Alevi Haber Ajansi

Almanya Alevi Örgütlenmesi Tarihi kitabının yazarı Kaçmaz: Dizayn Aleviliği dayatılıyor-VİDEO

PİRHA- Almanya Alevi Örgütlenmesi Tarihi kitabının yazarı Metin Kaçmaz, Alevilerin önüne iki seçenek konulduğunu söyledi. Kaçmaz, “Bizim dizayn ettiğimiz Aleviliği yaşayacaksınız” diyorlar ya da, Alevi örgütlenmesinde mücadele veren kurumları marjinalleştirerek halkı soğutmak istiyorlar. Alevilik devletin yedeğinde bir Alevilik olarak gelmedi tarihten bu yana. Alevi pirleri haksızlıklara karşı bunun bedelini ödeyerek, geçmişten, atadan öğrendiklerini günümüze getirdiler” dedi. 

Almanya Alevi Örgütlenmesi Tarihi kitabının yazarı Metin Kaçmaz 90’lı yıllardan bu yana Avrupa’da Alevi örgütlenmesinin içinde. Erzincan Tercanlı olan Kaçmaz Ankara’da büyümüş. 80 darbesi sonrası 11 ay cezaevinde kalan Kaçmaz, 19 yaşında ise Almanya’ya yerleşmek zorunda kalmış. Köln’de Hacı Bektaş Veli Derneği’nde çalışmalar yürütmeye başlamış. “1986’da düşünsel ve inançsal olarak farklılıklarımız olduğundan dolayı mevcut yönetimle anlaşamadık. 80 kişilik bir grup ile birlikte 1996’da Hacı Bektaş Veli Derneği’nden ayrılıp, Köln’de bulunan diğer Alevi derneklerinde çalışmaya başladık” diyor. Burada 3 dönem dernek başkanlığı yapan Kaçmaz AABF bünyesinde de yöneticilik yapmış. 2007 yılından itibaren Alevilerin Sesi dergisinin genel koordinatörlüğünü gerçekleştiren Kaçmaz, Yol TV’de programlar da yapıyor.

ALMANYA ALEVİ ÖRGÜTLENMESİNDE 3 DÖNEM

Almanya’da uzun bir süredir Alevi örgütlenmesinde yer alan Kaçmaz, örgütlenme sürecini bir kitap altında toplayarak bir arşiv oluşturduğunu belirtiyor. Kaçmaz’ı bu kitabı yazmaya iten neden ise, örgütlenme ile ilgili belge arandığında ya çok zor ulaşılması, ya da ulaşılamaması. Hiçbir belgeyi atmadığını belirtiyor ve ekliyor:
“O zamanki örgütlenme kendiliğinden kurulan bir örgütlenme değil. Çok özverilerle yapılan bir örgütlenme.
Bunların bilinmesi önemliydi. Yeni neslin emek veren insanların emeğini görmesi açısından bu çalışma önemliydi. Kolay olmadı, isimlere ulaşmak zor. 30 senelik birikim ve 1.5 seneye varan bir çalışma. Kitaba koyduğumuz her bilgiyi, o dönemin canlı tanıklarına onaylattık.
Bundan önce de yapılan kitap çalışmaları var, ama alanında yapılan tek kitap diyebilirim. Örgütlenmenin en temel aşamasından itibaren ele aldık.”

Kitapta 3 örgütlenme dönemini anlatıyor Kaçmaz: Yurtseverler Birliği, Alevi Cemaatleri Birliği, Alevi Birlikleri Federasyonu.

“1988’DE ÇIKAN SONUÇ: ALEVİLER BİRARAYA GELMELİLER”

1988’de toplantılar yapılıp, 25 Kasım 1989’da Dortmund’da yapılan toplantı ile Alevi Cemaatleri Federasyonu (ACF) kuruluyor.

31 Ekim 1993’te ise Frankfurt Üniversitesi’nde yapılan genel kurul ile Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu dönemi başlıyor.
Kaçmaz, Yurtseverler Birliği’nden itibaren örgütlenme çalışmalarına başladığını söylüyor ve gelişini şöyle anlatıyor:

“Yurtseverler Birliği’nin tüzüğünde Aleviler ile ilgili talepler olmasa da yönetimdekilerinin büyük kısmını Aleviler oluşturuyordu. İlk kurulan örgütlenme diyebiliriz.
Burada mevcut kişilerin daha sonra Alevi Cemaati Federasyonu’nda büyük çabaları oldu. Yurtseverler Birliği 1980’de dağıldıktan sonra 87-88’e kadar yöneticilik yapan insanlar farklı örgütlenmelere dağıldılar.
1988 yılında İsmail Elçioğlu, geçenlerde Hakka uğurladık, onun hazırladığı Ehli Beyt Dergisi var, onun çağrısı ile Berlin, Frankfurt, Köln, Hannover gibi daha birçok şehirde yapılan toplantılar var. Bu toplantılarda Alevi ileri gelenleri bir araya gelerek Alevi örgütlenmesi hakkında fikir üretiyor. Hepsinin varmış olduğu ortak karar: Alevilerin bir araya gelmeleri gerektiği.
25 Kasım 1988’de Dortmund’da bir araya geliniyor, aslında buna bir genel kurul da diyebiliriz.
Burada kurucular kurulu oluşturuyor.
1990 yılında ise Alevi Cemaatleri Federasyonu bünyesinde yeni yönetim oluşuyor. Başkanlıklarını Derviş Tur, Ahmet Aydemir, İsmail Elçioğlu yapıyor.”

“ACF DİYANET İLE İLİŞKİLERİ ÖN PLANA ÇIKARDI”

ACF ile ACF’ye bağlı olmayan dernekler arasında Alevi inancına yönelik görüş farklılıklarının olduğunu belirten Kaçmaz, ACF’nin Diyanet ile çalışmaları daha çok ön plana çıkardığını söylüyor. “ACF’ye bağlı olmayan 11 dernek, ACF’yi bir frenleme görevi yapıyorlar. Alevilik ile ilgili farklı düşüncelerin olabileceği yönünde görüş beyan ediyorlar, fakat Alevi haklarını alma konusunda ortak düşünceleri var” diye belirtiyor.

“SİVAS KATLİAMI ALEVİ ÖRGÜTLENMESİNDE DÖNÜM NOKTASI”

2 Temmuz 1993 yılında Sivas’ta gerçekleşen katliam Almanya’da Alevi örgütlenmesinde dönüm noktası oluyor.

Katliamın hemen ardından ACF’ye bağlı olan ve olmayan bütün dernek üyeleri ve yöneticileri biraraya gelerek bir yürüyüş düzenleme kararı alıyor. “Bunun sorumluluğunu Ali Rıza Gülçiçek’e, Turgut Öker’e, Derviş Tur’a veriyorlar…
10 Ekim 1993 tarihinde ilk defa 60 bin kişinin sokağa döküldüğü, taleplerini haykırdığı Köln’de bir yürüyüş gerçekleştiriliyor ve birliğe atılan ilk adım aslında.
30- 31 Ekim 1993 tarihinde Frankfurt Üniversitesi’nde yapılan genel kurul ile birlikte Ali Rıza Gülçiçek başkanlığında yeni bir oluşuma gidildi.
ACF’de sadece 1 kişi yeni oluşumun yönetimine giriyor, diğer isimler farklı oluşumlara gidiyorlar.
Ağırlıklı olarak Köln’de kalındığı için merkez Köln’e taşınıyor. Fakat bir bina yok. Ali Rıza Gülçiçek’in çalıştığı yerde bir odada biraraya geliyorlar. 2006 yılında AABF binası alınıyor.
AABF’ye bağlı şu an 157’si Almanya’da, AABK bünyesinde Avrupa’da 260’ın üzerinde dernek var. 1989’da ACF ile atılan temel ile bugün Avrupa’da büyük bir örgütlenmeye adım atılıyor.”

İZZETTİN DOĞAN’IN ALEVİ ÖRGÜTLENMESİNE ETKİLERİ

ACF bünyesindeki dernekler ile bağlı olmayan dernekler arasında ilişkiler giderek artarken, bu yakınlığın karşısında olan derneklerin de karşı etkinlikler düzenlediklerini ifade ediyor Kaçmaz. Bu etkinliklerin en önemlisinin ise Bochum’da 1993 tarihinde düzenlenen 3 günlük toplantı olduğunu belirtiyor. Bu toplantıya katılanlardan biri de İzzettin Doğan’dır.

