Alevi Haber Ajansi

‘Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı’-CANLI

PİRHA- Dem Parti’nin düzenlediği Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı bugün başladı. 6 – 7 Aralık tarihlerinde düzenlenen konferansa dünyanın pek çok ülkesinden çok sayıda kişi katıldı.

İstanbul Bakırköy’de bulunan Cem Karaca Kültür Merkezi’nde “Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı” bugün başladı. Konferansın açılış konuşmasını DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan ile birlikte İmralı Hapishanesi’nden tahliye edilen Veysi Aktaş yaptı.

Açılış konuşmalarının hemen ardından telekonferans yöntemiyle konferansa katılan Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Bölge Dış İlişkiler Dairesi Eş başkanı İlham Ahmed kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. Öte yandan konferansın açılışın da Mesut Barzani ve Talabani ailesinin, Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı’na göndermiş olduğu mesajlar okunarak konferansa başlandı.

 

 

“GÜNEY AMERİKA, KATALONYA, MEZOPOTAMYA’YA UZANAN BİR BARIŞ FISILTISI VAR”

Konferansta ilk sözü alan Dem Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, konferansa katılanları Arapça, Kürtçe ve Türkçe selamlayarak sözlerinin devamında şunları dile getirdi, “Bu konferanstan sadece sunumlar değil, mücadelenin içinden gelen dağlardan, sokaklardan gelen bir barışın tartışıldığını görüyoruz. Güney Amerika, Katalonya, Mezopotamya’ya uzanan bir barış fısıltısı var. Barış kendiliğinden gelmez mücadeleyle gelir. Bu konferansın bu anlamda son derece önemli katkılar sunacağına inanıyorum. Bizler geçen yüzyılı savaşlarla geride bıraktık. Şu an geçmişte yaşadığımız birinci ve ikinci dünya savaşının yansımalarını yaşıyoruz. Yani üçüncü dünya savaşının arifesindeyiz. Üçüncü dünya savaşı diğer savaşlara rahmet okutur. Nükleer silahların geliştiği bu dönemde sadece insanlar değil, tüm canlılar ve dünya tehdit altındadır. Kapitalist sistem böyleyken, demokratik ulus arayışı, emek mücadelesi, kadınların mücadelesi, yerel demokrasi ve genel hukukun tesis edilmesi için doğa savunucularının, halkların mücadelesi çok yüksek. Bunu Rojava’da görüyoruz. Suriye’de Kürtlerin diğer halklarla oluşturduğu sistem Şam yönetimi tarafından bir şekilde elemine edilmeye çalışılıyor. Bu kabul edilmez. Ayrıca Dürzilere, Alevilere yönelik saldırılar kabul edilmez. Rojava seküler, kadın özgürlükçü, demokratik karakteriyle sadece demokratik bir Suriye’nin inşası değil, demokratikleşme, farklı inançların yaşayacağı bir modeli oluşturuyor. Bu anlamıyla oranın önü mutlaka açılmalıdır.

Bugün Sayın Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı sömürünün, savaşın arttığı bir dönemde çok önemlidir. Çağrı tüm bölge için önemli bir adımdır. Burada demokratik toplum inşasını gerçekleştirmenin sancılı olduğunu biliyoruz. Ancak bunun için mücadele edeceğiz. Barışın kalıcı olması için somut adımlar atılmalı ve Sayın Öcalan’ın pozisyonunun önemli bir yerde olduğu görünmeli.
Öte yandan kadınların olmadığı bir barış masası olmaz. Bugün kadınlar olarak barışın daha fazla öznesi olacağız. Barış için uzatılan eli hep birlikte güçlendireceğiz. Barış ve Demokratik Toplum süreci için daha çok mücadele etmeliyiz. Kapitalist sisteme karşı enternasyonalist mücadeleyi güçlendireceğiz.”
“SAYIN ÖCALAN ÇÖZÜMÜ ÜÇ AYAK ÜZERİNE KURUYOR”

