PİRHA- Barış sürecine rağmen cezaevlerinde baskıların sürdüğünü belirten ağırlaştırılmış müebbet tutuklu Mahmut Ulusan’ın ailesi, ağır hasta mahpusların bırakılmasının sürece dair ciddiyetin göstergesi olacağını söyleyerek devlete somut adım atma çağrısında bulundu.
Cezaevlerindeki şartlar ve ihlaller siyasi mahpuslar için zaman geçtikçe zorlaşıyor. Siyasi mahpusarın çoğunun tahliye edilmesi gerekirken keyfi gerekçelerle erteleniyor. Yine mahpuslar cezaevlerinde ciddi sağlık sorunlarının yanı sıra ekonomik kriz ve hak ihlalleri ile yüz yüze bırakılıyor.
Mahpus yakınlarının bulunduğu kentten uzak bölgelere gönderilmeleri aylarca aileleri ile görüşememelerine neden oluyor. Bazı aileler ise ekonomik kriz ve yoksulluktan dolayı 1 yıldan daha uzun bir süre cezaevindeki yakınları ile görüşemiyor, ayrıca maddi destek de sunamıyor.
1997 yılında tutuklanan ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen 28 yıllık mahpus Karikatürist Mahmut Ulusan’ın ağabeyi Cengiz Ulusan, Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne rağmen cezaevlerinde baskıların sürdüğünü belirterek, ağır hasta mahpusların bırakılmasına dair somut adım atma çağrısında bulundu.
BİTMEYEN KÜRT VE ALEVİ NEFRETİ
Aslen Dersimli olan ve Karlıova’ya göç ettiklerini söyleyen Cengiz Ulusan, ‘Kürt ve Alevi’ kimliklerinden kaynaklı yaşadıkları ayrımcılığı, “Biz Aslen Dersimliyiz ve Demanan aşiretindeyiz. 38 öncesi Dersim’den çıkarak Erzincan Tercan ve deprem sonrasında Çat’a yerleşiyoruz. 66 depreminden sonra Karlıova’ya yerleştik. Köyümüzü yarısı Alevi yarısı Sünni idi. Aynı etnik kimlikten olmamıza rağmen dönem dönem bu inançsal çatışmaları yaşıyorduk. 1977’de göç ederek İzmir Torbalı’ya yerleştik. Yerliler bize Kürt diyerek yadırgıyordu ve tabi buna şaşırıyorduk. Memlekette iken ‘pis Alevi’ İzmir’e gelince de ‘pis Kürt’ demeye başladılar. ‘Biz hiç iyi olamayacak mıyız?’ diye bir travmayı da yaşadık. 9 yaşında okula başladım ve 1 yaşında da Türkçeyi öğrendim” diye anlattı.
AĞIRLARLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET HAPİS CEZASI VERİLDİ
En küçük kardeşleri olan Mahmut’un politik faaliyetleri gerekçesiyle DGM’lerce ağırlaştırılmış müeebbet cezasına çarpıtıldığını söyleyen Cengiz Ulusan, “10 kardeştik ve en küçüğümüz Mahmut’du. Aile olarak hem Kurmanci hem de Kırmancki’yi konuşuyoruz. Madem Kürt idik o zaman Kürt gibi yaşamak lazımdı. Ailede bu merak başlamıştı ve kardeşim Mahmut’ta bu daha çoktu. Mahmut hem tiyatro ile ilgileniyor hem de karikatür çiziyordu. İlkokuldaki çizimlerini öğretmenleri çok beğeniyordu. Abim İstanbul’da oturduğu için bir dönem onun yanına gitti. Orada da devrimci hareketler ile tanışıyor. Bir süre faaliyet yürüttükten sonra yakalandı ve siyasi bir savunma yaptı. Yargılandı ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi” dedi.
“TANIDIĞIMIZ AİLELER CEZAEVİ YOLLARINDA KAZA GEÇİRDİ, HAYATINI KAYBETTİ”
Cengiz Ulusan, tutukluların uzak kentlerdeki cezaevlerinde tutulmasının aileler için eziyete dönüştüğünü ifade ederek şöyle devam etti:
“Kardeşim 28 yıldır cezaevinde. Gebze ve Kandıra cezaevlerinden sonra 1.5 yıldır Konya Ereğli Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tutuluyor. Bir dönem bende tutuklu kaldım. Annem o dönem hem bana hem de kardeşime görüşe geliyordu. Yaşı ilerlemişti ve kulakları iyi duymuyordu, ona rağmen çocuklarını görmekten vazgeçmedi. Mahmut’un çıkacağına dair hep bir umudu vardı. Kardeşimin defalarca İzmir’e gelmesini istedik ve bir türlü nakli yapılmadı. Mahmut İzmir’de olsa kardeşlerinin hepsi gidecek ve kendisini görecek. Ablalarım rahatsızlıklarından kaynaklı uzun yol gidemiyor. Ben ve kardeşim gidebiliyoruz. Aynı zamanda bunun ekonomik yükü de ağır. Bu bilinçli ve sistematik yapılıyor. Bizim de tanıdığımız birçok aile bu yollarda kaza geçirdi, hayatını kaybetti. Bence bu faktörlerin hepsi devlet tarafından hesaplanıyor, düşünülüyor.
AİLELER DE CEZALANDIRIIYOR
Devlet, kendi yasalarına göre kardeşimin yaptığı suç görüp, ona ceza veriyor. Ama bununla da yetinmeyip bütün bir aileye de ceza veriyor. Bütün aileyi karşısına alıyor. Belli ki vatandaşının kendisine ilgi duymasını istemiyor. Tutsak ettiği kişiye yönelik uygulamaların benzerini aileye de uygulamaya çalışıyor. Uzak illere sürgün etmesi, o işkence gibi geçen yolculuklar, cezaevinde görüşçülere ‘bir daha gelme’ mesajı üzerinden aramaların yapılması bunun bir parçası. Ablam, o kadar kötü bir şekilde arandı ki psikolojik olarak bir daha görüşe gelemedi.”
“KÜRT VE TÜRK HALKLARININ BİRLİKTELİĞİNİ ESAS ALAN ONURLU BİR BARIŞI İSTİYORUZ”
Cengiz Ulusan, barış sürecinde samimiyet göstergesi olarak ağır hasta mahpusların tahliye edilmesi geretiğini vurgulayarak, “Türk ve Kürt halklarının birlikteliğini esas alan onurlu bir barışı istiyoruz. İnançların, etnik kimliklerin kendisini anayasa içerisinde ifade edebileceği, örgütleyebileceği bir demokratik cumhuriyetin inşası isteniyor. Bu savaşın bitmesi isteniyor ise öyleyse Kürt sorununun demokratik zeminde çözülmesi gerekiyor. Yeterli olmasa da devletin bazı adımları attığını görüyoruz” diye konuştu.
“AĞIR HASTA TUTSAKLAR SERBEST BIRAKILMALI”
Cezaevlerinde yeni uygulamaların büyük bir baskı halini aldığını kaydeden Cengiz Ulusan, “Tabi ki bu süreçten beklentimiz hasta olan tutsakların bırakılması. Kardeşimin bazı sağlık sorunları var ama ağır derecede değil. Yılardır cezaevlerine gidiyorum. Tek kolu olan, yüzde elli felçli olan insanlar var. Hatta yanında biri olmazsa elbisesini dahi giyemeyecek insanlar var. Kardeşim günlük sadece 3 saat havalandırmada kalıyor. Son 1 yıldır görüşlerde farklı arkadaşlarla tokalaşmak dahi yasak, anında görüşleri iptal ediliyor. Sadece uzaktan merhaba ediyoruz. Çok ağır bir kalp hastası olan birini biliyoruz. Sürekli hastanede ve tahliye edilmiyor. Bunların serbest bırakılması toplumun vicdanını rahatlatır” şeklinde konuştu.
“KARDEŞİMİN DIŞARIDAKİ BİR PENCERESİ DE HÜSEYİN AYKOL OLDU”
Kardeşi Mahmut Ulusan’ın uluslarası karikatür yarışmalarında ödüller de aldığını dile getiren Cengiz Ulusan, “Mahmut İsviçre’de bir yarışmaya katıldı. Şu an hastanede olan Hüseyin Aykol kardeşimin adına başvuru yapmıştı. Oradan jüri ödülü almıştı. Onun dışarıdaki bir penceresi de Hüseyin Aykol oldu. Kendisinin hastanede olduğunu öğrenince mektup yazdı. Kendisinin ayrıca geniş bir mektup arkadaşı var ve yaptığı karikatürleri ona da gönderiyor. Musa Anter Gazetecilik Ödülleri’nden özel jüri ödülü aldı. Yine sanatçı Kasım Taşdoğan kendisinin karikatürünü alarak albüm kapağında kullandı” diye belirtti.
Ersin ÖZGÜL/İZMİR
Yoruma kapalı.