Metin Kaçmaz İzzettin Doğan’ın Alevi örgütlenmesinin başından bu yana Avrupa’ya gelip etkinliklere katılan bir isim olduğunu kaydederek, “Sivas katliamına kadar olan süreçte ilişkileri çok iyi idi. Derneklerin toplantılarına katılan bir isim. Hukuk profesörü olduğu için Alevilerin de özlem duyduğu bir karakter .
Aynı zamanda Federasyona karşı oluşumları da destekliyor.

BOCHUM’DA DEVLET İLİŞKİLENMELERİNİN TEMELİ ATILDI

Bochum’da yapılan toplantıda Federasyona karşı bir takım oluşumların temelleri atılıyor.
Doğan, Alevileri daha çok devletle ilişkilendirmeye çalışan bir isim.
Sivas Katliamı’nın ardından Doğan’ın bu davaya dahil olması talepleri dile getiriliyor. Fakat bu taleplere Doğan, devletçi bir tutum benimseyerek, devletin gerekli hassasiyeti göstereceği anlayışını benimsiyor.”
Kaçmaz ACF döneminde Alevilerin devlet ve Diyanet ile ilişkilendirilmeye çalışıldığını belirterek şöyle devam ediyor:

“O dönemde Alevi Cemaatleri Federasyonu Sünniler ve Aleviler arasındaki yanlış anlamaları önlemek için Diyanet İşleri ile görüşmek ve TRT’de yayınlanmak şartı ile Kerbela Şehitlerinin ruhuna, Kerbela’da Yezid düzene biat etmeyen, bu uğurda kellesini veren Hz Hüseyin’i camiye sokarak, Ankara Maltepe camisinde mevlit okutulması konusunda yardımcı olması için Diyanet İşleri Başkanlığı Başmüfettişi Abdulkadir Sezgin ile çeşitli mektup yazışmaları yaparlar. Tepkiler nedeniyle bunu gerçekleştiremezler.

ALEVİ SÜNNİ KARDEŞLİĞİ PANELİ

1992 yılında Köln’de Sünni Alevi kardeşliği temalı bir panel yapılıyor. Panele katılan Diyanet İşleri yöneticileri, İzzettin Doğan, Derviş Tur, Ahmet Aydemir gibi isimler. Şunu da söyleyeyim: Aleviler üzerinde olumsuz bir şey yaratmıyor bu etkinlik. Çünkü Aleviler Sünniler karşısında kendilerini savunacak bir ortam yakalıyorlar.”
Alevi halkının İzzettin Doğan’a olan tepkilerinin ise Sivas Katliamı sonrasında arttığını dile getiriyor,

“1993’te AABF genel kurulunda bazı isimler İzzettin Doğan’ı divana öneriyorlar. Fakat orada büyük tepki oluşuyor. “Sivas davasını savunmayan birinin burada işi yok” denilerek tepki gösteriyorlar. İzzettin Doğan’dan kopuş oradan başlıyor” diyor.

“ALEVİLERE DİZAYN ALEVİLİĞİ DAYATILIYOR”

Günümüzde bu politikaların devam ettiğini vurgulayan Kaçmaz, bu kez de İrfan Ocakları denen örgütlenme biçimine geçildiğini dile getiriyor.
“Bunun Avrupa’da da çalışmaları var. Alevilerin önüne iki seçenek konuluyor. “Bizim dizayn ettiğimiz Aleviliği yaşayacaksınız” diyorlar ya da Alevi örgütlenmesinde mücadele veren kurumları marjinalleştirerek halkı soğutmak istiyorlar. Alevilik devletin yedeğinde bir Alevilik olarak gelmedi tarihten bu yana. Alevi pirleri haksızlıklara karşı bunun bedelini ödeyerek, geçmişten atadan öğrendiklerini günümüze getirdiler.”

Alevi örgütlenmesinde hala eksiklikler yaşandığına dikkat çeken Kaçmaz, “ Alevi örgütlenmesinde geleceğe endeksli bir örgütlenme modeli gelişmeli. Gençleri de esas alan. Aleviler gibi dışlanan tüm güçlerle birlikte bir birlikteliği geliştirmek lazım” diyor.

Elif SONZAMANCI/KÖLN

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak