PİRHA-Devletin, Kürtleri sindirmek için gelişen Kürt siyasi hareketini boğmak için bir darbe girişi yaptığını söyleyen İnsan Hakları Derneği Dersim Şubesi Yöneticisi Hıdır Alpaslan, “Askeri darbe ilan edildiği zaman özellikle bölge illerinde cezaevleri dışında köylerde, sokaklarda, meydanlarda, şehirlerde fiziki ve psikolojik baskılar yapıldı. Köy meydanında insanlar dizilerek insanların kendi ailesinin yanında hakaretler, küfürler, fiziki baskı, dayak yapılıyordu. Daha 1938 sendromunu atlatmamış olan yaşlılarımıza özellikle çok büyük baskı uygulanıyordu. Onların üzerinde ailelerine göz dağı veriliyordu. O insanlar 1938 sendromunda daha kurtulmadığı için ciddi anlamda psikolojik travma yaşıyorlardı” dedi.
Türkiye tarihinin en kanlı askeri darbesi olarak ifade edilen 12 Eylül 1980 darbesi, günümüzde halen mevcut yasalarla ideolojisini sürdürüyor.
12 Eylül askeri darbesi sonucu 50 yurttaş idam edilmiş, 300’ü cezaevinde işkenceden ve hastalıktan ölmüş, 650 bin kişi gözaltına alınmış, açılan 210 bin davada 230 bin kişi Sıkıyönetim Mahkemeleri’nde yargılanmıştı. Aynı dönemde, 30 bin kişi “mülteci” olarak yurtdışına giderken, cezaevlerindeki işkenceler de “insanlık suçu” kapsamında tarihe not edilmişti. Ayrıca, siyasi partiler ve sendikaların da kapatıldığı 12 Eylül sonrasında 400 gazeteci hakkında da davalar açılmıştı.
İnsan Hakları Derneği Dersim Şubesi Yöneticisi Hıdır Alpaslan, 12 Eylül’ün ardından geçen 45 yıllık süreçte yaşananları anlattı.
“DARBEDEN SONRA KÖYLERDE FİZİKİ VE PSİKOLOJİK BASKILAR YAPILDI”
12 Eylül 1980 yılındaki askeri darbenin ayak izlerinin 1976’dan itibaren kendisini hissettirmeye başladığını belirten Hıdır Alpaslan, “1972 yılında Deniz Gezmiş’in idamından sonra sol hareketin sekteye uğramasının ardından 1973-1974 yıllarında Kürt siyasi hareket gelişmeye başladı. Kürt siyasi hareketinin gelişmesiyle devlet, Kürt siyaseti hareketini sindirmek için bir planlama yapıyordu. Kürt Aleviler ile Kürtleri karşı karşıya getirmek için Maraş Katliamı planlandı. Maraş Katliamı ile birlikte Aralık 1978’te sıkı yönetim ilan edildi. Sıkı yönetim daha çok bölge illerinde uygulandı. Sıkı yönetimin ilan edilmesinden sonra devlet bu sefer de, Kürtleri sindirmek için gelişen Kürt siyasi hareketini boğmak için bir darbe girişimine başladı. 12 Eylül 1980’de askeri darbe ilan edildi. Askeri darbe ilan edildiği zaman özellikle bölge illerinde cezaevleri dışında köylerde, sokaklarda, meydanlarda, şehirlerde fiziki ve psikolojik baskılar yapıldı. Bu psikolojik baskıların birebir kendi köyümüzde tanığıyız. Köy meydanında insanlar dizilerek insanların kendi ailesinin yanında hakaretler, küfürler, fiziki baskı, dayak yapılıyordu. O dönemde köylerde, birebir yaşadığımız olayların başında daha 1938 sendromunu atlatmamış olan yaşlılarımıza özellikle çok büyük baskı uygulanıyordu. Onların üzerinde ailelerine göz dağı veriliyordu. O insanlar 1938 sendromunda daha kurtulmadığı için ciddi anlamda psikolojik travma yaşıyorlardı. O dönemde 73 yaşında olan amcalarım tutuklandı ve cezaevinde işkencelerden geçirildi. Cezaevinden çıktıktan sonra artık Dersim’de kalmayı düşünmediler ve hemen buradan göç ettiler. Yani bu da devletin istediği bir şeydi. İnsanlara işkence yapalım onlarda buradan göç etsin. Kendilerinin yapamadığı sürgünü insanlara uyguladıkları işkenceyle insanların kendi iradesine bırakarak buradan göç etmesini sağladılar” dedi.
“45 YIL GEÇMESİNE RAĞMEN DEVLET POLİTİKASINDA DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK”
12 Eylül Darbesi’nin üzerinden 45 yıl geçmiş ancak devlet politikasında değişen bir şey olmadığını vurgulayan Alpaslan, “Ama tabi ki yeni barış sürecinin nereye evrileceğini tam kestiremiyorum. Kürt siyasi hareketinin mücadelesi sonucunda devlet belli bir noktada geri bir adım atmış durumda. Yani artık devlet bu süreci bir barış ortamına evrilterek ülkede huzuru sağlamaya çalışıyor. İnşallah devlet söylediklerinde samimi olur. Tek isteğimiz barışın olması ama bunun için de öncelikle devletin bir adım atması gerekiyor. Alınan kararların anayasal bir güvenceye alınması gerekiyor, çünkü oluşturulan komisyonun bile bir anayasal bir güvencesi yok. En azından hasta ve siyasi tutuklular için bir adım atılabilir. En azından şimdilik bazı düzenlemelerin yaşanması gerekiyor, şu anda ülkede yaşananların 12 Eylül 1980 Darbesi ve 1990’lı yıllardan farklı olduğunu düşünmüyoruz. O yüzden bir an önce belirli adımların atılması gerekiyor” diye konuştu. düşünüyorum.
Cihan BERK-Nuray ATMACA/DERSİM
Yoruma kapalı.