PİRHA – Maraş Katliamı’nın 39. yıl dönümünde PİRHA’ya konuşan Sinemillioğlu Ocağı Piri Süleyman Deprem, “Yaşanan vahşetin unutulması insanlıktan vazgeçmek anlamına gelir” dedi. Deprem, Alevilere düşmanlığın bir sistem sorunu olduğunu kaydetti.
Haberin Videosu
Maraş başlı başına irdelenmesi gereken bir belge ve Maraş Katliamı’nın özellikle Dersim gibi seçilmiş pilot bölgedeki bir uygulama olduğunu söyleyen Sinemillioğlu Ocağı Piri Süleyman Deprem, “Maraş olsun Dersim olsun genelde tüm Alevi katliamları İttihat ve Terakki’nin Türk İslam sentezi doğrultusunda geliştirdiği imha, inkâr ve asimilasyon politikasının ürünüdür” dedi.
Deprem, asimilasyonun gerekçesini şöyle anlattı:
“Özellikle her 10 yılda bir darbelere hazırlanmaya çalışan sistem öncellikle bir Alevi katliamı örgütleyerek ona zemin hazırlamaya çalışmıştır. Bir başka anlamıyla da Alevilerin toplumsal olarak kendilerini kamuoyuna hissettirmeye başladıkları andan itibaren bunların susturulması ve geriletilmesi özel bir projenin ürünüdür. Dersim katledilirken, imha edilirken, mağaralarda insanlar zehirle öldürülürken, amaç ne bir Alevi-Sunni çatışmasıydı ne de başka sıradan sebeplerden biriydi.”
1978’de Maraş’ta Alevilerin ekonomik olarak söz sahibi olmasının sistemi rahatsız ettiğini söyleyen Deprem, “Osmalı’dan bu yana Osmanlı’nın fetvacı başı Ebu Suud’un Aleviler üzerindeki inkâr ve tenkil fetvalarının hepsi bizlere göstermektedir ki Alevilere bu toplumda yaşama şansı tanımak, sömürü sistemine dayalı bir devlet yapısının yürümeyeceğinin işareti olmuştur” ifadesini kullandı.
“KATLİAM HAZIRLIĞI 15 GÜN ÖNCE YAPILMIŞTI”
Maraş olaylarının, kendiliğinden gelişen bir şey olmadığını söyleyen Deprem, Maraş olaylarından bir hafta önce orada olduğunu belirterek, tanık olduğu olayları şöyle anlattı:
“Maraş’ın senatörü Hilmi Soydan ve Elbistan belediye başkanı olan ki adını şu an hatırlamıyorum, ikisine karşı suikast işlendi. O suikastta Maraş Senatörü Hilmi Soydan öldürüldü. Biz Elbistan’daydık, Elbistan’da öldürüldü. Hilmi Soydan’ın cenazesini kaldıracak ve cenazesinde 40- 50 tane yaşlı insan vardı. Elbistan gibi bir yerde MHP’nin bir insanı öldürülecek ya da bu bir senatör olacak ve orada Elbistan’ın yarısı yürümeyecek bu bana çok tuhaf gelmişti. Ama sonra anladım ki bir hafta 15 gün öncesinden bütün o günün MHP’li kadroları Maraş Katliamı’nı organize etmek için hepsi Maraş’a yığılmıştı. Aynı şekliyle Yozgat’tan, Tokat’tan, Türkiye’nin her tarafından milli piyangocu kılığı ile seyyar satıcı kılığı ile Maraş tamamen faşist militanlarca doldurulmuştu. Özellikle öğretmen Mustafa Yüzbaşının öldürülmesinden sonra cenazesi kaldırılırken Cuma günü namazdan çıkanlar özellikle orada Maraş’ın merkez köylüleri o gerici yobaz kesimleri, ‘Aleviler camiye bomba attılar yaygarasıyla’ Alevilere saldırdılar.”
“MARAŞ’IN GİRİŞ ÇIKIŞLARI YASAKLANDI”
Sinemada bir film gösterimi sırasında gelişen bir olayda küçük bombanın patlatıldığını ve bunun devrimcilere, solculara yıkıldığını söyleyen Deprem, “Saldırılara bahane edilecek, dedi kodular yayıldı ve orada halka cenazeye saldırı yapıldı. Bütün olaylar ondan sonra başladı. Bu örgütlenmiş güruh daha sonra Yörük Selime saldırdı. Daha sonra Maraş’ın tüm girişleri ve Maraş’ın ilçeleri olan Elbistan, Pazarcık ve Alevilerin yoğun olduğu ilçelerden çıkışlar yasaklandı.
Bizler Maraş’a gitmeye hazırlandık ama yol bulamadık. Dağdan bile geçecek yol bırakmamışlardı. Tüm ilçelerin etrafı sarılıydı. Ve o vahşet o katliam hiçbir vahşetle bile kıyaslanmayacak düzeyde vahşetler yaşandı. Örneğin öğretmen arkadaşım Mahmut’u hiç unutmam. Mahmut Adıyaman’ın Tut köyündendi. Âmâ Maraş’ta öğretmendi. Elbistan’da bize ziyarete gelirdi. Mahmut’u satırla doğruyorlar. Ortam sakinleştikten sonra Mahmut’un cesedini kaldırdıklarında parçalanmış cesedinin altından 2 tane kız çocuğunu canlı çıkarıyorlar. Mahmut kız çocukların ölümünü engellemek için onların üstüne kapanıyor ama Mahmut’u satırlarla parçalıyorlar. Yaşlı bir kadının canlı canlı gözünü oyuyorlar. Ve hamile kadınların karınlarından bebekleri ve böyle bir vahşeti hangi din, hangi inanç, hangi felsefe adına olursa olsun sorgulanmaması insanlıktan çıkmış olmayı gerektirir.
“BU VAHŞETİN UNUTULMASI, İNSANLIKTAN VAZGEÇMEKTİR”
Bunu yapanların hiç birisinin hiçbir din adına hiçbir mezhep adına hiçbir felsefe adına kendilerini haklı çıkarmaları mümkün değildir. Bu vahşetin unutulması insanlıktan vazgeçmek anlamına gelir. Şu anda biz Aleviler vahşetin intikamını istemiyoruz. Ama bu vahşeti uygulayanların aynaya bakmasını ve bu vahşeti siz ne zaman ne kadar insan öldürürseniz öldürün hiçbir mezhebi, hiçbir inancı, hiçbir düşünceyi yok edemezsiniz.”
Yaşanan katliamların unutulmaması ve gündeme getirilmesi gerektiğini vurgulayan Sinemillioğlu Ocağı Piri Süleyman Deprem, “Alevilere düşmanlık bir sistem sorunudur. Sistemin yargılanması, sorgulanması barışın ve özgürlükçü demokrasinin, birlikte yaşam esaslarını yeniden gündeme taşımak gerekir. Düşmanlıkla bir ulusal kimliği, bir inançsal kimliği yok saymakla iktidar olunmaz, sistem kurulmaz, barış olmaz. Bu tarihi katliamların mutlaka ama mutlaka gerekçeleriyle ve çözüm yollarıyla tartışılması ve gündeme getirilmesi gerekmektedir” diye konuştu.
Cebrail ARSLAN/ANKARA
Yoruma kapalı.