PİRHA – ‘Aleviler Bektaşiler, Yeni Anayasa ve Toplumsal Barış’ başlıklı panelde, Alevi toplumunun talepleri ve atılması gereken adımlara değinildi. Hukukçular, “Toplumsal barış sağlanacaksa Alevilere yönelik haksız hukuksuz davalara son verilmelidir. Alevilerle ilgili bir karar alınacaksa, Alevilere danışılmalıdır” diye belirtti.
Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde yapılan 62. Ulusal 36. Uluslarası Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinlikleri kapsamında, ‘Aleviler Bektaşiler, Yeni Anayasa ve Toplumsal Barış’ başlıklı panel yapıldı.
Panelin moderatörlüğünü yapan İbrahim Karakaya, konuşmasında Alevi örgütlülüğünün geldiği noktayı değerlendirerek Suriye’deki Alevi katliamına da işaret etti. Karakaya, “Bu konuda Türkiye’nin sorumluluğuna hep dikkat çektim, bugün de üzerinde duruyorum” dedi.
“ANAYASAL KURUCU GÜÇLER SORUNUMUZ VAR”
Panelin ilk konuşmacısı hukukçu Orhan Gazi Ertekin oldu. Aleviler olarak yeni bir anayasa tartışmasının içerisine girildiğini belirten Ertekin, şunları söyledi:
“Son iki yüz yıldır neredeyse her üç günde bir anayasayı tartışıp hukuk reformu, yargı reformu yapıyoruz. Alevilerin anayasa politikası var mıdır? Varsa bu neye tekabül etmektedir? Anayasalar, sadece yazılı metinler değidir. Anayasalar yazılı metinlerle siyasal güçler arasındaki politik evrede tamamlanırlar. ‘Anayasa bize şifa olacak’ duygusu yok. Bizim, anayasal kurucu güçler sorunumuz var.
Anayasalar politik metinlerdir. Tamamen kurucu güçlerle alakalıdır. Dolayısıyla bizin yapacağımız şey, mevcut siyasal gücümüzün nereye yerleştirileceğiyle alakalıdır. Türkiye’de anayasa politikası, demokrasinin temel mekanı olduğu algısına dayanır.
YENİ ANAYASAYA DAVET
Eşit yurttaşlık, gerçekte varolmayan yurttaşlığın, yasa yoluyla işletilmesine dayanıyor. Eşit yurttaşlık, ön kapıdan kovulan Alevilerin bacadan girme çabasını tarifliyor. Bugün Türkiye ve Suriye birbirine çok bağlı şekilde anayasa politikası içerisine girmiş durumda. Suriye’nin yeniden inşası, Alevilerin kaçınılmaz olarak anayasa politikası üzerinde yeniden düşünülmesini ve bunun kavramsal içeriği üzerinde ciddiyetle tartışılmasını gerektiriyor. Aleviliğin bugün Suriye ve Türkiye’de geldiği durum, son bin yıl içerisindeki iktidar çatışmalarını yeniden alevlendiren bir etki gösterdi. Alevilik, Türkiye’nin bilinmeyen inancı haline getirilmiştir. 2022 kararnamesi ile birlikte Alevilik, bilinmeyen inanç kategorisine yazılmış durumdadır. Yepyeni bir siyasal harita ile karşı karşıyayız. Bu harita bize, aynı zamanda yepyeni bir anayasa politikası davet ediyor.”
