PİRHA- HDK-A Avrupa Eşsözcüsü Demir Çelik, AKP-MHP iktidar blokunun uzun soluklu olmayacağını düşündüğünü söyledi. Çelik, “Onların keyfi yönetimlerine razı gelmemek, insani, vicdani, ahlaki değerler sahibi olan herkesin görevidir. Bütün muhalifler sokağı meşru görmeli. Meşruiyetini yitirmiş bir devlet, meşruiyetini yitirmiş bir meclisten medet ummak, meşruiyetini yitirmiş yasama ya da yargı faaliyetlerinden medet ummak sorunumuzu çözmeyecektir” dedi. Çelik, gasp edilen hakların ise birlikte mücadele ederek kazanılacağını ifade etti.
HDK-A Avrupa Eşsözcüsü Demir Çelik referandum sürecine yönelik PİRHA’ya yaptığı değerlendirmede AKP-MHP koalisyonu başta olmak üzere iktidar blokunun Kürt, Alevi, demokrasi, kadın karşıtlığı temelinde yönlendirmek istedikleri bir süreç olduğuna dikkat çekti.
Referandumda karşılıkları olmadığını anlayınca zora başvurulduğunu kaydeden Demir, şunları ifade etti:
“100 yıl öncesinde imtiyazsız, sınıfsız bir toplum üzerine kurulan militarist Kemalist devlet, toplumun çoklu kimliğini ötelemiş, yer yer katliamlarla ortadan kaldırmış, geri kalanları ise asimilasyon politikalarıyla terbiye etme yöntemini benimsemiştir. Bu süreçte bir kez daha Kürt statüsü gündeme gelince, Alevilerin inanç ve itikatlarına yönelik talepler gündeme gelince, kadın özgürlük mücadelesinin giderek umut olmaya başladığı, demokrasi mücadelesinin faşizme karşı direnişi büyüttükleri bir dönemde onların önüne devletin zor aygıtları ile çıkıyorlar. Referandumda karşılığının olmadığını bilen devlet, devletin bütün kurumları ile yetinmedi YSK ve Anayasa Mahkemesi’ni de arkasına alarak halk iradesini çelmeye, çalmaya , şaibe ve hilelerle, kendilerine bir pirus zaferi yaratmaya çalıştılar.”
“FAŞİZME KARŞI HALK CEPHESİ ÖRGÜTLENMELİDİR”
Her türlü zorbalığa rağmen referandumda hayır sonuçlarının takdir edilmesi gerektiğine vurgu yapan Çelik, şunları belirtti:
“Bu bir umuttur. Bu yenilgi kaybetme değildir. Ceberrut otoriter devletin karşısında örgütsüz halk kitlelerinin demokrasi, adalet, hak arayışı ile biraraya gelmesidir. Bu umudu Türkiye’nin demokratikleştirmesine dönüştürebilirsek, bu umudu halkların birlikte barış içerisinde yaşamasına dönüştürebilirsek anlamlı olur. AKP-MHP blokunun tek adama dayalı totaliter rejim istekleri, beraberinde toplumun temel taleplerini bastıran anlayışlarına karşın biz yan yana gelmeyi başarabilirsek, fazişme karşı halk cephesini örgütleyebilirsek yarınlar bizimdir diyebiliriz.’’
Yurtdışındaki seçim atmosferine de değinen Demir her şeyden önce Türkiye’de hiçbir şeçimin şeffaf gerçekleşmediğini vurguladı. Demir, seçimlerde hilelerin yapıldığını ve iktidar partilerinin lehine sonuçların çıktığını ifade etti.
“OY VERME İŞLEMİ KONSOLOSLUKLARDA OLMAMALI”
Yurtdışındaki oy verme işlemlerinin konsolosluklarda yapılmasına karşı çıkan Demir, “Hele hele yurtdışı oylama işleminin devletin organı olan konsolosluklarda gerçekleşiyor olması antidemokratiktir. Kaldıki oy verdikten sonra sandıkların orada kalması, o sandıkların burada açılmadan gönderilmesi, o sandıkların başına nelerin geldiği konusunda söylenen bir çok senaryoyu haklı kılıyor. Sandıkların müdahale edildiği, iktidar partisinin lehine olacak şekilde sonuçlandırıldığı kanısı var. Avrupa’da özellikle Almanya’da, devletin paramiliter devlet aygıtlarının yaygın olması, konsolosluklarla sol sosyalistlerin, demokratların ilişkilerinin sınırlı olması, bir çok sosyalistin demokratın farklı ülkelerin vatandaşı olması bir dezavantaj. Bu durumu fırsata dönüştüren devlet buradaki oyları manipule edebiliyor. Yüksek oranda evetlerin çıkıyor olmasını bir yanıyla böyle görmek gerekir’’ şeklinde konuştu.
