Alevi Haber Ajansi

Psikiyatrist Uzm. Dr. Azad Günderci: Madde bağımlılığı bir halk sağlığı sorunu-VİDEO

PİRHA – Psikiyatrist Uzm. Dr. Azad Günderci, madde bağımlılığının göçle, savaşla ve ekonomik problemlerle çok fazla ilişkisi olduğunu vurgulayarak, ” Madde bağımlılığını artık bir halk sağlığı sorunu. Bu durumda damgalayıcı, cezalandırıcı bir yaklaşımdan öte daha bütüncül ve kapsayıcı bir yaklaşımı temel almamız gerekiyor. Bütün toplumun birlikte hareket ederek bu soruna yönelmesi ve yaklaşması gerekiyor” dedi.

Dersim’de son zamanlarda uyuşturucu kullanımı ve çeteleşmenin artışı halk arasında endişe yaratıyor. Sorularımızı yanıtlayan Psikiyatrist Uzm. Dr. Azad Günderci, madde bağımlılığının yalnızca bireysel bir sorun olarak değil, toplumu derinden etkileyen çok katmanlı bir kriz olarak ele alınması gerektiğini vurguluyor. Günderci, “Madde bağımlılığının göçle, savaşla ve ekonomik problemlerle çok fazla ilişkisi var. Dünya genelinde sürdürülen politikalarla gençleri apolitize etme ve uyuşturma politikalarını görmezden gelmemek gerekiyor” diyor.

“MADDE BAĞIMLILIĞI BİREYSEL DEĞİL TOPLUMSAL BİR SORUN”

Madde bağımlılığı hem bireysel hem de toplumsal bir sorun. Siz bir psikiyatrist olarak, bu sorunu özellikle Dersim özelinde nasıl tanımlarsınız?

Azad GÜNDERCİ: Madde bağımlılığı sadece bireysel bir sorun değil. Aynı zamanda toplumsal boyutları olan bir sorun. Son dönemlerde istatistik oranlarının artması sebebiyle madde bağımlılığını artık bir halk sağlığı sorunu olarak değerlendirebiliriz. Halk sağlığı sorunu dediğimizde toplumda çok sık görülen hastalıktan öte sosyal, ekonomik ve toplumsal boyutları da olan rahatsızlıktan bahsedebiliriz. Dersim özelinde baktığımızda özellikle pandemiden sonra ve dijitalleşmenin çok yaygınlaşmasından sonra bağımlılık oranlarında ciddi bir artış olduğunu söyleyebiliriz. Ama Dersim özelinde özellikle uzun yıllar savaş ortamının olması, göçlerin, ekonomik sorunların olması nedeniyle Dersim’in Türkiye ortalamasının üstünde olduğuna dair veriler var. Bu açıdan Dersim açısından bağımlılık sorununun çok ciddi önem taşıdığı kanaatindeyim.

“POSTTRAVMATİK STRES BOZUKLUĞU BAĞIMLILIĞA EĞİLİMİ ARTIRIYOR”

Özellikle gençler arasında bağımlılığın artmasının arkasında, umutsuzluk, işsizlik, kimlik baskısı gibi duygusal ve sosyal faktörler ne kadar etkili?

Azad GÜNDERCİ: Gençlerin özgüven eksikliği, yetersizlik hissi, psikolojik olarak yalnız hissetme, umutsuzluk, gelecekle ilgili karamsar olmak bağımlılıkla ilgili psikolojik faktörler olarak sayılabilir. Bu sebepler psikiyatrik problemlere bir zemin yaratır ve bunun sonrasında da ortaya çıkan depresyon, kişilik problemleri, travmatik yaşantılardan sonra ortaya çıkan posttravmatik stres bozukluğu bağımlılığa eğilimi arttırıyor. Bu tür problemleri olan bireylerde bağımlılık çok daha fazla görülüyor. Son dönemlerde şöyle bir istatistik var. Posttravmatik stres bozukluğu olan bireylerde bağımlı olma, bağımlılık oranı yüzde 40 civarında ve bu oran toplum ortalamasının çok üzerinde. Bu istatistikler de bize bu faktörlerin bağımlılığın oluşumunda çok fazla etkili olduğunu gösteriyor.

DERSİM KATLİAMININ TRAVMASI HALA AKTARILIYOR

Dersim’in tarihsel travması ve kimlik baskısı, toplumsal dayanışmayı güçlendirirken bir yandan da gençler arasında bir “çıkışsızlık” duygusuna mı neden oluyor?

Azad GÜNDERCİ: Yıllar önce bizim Dersim’de yaptığımız bir çalışmada 1938 Dersim Katliamı’nın toplum üzerinde çok ciddi travmatik etkileri olduğu ve bu travmatik etkilerin nesiller boyunca aktarıldığı, 2. ve 3. kuşakta bunların izlerinin halen devam ettiğine yönelik bazı bulgular ortaya çıkmıştı. Bu olay ekseninde değerlendirdiğimizde Dersim Katliamı’nın etkilerinin halen devam ettiğini söyleyebiliriz. Travma sonrası stres bozukluğu olduğunda gençler ızdırabı, acıyı, sıkıntıyı, üzüntüyü ve yalnızlığı kendi kendine baş etmeye çalışıyorlar. Bu noktada maalesef karşımıza bu tür sıkıntıları hızlı bir şekilde rahatlamasını sağlayan maddeler karşımıza çıkıyor. Bu durumun da bu madde bağımlılığını, madde kullanımını arttırıcı bir faktör olarak söyleyebiliriz.

CEZALANDIRICI YAKLAŞIMDAN ÖTE KAPSAYICI BİR YAKLAŞIMI TEMEL ALMAMIZ GEREKİYOR

Aileler genellikle “ayıp olur” veya “bizim çocuğumuz yapmaz” yaklaşımıyla bu durumu görmezden gelebiliyor. Bu sessizlik bağımlılığı nasıl besliyor?

Azad GÜNDERCİ: Stigmatizasyonun toplumda çok yaygın olması ve bağımlı bireylerin bir suçlu olarak görülmesinden dolayı ötekileştirilebileceği için aileler de bu durumu kendi içerisinde halletmeye çalışıyorlar. Fakat bu sorunun tam bir kısır döngüye dönüşmesine neden oluyor. Bu durumda damgalayıcı, cezalandırıcı bir yaklaşımdan öte daha bütüncül ve kapsayıcı bir yaklaşımı temel almamız gerekiyor. Bütün toplumun birlikte hareket ederek bu soruna yönelmesi ve yaklaşması gerekiyor.

“TOPLUMSAL TRAVMALAR ÇÖZÜLMEDEN İYİLEŞME ZOR”

Toplumsal travmalarla yüzleşme, adalet duygusu ve kimlik onarımı olmadan bireysel iyileşmenin mümkün olduğunu düşünüyor musunuz?

Azad GÜNDERCİ: Bireysel iyileşme mümkün olsa da istatistiksel olarak bunun çok az olduğunu söyleyebiliriz. Birey iyi bir toplum içerisinde kendini iyi hisseder ve daha rahat kendini anlatabilir, sıkıntılarıyla yüzleşebilir, paylaşabilir ve tedaviye ulaşım erişilebilirliği çok daha fazla artar. Bu noktada toplumsal travmaların çözülmesi, onarıcı adalet yaklaşımıyla bunun ele alınması ve kitleler üzerindeki bu travmatik etkilerin az da olsa ortadan kaldırılması bu noktada çok faydalı olur.

CİHAN BERK/DERSİM

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.