PİRHA-Hepimiz Göçmeniz Irkçılığa Hayır Kampanyası, bugün Taksim Hill Otel’de düzenlediği basın açıklamasıyla mültecilerin zorla geri gönderilmesinin durdurulmasını talep etti.
Geçtiğimiz günlerde başta Suriyeliler olmak üzere İstanbul ve çeşitli şehirlerde bulunan mültecilerin sınır dışı edilmesi başlatılmıştı. İstanbul Valiliği geçici koruma statüsünde olan Suriyelilere 20 Ağustos’a kadar ‘kayıtlı oldukları şehre’ dönmeleri için süre vermişti.
Kamuoyunda çeşitli tepkilere yol açan zorla sınır dışı etme uygulaması çeşitli kentlerde de protesto edildi.
Bugün Hepimiz Göçmeniz, Irkçılığa Hayır Kampanyası tarafından Taksim Hill Otel’de sınır dışı etmelerle ilgili basın toplantısı düzenlendi. Basın toplantısına siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşları katıldı.
“SIĞINMACI OLMAK BASİT BİR ŞEY DEĞİL”
Toplantıda ilk olarak söz alan avukat Gülden Sönmez, şunları belirtti.
“Mart 2011’de başlayan Suriye savaşı içerisinde yaşayanlar olarak hepimizi insanlık suçları çerçevesinde derinden etkiledi. Özelde Suriyelilere yönelik başlayan ırkçılık ve nefret söylemi içeren kampanya tehlikeli boyutları barındırıyor. Savaştan, ölümden ve zulümden nefes almak, yaşayabilmek için ülkelerinden kaçtılar. Bir insanın evini, yurdunu, komşularını geride bırakarak başka bir ülkede yaşamak zorunda bırakılması yani sığınmacı olması çok basit bir şey değil. Tecavüzden, işkenceden, yargısız infazdan, bombardımandan, kimyasal silahlardan kaçarak geldiler buraya ve diğer ülkelere. Bir taraftan da görüyoruz ki aslında bu kaçış ve sığınmayla beraber sığındıkları ülkelerde göçmenler ciddi bir baskıyla karşı karşıyalar. Biz bir taraftan göçmenlere kucak açan bir ülke olarak gösterilirken son zamanlarda ırkçılığın her gün arttığına şahit oluyoruz. Bu basın toplantısının bir amacı da buna dikkat çekmek. Yeryüzünün hepimize yetecek kadar büyük olduğunu biliyoruz. İstanbul’un da bu potansiyeli kaldıracak kadar geniş olduğunu biliyoruz. Bu problem şimdi yaşanan bir problem değil Avrupa’da Amerika ülkelerinde karşılık bulan ve birbirini etkileyen genel bir politika. Bu da bizi daha fazla endişelendiriyor. Irkçılık insanlık suçudur. Yaşam hakkı söz konusuysa sınırlar konuşulmamalıdır. Ülkemize sığınanlar hangi dilden, dinden ırktan olursa olsun hepsine canı gönülden ‘hoş geldiniz’ demek istiyorum. Beraberiz, hepimiz kardeşiz. Kendilerini güvende hissetmelerini istiyoruz. Sorumluluk sahibi olan başta hükümet olmak üzere tüm siyasi parti temsilcilerine, sivil toplum kuruluşlarına çağrıda bulunmak istiyorum. Çok tehlikeli bir oyun oynanıyor. Bu oyun bugün son bulsun.”
“SURİYE HALA BARIŞ ORTAMINDAN UZAK”
Ardından ortak basın metnini Hepimiz Göçmeniz Irkçılığa Hayır Kampanyası’ndan Yıldız Önen okudu. Suriye’nin henüz barış ortamından uzak olduğuna vurgu yapan Önen, “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne göre sığınma bir insanlık hakkıdır. Herkesin savaştan, yoksulluktan, iklim değişikliğinden ve hayatı yaşanmaz kılan diğer göç etme ve daha iyi bir hayatı arama hakkı vardır. Türkiye’ye sığınan göçmenler, lütuf göstermemiz gereken zavallı varlıklar değil, uluslararası hukuktan gelen haklarını tanımamız ve eşit, kardeşçe bir yaşamı kurmak için çaba sarf etmemiz gereken insanlardır” dedi.
DAYANIŞMA ÇAĞRISI
Sınırların ve ulusların yarattığı yapay ayrımlara karşı tüm insanların eşit ve özgür olduğu bir dünya istediklerini dile getiren Önen, nefreti, düşmanlığı, ırkçılığı körükleyenlere karşı dayanışmayı büyütme çağrısı yaptı. Suriyeliler başta olmak üzere tüm göçmenlerin haklarının tanınması için mücadele ettiklerini ifade eden Önen, Suriyelileri bir gün evine dönecek ‘misafirler’ olarak gören anlayışın terk edilmesini, toplumdaki sorunların kaynağı olarak Suriyelilerin gösterilmesine son verilmesini, birlikte yaşamı kolaylaştıracak politikalar üretilmesini, göçmenlerin barınma, beslenme, sağlık, eğitim gibi insanca bir yaşam için ihtiyaç duydukları hizmetlere erişimlerinin sağlanmasını istediklerini kaydetti.
“ENTEGRASYON SORUNU VAR”
İnsani yardım alanında çalışan Aktivist Doktor Fatma Örgen de 2011 yılında başlayan Suriye savaşının üzerinden 8 yıl geçtiğini hatırlatarak “Bir toplum yardıma muhtaç konumda tutulamaz. Sığınmacıların kendilerini ayakta tutabilecek bir politikanın yürütülmesi gerekiyordu. Eşit iş, eşit maaş gibi şeyler sağlanarak iki toplum arasında eşitlik sağlanmalı. Ciddi bir entegrasyon sorunu var. Toplumun uyumu sağlanmalı” dedi.
“AKP’NİN SEÇİMLERDEKİ YENİLGİSİ SURİYELİLERDEN SORULUYOR”
Hepimiz Göçmeniz Kampanyası’ndan Şenol Karakaş ise son günlerde ırkçılığın tırmandırıldığına vurgu yaparak şunları kaydetti:
“Neyse ki ırkçılar karşısında ‘ırkçılığa hayır’ diyenlerin olduğunu da gördük. AKP’nin seçimlerdeki yenilgisinin hesabını Suriyelilerden sormaya çalışıyorlar. Suriyeli arkadaşlarımız 10 gündür evlerinden çıkamıyorlar kimlik kontrolü yapılır diye. Evlerinden çıkamayan insanlar işlerine de gidemiyor. Bu yüzden evlerine ekmek, su alamıyorlar. İstanbul Valiliği’nin, İçişleri Bakanı’nın başka işi mi yok Suriyelilerin sınır dışı edilmesiyle uğraşıyor. Suriyelilerle temas kuracaksa devlet yetkilileri talepleri yerine getirmelidir, sınırlar açılmalıdır. Göçmenler sınırda kötü koşullarda kalmamalıdır. Mültecilik hakkı tanınmalıdır. Eşit işe eşit ücret verilmelidir. Partonların Suriyeli işçileri sömürmesine son verilmelidir. Nefret söylemleri yasaklanmalıdır. Irkçılık insanlık suçudur ve cezalandırılmalıdır. Zorunlu sürgün ve sınır dışı etmelere son verilmelidir.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve insanlara büyük bir umut veren Ekrem İmamoğlu ‘geri gönderilmelidirler’ dedi. Suriyelilerin geri gönderilmesini savunmak onları ölüme göndermek anlamına geliyor. Sanki işsizliğin sorumlusu göçmenlermiş gibi davranılıyor. Dayanışmanın açığa çıkması ve sokaklarda örgütlenmesi gerekiyor. Suriyelileri Türkiye işçi sınıfının bir parçası olarak görüyoruz. Biz Suriyelilerde kendimizi görüyoruz.”
“HALA BUNLARI KONUŞUYOR OLMAMIZ BİR UTANÇTIR”
Yurttaşlar Derneği’nden Melek Ulagay ise Yurttaşlar Derneği’nin 1990 yılında yurttaşlık haklarını korumak için kurulan bir dernek olduğunu söyleyerek “20. Yüzyılda hala bunları konuşuyor olmamız insanlık adına bir utançtır. Devletler kurumlar uluslararası kurumlar tüm yapılarıyla bu korkunç insanlık suçlarından öte insanların denizlerde botlarda boğulmasını seyretmemeli” dedi.
“GÖÇMENLERİN SORUN OLDUĞU İZLENİMİ OLUŞTURULUYOR”
Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Avukat İbrahim Ergin de “2014 yılında IŞİD ve benzeri selefi gruplarla birlikte göç yönetiminde güvenlik eksenli bir bakış geliştirildi. Genelde göçmenlerin sorun olduğu izlenimi oluşturuldu ve halka da hissettirildi. Göçün yönetimi konusunda devlet gerekli önlemleri alamamıştı. Geçici koruma altında olan Suriyelilerin çalışma hakkı AB’nin dayatmasıyla ortaya kondu. Öncesinde yasal olarak çalışma hakları yoktu. Cezalandırma eğilimi söz konusu. Muhatap olan resmi kurumlar da böyle yaklaşıyor” diye konuştu.
“HER ŞEY SİYASET ARACI OLARAK GÖRÜLÜYOR”
Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz ise “Birçok soruna olduğu gibi buna da kendimizce Türk usulü çözüm bulmaya devam ettiğimiz sürece büyük sorunlarla karşı karşıya kalmaya devam edeceğiz. Evrensel hukuk açısından Türkiye Cumhuriyeti’nin hukukunda bir karşılığı var mı yok. Bu bir ayrımcılık. Türk usulü her şeyi siyasetin aracı haline getirmek belirleyici. Bu da ilk günden itibaren Suriye sorununun bir insanlık sorunu savaş sorunu olarak ele almadan önlemler alınmadığı için şu an nefret söylemi, milliyetçilik sürüyor.” şeklinde ifade etti.
“İKTİDAR SURİYELİLERİ PAZARLIK KONUSU OLARAK KULLANIYOR”
Hafıza Merkezinden Murat Çelikkan da şunları belirtti:
“Yaşamlarını sürdürebilme adına ülkelerini terk etmek zorunda kalanlara Türkiye kapılarını açmıştı. Bu takdir edilmesi gereken bir davranıştı. Ancak bu insani ve hukuki zorunluluğu, insani nedenlerle yaşamlarını sürdürebilmek için göç etmek zorunda kalmış insanları iktidar pazarlık konusu olarak kullandı. Bugün de iktidar Suriye politikasında güvenli bölgenin oluşturulması için pazarlık unsuru olarak kullanıyor. Ana muhalefet sırf iktidara muhalefet edebilmek için ırkçı bir politika gütmekten kaçınmıyor. Yasalar gereği bireysel ve toplu geri gönderme suçtur ve hukuka aykırıdır. Tüm siyasi partiler ırkçılık, ayrımcılık ve yabancı düşmanlığını körükleyen politikalara son vermek zorundadır.”
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.