PİRHA- 1938 yılında Muş Varto’nun Muskan Köyü’nde dünyaya gelen Vartolu Hicrani’yi çocukları Burhan ve Ercan Beyazyıldırım anlatıyor. Hicrani’nin birçok eserinin olduğunu söyleyen çocukları, babalarının öldükten sonra değerinin anlaşılmasını da hayıflanarak söylüyorlar.
HABERİN VİDEOSU
7 erkek 3 kız 10 çocuk babası Vartolu Hicrani, 1938 yılında Muş Varto’ya bağlı Muskan köyünde dünyaya geldi, Gadızan köyünde yaşamına sürdürdü. Hicrani’nin ozanlığı ve onu devam ettiren çocukları ile köyün ismi Ozankent oldu. Üç telli kuran diye de anılan bağlamasıyla doğaya, insana, sevgiliye dair cümlelerini ezgilere döken Hicrani’nin ozanlık geleneğini şimdilerde çocukları devralmış. Oğulları Burhan ve Ercan Beyazyıldırım babalarını, onun yaşam tarzını ve bıraktığı eserlerinin günümüze nasıl mal olduğunu anlattı.
OZANLIK GELENEĞİ DEDESİYLE BAŞLAMIŞ
“Babam dedemden el aldı” diyen Burhan Beyazyıldırım, Ozankent (Gadızan) köyünde yaşıyor. İnşaat işleri ile uğraşan Beyazyıldırım ayrıca bahçesine kurduğu kovanlar ile de arıcılık yaparak geçimini sağlıyor. Ozanlık geleneğinin dedesinden başlayan bir süreç olduğunu söyleyen Beyazyıldırım, “Dedem de eski tarz bağlamasıyla çalıp söylermiş. Babam da ondan el alarak saz çalmaya başlıyor. Zamanla seviyor aşık oluyor doğaya, insana, sevgiliye. Bazen hiciv ediyor bazen seviyor bazen yerden yere vuruyor, öyle bir yaşamı gelip geçiyor” ifadelerini kullandı.
‘KİME KİN ETTİN DE GİYDİN ALLARI’ HİCRANİ’YE AİT OLABİLİR
Böyle bir yaşamda şiir yazmaya başlıyor babası. Hicrani’nin 1958 yılından bu yana kendi el yazısıyla yazdığı yüzlerce şiirinin olduğunu söyleyen Beyazyıldırım sözlerini şöyle sürdürdü:
“Eskiden kaset doldurma geleneği vardı eşe dosta. O gelenek itibarıyla babam her gittiği yerde kaset yapmıştır. Eş dostta kalmıştır o kasetler sonra kopyalanmış çoğalıp dağılmış. Elimizde ses kayıtları video kayıtları var. ‘Kime kin ettin de giydi alları’ parçasının Bayburtlu Hicrani’ye ait olduğunu söylüyor ama aynı zamanda babamın kendi el yazısından 1973 yılına ait altında tarih var. Bu parçayı babam okurdu ama ses kaydı bildiğim kadarıyla yok varsa da ben denk gelmedim bilmiyorum. Piyasada çok bilinen parçaları yok eş dostta bizde ses kayıtları var.”
“DÜNYAYA HİTAP EDEBİLECEK BİRİYDİ”
Var olan kayıtları ise dijital ortama aktarmaya çalıştıklarını söyleyen Beyazyıldırım, daha sonra Kültür Bakanlığı onaylı yayınlamayı düşündüklerini belirtti. Beyazyıldırım, “Babam idolümdü. Takip edilecek arkasından gidilecek bir adamdı, onun sohbetini dinlemek, sazını dinlemek çalışına şahit olmak çok özel bir duyguydu. Ben yaşadığım için kendimi çok şanslı hissediyorum” ifadelerini kullandı. 1997 yılında ölen babasının ozan olarak yaşarken değer görmediği için de hayıflanan Beyazyıldırım, “Dünyaya hitap edebilecek biriydi” dedi.
BABASI GİBİ OZANLIK GELENEĞİNİ SÜRDÜRÜYOR
Beyazyıldırım da 1982 yılından bu yana Türkçe ve Zazaca şiirler yazarak babasının geleneğini devam ettiriyor. Beyazyıldırım, “Hala yazmaya devam ediyorum. Anadil sorunu vardı burada kimse ana dil üzerine sanat yapmazdı gelişince bizde içine girmiş olduk. Hayat şartları yazdırıyor. Ezbere şiir yazılmaz şiir yazmak için şiir yazılmaz bir insan ya da dağ taş doğa seviyorsun o birikimle yazıyorsun” dedi.
“GERÇEK DEĞER ÖLDÜKTEN SONRA ANLAŞILDI”
Diğer bir oğlu Ercan Beyazyıldırım da eşi ve çocukları ile köyde yaşıyor.
Beyazyıldırım babasını şu sözlerle anlattı:
“Babam toplumda farklı bir yer edinen bir insandı. Deyim yerindeyse dedemin rehberlik dönemlerinde kendinde küçüklükten beri yanında dolaştırdığı olgunlaşıp pişirdiği biriydi.”
“Vefatından sonra aranan bir insan olmaya başladı” dediği babasının kıymetinin ölünce anlaşılmasına sitem eden Beyazyıldırım sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yerini dolduramadık tabi farklı çağlarda koşullarda yetiştik, toplumun talepleri değişti zaman içerisinde. Seyitlik ve rehberlik olayı toplumda artık ikinci plana atılmaya başladı. Dolayısıyla bu konu kısmen kapanmış oldu. Bu hep böyle olur insanlar kaybedildikten sonra değerli olur. Eserleri kendinden sonra daha çok okunur oldu ve toplumda sevilen eserler oldu. Eskiden sevenler tarafından kasetler doldurulurdu. Bu kasetler zaman içerisinde toplumda çalınır oldu ve gerçek değer öldükten sonra anlaşılır oldu.”
Ercan Beyazyıldırım da kardeşi gibi babasının yolunda ozanlık geleneğini sürdürenlerden. Beyazyıldırım, “Babamızın toplum içerisindeki yerinden ötürü toplum bize taleplerini iletti biz de karşılığını yerine getirmeye çalışıyoruz. Babamın söylediği eserleri toparlamaya çalışıyoruz ve tarihe mal etmeye çalışıyoruz” dedi.
Sohbetin ardından Hicrani’nin oğulları babalarının ve kendi eserlerini seslendirdi.
Semra ACAR/Sevim KAHRAMAN
MUŞ/Varto
Yoruma kapalı.