Alevi Haber Ajansi

‘Alevilere yönelik sistematik bir adaletsizlik var’-VİDEO

PİRHA-Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Ankara Şubesi, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Tiyatro salonunda, “25. yılında Sivas Katliamı ve adalet arayışımız!” şiarıyla panel düzenledi. Panelde, Türkiye’de Türklük ve Sünnilik sorunu olduğu belirtilerek, Alevilere yönelik sistematik bir adaletsizliğin devam ettiği vurgulandı. Madımak müze oluncaya kadar mücadelenin devam edeceği belirtilerek, devletin en tepesindeki nefret söylemlerine işaret edildi. 

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Ankara Şubesi, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Tiyatro salonunda, “25. yılında Sivas Katliamı ve adalet arayışımız!” şiarıyla panel düzenledi.

Moderatörlüğünü Gazeteci-Yazar Turan Eser’in yaptığı panele, AABK Genel Başkanı Hüseyin Mat, ABF Genel Başkan Yardımcısı Müslüm Metin, HBVAKV Başkanı Ercan Geçmez, PSAKD Genel Sekreteri Onur Şahin konuşmacı olarak katıldı. 

Panelde açılış konuşmasını yapan Yazar Turan Erser, “2 Temmuz etkinlikleri Sivas 25 yıl önce dünyanın, devletin, bizim toplumu gözü önünde yaşanan insanlık dışı vahşetin ötesinde bir katliam yaşandı. Bu katliam bir toplumsal dava haline dönüştüğü için de hükümetin, devletlerin, siyasetin, yandaş medyanın ifade ettiği gibi münferit, ferdi bir olay değil; devletin Kerbela’dan bugüne kadar sürdürdüğü sıralı siyasi, kimlik katliamları ve cinayetleri olarak devam ediyor” dedi.

Eser, başta şehit aileleri olmak üzere PSAKD örgütlülüğü, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, ABF, HBVAKV, AABF federasyonun bileşenleri, demokratik kamuoyu, demokratik muhalefet, sol, sosyalist hareket olmak üzere toplumun bütün vicdanını temsil eden kamuoyunun bu davayı sahiplendiğine dikkat çekti. Eser, “Toplum olarak yaşadığımız travma hala devam ediyor” ifadesini kullandı.

“ALEVİLERE YÖNELİK SİSTEMATİK BİR ADALETSİZLİK VAR”

PSAKD Genel Sekreteri Onur Şahin, “Sivas katliamının sebeplerinin birçok bileşeni var. Alevilere dönük bin yıllık asimilasyon politikalarından bahsedeceğiz” dedi.

Şahin şöyle konuştu:

“Alevilere dönük katliam stratejileri genel anlamda Osmanlı döneminde de Çorum’da, Maraş’ta Sivas ve Gazi Mahallesi’nde de genel anlamda şu aşamaları içeriyor: Alevilerin herhangi temel bir alana dayanmayan önyargılardan hareketle bir tehdit algısı olarak sunulması, daha sonra bu tehdidin belli bir olgunluğa ulaştırılması, çeşitli şekillerde kitlelerin tahrik edilmesi ve en son olarak Alevilerin katliama uğratılması.
Katillerin özellikle ödüllendirilmesi, katilleri koruyan üst düzeyde yer alan yetkililerin ve katliamda ön açıcı rol oynayanların bir şekilde ödüllendirilmesi. Katliam stratejileri genel anlamda bu aşamaları içeriyor. Alevilere dönük katliam, bu ülkede Alevileri yok etmeyi amaçlayan nihai planın bir parçasıdır.
Adalet ne demek? Ahlaka ve hukuka uygunluk, doğruluk, adil olma durumu, kısaca hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi.
Bugün modern anlamda dünyada kabul edilen demokratik standartlardan bahsedeceğiz. Bu dünyada ve bu ülkede yaşananlar mevcut demokratik standartlara liberal burjuva demokrasisi dediğimiz standartlara ne kadar uygun?
Bu ülkede hiçbir zaman adalet olmadı. Bunu Sivas davasında da beklemiyorduk. Aleviler bu topraklarda hiç bir zaman adalet yüzü görmediler. Bu topraklarda sistematik olarak Alevilere dönük sistematik bir adaletsizlik var. Adalet bu ülkede toplumsal alanda, siyasal alanda, sosyal alanda bir adalet söz konusu değil.