‘AVRUPA SEÇİMLERDE DAHA AKTİF OLMALIYDI’
Çelik, Avrupa’nın seçim dönemindeki tutumunu da eleştirdi. Avrupa’nın daha etkin bir şekilde seçimi takip etmesi gerektiğini vurgulayan Çelik , “Erdoğan’ın 15 yıllık uygulamalarına yönelik bir kısım pratiğini görmezlikten gelen, onun diktatöryal bir takım uygulamalarını duymazlıktan gelen, yakılıp yıkılan sivil vatandaşları, çocukları, görmezlikten gelen Avrupa, meşru olmayan bir seçimin karşısında duracağına, demokrasi cephesinin yanında yer alacağına, zayıf işlevsiz, durumu kurtarmaktan ibaret olan yaklaşımı kabul edilmezdir’’ dedi.
Avrupa’nın referandumun meşruiyetinin olmadığını tez elden dile getirmesi gerektiğini ifade eden Demir, gerekirse insan hakları ihlalinden hareketle uluslararası ceza mahkemelerine taşınması gerektiğini söyledi. Demir, söz konusu olan bir halkın geleceği olduğunu belirtti.
Toplumun sivil, demokratik özgürlükçü bir anayasaya ihtiyacı olduğunu aktaran Demir, 12 Eylül anayasasının iptal edilmesi gerektiğini savundu. Demir, “Kürtlerin ve diğerlerinin eşit vatandaş hakkını kazandığı, kadın özgürlük hareketinin kendini bulduğu, Alevi inancının, demokrasi ve emek hareketinin örgütlü haklarının tescil edildiği bir anayasa olmalıydı’’ dedi.
“AKP-MHP iktidar blokunun uzun soluklu kalmayacağı kesin’’ diyen Demir, “Onların keyfi yönetimlerine razı gelmemek, insani vicdani ahlaki değerler sahibi olan herkesin görevidir. Bütün muhalifler sokağı meşru görmeli. Meşruiyetini yitirmiş bir devlet, meşruiyetini yitirmiş bir meclisten medet ummak, meşruiyetini yitirmiş yasama ya da yargı faaliyetlerinden medet ummak sorunumuzu çözmeyecektir. Haklarımız özgürlüklerimiz gasp edilmiştir. Bu gasp edilen hakları birlikte mücadele ederek elde edebiliriz’’ ifadelerini kullandı.
“ALEVİLER DEVLETTEN MEDET UMMAMALI”
Devletin Alevilere yönelik politikalarını da eleştiren Demir, şunları söyledi:
“İnkar ve asimilayon politikalarından Aleviler de nasibini aldılar. Hatta katliamlara uğradılar. Dersim Koçgiri, Maraş, Sivas, Gazi daha bir çok yerde katliam yaşadılar. Cemevleri statülere kavuşturulacağına, cümbüş evi denilerek hakir görüldü. Alevi inancı tarih boyunca sapkın mezhep olarak yargılandı, itibarsızlaştırıldı. İslamın Hanefi mezhebi dayatıldı. Türkleştirme dayatıldı. Bu yönüyle Alevi hareketinin AKP faşizminden medet umması kabul edilemezdir. Bir kısım Alevi dedeleri AKP politikaları çerçevesinde Alevileri ikna turuna çıktılar. 16 Nisan’dan sonra gördük cemevinin yıkım kararı çıktı. Kendi itikatını, kendi inancının taleplerini egemenden beklemeden ondan icazet almaya kalkışmadan, öz gücüne, hak ve hakikatına dayanarak talep etmesi, olması gerekendir. Biz Aleviler olarak direnişi büyüten bir gelenekten geliyoruz.’’
Elif SONZAMANCI
Yoruma kapalı.