PİRHA – Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), AİHM ve Avrupa Konseyi kararlarının gereği olarak ‘Umut Hakkı’nın tüm mahpuslar için derhal tanınması gerektiğini vurguladı. Konuyla ilgili hükümete de çağrı yapan DBP, “Başta Sayın Abdullah Öcalan olmak üzere, tüm mahpuslara yönelik mutlak tecrit uygulamaları derhal kaldırılmalı; avukat, aile ve dış dünya ile iletişim hakları gecikmeksizin sağlanmalıdır” diye belirtti.
Barış ve Demokratik Toplum Süreciyle birlikte kamuoyunun gündemine oturan ‘Umut Hakkı’ konusunda çağrılar gelmeye devam ediyor.
Demokratik Bölgeler Partisi, “Türkiye ve Kurdistan Halklarının Demokratik Geleceği ‘Umut Hakkına’ Bağlıdır!” başlıklı yazılı bir açıklama yayımladı. Barış, diyalog ve demokratik çözüme dair yeni umutların yeşerdiği” belirtilen açıklamada şu cümlelere yer verildi:
“Ancak bu umutların kalıcı ve gerçekçi bir zemine oturabilmesi için, geçmiş deneyimlerden ders çıkarılması ve çözüm sürecinin önündeki temel hukuki, insani ve siyasi engellerin kaldırılması şarttır. Bu bağlamda, ‘Umut Hakkı’nın tanınmaması, yalnızca bireysel bir hak ihlali değil; çözüm sürecini zayıflatacak yapısal bir engel olarak ortaya çıkmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi kararları, bu hakkın hukuki zorunluluk olduğu kadar, demokratik çözüm ve toplumsal barışın ön koşulu olduğunu açıkça ortaya koymuştur. AİHM, özellikle 2013 tarihli Vinter ve Diğerleri/Birleşik Krallık kararı ile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanların özgürlük umudu olmaksızın cezaevinde tutulmasının, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele yasağını ihlal ettiğini belirtmiştir. Bu içtihat, 2014’te Türkiye özelinde Öcalan (No.2) kararıyla somutlaşmış ve ağırlaştırılmış müebbet infaz rejiminin ‘umut hakkı’ olmaksızın uygulanmasının işkence yasağına aykırı olduğu tescillenmiştir.
Bu kararlar sadece bireysel başvurulara yönelik olmayıp, Türkiye’deki tüm ağırlaştırılmış müebbet mahpuslar için evrensel standart olarak kabul edilmiştir. Kaytan (2015), Gurban (2015) ve Boltan (2019) kararları da bu yapısal hukuki sorunu defalarca teyit etmiştir.
Ne var ki, aradan geçen 11 yıl boyunca Türkiye, AİHM ve Avrupa Konseyi’nin reform çağrılarına yanıt vermemiştir. TBMM’ye sunulan yüzün üzerinde yasa teklifi işleme alınmamış, somut bir takvim ya da reform planı ortaya konmamıştır. 2025 Haziran’ında sunulan ‘eylem planı’ ise önceki savunmaların tekrarı olmaktan öteye geçmemiştir.
“TOPLUMSAL BARIŞIN VAZGEÇİLMEZ UNSURU”
Özellikle Sayın Abdullah Öcalan’a uygulanan ağır tecrit rejimi, bireysel bir hak ihlalinin ötesinde, Kürt halkı başta olmak üzere tüm Türkiye toplumunun kolektif umut hakkının askıya alınmasıdır. Sayın Öcalan’ın, ‘Ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim’ sözleri, bu ihlalin toplumsal ve siyasal boyutunu net şekilde ortaya koymaktadır. Onun özgürlüğü, halkların barışa ve demokratik çözüme açılan kapısının aralanmasıdır.
Türkiye kamuoyunda barışa yönelik yeni umutlar yeşerirken, bu umutların sürdürülebilir olması için geçmiş deneyimlerden alınacak dersler ve kaldırılması gereken hukuki-siyasi engeller vardır. ‘Umut Hakkı’ meselesi, yalnızca bireysel bir özgürlük hakkı değil; demokratik çözümün ve toplumsal barışın vazgeçilmez unsurudur.
Bugün uygulanan ağırlaştırılmış müebbet infaz rejimi, mahpusları yaşam boyu umutsuzluğa mahkûm etmekte ve cezanın ıslah edici niteliğini tamamen dışlamaktadır. Bu sistem, uluslararası hukuka ve insan onuruna aykırı olduğu kadar, toplumsal barış ve adalet taleplerine karşı bilinçli bir kayıtsızlığı temsil etmektedir.
Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) ve AİHM kararları, bu uygulamaları insanlık dışı ve onur kırıcı olarak tanımlamış ve reddetmiştir. Sayın Öcalan’ın çözüm süreçlerindeki rolü ve perspektifi, Türkiye’nin demokratik geleceği için kritik önemdedir. Ona uygulanan izolasyon ve iletişimsizlik, sadece bir bireyi değil, tüm halkın barış ve çözüm umudunu hedef alan siyasi bir tutumdur.”
HÜKÜMETE ÇAĞRI!
DBP’nin açıklamasında 2025 Eylül ayında yapılacak Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplantısının, hem Türkiye hem de Avrupa hukuk düzeni açısından “önemli bir sınav” olduğu ifade edildi. Açıklamanın devamında şunlar aktarıldı:
Sayın Abdullah Öcalan, geçmiş çözüm süreçlerindeki rolü ve ortaya koyduğu perspektif ile Türkiye’nin demokratik geleceğinde kilit bir aktördür. Ona yönelik mutlak iletişimsizlik politikası, tüm halkın çözüm ve barış umudunu zedeleyen temel bir sorundur. Demokratik müzakere ortamı, bu izolasyonların kaldırılması ile mümkün olacaktır.
Demokratik toplum ve barış sürecinin temelinde, AİHM ve Avrupa Konseyi kararlarının gereği olarak ‘Umut Hakkı’nın tüm mahpuslar için hukuki, idari ve fiili olarak derhal tanınması ve korunması yer almalıdır.
Bu kapsamda, Demokratik Bölgeler Partisi olarak hükümete çağrıda bulunuyoruz:
AİHM ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi kararları derhal ve eksiksiz uygulanmalıdır.
Ağırlaştırılmış müebbet infaz rejimi, yalnızca cezalandırma değil, topluma dönüşü mümkün kılan bir sistem haline getirilmelidir.
‘Umut Hakkı’ tüm mahpuslar için hukuki, idari ve fiili boyutlarıyla tanınmalı ve korunmalıdır. Başta Sayın Abdullah Öcalan olmak üzere, tüm mahpuslara yönelik mutlak tecrit uygulamaları derhal kaldırılmalı; avukat, aile ve dış dünya ile iletişim hakları gecikmeksizin sağlanmalıdır.
Unutulmamalıdır ki ‘Umut Hakkı’, sadece bir özgürlük beklentisi değil, Türkiye toplumunun barış içinde yaşama ve demokratik geleceğe güvenle bakma hakkıdır. Bu hakkın tanınması, iç barışın güçlendirilmesi ve uluslararası meşruiyetin yeniden tesis edilmesi açısından tarihsel bir adımdır.
Barış, adaletle mümkündür; adalet ise umutla başlar. Bizler bu umudu büyütmeye ve kalıcı barış ile demokratik çözümü birlikte inşa etmeye kararlıyız.”
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.