“NEFRET SÖYLEMİ DEVLETİN EN TEPESİNDEN  BAŞLIYOR”

Alevilerin toplumsal yaşamın bütün alanlarında ayrımcılığa uğradığını belirten Onur Şahin, “Çocuklarımız zorunlu din derslerine maruz kalıyorlar. Eğitimde yaşanan gericileşme, çocuklarımızın imam hatiplere gönderilme durumu, kutsal mekânlarımız var. Bu kutsal mekânlarımıza ya devlet tarafından el konuluyor ya İslamcı yapılar bir şekilde ele geçirmeye çalışıyor ya da bir şekilde bunlar yok ediliyorlar. Dersim’de, Abdal Musa’da bunun örneğini görüyoruz. Kutsal mekânlarımız sular altında kalıyor. Cemevlerimiz ibadethane olarak tanınmıyor. Alevi köylerimize zorla cami yapılıyor, camiyi kabul etmeyen köylerimize hizmet götürülmüyor. Kamuda Aleviler ayrımcılığa tabi tutuluyorlar. Oruç tutmadığımız için saldırıya uğruyoruz. Alevi halkımıza dönük sürekli bir nefret söylemi var. Ve bu nefret söylemi devletin en tepesinden başlıyor.

“TOPLUMSAL BİR YÜZLEŞME OLMALI”

HBVAKV Genel Başkanı Ercan Geçmez ise “Şu soruyu sormak lazım? Bir yüzleşme mi, bir toplumsal yüzleşme mi? Türkiye’de önce bu soruyu kendimize sorup bu yönden açılımın yapılması gerekliliğine inanıyorum” diye konuştu.

Geçmez konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Toplumsal yüzleşme olmadan gerçek bir yüzleşmenin gerçekleşeceğine inanmıyorum. Çünkü dünyada örneklerin tamamı toplumsal yüzleşmeyle gerçekleşti. Daha önce İtalya’da, Arjantin’de, İspanya’da, Şili de toplum kendisi ile yüzleşmeyi becerebildi. Becerdikten sonra devleti bu noktaya çekebildiler. Kendi devletlerinin katliamlarla kendisinin yaptığı ayrımcılıklardan sonra nasıl bir değişim yaşaması ile ilgili kanunlar çıkarmak zorunda kaldılar. Ve katlettikleri bu toplumlarla bir biçimde yüzleşmeyi kısmi de olsa becerebildiler. Aslında bizimde istediğimiz bu. Türkiye toplumu kendisi ile yüzleşmesi lazım. Bu sadece Türkiye için değil, ortadoğu ülkeleri için de çok rahat söyleyebiliriz.

“EN BÜYÜK SORUN TÜRK VE SÜNNİLİK SORUNU”

“Nasıl bir yüzleşme gerçekleşmeli önce Aleviler mi, yüzleşmeli? yoksa başkaları mı yüzleşmeli? Bence en büyük sorun Türk ve Sünnilik sorunu. Bu iki toplum, Türk ve Sünni olan grupların bir yüzleşme yaşaması lazım. Bu yüzleşmeyi yaşamadıkları sürece biz bu katliamlarla ilgili ne yazık ki bir şeyler yapamayacağımız ulu orta ortada. Peki, bunları, nasıl bu yüzleşmeyi harekete geçirebiliriz?  Tam da bu sessizliği bozarak. Bugün bile bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın atasözlerinin ne kadar bize acı çektirdiğini, bu coğrafyanın acılarını yeniden bu insanlara hatırlatarak bizden önce buralarda kimler yaşıyordu? Nasıl yaşıyorlardı. Bunlar bu coğrafyanın sahibi değil miydiler? Peki, bunları bu coğrafyadan kovan, yok eden bu coğrafyayı onlara mezar yapan kişilerin gelip buraların kendilerine mezar olacağını bir nebzede olsa akıllarından geçirmelerini hatırlatmak lazım.

İktidar erki elinde silahla başkalarını sürekli yok etme, asimile etme, onları sürekli katliama tabii tutmanın ardından bu olayın kendilerine döneceğini bilmesi gerekiyor. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Kimi Sivas’ta, Çorum’da, Maraş’ta, Adıyaman’da kimisi başka bir ilde ve kendi aramızda konuştuğumuzda ya burada bizden önce Ermeniler yaşıyordu, Süryaniler yaşıyordu, şunlar yaşıyordu, bunlar yaşıyordu diyoruz. Peki nerede bunlar arkadaşlar.

Bunlar kendi istekleriyle mi bu toprakları terk ettiler. Biz yüzleşebildik mi bunlarla. Yani kendimize iğneyi batırmadığımız andan itibaren çuvaldızın gelip bize batacağını hissettik. Ama ne yazık ki katliamlarla hissettik. Bunları gördüysek de sesiz kaldık.

Devletle yüzleşmeden önce toplumsal yüzleşmesi Türkiye’nin kaçınılmaz bir gerçeği. Bu gerçek üzerinden Türkiye’nin mutlak vicdan sahibi, eşitlikçi, özgürlükçü insanlığın bu alanda bir güç birliği yaparak bir nefer gibi çalışması gerektiğine inanıyorum.

“SİVAS, İNSANLIK TARİHİNİN EN VAHŞİ KATLİAMI”

ABF Genel Başkan Yardımcısı Müslüm Metin de, “2 Temmuz Kerbela’dan sonra 2 Temmuz’a kadar insanlık tarihinin en vahşi, sözle anlatılamayacak bir katliamı” dedi.

“Bizler Kerbela’dan günümüze sürekli acı görmüş bir toplumuz” diyen Metin şunları kaydetti:

“İşin ilginç tarafı bizler 72 millete aynı nazarda bakan bir toplumuz. Ve incinsen de incitme diyen bir toplumuz. Ama her zaman ve her dönemde bütün katliamlar en zararsız ve en faydalı toplumlara yapılıyor. Niye korkuyorlar? Çünkü bizim yeşermemizden korkuyorlar. Bizim kültürümüzden korkuyorlar. Sivas Madımak’ta semahlarımızı yaktılar, çocuklarımızı yaktılar, kültürümüzü yaktılar, aydınlarımızı yaktılar. Ama hiçbir zaman için onlar orada yanmadılar. Işıkları alev oldu. Şu anda bütün dünyada yüreği sızlayan duyarlı tüm toplumları aydınlatıyor. Ben iki şeyden nefret ediyorum: Biri su, biri ateş. Su Kerbela’da, ateş Sivas’ta. Bizler  örgütlü olmak zorundayız, bizler Kerebela’dan, Dersim’den, Maraş’tan, Çorum’dan, Gazi’den günümüze kadar olan bütün katliamların içinde hem kendimizle yüzleşmeliyiz, hem de devlet devletle yüzleşmelidir.

Bizler ileride katliamlar olmaması için taraf olmak zorundayız, örgütlü olmak zorundayız. Korkunun hiçbir zaman bir topluma faydası olmamıştır, olmayacakta. Biz adalet diyoruz da önce kendi dalaletimizi kendimiz sorgulamamız lazım.

“KAYBEDENLER DE HEP BİZ OLDUK”

Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Genel Başkanı Hüseyin Mat da,25 yıldır biz Alevi yöneticileri söylenen bütün sözlere baktığımızda demeçlerde, panellerde, söyleşilerde söylenen sözleri alt alta toplayın hep aynı. Tekrara düşüyoruz, değişen bir şey yok. Değişen bir şey olmadı. Burada değiştirmek istediğimiz mesele devletin yaptığı katliamın karşısında hesap vermesi gibi bir düşüncemiz var” dedi.

Mat, sorun bize karşı bakış açısı ve davranış biçiminden çok, asıl sorun bizden kaynaklanıyor. Şu salondaki katılım oranına baktığımızda da sorun burası, başka yerde sorunu aramak yanlış. Adres yanlış, sorun bizden kaynaklanıyor. Biz bugüne kadar tarihimizle övündük doğruydu. Kerbela’dan, Çaldıran’dan, Pir Sultan’dan, Baba İshak’tan, Baba İlyas’tan, Seyit Rıza’dan bütün değerlerimizden gurur duyduk, doğruydu. Ama bir şeyi kabul edemiyoruz tartışmaya açmakta cesaret edemiyoruz. Bütün bu katliamların karşısında direnenlerin yazdığı tarihle gurur duyuyoruz ama  bir gerçek var ki kaybedenler hep biz olduk.

“AVRUPA’DAKİ 1.5 ALEVİNİN YÜZDE 5’Nİ ÖRGÜTLEYEBİLDİK”

Bedel ödeyen biz olduk. Neden Aleviler bedel ödedi? Bu soruya cevap veremiyoruz, vermekte zorlanıyoruz. Yönetici kadrolarımız kurumlarımızda cevap veremiyorlar, tıkandık. Ajitasyonu bir birimize yapıyoruz, tartışmalarımızı birbirimize anlatmaya çalışıyoruz, birbirimizi ikna etmeye çalışıyoruz. Avrupa’da 1.5 milyon Alevi yaşıyor örgütleyebildiğimiz Alevi oranı sadece %5.”

 “MADIMAK UTANÇ MÜZESİ OLUNCAYA DEK MÜCADELE EDECEĞİZ”

Avrupa Alevi kadın Federasyonu Genel Başkanı Nevin  Kamilağaoğlu ise “Duygu yüklüyüz. Gerçekten de Sivas biz Alevilerin kanayan yaralarından birisi. Bu yaramız geçmeyecek ta ki Sivas Madımak insanlık adına utanç müzesi oluncaya kadar. Biz Alevilerin mücadelesi devam edecek. Biz bunun davacısıyız. Alevi hareketiyle birlikte sonuna kadar bu mücadeleyi devam ettireceğiz. Ta ki Madımak insanlık müzesi oluncaya kadar.

Cebrail ARSLAN/ANKARA

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak