Alevi Haber Ajansi

‘Eğer bir dil ekonomi ve eğitim dili olmazsa o dil ölür’-VİDEO

PİRHA- Sanatçı Ali Doğan Gönültaş, “Eğer bir dil ekonomi ve eğitim dili olmazsa o dil ölür” dedi. Gönültaş, “Yeni kuşaklarla dili buluşturmak açısından müzik ciddi bir köprü görevi görebilir ama ana dilinde (Kirmançki) müziğe gençlerin ilgisi çok zayıf. Gençler bin tane bilgi bombardımanına maruz kalıyor, oradan dile dair bir şey yaratmak için ailelere daha büyük bir sorumluluk düşüyor” ifadelerini kullandı.  

Dersim’de geleneksel müziğin, sözlü tarihin günümüze aktarımında çok büyük katkısı oldu. Sözlü ağıt ve klamların Dersim’in geleneksel ritüellerinde, düğünlerde, cenazelerde, Gağand(yeni yıl kutlaması), Hızır ayında yapılan ritüellerde saz ve üç telli cura ile çalınarak o bölgenin acısını, sevincini, öfkesini ve tarihini yansıtır, toplulukların bir araya geldiği etkinliklerde söylenir. Ağıt ve klamların, bu geleneğin ve dilin kaybolmamasına katkısı büyük.

‘Yeni çağ’ dediğimiz teknolojik dönemde geleneksel ritüeller daha az gerçekleşiyor. Artık müzikal gelenekler de değişime evrildi. Yeni jenerasyona ne kadar ulaşıldığına dair net bir söz ve söylem yok. Bütün bu sözlü geleneğe rağmen Kırmançki kaybolmak üzere, günlük konuşma dili olmak yerine sadece yaşlıların köylerde ve ailelerin evlerde konuştuğu bir dil haline geldi.

Kırmançki dilinde yazılı eserler, görsel yayınlar, akademik çalışmalar da oldukça sınırlı olduğundan yeni nesillere dilin aktarılmasında önemli sorunlar yaşanıyor. Kırmançki dili ile ilgili çalışmalar yapılmış olsa da yine de istenilen düzeyde ne konuşuluyor ne de yazılıyor. Yapılan çalışmalar genelde sınırlı ve bölgesel kalmış durumda.

Sanatçı Ali Doğan Gönültaş ile Kırmançki’nin unutulmaması için yapılması gerekenler, gençlerin Kırmançki’yi neden yeterince konuşmadığı ve ilgi duymadığı, bundan sonra dil konusunda yapılması gerekenler üzerine konuştuk.

“EĞER BİR DİL EKONOMİ VE EĞİTİM DİLİ DEĞİLSE O DİL ÖLÜYOR”

PİRHA-2000 yılından sonra doğan kuşak dile ne kadar önem veriyor? 

ALİ DOĞAN GÖNÜLTAŞ: Dil konusu mühim bir tartışma. Aidiyetin temel çıkış noktalarından biri dil, biri de inanç. İnsanlar genelde kendilerini buradan var ediyorlar. Ben hem kendi dilim Zazaca hem de annemin, babamın inancı Alevilik özelinde değerlendirdiğimde ana akım olmadığımı fark ediyorum. Kendimi nasıl ifade edebilirim diye düşündüğümde ‘Biz neredeyiz, hangi merkezdeyiz?’ gibi temel sorular soruyorum. Bence biz dünya üzerinde de kendimizi doğru bir merkeze çekemiyoruz.

İnsanın varlığı neyle ilgilidir? İnsan bilgiyi taşır, kimi bunu dinle, kimi dille, kimi de sanatla yapar. Geçmişe baktığımızda da insanın temel görevinin bilgiyi taşımak olduğunu düşünüyorum. Günümüzde ise bilgi artık insana da ihtiyaç duymuyor, yapay zekâ diye bir şey çıktı artık bizim yerimize birçok şeyi yapıyor. Biz yaşananları bu ölçekte değerlendirmek zorundayız, biz bir bilgiyi kendi dilimizle taşırken bunun ne kadar gerçekliği var. İnsanlar çok üzülüyor Zazaca dilinin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olmasıyla ilgili. Ben de bu duruma çok üzülüyorum ama sanki bu durum biraz kaçınılmaz. İnsanlar vicdani bir problem yaşadığı için niye bizim dilimiz ölüyor, diyor. Biz bir anlam dünyasının içerisindeyiz. Dil bizim için bir araç, onun içinde bir ruh var, o bizi ifade ediyor. Dilin önemini yadsımıyorum. Sadece eğer bir dil ekonomi ve eğitim dili değilse o dil ölüyor.

