PİRHA – Garip Dede Dergahı’nın çayevinde hizmet yürüten Aysel Erborazan, günde en az bin kişiye çay servisi yaptığını belirtti. 1,5 yıldır dergahta hizmet veren Erborazan, “Günde bin bardak yıkıyorum ancak bu durum beni çok yormuyor. Çünkü dergahta anlatamayacağım bir sevgi ve aşk var. Gönülden çalışıyoruz” diye konuştu.
Alevi toplumu tarafınca İstanbul’da en çok ziyaret edilen kutsal mekanların başında Garip Dede Dergahı geliyor. Her gün lokmaların paylaşıldığı dergahta, Hakk’a yürüme ve cem hizmetleri de görülüyor.
Kalabalığın hiç eksilmediği Garip Dede Dergahı’na hizmet sunan isimlerden birisi de Aysel Erborazan. 1972 yılında Bilecik’te dünyaya gelen Erbozan, anne ve babasının Almanya’ya gitmesi sebebiyle anneanne ile babaannesi tarafından büyütülmüş. “Evet, gitmeleri gerekiyormuş ama ne bileyim, çok eksik büyüdüm” diyen Erborazan, İstanbul yolculuğunu ise şu sözlerle özetledi:
“Ortaokulun son bir dönemini İstanbul’da ablamların yanında okudum. İki ablam da burada yaşıyordu. Eğitim hayatım için rahmetli dedem ve anneannem, babaannem hep tam destek verdi. Çocuk gelişimi okudum. Neden çocuk gelişimi okudum? Çünkü iyi bir evlilik yapmayı hep hedefledim. Çocuklarıma iyi bir anne, iyi bir ebeveyn olmayı hep hedefledim. Hedefimi de tutturdum. Şimdi iki oğlum var. Biri evli. Bir de torunum var.”
DERGAHLA TANIŞMA SERÜVENİ
Aysel Erborazan, Garip Dede Dergahı’yla olan tanışıklığının ise bir arkadaşı vesilesiyle olduğunu anlattı. Erborazan, şöyle devam etti:
“Arkadaşım Hüseyin ile sık sık geliyorduk buraya. Kendisi de Alevi. Hâlâ buraya geliyor, bana destek veriyor. O yıllarda buraya gelip ziyaret ediyorduk. Oturup burada çay içtiğimiz çok oldu. Ondan sonra en son geldiğimde, buranın sorumlusu İsmail bey ile Hüseyin zaten tanışıklarmış; aralarındaki konuşmada ‘çalışmaya ihtiyacı olan biri var mı?’ deniliyor. Ben oradan hemen atladım. O ara zaten iş arıyordum. Sıkıldım çünkü evde oturmaktan. Bir işe ihtiyacım vardı. Olur mu olur dedik. Birkaç gün sonra aradılar beni.
Evet, lisans eğitimi aldım ancak kendi alanımda iş edinmek için çok çaba yürütmedim. O alanda çalışmayı çok istemedim. Bütün her şeyimi çocuklarıma verdim. Onları en iyi şekilde yetiştirdiğime inanıyorum. Evet, daha önce iş hayatım oldu. 13 yıl çalışmışlığım var. Ama kendi mesleğim üzerine değil. Market sektörüne girdim. Birçok firmanın takipçiliğini yaptım. İşte sipariş sistemi, vizörlük yaptım. Yani 13 yıl market sektöründe çalıştım. Burada ise tam bir buçuk yıl önce başladım. İlk 6 ay mutfakta geçti. Sonrasında ise çay ocağında görevlendirildim.”
“BURADA BİR AŞK VAR”
Garip Dede Dergahı Vakfı tarafından kimi günlerde yapılan etkinlikler sebebiyle dergaha binlerce yurttaşın akın ettiği söylenebilir. Böylesi günlerde çayevinin önündeki insan kuyruğu da eksik olmaz. Aysel Erborazan, söz konusu günlerde bir hayli yoğun çalıştıklarını belirterek, bu durumda mutluluk duyduğunu da sözlerine ekledi. Garip Dede Dergahı’ndaki çalışma hissiyatının çok farklı olduğunu anlatan Aysel Erborazan, duygularını şu cümlelerle aktardı:
“Öncelikle, burası sevgi dolu. Büyük bir aşk var ve onu gerçekten henüz çözemedim. Burayı çok seviyorum. Sabah mesela gözümü açıyorum, ben buradayım. 06’da işbaşı yapıyorum. Öyle bir zorunluluğum var mı? Hayır yok. Ama buranın huzuru beni çekiyor.
İnanılmaz yoğun bir his, anlatamam yani. Tarifi yok. Sabah 6’da işbaşı yapıp, akşam ise normal şartlarda 17:00’de kapatıp gitmem gerekiyor. Ancak kimi zaman 19:00’da kapatıyorum. Gerçekten burayı çok seviyorum. Çocukları, gençleri, yönetimi, burayı gerçekten seviyorum. Yoksa bu tempoya dayanmanın mümkinatı yok. Çok yoruluyorum evet. Yani normal bir iş değil. O sebeple de buradaki ilişkiler biraz farklı yürüyor.
Her gün en az binkişiye çay veriyorumdur. Hafta sonlarını katmıyorum! Ancak bu emeğimiz, insanlar tarafından çok görülmüyor. Ama çok da dert etmiyoruz. Önemli değil. Sonuçta bir hizmet veriliyor. Bir de sevgiyle yaptığın zaman bir işi zaten çok önemsemiyorsun hani karşıdan takdir alsın ya da almazsın.
BİR BAŞKA AŞK DOĞDU İÇİMDE
Ben, insan ayrımı asla yapmam. Alevi kültürünü de az çok biliyorum. Yani yabancısı değilim. Burayla bütünleşmeden sonra o duygu da pekişti. Şimdi iki kültürü birleştirdim. Sonuçta tamam inançlarımız farklı olabilir ama hani hem kendi kültürüm hem Alevi kültürü birleşti. Ne bileyim, daha bir başka aşk doğdu içimde. Yani bunun tarifini gerçekten yapamıyorum. Bazen çocuklar, bana ‘abla sen, Alevilerden daha Alevisin’ derler. Yani bir aşk doğdu, içimde çözemediğim bir şey var.”
“BİR DÖNEM SIRF BU YÜZDEN GİTMEK İSTEDİM”
Aysel Erborazan, çalışma ortamında şahit olduğu kimi olumsuzlukları da paylaştı. Günde bin bardak yıkadığını vurgulayan Erborazan, şunları söyledi:
“Bu tempo sebebiyle şu an fiziksel anlamda bir sorunum yok. Bazen sinirlerimin yıprandığı zamanlar oluyor ama biraz dinlenince geçiyor hepsi. Yoksa gerçekten bazen öyle bir an geliyor ki oturup ağladığım günler çok oldu. Stresten dolayı… Ama yine gözyaşlarımı silip devam ettim çay vermeye. O yaşadığım anlara örnek verecek olursam; mesela ben ara ara çay kesmek durumunda kalıyorum. Bir 10-15 dakika… Çünkü bardaklarımı yıkamam lazım. Bazen yönetimden çay istiyorlar. Oraya çay verirken yakalanmış oluyorum! Dışarıdan biri görüyor ve ‘İşte onlara veriyorsun. Ayrım yapıyorsun. Onlar insanlarda biz insan değil miyiz?’ falan… Halbuki öyle bir şey yok. Hakaret edip, çok ağır laflar da söylüyorlar. Gözyaşlarımı silip hiçbir şey olmamış gibi devam ediyorum. Burada çok hakaret de yedim. Kim olduğumu sorgulayanlar da oldu mesela. Bir dönem sırf bu yüzden gitmek de istedim. ‘Senin burada ne işin var?’ denildi. Bakın ben Alevi değilim. Hiçbir zaman ayrımcılık yapmadım. Sevgi ve aşkla çalışıyorum. ‘Sen burada olmamalısın. Burası senin yerin değil’ denildi. Çok üzüldüm, çok ağladım gerçekten ama unuttum. Ama buradaki çalışanlar arasında inanılmaz bir sahiplenme var.”
Eren GÜVEN/İSTANBUL
Yoruma kapalı.