PİRHA- Yapımı devam eden Koçali barajı 5 Alevi köyünü su altında bırakacak. Konu ile ilgili PİRHA’ya konuşan yurttaşlar kaygılı. “Biz bu topraklara yaşayan Aleviler olarak, bu topraklardan, birbirimizden ayrılmak istemiyoruz. Alevi ve Kürt olarak yıllarca ezilmişiz. Eğer bir yere gideceksek yine hepimiz bir arada olmak istiyoruz” diyorlar.
Adıyaman merkeze 40 km uzaklıkta bulunan Koçali barajının yapımı devam ediyor. Yapılacak baraj ile birlikte Kürt Alevilerin yaşadığı Çatalağaç, Doğanlı, Gökçay, Bağlıca, Ağaçkonak köyleri su altında kalacak.
5 Alevi köyünü sular altında bırakacak olan Koçali barajının yapımına 2014 yılında başlandı. Köylerde yaşayan yurttaşlar birçok kez yaptığı eylemler ve basın açıklamalarıyla barajın yapımına karşı çıkmasına rağmen baraj yapılıyor. Üç yıldır baraj inşaatı devam ediyor.
Baraj suları altında kalacak köylerde yaşayan yurttaşlar baraj yapımına başlanmasına ve topraklarının istimlak edilmesine rağmen topraklarının paralarını alamamaktan ve gidecek yerlerinin henüz tahsis edilmemesinden şikayetçi.
Koçali barajının yapıldığı alanın içinde bulunan Kürt Alevi köylerinde yüzyıllarca Alevilik yol erkanı en doğal bir biçimde yürütülürken. Her yıl Dede köyleri ziyaret ederek kurbanlar kesiyor cemler yürütüyor. Bu gün baktığımızda da Perşembe geceleri bir evde toplanan köylüler burada birlik cemleri yapıyor.
Baraj yapımının bitmesiyle birlikte köyleri boşaltılacak olan yurttaşlar, farklı kentlere gönderilmesinden dolayı Alevilik yol erkanını yaşayamama kaygısını ve endişesini taşıyor. Geçmişten bugüne yaşadıkları Alevilik yol erkanı ve yapımına başlanan Koçali barajı ile birlikte karşılaşacakları sorunlarla ilgi Çatalağaç köyünde yaşayan yurttaşlarla görüştük.
“ÇOÇUKLUĞUMUZDA KÖYLERDE YOKSULLUK VARDI”
70 yaşında ve 6 çocuk babası olan doğduğu günden bu yana Kürt ve Alevi köyü olan Çatalağaç köyünde yaşayan Hüseyin Turab, “Bizim çocukluk yıllarımızda köylerde yoksulluk vardı. İnsanların birçoğu büyük sıkıntılar yaşıyordu. Ekmek parası kazanmak çok zordu. O dönem bizim köyde geçim kaynağı hayvancılık ve tütündü. Tütün de kaçak satılıyordu. Araba, araç gereç yoktu. Tarlalarımızı hayvanlarla sürüyorduk. Adıyaman ve bizim köyün arası 40 km. Yaklaşık 9 saatlik bir yolu hayvan sırtında geçirerek şehre gidiyorduk. O dönemler para sıkıntısı çoktu. İnsanlar şehirdeki ihtiyaçlarını karşılamak için buğday ve mazı götürüp yağ, şeker, tuz, sabun ve çayla değiştirirdi. Geçimimiz bu şekilde yapıyorduk” diyor.
“CUMA GÜNLERİ TOPLANIP CEMLERİMİZİ YAPIYORUZ”
“70’li yılların başında bizim köye çok zor şartlar altında yol yapıldı. Bizim köy Kürt ve Alevi köyü” diyen Turab, şöyle konuştu:
“Dedelerimiz yılda birkaç kez gelerek bir evde toplanıp cem yapardı. Bizler Ağuçan ocağı talipleriyiz. Pirimiz geldiğinde kötülük yapmamak için dedemize söz verir bu sözde dururduk. Kurbanlar kesip küskünleri dargınları barıştırırdık. Burada yaşayan köylüler Alevilik yol erkanına bağlı musahiplik ilişkisinin olduğu köyler. Cuma geceleri toplanıp cemlerimizi yapıyoruz. Köyde yaşanan olumsuz sorunları da kendi aramızda çözer mahkemeye taşımazdık. Bugün bile bu kültür halen devam etmektedir. Birlik ve beraberlik içinde yüz yıllardır bu köyde yaşıyoruz” dedi.
“HAK MUHAMMED AŞKINA İBADETLERİMİZİ YAPARIZ”
“Bir dönem çevrede Alevi olmayan köylerde hakkımızda olumsuz şeyler söyleyip bize iftiralar atarlardı” ifadelerini kullanan Turap, “Ama bizler namus ve şerefin ne olduğunu dostluğu ve arkadaşlığı çok iyi bilen bir toplumuz. Biri ile dost ve arkadaşlık yaparken canı gönülden bağlı olur onu kardeş biliriz. Cemler hakkında yalan yanlış şeyler söylenirdi. Ama bizler cemlerimizde Hak, Muhammed, Ali ve ehlibeytin soyu için ibadetlerimizi yaparız” dedi.
“40 YIL DEMİRCİLİK VE NALBANTLIK YAPTIM”
Hüseyin Turab, “Maddi durumumuz iyi olmadığı için sıkıntı yaşıyorduk. Ben de yirmili yaşlarda demircilik yapmaya karar verdim. Şehre gidip malzeme aldım. Bir de usta getirdim köye, ondan demirciliği öğrendim. Köyde yaklaşık olarak 40 yıl demircilik ve nalbantlık yaptım. O dönem işlerim oldukça iyi gitti. Aile bütçeme yıllarca katkı sundum” diyerek şunları ekliyor:
“Köyümüzde baraj yapılıyor. Buna karşı çıkmamıza rağmen barajın inşaatına başlandı. Barajın gelmesi ile birlikte bizi köyden çıkaracaklar farklı kentlere gönderecekler. O zaman hem dilimizden, kültürümüzden ve inancımızdan uzaklaşacağız” diye konuştu.
“TÜTÜNE GETİRİLEN YASAK HAYATIMIZI OLUMSUZ YÖNDE ETKİLEDİ”
“Çiftçilik yaparak, tütün ekerek geçimimizi sağlıyoruz. Ama bu sene getirilen yasaklardan dolayı tütünümüzü satamıyoruz” diyen beş çocuk babası Mehmet Hırçıl da, “Üç öğrenci okutuyorum. Bu yaşadığımız sıkıntılardan dolayı onlara harçlık göndermede zorlanıyorum. Böyle devam ederse çocuklarımızı okuldan almak zorunda kalacağız. Tütüne getirilen yasak hayatımızı olumsuz yönde çok etkiledi. Bir yandan da köyde yapılan bir baraj var. Köyü boşaltacaklar ama bize tahsis edilen ve gidebileceğimiz bir yer yok. Son yıllarda barajdan dolayı köyde ki işlerimizde de aksamalar oldu. Düzenimiz bozuldu” dedi.
“BİZ BU TOPRAKLARDA KALMAK İSTİYORUZ”
“Barajın yapımına karşı çıkarak defalarca eylemler yaptıklarını ama buna rağmen barajın yapımına başlandığını” ifade eden Hırçıl, “Bir türlü sesimizi duyuramadık. Sorunlarımıza kimse çözüm olma konusunda yardımcı olmadı. Buralarda bize bir yer tahsis edilmesi konusunda başvuruda bulunduk. Talebimize olumsuz cevap verildi. Biz bu topraklarda kalmak istiyoruz. Buralardan gitmek istemiyoruz. Buranın taşı, toprağı, ağacı bizim için çok önemli ve kutsaldır. Başka yerdeki yaşam koşullarına uyum sağlayamayız. O yüzden bu topraklara kalmak istiyoruz” diye ifade etti.
“ALEVİ VE KÜRT OLARAK YILLARCA EZİLMİŞİZ”
“Bu barajın yapılacağı alanda beş tane Alevi köyü var” diyen Hırçıl şunları kaydetti:
“Bu köyler sular altında kalacak. Bu köylerde yaşayan bütün yurttaşlar burada kalmak istiyor. Çünkü bizim burada sosyal ve kültürel anlamda ilişkilerimiz çok iyi bir durumdadır. Birinin bir sorunu olsa bir kavga olsa köylüler bir araya gelip sorunumuzu kendimiz çözüyoruz. Bunu mahkemelere taşımıyoruz. Biz bu topraklarda yaşayan Aleviler olarak bu topraklardan, birbirimizden ayrılmak istemiyoruz. Alevi ve Kürt olarak yıllarca ezilmişiz. Eğer bir yere gideceksekte yine hepimiz birarada olmak istiyoruz. Bizi buralardan alıp dağıtırlarsa gittiğimiz yerlerde Kürt ve Alevi olduğumuzu bile belki söyleyemeyeceğiz. Bir baskı altında olacağız. Dilimizi konuşamayacağız, kültürümüzü ve inancımızı yaşayamayacağız.”
“İNSANLAR KENDİ KÜLTÜRÜ VE İNANCIYLA BÜYÜR”
“Ayda bir Dedemiz köyü ziyaret edip sorunu olanların sorununu çözüyor. Küskün dargın olanları bir araya getirip barıştırıyor” diyen Mehmet Hırçıl, “Farklı kentlere şehirlere gönderseler bizleri Dedemiz hepimizi tek tek ziyaret edemez. Gittiğimiz yerlerde yol erkanımızı yaşamaya çalışacağız. Ama bunu nasıl yürüteceğiz bilemiyoruz. Çünkü Pir oralarda tek tek bizlere gelme imkanı bulamayacak, bu nedenle belki de zamanla çocuklarımız asimile olacak. Bir ağaç nasıl toprakta büyüyorsa insanlar da kendi kültürü ve inancıyla büyür. Bu da bizim için çok önemli bir şey” diye konuştu.
Mustafa YÜKSEL/ADIYAMAN
Yoruma kapalı.