Biz oturup kişisel olarak ne yapacağımızı mı tartışacağız, yoksa örgütlü olarak ne yapacağımızı mı tartışacağız. Örgütlülüğü doğru bir noktaya taşıyabiliyor muyuz? Çünkü ülkenin 50-60 senesi nasıl bir örgütlülük yaratabiliriz diye tartışmakla geçti. İnsanların birçoğu kırıldı, hayal kırıklığına uğradı. O yüzden örgütlülüğe dair bir endişe, korku var, bunlar da anlaşılır. O yüzden çok fazla denklem var işin içerisinde, sadece bir dili var etme değil insan kendini ait hissetme konusunda da zorluk yaşıyor.

Eğer siz açlıkla boğuşuyorsanız, her gün makarna ve pilav yiyorsanız, kültür-sanat alanına dair derinlikli tartışmaya yönelik enerjiyi bulamazsınız. O yüzden Türkiye’deki temel problem yoksulluk. İnsanlar yoksul, müzisyenler yoksul. O yüzden belirli noktalarda insanlar kendi ideal sanat perspektiflerini ortaya koyamıyor. Biz hep kendi yüreğimizi ferahlatmakla ilgileniyoruz anlamak, kafa yormak çok zor bir şey. Ben 20 yaşımdan sonra kendi dilimi konuşmaya başladım, öncesinden anlıyordum ama üniversiteye gittiğimde anneannemle iletişim kurabilmek için ana dilimi konuşmak istedim ama bu tamamen kişisel bir şeydi.

“DİL KONUSU SADECE SANATÇILARIN ALTINDAN KALKABİLECEĞİ BİR YÜK DEĞİL”

-Yeni kuşağın Kırmancki müziğine ilgisi nasıl, gözleminizi aktarabilir misiniz?

Ben açıkçası yeni kuşağı tanımadığıma emin değilim. Çünkü ben İstanbul’da yaşıyorum kendi akrabalarımın ve çevremdeki insanların çocuklarına baktığımda yok denecek kadar az. Aslında ikinci ana dili ama birinci ana dili gibi benimsetilen Türkçeyi bile çocuklar konuşamıyor, o yüzden bu çocuğa bir dil bilinci aşılamanız çok zor. Bu da yapısal bir şey. Kendi evinde çocuklarıyla kendi ana diliyle konuşmak isteyenler var ama bu konuda daha yapısal bir çözüm ortaya koymadan bir şey yaratmak çok zor. Bunun temelinde de bizim fikir üretenlere ihtiyacımız var. Dil konusu sadece sanatçıların kucağına atılıyor, çünkü siyasetçilerden hayır göremiyorlar. Artık oturup gerçekler üzerine kim ne yapabilir onu söylememiz lazım. Herkes köyüne gidip yaşlılarla sohbet etsin onların dünyasını anlayabilsin, bulunduğu ortamı doğru yorumlayabilsin dil konusu tek başına sanatçıların altından kalkabileceği bir yük değil. Bugün Türkiye’deki muhalefetin içerisinde bulunduğu yapısal problemlerin temelinde de doğru analiz edememe var. Bu benim işim değil onların bu süreci benden daha iyi analiz etmesi gerekiyor.

“YENİ KUŞAKLARLA DİLİ BULUŞTURMAK AÇISINDAN MÜZİK KÖPRÜ GÖREVİ GÖREBİLİR” 

-Dil ile müzik arasında nasıl bir ilişki var?

Müzik çok önemli bir araç, akılda kalan bir şey. Benim de kendi dilimde kurduğum iletişim müzik üzerinden oldu. Yeni kuşaklarla dili buluşturmak açısından müzik ciddi bir köprü görevi görebilir ama ana dilde müziğe dair gençlerin ilgisi çok zayıf. Gençler bin tane bilgi bombardımanına maruz kalıyor. Oradan dile dair bir şey yaratmak için ailelere daha büyük bir sorumluluk düşüyor. Ben belki biraz karamsar konuşuyorum ama bu biraz lazım bize. Bizi zihnimiz koruyacak çünkü bizi salt inandıklarımız korumuyor. Yüzyıllardır aynı hikâyeyi okumak canımı yakıyor, o yüzden ben bir sorumluluk almayı isterim. O yüzden kendi dilime, müziğime ve anneannemin rüyalarına önem veriyorum. Bu yeni kuşak için biraz daha zor, çünkü başka şeylere maruz kalıyorlar, suçlamıyorum onları. Gençlerin sorumluluğuyla olan şeyler değil, bizim hatalarımız bunlar.

“KAPİTALİZM İŞİNE YARAMAYACAĞINI DÜŞÜNDÜĞÜ ŞEYİ KENARA ATIYOR”

-Popüler kültürün yeni kuşak üzerinde ana diline ve kültürüne yabancılaşma etkisi var mıdır? 

