlardan özetleyerek aktarmak istiyoruz.
19. yüzyılın büyük halk şairlerinden Dertli’nin asıl adı İbrahim’dir. 1772 yılında Bolu’nun Gerede kazasına bağlı yeni adı Reşadiye olan Çağa bucağının Şahnalar köyünde doğar. Ali Ağa adında bir çiftçinin oğludur. Anası aynı köyden Ayşe kadındır.
Şirin bir köy olan Şahnalar’da İbrahim, çocukluğunu sığır otlatmakla geçirir. Babası ölünce bucak ayanı olan Hendekçioğlu Halil Ağa, küçük İbrahim’in tarlalarını zorla elinden alır. Artık köyünde barınamayan Küçük İbrahim, Deveciler köyünde eski bir baba dostunun yanına sığınır ve onun hizmetinde bir süre çalışır. Burada uğradığı bir hakarete üzülerek ayrılır. Baba diyarını bırakarak genç yaşta kısmetini aramak üzere İstanbul’a gider. İstanbul’da elinden tutacak kimsesi olmadığı için iş bulamaz ve geri döner. Kasaba kasaba gezmeye ve hayatını ne yolda kazanacağını bilmeden dolaşmaya başlar. Bu arada Konya’ya da uğrar ve bir kahvecinin yanında üç yıl çıraklık yapar. Daha sonra bilinmeyen nedenlerle Mısır’a gider, orada on yıl kaldıktan sonra köyüne geri döner.
Daha çocukluğunda saza, söze meraklı olan İbrahim, bu uzun yolculuğu sırasında İstanbul, Konya, Kahire gibi dönemin ünlü şehirlerinde, aşık kahvelerinde, tekkelerde bilgisini-görgüsünü artırır ve o zaman için bir saz şairine gerekli kültürle donanır. Bu donanımdan sonra yepyeni bir dünya görüşüyle köyüne döner. Artık oniki telli saz çalmakta ve şiirler söylemektedir.
Köyüne dönünce evlenir, iki oğlu olur. Ekecek toprağı olmadığı ve gezgin hayata alıştığı için köyde daha fazla duramaz, sazını sırtlayıp yeniden köyden çıkar.
Artık o, usta bir aşıktır. Son derece güzel çaldığı sazıyla geniş bir hayran topluluğu edinmeye başlar. Aşık toplantılarına katılmakta ve zengin konaklarında kabul görmektedir. Bu yüzden yollara düşen Dertli, Anadolu’yu dolaşmaya koyulmuştur. O dönem için birer sanat merkezi kabul edilen Sivas, Zile, Amasya, Çankırı, Ankara gibi yerlerde sıksık görülmeye başlar.
Bu aşamada Bektaşı tekkelerinde içki ve sefahata alışarak büsbütün derbeder bir yaşam sürdürmektedir. Köydeki eşi ve çocukları perişan bir durumdadır.
Dertli, çocuklarının sefaletine bir çözüm bulmak için 1826’da yeniden İstanbul’un yolunu tutar. Daha önce iki kez Bolu mutasarrıflığı yapmış olan Hüsrev Paşa’ya sığınır. Paşanın yardımıyla, daha önce toprağını zorla elinden alan Hendekçioğlu Halil Ağa’nın yerine Çağa Ayanlığına atanır (1827). Dertli, bu işte de uzun süre kalamaz ve görevden alınır.
Artık epeyce yaşlanan şair, görevden alınma olayından sonra yeniden sefil ve serseri hayata döner. Atılmanın verdiği üzüntüyle boğazını keserek kendini öldürmek ister. Ancak bu eylemi Muharrem ayında gerçekleştiren Dertli, olayı Kerbela katliamından duyduğu acıya bağlar.
Bu intihar girişiminden sonra, kendisini eskiden tanıyan Bolu Defterdarı Hüsnü Efendi, onu Gerede’ye yakın Beşçam Derbendi’ne muhafız olarak atarsa da, Dertli burada ancak birkaç ay kalıp ayrılır. Bu iş kabına sığmayan Dertli’yi tatmin etmemektedir. Üstelik o, Ankara’da saz şairlerini koruyan, konağını onlara açan şiir ve şair dostu Alişan Bey’ın sanını duymuş ve ona sığınmayı tek kurtuluş olarak görmektedir.(7)
Aşık Dertli–Alişan Bey ilişkileri
19. yüzyılın ünlü saz şairi Dertli ile Kürt aşiret reisi Alişan Bey’in ilişkilerini ilk bilince çıkaran, yukarda da vurgulandığı üzere onun çağdaşı Ankaralı şair Sadullah İzzet Efendi’dir. Şairin, Alişan Bey’le ilişkilerini içeren ve literatürde Dertliname olarak adlandırılan Mesnevinin doğrudan konumuzla ilgili beyitlerini birlikte izliyoruz:
Bin iki yüz altmış bir idi sâl
Ankara’da oldu bu surette hâl
Ankara sükkânı gani ve fakir
Gördüler ol hâli sağir ü kebir
Var idi şâir-i şûride- hâl
Tuti-i hoş-gû gibi şirin- makal
Söyler idi nazm-ı bedihi heman
Şi’rde çekmez idi emek bî- guman
Ağzını açtıkta ol şîrin-kelâm
Nazm ile eyler idi arz-ı meram
Sözlerinin cümlesi mevzun idi
Herkes anın nazmına meftun idi
“Dertli“ idi mahlası biçârenin
Derdini verdi dil-i avarenin
Bulmuş idi şi’r ile ol yadigâr
“Geredeli Dertli“ diye iştihar
Derdi anın aşk-ı civanan idi
Pîr iken de aşk ile sûzan idi
Görse ne dem bir sanem-i hûb-rû
Olur idi aşk ile eş’âr- gû
Medh-i civânân idi hem pîşesi
Mey idi, mahbûb idi endişesi
Olmuş anın âşık-ı aşuftesi
Musikide de görülmüş bestesi
Gördüğü amma ki bülend-iştihar
Alişan denilmek ile nâmdâr
Hüsn ile ol bir şeh-i hûbân idi
Mîr değil, doğrusu bir sultan idi
Biz dahi gördük ol Beyi hayli dem
Doğrusu bir mîr-i mehasin-şiyem
Nâzik ü nermin sühan ü dil-nüvaz,
Dertlere lutfu ile çare-saz
Celb-i kulûb ile ol âli-makam
Oldu kapıcıbaşılıkla bekâm
Çünkü kerim idi ol mîr…şiar
Eyler idi Dertli’ye çok itibar
Her nereye gitse ol mîr-i kerim
Dertli’yi yanında eylerdi nedim
Dertli dahi ana gazel-han idi
Her sözünün başı “Alişan!..“ idi
Çektiği dem badeyi can aşkına
Derdi: “Bu sagar Alişan aşkına!..“
Her ne zaman sazına verse düzen
Oldu idi Alişan’a mıdrıban
Meykedeye her ne zaman girse der:
“Verir isen badeyi Dertli’ye ver.“
Parasını mîr verirdi bâdenin
Kaydı değil âlem ol üftadenin
Bâdeyi çektikçe ol pîr-i dûta
Mîr Alişan’a eyler idi dua
Bade idi, aşk idi her sohbeti
Leyl ü nehar mestlik idi âdeti
Bir gece âdetçe mest idi giran
Girdi Alişan huzuruna heman
Çok idi göçmek için çün niyyeti
Ahirete vermiş idi rihleti
Etti Alişan Bey’e vâfir dua
Dedi: “Veda etmeğe geldim sana!
Lik sen idin bana mani olan
Aşıkı maşukudur ancak tutan
İşte bu mansıba getirdim seni
Sen dehi yâd eyle, unutma beni
Perçemini eyleyeyim bûs u şemm
Vakt-i vedadır ki bu demdir o dem.“
Çünkü eda etti meramın o pîr
Açtı başın perçemin gösterdi mîr
Pir heman perçemi etti şemm ü bus
Ahirete rihlet için çaldı kûs
Çıktı huzurundan ederek semâ
Cümle tevâbi ile etti veda
Eyledi tevhid ile hatm-ı kelam
Dertli de dermanını buldu temam
Buldu aralıkta bir eski hasır
Yattı anın üstüne, can verdi pîr
Vasıl-ı Hak oldu, verdi canını
Dertli de buldu hele dermanını (8)
Prof. M. Fuad Köprülü, bu mesneviden, çeşitli halk söylencelerinden ve nihayet Dertli’nin şiirlerinden giderek Dertli- Alişan Bey ilişkilerini şöyle özetler: “Sazı elinde tekrar seyahatlere başlayan ihtiyar şair, bu aralık Ankara eşrafından Alişan Bey’in himayesine sığındı. Bir rivayete göre Cihanbeyli kazasının Uzunlu köyüne mensup olan, hatta bir zaman Diyarbekir Voyvodalığı’nda da bulunan bu zat, saz şairlerini ve yoksulları himaye eden oldukça münevver ve edebiyat meraklısı bir adamdı. Erzurumlu Emrah da, bu Alişan Bey’in lutuf ve himayesini görmüş, ona medhiye yazmıştı. Dertli’nin şiirlerinde ise, Alişan Bey’den bahseden, onun büyüklüğünü, lütuflarını gösteren parçalar pek çoktur. Bazı halk rivayetleri, ihtiyar şairin onun kız kardeşi Bostan Hanım’a aşık olup, hatta ona ait bazı şiirler yazdığını ve bu gibi münasebetsizliklerinden dolayı bir aralık konaktan kovulmuşsa da, sonra affedildiğini iddia eder; fakat bu hususta tarihi hiçbir delilimiz yoktur. Yalnız bir manzumesinde, galiba yaptığı delice kusurlardan dolayı , onun affını istirham etmektedir:
Sana bu mesned-i vâlâ
beyim zât-ı tecellidir
Veliy zahirde derler
gerçi insan-ı hümâyundur
Dua-gu bende-i naçizinim
dergâh-ı lutfunda
Gedâya merhamet kılmak
beyim beylerde kanundur
Kusurdan hâlî olmaz
bir dakika âsitanında
Efendim Dertli’ yi
bilmez misinsen eski mecnindir.
Şairimizin ölümü hakkındaki bilgimiz de yine bir rivayete dayanmaktadır. Bu rivayete göre, Dertli (H. 1261- M. 1845) yılında bir gece Ankara’da Alişan Bey’in konağında misafir iken, hâmisine, artık göçmek zamanının geldiğini ve kendisinin saçlarından öpmek istediğini söyleyerek, saçlarından öpmüş ve orada bulunanlarla helalleşerek, sofadaki bir hasır üzerine uzanmış ve orada can vermiştir. Evvelce bir manzumesinde:
“Mevtimde Müneccim Tepesi mansıbım olsun
Taşları cevahirdir anın toprağı zerdir’’ diyen şair, galiba bu arzusu yerine getirilmek için, Alişan Bey tarafından Müneccim Tepesi civarındaki mezarlığa defnedilmiştir. Bu tepede o zamanlar Ankara’nın büyük meyhanelerinin bulunduğu rivayet ediliyor.“(9)
Ankaralı şair İzzet Sadullah Efendi’nin, Şair Dertli’nin meslek ve meşrebi, Alişan Bey’le ilişkileri ve ölümünü işleyen manzum destanından ve bizzat Dertli’nin şiirlerinden yola çıkarak bu bilgileri aktaran Köprülü, ayrıca Bereketzâde İsmail Hakkı adlı bir 19. yüzyıl Osmanlı yazarının “Yâd-ı Mâzi“ adlı eserindeki Dertli’nin sevgilisi Bostan Hanım’la ilişkilerini içeren şu bilgilere de yer vermektedir:
“İsmini unuttuğum bu karye, Cihanbeyli aşiretinden ve Kürd eşraf ve rüesasından Hacı Bey’la zevcesi olup Konya havalisinde meşhur şair Dertli’nin vaktiyle hüsn-ü cemalini muhrik edalarla vasf ü hikayeti mutazammın birçok gazeller söylemiş olduğu Bostan Hanım’ın ikametgâhıdır. Ahiren mülhakatı devre çıktığım esnada, mezkur karyeye geleceğini haber almaları üzerine Hacı Bey’le Bostan Hanım atlara binerek ve Bostan Hanım silahlarını takınarak tevâbiiyle birlikte bir saatlik yerden karşılamaya çıkmışlardı. Konaklarına misafir ettiler ve aşiretlere mahsus debdebe ve tekellüflerle fevkalade âsâr-ı ihtiram gösterdiler. Köyün delikanlılarıyla kızlar halay çektiler. Seyr ü temaşa ettik. Bizim gördüğümüz Bostan Hanım ihtiyarlamıştı.“(l0)
Yukardaki tanıklardan İzzet Sadullah Efendi, Dertli ile aynı dönemde yaşayarak ondan birkaç yıl sonra l264 (M. 1848)de vefat etmiş, doğrudan Dertli’nin Alişan Bey ve Bostan Hanım’la ilişkilerine tanıklık etmiştir. Diğer kaynak Bereketzâde İsmail Hakkı’nın ise Dertli’nin ölümünden sonra Hacı Bey diye biriyle evlendikten sonraki yaşlılık döneminde Bostan Hanım’la tanıştığı ve misafir edildiği anlaşılmaktadır. Buradaki ilginç anlatımlardan biri de, onun şair Dertli ile ilişkisinin hâlâ dillerde dolaşmasının yanısıra, at binerek silah kuşanmasıdır. Tam da geçmişteki Kürt kadınına uygun bir özellik.
O tarihlerde Ankara, nüfusu elli bini bulmayan, mütevazi ve oldukça geri bir Orta Aradolu şehridir. Bu aşamada Dertli’ye korumalık yapan Alişan Bey, yazları Ankara ilçelerinde, özellikle Haymana’da, kışları ise çoğunlukla Ankara’da geçirmektedir. Öyle anlaşılıyor ki, Alişan Bey’in hem Cihanbeyli hem de Haymana ile ilişkisi vardır. Kendisinin Canbegan aşiretine mensup olduğu anlaşılmaktadır.
19. yüzyılın çok ünlü Alevi/Bektaşi şairi Dertli’ye ilişkin kapsamlı bir çalışma yapan Şemsettin Kutlu, sazşairi Dertli ile Alişan Bey arasındaki yakın diyaloğu ve dostluğu şöyle anlatıyor:
‘’Dertli’nin Ankara’ya gittikten sonraki hayatı gerçek anlamı ile bir derbederlik, bir başıboşluk, bir çöküntüden ibarettir. Bereket versin ki –uzağında da yakınında da– arkasında daima Alişan Bey vardır. Bölgenin hemen her yöresinde sözü ve hatırı geçen Alişan Bey, meyhaneler başta olmak üzere Dertli’nin karşılayabileceği her yere: ’’Gelip de sizden ne isteyecek olsa, bunu istediği miktarda veriniz ve hesabını benim üzerime yazınız“ tembihimde bulunmuştur. Bunun sonucu olarak Dertli, istediği dükkandan istediği şeyi alabilmekte, istediği yerde içkisini içebilmektedir. Hiç olmazsa günlük maddi ihtiyaçları bakımından Alişan Bey’in sayesinde , bir ıztırabı yoktur…“ (11)
Şair Dertli’nin Orta Anadolulu Kürt aşiret reisi Alişan Bey’le ilişkileri, kuşkusuz doğrudan şairin şiirlerine de yansır.
Dertli, Alişan Bey’e bağlılığını ve uzun süre yanında kalmasını şöyle dillendirir:
Dertli her bir yerde
eğlenmezdi amma, neylesin
Lütfü çok, ihsanı
çok bir Alişan eğler beni
Dertli, bir başka
dörtlükte de Alişan Bey’e büyük bağlılığına vurgu yapar:
Dertli –i efkendeleriz
(düşkün, âciz MB)
Vasfını gûyendeleriz
(söyleyen, anlatan MB)
Can- baş ile bendeleriz
(kul, köle MB)
Şimdi Alişan güzele
Şair Dertli, Alişan Bey’in kız kardeşi Bostan Hanım’a aşık olmuş ve bu durum Alişan Beyi kızdırmıştır. Buna karşın Dertli, Alişan Beye bağlılığını vurgulamaktan geri kalmaz:
Dertli aşk yolunda
olmuştur gulam (köle MB)
Mestur cebîninde harf-i
Eliflâm (alnında yazılı MB)
Hâkimler hakkımda
yazamaz ilam (mahkeme kararı MB)
Yazarsa fermanım Alişan yazar (ferman: buyruk MB)
Yıllarca koruması altına aldığı yaşlı Aşık Dertli’nin, genç kızkardeşini istemesine içerleyip onu konağından kovması Dertli’de büyük bir hüzün yaratır:
Câme-i sabrımı odlara yaktı (sabır giyeceğimi ateşe yaktı?)
Muhabbet kemendin
boynuma taktı
Yalın ayak, keçe külah bıraktı
Gör ne etti âdil Alişan bize.
Alişan Beyin, başlangıçta Dertli’ye kızmakla birlikte, şiirsel yakarışından sonra onu yeniden konağına aldığı ve ölünceye dek koruduğu anlaşılmaktadır. Hatta Alişan Beyin izniyle bu evliliğin gerçekleştiğine ilişkin rivayetler de vardır. Kesin olan şu ki, Dertli ömrünün sonuna kadar Alişan Beyin konağında ve himayesinde kalmış ve orada ölmüştür. Ölümünde henüz çok genç olan Bostan Hanım’ın ise sonradan Canbeg aşiretinden Hacı Bey ile evlendiği anlaşılmaktadır…
Alişan Bey’e sığınan Erzurumlu Aşık Emrah
Alişan Bey’in yalnız 19. yüzyılın en büyük sazşairlerinden Dertli’ye değil, yine aynı yüzyılın en büyük âşıklarından Erzurumlu Emrah’a da koruyuculuk yaptığını görüyoruz. Bir başka söyleyişle Emrah’ın diğer birçok ünlü âşık gibi kendi memleketinde kalmayıp Sivas’a Kastamonu’ya ve oradan Alişan Beyin diyarına gittiğini öğreniyoruz.
İkisi arasındaki önemli benzerliklerden biri, Dertli’nin başlangıçta Halvetiye tarikatına, Erzurumlu Emrah’ın da Nakşibendi tarikatının Halidiye koluna bağlı iken Aleviliğe/ Bektaşiliğe intisap etmeleridir. Aralarındaki başka bir ortak özellik ikisinin de, sazşairlerinin dostu Kürt aşiret reisi Alişan Bey’e sığınmalarıdır. Yine ikisinin bir ortak özelliği de, gittikleri bu mekanda yeniden aşık olmalarıdır.
Fuad Köprülü, şiirlerinden yola çıkarak haklı olarak şu belirlemelerde bulunur: ‘’Emrah’ın gazel tarzındaki bir methiyesinin Alişan Bey isminde birine takdim edildiği ve şairin ona intisap etmek istediği anlaşılıyor. Bir başka methiyesi de gene bu Alişan Bey’e takdim edilmiştir. (…) Şairin onu İran Şahı’ndan daha yüksek gördüğü, kerem ve sahavetini methettiği, fakat bu kerim, sahi ve nüfuzlu zatın birtakım düşmanları da olduğu anlaşılıyor. Herhalde bu methiye, Emrah’ın Alişan Bey’e intisab ettiğini, onun lütuf ve inayetini gördüğünü kat’i surette anlatmaktadır. Bunu kanıtlayan bir gazelin de, Alişan Beyin ölümünden sonra söylendiği anlaşılmaktadır.
Koruyucusunun ölümünden şairin bu kadar derin bir keder duyması, onun çok lütuflarını gördüğüne açık bir delildir. Acaba Emrah’ı bu kadar himaye eden bu Alişan Bey kimdir? Biz bunun, Emrah’ın çağdaşı meşhur Dertli’nin de başlıca koruyucusu olan Alişan Bey olduğunu kuvvetle söyleyebiliriz. Onun lütufkârlığı, nüfuzu, sazşairlerine karşı olan alakası, Dertli’ye karşı gösterdiği lütuflarla da sabittir. Herhalde Emrah Kastamonu havalisinde bulunduğu sıralarda, Alişan Bey’e intisap etmiş olmalıdır.“ (12)
Tıpkı Dertli gibi Emrah da, Alişan Bey’e gitmesini ve onunla ilişkilerini şiirlerine dökmüştür.
Erzurumlu Emrah üstüne kapsamlı bir çalışma yapan Orhan Ural, onun Alişan Bey’le ilişkilerini hikaye üslubuyla ayrıntılı biçimde anlatır(13). Ancak biz bunun ayrıntısına girmeden, şairin, koruyucusu Alişan Bey’in ölümü üzerine mezarının başında yaktığı ağıtla sözlerimizi noktalamak istiyoruz:
Bir zaman bu bezmde
çok Alişan’lar var idi
Çok şecaat sahibi sahip-
kıranlar var idi
Böyle virane değildi
gördüğüm gülzarlar
Bunda tezyin- hâneler,
âli- mekânlar var idi
Kande kalmış bilmezem
bu gülşenin rânâları
Nice servi kadliler,
nevres civanlar var idi
Kaynaklar
l- Rohat Alakom: Anadolu Kürtleri Üzerine Bazı Notlar, Bîrnebûn, Sayı: 23/ 2004
2- Mehmed Kemal: Acılı Kuşak, Toplum yay. Ank.l967
3- Mehmed Kemal: Hep Böyle Olur (Halk Hareketleri ve Çağdaş Destanlar üstüne), Cumhuriyet,ll.ll.l984 ; Eşkıya Türküleri, Cumhuriyet, 20.3.l985
4- Bu konuda bkz. Yaşar Kemal: Ağıtlar, YKY, İst.2004, s.22-52
5- Ankaralı Sadullah İzzet: „Dertlinâme“, A. Talat Onay: Aşık Dertli’ye Dair Yeni İki Vesika, Halk Bilgisi Haberleri, Sayı:l07-l08/ l940. Aynı belgeler daha sonra şu eserde de yayımlanmıştır: Doç. Dr. Cemal Kurnaz: Ahmet Talat Onay, Kültür Bak. yay. Ank.l990
6- A. Talat (Onay): Aşık Dertli/ Hayatı- Divanı, Bolu, l928
7- Cahit Öztelli: Dertli ve Seyrani, Varlık yay. İst.l964
8- Şemsettin Kutlu: Şair Dertli, Tercüman yay. İst.l979,s.58-63
9- Prof. Dr. M. Fuad Köprülü: Türk Sazşairleri- III, İst.l940, s.647-648
l0- Age, s.956- 957
ll– Ş. Kutlu: Age, s. 25-26
l2- Prf. Dr. M. Fuad Köprülü: Türk Sazşairleri- III, İst.l940, s.582
l3- Orhan Ural: Dost Elinden Gelen Turna/ Erzurumlu Emrah, Hür yay. İst.l976, s.21-31.
782
Mehmet BAYRAK
24 Ocak 2017 Salı
/Yeni Özgür Politika
Yoruma kapalı.