Av. Burak Aydın da toplumsal barış yapılacaksa öncelikle Alevilere yönelik hak gasplarından vezgeçilmesi gerektiği vurgusunu yaptı. Alevilerin, hiçbir koşulda Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığını tanımayacağını söyleyen Aydın, şu sunumu yaptı:
“Anayasaların varlığı, toplumsal barışın sağlanması için yeterli değildir. Bugün devletimiz anayasayı ciddiye almıyor. Türkiye halklarının kendisinden bir parça hissetmediği bir anayasanın ne bir geçerliliği ne de bir ciddiyeti olacaktır. Eşit yurttaşlık konusunda bu anayasa çalışmalarına iştirak etmek zorundayız. Toplumsal barış sağlanacaksa eğer laiklik ilkesi esas alınmalıdır, devletin, tüm inanç gruplarına eşit olması sağlanmalıdır. Yaşanan Alevi katliamlarının hesabı sorulmalı, Madımak, Utanç Müzesi olmalıdır. Alevilerin kamu hizmetlerinde eşit hizmet alması sağlanmalıdır. Alevilere yönelik asimilasyon politikalarına son verilmelidir. Alevi köylerine cami yapılmasına son verilmelidir. Cami yapmaya bütçe varsa eğer Alevi köylerine yol ve su hizmeti götürülmelidir. Zorunlu din dersleri kaldırılmalıdır. Tüm dergahların idaresi Alevilere bırakılmalıdır. Bu konuda bir başvurumuz vardı ve reddedilmişti ve dün de Kayseri’de yeni bir dava açtık. Toplumsal barış sağlanacaksa Alevilere yönelik haksız hukuksuz davalara son verilmelidir. Alevilerle ilgili bir karar alınacaksa eğer Alevilere danışılmalıdır. Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı diye bir kurumu da tanımadığımızı belirtiyoruz.”
“İNANCIMIZA TAHAMMÜLÜ OLMAYAN ZİHNİYET”
Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Mustafa Aslan da konuşmasında Türkiye’de bir tür zihniyet sorunu olduğunun altını çizdi.
“Eğer gerçekten bir anayasa olacaksa bu toplumsal metnin, zihniyete de yansıma ihtiyacı var. Yani herkesin şunu kabul etmesi lazım; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu ülkenin aslında çok renkli, çok dilli, kültürlü, inançlı olduğunu içselleştirmek zorunda. Tek bayrak, tek dil, tek inanç, bu ülkenin gerçeğini yansıtmıyor. Çünkü biz bu söylemlerin bize katliam, soykırım, inkar yaşattığını gördük. İnancımıza, yaşam tarzımıza tahammülü olmayan bir zihniyetle karşı karşıya kaldık. Burada alternatif etkinlik yapmaları da aslında bizim kimliğimizi tanımamasından kaynaklı. Dün bize küfür edip ‘Aleviler yok’ diyorlardı bugün ise Aleviler var ama kimliğimiz yok. Hatırlarsanız Kürtlere de yok deniliyordu. Verilen mücadele sonrasında ‘Evet ya bu topraklarda Kürtler var’ diyorlar. Alevilerin kabulü yapılmadan altın tepside size sunulan herhangi bir imkanın, varlığımızı yok saydığını bilmek zorundayız. Laiklik deyip Alevilere her türlü zulmü yapacaksınız, demokrasi deyip Kürtleri, Çerkezleri, yok sayıp ‘herkes Türk’ diyeceksiniz ve bizim adımıza hep söz kuracaksınız! Zihniyetin değişime ihtiyacı var. Mevcut anayasamızda laiklik, eşitlik ilkesi var. Din vicdan özgürlüğü de var. Ama Aleviler bu eşitliği bu topraklarda hiç görmedi. Örneğin Kürtlerle ilgili bir barış sağlanıp silahlar susup çatışma ortamı sonra erecekse, Kürt siyasal hareketi bir adım attı, peki devlet? Boşalttığınız köyler halen duruyor. Sivil korucular, ellerinde silahlarla bekliyor. Bir taraftan barış diyeceksiniz ama diğer taraftan katilleri serbest bırakacaksınız. Toplumsal barış için devletin samimiyetine, şeffaf olmasına ihtiyaç var. Bütün bu sürecin tek bir çözümü var; bu ülkede hakları yok sayılan her kesimin, eskiden daha fazla yan yana gelip demokrasi mücadelesi vermeye ihtiyacı var. Yoksa birilerinin bir masada bize vereceği demokrasinin demokrasi olmayacağını belirtiyorum.”
PİRHA/HACIBEKTAŞ
Yoruma kapalı.