Tülay Hatimoğulları’nın akabinde söz alan Dem Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, devamında şunları söyledi, “Dünya ve Ortadoğu büyük bir kriz içerisinde. Türkiye bu karmaşanın tam ortasında. Yüzyıldır adı konulmamış bir Kürt meselesi var. Kürtler artık inkar edilmiyor ama hakları da henüz verilmiş değil. Kürtler yüzyıldır hukuklarını elde etmek için amansız bir mücadele yürütüyor. Kürtler devlet tarafından inkar edildikçe, mücadele ettiler. Şu anda burada bir süreç devam ediyor. Burada Kürtlerin özgürleşmesi ve Türkiye’nin demokratikleşmesi önemlidir. Bu süreç hem Türkiye’ hem Ortadoğu’ya barış getirecektir. Sayın Öcalan sık sık devletin demokratikleşmesinden bahseder. Sayın Öcalan iktidar zayıflamadıkça, demokrasinin olmayacağını ifade eder. Bask, Katalan dostlarımızın örnekleri sorunların nasıl çözüleceği açısından önemlidir. Düne kadar ‘terörist’ denilenler, Nobel ödülüne layık görüldü. Sayın Öcalan’ın demokratik paradigması büyük bir çözümdür. Sayın Öcalan bu sürecin merkezindedir. Öcalan çeyrek asırdır tecride rağmen barışın dilini ortaya koyuyor. 

Sayın Öcalan’ın çözümü 3 temel ayak üstündedir. Demokratik toplum, barış ve demokratik entegrasyon. Özenle belirtmek isterim ki devlet yetkililerin ve komisyon üyelerinin Sayın Öcalan ile konuşması önemlidir. Yazar, akademisyenlerin, gazetecilerin doğrudan Sayın Öcalan ile görüşmesi lazım. Ortadoğu’da ulus devlet krizi derinleşiyor. Türkiye demokratik dönüşümle bu krizi aşabilir. Bizce çözüm demokratik ulustur. Farklılıkları zenginlik gören, yerelden yöneten, bir sistem. İkinci yüzyılda tüm yurttaşların eşit olduğu ve refahın eşit paylaşıldığı bir düzendir.”

 

“BARIŞ VE DEMOKRATİK TOPLUM İNŞASIYLA SOSYALİZMİ YENİDEN KAZANALIM”

Dem Parti Eş Genel Başkanları’nın hemen ardından söz alan Veysi Aktaş, Abdullah Öcalan’ın Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı için göndermiş olduğu mesajı okudu. Abdullah Öcalan’ın konferans için göndermiş olduğu mesaj şöyle:

“Saygıdeğer düşünürler, değerli yoldaşlar, kıymetli delegeler ve sosyalizmin hala mümkün olacağına inanan tüm insanlar; İmralı Adasında, 26 yılını tamamlayan tecrit koşulları altında Türkiye’de Kürt sorunu üzerinden bir barış ve demokratik toplum arayışıyla devletle yeniden görüşmelerin başladığı bir süreçte sizlere sesleniyorum. Sizlerle bugün, burada sosyalizmin yeniden inşası yolunda Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansında konuşmak kıymetli ve anlamlıdır.

Kürtler olarak 52 yıllık PKK mücadelesiyle varlık ve onur savaşımını tamamladık ve artık demokratik cumhuriyetin ve demokratik toplumun yeniden inşa edileceği bir döneme girdik. PKK, Kürt halkının ulusal varlığını güvenceye kavuşturarak, tarihsel misyonunu doldurmuş, aynı zamanda ulus-devlet sosyalizminin tıkanıklığını da açığa çıkarmıştır. 20. yüzyıl sosyalizmi negatif devrim hamlesi olarak ortaya çıktı ama yerine yenisini koyamadı. 1990’lara gelindiğinde çoğu kesimin sosyalizmden kaçtığı bir dönemde ‘Sosyalizmde ısrar insan olmakta ısrardır’ diyerek, tüm yaşamımı bu umudu yeniden kurmaya adadım. Büyük bedellere rağmen yürütülen mücadele bugün teorik ve pratik eleştirilerle yoğrulmuş bir mirasa dönüşmüştür. Bu mirası doğru sahiplenmek, sosyalizmi bir anı olmaktan çıkarıp halkın nabzında canlı bir toplumsal güç haline getirmeyi gerektirir.

Tarihteki sosyalist gelenek hem barış hem de demokratik toplumu inşa etmeye dönük bir miras olarak ele alınmalıdır ve bunun yolu da enternasyonal görevleri teorik ve pratikte yerine getirmekten geçer. Ütopik sosyalistler ve Marksistler 19. yüzyıldan beri kapitalist hegemonik sistemi kapsamlı biçimde eleştirmiş olsalar da sonuç alıcı bir çizgi geliştiremediler. Bugünkü kapitalizm ise artık bir kriz değil, insan türünü tehdit eden bir hastalık düzeyine ulaşmıştır. Ulus-devlet formundaki şiddet tekeli bu çöküşte belirleyicidir. Kapitalizm sadece ekonomik gerekçelerle açıklanamayacağı gibi, sosyalist akımların başarısızlığını da yalnızca kapitalist baskıyla izah edemeyiz. Gerilemede tarihsel ve güncel hatalar da belirleyicidir.
Bu bilinç, hareketimizi ideolojik ve politik yenilenmeye, örgütsel dinamizme ve halklaşmaya kavuşturarak, onu yüzyılın ihtiyaçlarına yanıt verebilecek sosyalist bir programa ulaştırmıştır. Demokratik sosyalizmin devletle ilişkisi de çözüm ve barış sürecinde yeniden şekillenmektedir. Devletle ilişkimi bir demokratikleşme ilişkisi olarak tanımlıyorum. Demokratik cumhuriyet anlayışı, devletin toplum üstünde tanrısal bir güç değil, toplumla yaptığı demokratik sözleşme çerçevesinde işleyen bir yapı olmasını gerektirir. Demokratik siyaset stratejisiyle devlette değişim ve dönüşümü yaratmak, toplumu demokratik temelde yeniden inşa etmek mümkündür” diyerek, konferansa katılanlara selam ve sevgilerini iletti.

“ABDULLAH ÖCALAN SAYESİNDE BU GÖRÜŞMELER BAŞLADI”

Veysi Aktaş’ın Abdullah Öcalan’ın mesajını okumasının ardından telekonferans yöntemiyle konferansa dahil olan Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Bölge Dış İlişkiler Dairesi Eş başkanı İlham Ahmed, Türkiye ile diyaloğun Abdullah Öcalan sayesinde başladığını ifade ederek,

“Abdullah Öcalan sayesinde bu görüşmeler başladı. Bu yüzden sayın Öcalan’a çok teşekkür ederim. Devlet tarafından bu süreç başlatıldı. Diyaloğu daha iyi yürütebiliriz. Ancak hala bazı engeller var. Biz bu engellerin kalkması için elimizden geleni yapıyoruz. Türkiye ile görüşmek ve bu süreci yürütmek istiyoruz.

Bölgede yaşayan herkes ile Kuzey Doğu Suriye’yi inşa etmek için bir sözleşme imzaladık. Bu yüzden kadın erkek arasında bir eşitlik sağlandı. Suriye’nin diğer bölgelerinde katliamlar olurken, bizim bölgemizde inşa etme süreci vardı. Bu sistem sayesinde oldu. Hem kendimizi koruyabildik hem de iç barışımızı sağladık.

Eğer bugün Rojava’da bir yıkım yoksa, bu yönetimin başarısıdır. Suriye’deki barış, Türkiye’yi de etkiliyor. Bugün yürüyen sürece çok kıymet veriyoruz. Bu adımla birlikte Suriye üzerindeki etkisini hemen hissettik çünkü savaş bitti. Aramızdaki sınırlarında açılmasını istiyoruz. Bu nedenle sürece olumlu yaklaşıyoruz. Demokrasi amacına ulaşmalı.

Kürt anneleri, Türk anneleri ağladı. Artık bunların olmaması gerekiyor. Türk hükümeti bunu yapabilir. Karar onların elinde. Bunları neden söylüyorum, çünkü Suriye üzerinde etkileri var. Eğer Abdullah Öcalan tecrit altında olmazsa, dışarda olsa süreci daha iyi yürütür ve etkisi daha kuvvetli olur” dedi.

İlham Ahmed ‘in katılımının akabinde konferansta Mesut Barzani ve Talabani kardeşlerin, Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı için göndermiş olduğu mesajlar okunarak konferansın açılış oturumu sonlandı.

 

PİRHA/İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.