Popüler kültürü de doğru tanımlamamız gerekiyor bence. Çok geniş bir perspektif sunmak gerekiyor ki algılayabilelim. İçinde bulunduğumuz dünya hız dünyası ve ilişkiler aslında altyapının üstyapıyı belirlediği ölçekte ilerliyor yani ekonomik zeminde ilerliyor. Dolayısıyla işine yaramayacağını düşündüğü şeyi kapitalizm kenara atıyor. Bugün dünyada en çok konuşulan üç dil Çince, İspanyolca ve İngilizce. Çünkü sanatsal, teknolojik ve bilimsel en fazla makale o dillerde üretiliyor. Çünkü içinde bulunduğu sisteme hizmet ediyor, dolayısıyla buradan bir popüler kültür de oluşturabiliyorlar.

Bizim dilimizde ilk roman 2000 yılında yazılmış, dolayısıyla yolumuz uzun. Umarım yolun sonuna gelmeden yolu uzatabiliriz. Çevremdeki insanlar genelde benden büyükler neredeyse, o yüzden 2000’li kuşağı çok yakalayamadım. Bence onların bizimle bir ilgileri yok, başka bir algı dünyasındalar, bizim problemlerimizle çok ilgilenmiyorlar. Biz onların problemlerini dil üzerinden anlamaya çalışıyoruz. Acaba bunlar ne istiyorlar diye algılamıyoruz, yine onları dizayn etmekle ilgiliyiz.

“YENİ KUŞAĞIN KIRMANCKİ MÜZİĞE İLGİSİ ZAYIF”

-Yeni kuşak ne tür Kırmancki müzik dinliyor, ilgi alanı nedir?

Bence yeni kuşağın Kırmancki müziğe ilgisi zayıf, genelde rap dinliyorlar. Beni dinleyen 2000’li kuşak çok az. Önümüzde iki tane seçenek var ya çok nitelikli bir şey yapıp onun kitlelere ulaşmasını bekleyeceksiniz ya da daha kolay tüketilen popüler kültüre uyumlu olsun diye yapılmış eserler yapacaksınız. Zamanla belli bir farkındalık, aidiyet oluşunca dile ve dilin icra edildiği müziğe yöneliyor insanlar hepimiz de bu yolu yürüdük. Ben de 16-17 yaşında Metin ve Kemal Kahraman’ın müziğiyle tanıştım, bana inanılmaz bir şey gibi geldi ama benim zaten o dönemde farkındalığım oluşmaya başlamıştı.

İnancımız niye farklı, evde niye farklı bir dil konuşuyoruz sorularıyla beraber o dönemde müzik dinleyip yol bulmuştum. Şimdiki jenerasyonun bizlere göre avantajları ve dezavantajları var. Şimdi gençler isterlerse bilgiye çok çabuk ulaşabiliyorlar. Günümüzde Zazaca’yı öğrenmek isteseler bir şekilde öğrenilebilir, bizim zamanımızda çok daha zordu, kurslara gitmen gerekiyordu. Nereye gideceğini bilmiyorsan kalırdın yerinde ama şimdi bir sürü online kurslar ve derneklerin verdiği kurslar var. Ama bizim avantajımız şuydu: Bu kadar yoğun bilgi kirliliğine maruz kalmıyorduk.

Dijital çağın içerisinde bir çöplük var çocuğun elinden bilgisayarı, telefonu alamazsınız. Gençlerin önünde bin tane seçeneği var ve o seçenekler arasında ana dilim diyecek motivasyonu bulamamasını anlayabiliyorum. Çünkü gençlerin aklını çelebilecek bin tane yazınsal ve görsel ürün var. Ürettiğimiz eserler yeniçağa uygun mu? Onları ne kadar yakalıyor? Biz istiyoruz ki, biz yaptık onlar algılayıp sevsin ama bu çok basit olur. Bizim onların düşünce dünyasını görmemiz için biraz daha onlarla tanışmamız lazım.

ALİ DOĞAN GÖNÜLTAŞ KİMDİR?

Ali Doğan Gönültaş, 1985 yılında Bingöl’de dünyaya geldi ve profesyonel müzik yaşantısına kurucularından olduğu Ze Tijê ile başladı. Postrock, kolaj ve deneyimsel türlerde üretim yapan grubun yayımladığı “Yanlışımız Var!” (2015) ve “Ur” (2019) stüdyo albümlerinde besteci, aranjör ve icracı olarak yer aldı. Gönültaş, anadili Kirmançkî’nin yanı sıra Kurmanci ve Türkçe eserler de seslendiriyor. Gönültaş, son olarak 2022 yılında Kiğı albümünü çıkarttı.

Cihan BERK-Nuray ATMACA/PİRHA

İLGİLİ HABERLER:
1-Sanatçı Zeynep Kılıç: Kırmançki’nin kaybolmaması için gençlere ulaşılmalı-VİDEO
2-‘Müzik, Kırmancki dilini ayakta tutan en önemli unsurlardan bir tanesidir’-VİDEO
3-Ferhat Tunç: Kırmancki müzik yapan sanatçılar yeteri kadar desteklenmiyor-VİDEO
4-‘Yasaklanmaya çalışılan Kırmancki’ye sahip çıkılmalı-VİDEO

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak